confessions

onununkoru

- Yazar -

  1. toplam entry 630
  2. takipçi 1
  3. puan 16197

pan s labyrinth

onununkoru
2006 çıkışlı meksika, ispanya, abd yapımı muhteşem bir film. bir çocuk gözüyle, hayal dünyasının gerçeklerin pisliğini nasıl örttüğünü anlatan ve film bittikten sonra da anlatılanlar gerçek miydi yoksa hayal miydinin cevabını yine içinizdeki çocuğa bırkan bir film.

bilgiçlerin şiirleri

onununkoru
hafıza k-ayıpları


suretimi nereye sürsem
bulaşıcı nöbetler sarkıyordu gözlerimden.
karantinaya alınmış tüm kelimeler.
anlamı kalmıyordu oyunların,
fiilim düşerken adının gölgesine.
yetemiyordu saçlarım bedel ödemeye
ve ben hafızanı ayıklıyordum.


can çekişen direnişlerine inat,
aynada göremediğin her ne varsa,
içi boşaltılmış bir isyandı; çürümeye yüz tutmuş.
kayık tabaklarda sunulan tüm kabuklara
“bu gemi nereye gidiyor usta” deyişindi; ayıplarını örtüşün.
ve ben inadına hafızanı yokluyordum

nevrotik bahçelerden budanan güldüm ben.
kale diplerine serpilen yapraklarımla surlandı şehrin
sabrımın apoletleriydi göğsümde taşıdığım tüm küfürler
surları dökülüp yıkılınca tüm katiller
altında kalan eklemsiz şiirlerdi, sahipsiz…
ve ben hafızanı sayıklıyordum

ekmek kırıntısına kanan serçe kadar saftım
başucuma konan bir öpücükle
düzen bozacak, huzur kaçıracak kadar açtım
yağmurdum arınmak için iç kırıklarımdan
bataçıka kendime, kızıl bir meydana asılandım
ve ben inadına hafızanı aklıyordum

tüm kayıpların, tüm ayıpların birer yıldızdı saçlarıma
dökmedim hiç bir zaman rüzgara, saklımdı.
sana saklanmış dikenleri budayan küsükünlüklerin
koynumda saklanan çocuğun elma şekeriydi.
çaldıklarımın iadesi nezaketten değil, şefkattendi
cezası ağır, sürgünü gözlerindi.
ve ben hafızanda gün sayıyordum.




en fazla içimde ölürsün

onununkoru
kahraman tazeoğlu nun son şiiri.

en fazla içimde ölürsün
cesedini sürüklerim gittiğim her yere
kızıl sonbaharım
hangi aşk kendi fırtınasına dayanabildi

ellerimde çoğul bir gölge kuşu
adının arkasına basmadan yürüdüm
alnımda birikti çizikler
adımdan çıkardım aklımı
aklımsız kaldım
neylersin
insanız
ne yapsak eksiğiz işte
ölüme ayarlı saatiz


en fazla içimde ölürsün
sorarım
şiir papirüslerinin hangi köşesine karaladın beni?
hangi hare’mden yakaladın da çiğnemeden yuttun gözlerimi?
kekeme repliklerin ezber bozduran kuşu
hangi rüzgârlara sattın da saçlarını
devrik cümlelerimin öznesi oldun?

içindeki kötü senaryoların kahramanı olmak istemezdim
dağıldı bak derlenip toplanmış dağılmalarım


en fazla içimde ölürsün
nasılsa yokluk rehin bırakılıyor kalana
kalan gidene denk neyi varsa susuyor.
ve susmak inceltiyor her yarayı
ve susmak bakmak oluyor
gitmediğin her yere

kim tutuklanmış yalnızlıktan
gizin içine gizlenen kim
söyle beni nerene sakladın
ki şimdi bu kadar sokaktayım

en fazla içimde ölürsün
karla karışık yağarsın yara bereme
karma karışık kalırsın cinnet şeridinde
kaldırımların kaldıramadığı her neyse işte
bulamadığın her ne varsa büyük yıkımların izinde
sana borcum olsun
hiç yazılmayacak bir şiirin içinde





en fazla içimde ölürsün
yanağında yanar avucum
avucumda imlası bozuk bir şiir kalır
gözlerinin namlusu döner, yakar kirpiklerimi
kulağımda bir tepenin rüzgârı uğuldar
gırtlağıma kadar aşka batarım
yeteri yok. eksiği fazla.

neyin kaldı eksilenlerden arta
içeri doğru kapanan bir kapıydın
saçlarından geçtim önce
ve kendimden öylece
neyim yoksa var bildim
eğildim
eksildim
eridim
bir seni bitirmedim

hangi rüzgarlara sattın da saçlarını
uğultusuna tutunamadın

ömürden nefes çalarak ne kadar yaşarsa insan
öyle yaşadım gözlerini
tenimde itiş kakış
cebimde depremlerin
esrarlı gece ayinleri
volkanik şiirler
usul usul giymedim mi sözlerini
yalnızlığın tiradını kapamadım mı her sefer
sensizlik seni anlattı en çok
vazgeçmeler vazgeçmekten vazgeçti
söyle saçlarında öldüğüm
bir geri gidiş kaç günde gelirdi?


en fazla içimde ölürsün
cesedini sürüklerim gittiğim her yere
tenimin yırtıldığı yerden mi girdin içeri
açar gibi yaparak açık bir kapıyı
beni ikiye böldün
hadi içimi kendine aldın da
beni nerde bıraktın
hangisini seçerdin benim için
ve hangisinden vazgeçerdin kendin için

ben yarama çoktan sen bastım
yaşım kadar gencim
adın çabuk diye geçti
ardında aç köpekleri bırakarak
ezberimden geçtim.
hızla biten aşk şarkılarından geçtim
senden bir şey eksiltmeden sana çok şey bırakmaktı aşk
bildim


biz dalkavuk bir aydınlığın yerine
onurlu bir karanlığı seçtik
ve bir öyküden ağlarcasına geçtik
cesurduk çünkü
kendimizi kendi düşlerimizden kovacak kadar

ömrüne yüz çevirmiş iki masalcıyız
gerisi hiçlik
gerisi yokluk

sensizliğin anlattığı ne vardı senden başka
bir hayatın tüm yanılgılarını
saçlarında çözdüm
şimdi beni hangi yanımdan susacaksın
sessizlikte bir dildir
çoğul susulur
pusulur
şimdi beni hangi yanımdan kusacaksın

yıkık şehrimin izbesi
en fazla içimde ölürsün
en çok
gözlerime gömülürsün.
gözlerimi kaparım
vasiyetimi yazarım

jan garbarek

onununkoru
5 yıl aradan sonra 2 kasım 2007 de istanbul tim showcenterda 03 kasım 2007 de odtü kkm kemal kurdaş salonunda sahne alacak cazcı.
bir çok film müziğine imza atmıştır. in praise of dreams şarkısı boyut değiştirmek için birebirdir.
10 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol