kapalı olan orta kapısının hikayesi için:
(bkz: grigorius)
1821 yılında mora isyanı patlak verince tahtta bulunan ll. mahmut, isyandan sorumlu kişiler arasında rum patrikhanesi patriği grigorius’u da gösterir. bunun üzerine grigorius, fener rum patrikhanesinin orta kapısında asılır ve üç gün teşhir edilir. bilindiği üzere bu kapı bugün hala kapalıdır.
rivayete göre ise rumlar, "fatih sultan mehmet zamanından beri süren bu işkence" üzerine bardağı taşıran bu damlayla birlikte bu kapının önünde bir türk yöneticiyi asmadıkça bu kapıyı açmayacaklarına and içmişler.
işte grigorius, osmanlı’nın o zamanlarki korkutma politikasının ve bir şehir efsanesinin altında yatan figürandır.
rivayete göre ise rumlar, "fatih sultan mehmet zamanından beri süren bu işkence" üzerine bardağı taşıran bu damlayla birlikte bu kapının önünde bir türk yöneticiyi asmadıkça bu kapıyı açmayacaklarına and içmişler.
işte grigorius, osmanlı’nın o zamanlarki korkutma politikasının ve bir şehir efsanesinin altında yatan figürandır.
1821 yılında rum ortodoks patriği.
nick nicki nickince b sınıfı ehliyet sınavının direksiyon ayağı için sıra beklemekte. o sırada yaklaşık 150 kilo olan yaşlıca bir teyze görevliye sorular sormakta.
t: ben kaçıncı sıradayım?
g: 13.
nnn:
t: tüh ya keşke 14. olsaydım. 13 uğursuz sayı ya.
g: ?!?!
t: peki el freni çekili mi oluyor arabanın binince?
g&nnn&etraftakiler: puhauhauhauha.
t: ben kaçıncı sıradayım?
g: 13.
nnn:
t: tüh ya keşke 14. olsaydım. 13 uğursuz sayı ya.
g: ?!?!
t: peki el freni çekili mi oluyor arabanın binince?
g&nnn&etraftakiler: puhauhauhauha.
a2 ehliyeti olan nick nicki nickince, b sınıfı ehliyet almak için sınava girecektir ve gerekli evrakları toparlamaya çalışmaktadır. bu arada bir belge için kimlik sorulmuştur, nnn de yanındaki tek kimlik olan a2 ehliyetini vermiştir. bundan sonraki diyaloglar görevli kadın ile nnn arasında geçmektedir:
k: kimlik alabilir miyim?
n: buyrun.
k: belgeyi niçin alıyordunuz?
n: ehliyet almak için.
k: ?! ehliyetiniz var zaten...
n: hadi ya, o zaman boşuna gelmişim ben. farkında değilim de ehliyetimin olduğunun.
k: efendim?
n: yok bir şey, belge verir misin sen?
kadın ve etraftaki diğer görevliler: cıx cıx cıx.
nnn, kendi içinden hayıflanmaktadır.
k: kimlik alabilir miyim?
n: buyrun.
k: belgeyi niçin alıyordunuz?
n: ehliyet almak için.
k: ?! ehliyetiniz var zaten...
n: hadi ya, o zaman boşuna gelmişim ben. farkında değilim de ehliyetimin olduğunun.
k: efendim?
n: yok bir şey, belge verir misin sen?
kadın ve etraftaki diğer görevliler: cıx cıx cıx.
nnn, kendi içinden hayıflanmaktadır.
muhteşem bir magazinel hiciv. magazin haberi diye gözümüze gözümüze sokulan ve o pırıltılı dünyayı anlatan saçmalıkların perde arkasının mükemmel yansıtılması.
nedense dün bana bir şekilde ilkokul müsamerelerini hatırlatmış şov programı. iki dakika oturun konuşun kardeşim, biz nezi dinlemek için izlemiyoruz ki bu programı, okan bayülgenin muhabbetini dinlemek için izliyoruz. ya da "bir de itaat et, yeter ilelebet, sus sus!" diye bir saçmalığa zırt pırt illet edilmek zorunda mıyız?
her ne kadar şiirler de şairler de nitelikliyse de, maalesef bu müsamere boyutuna biraz daha katkıda bulundu.
durun iki dakka konuşun lan.
her ne kadar şiirler de şairler de nitelikliyse de, maalesef bu müsamere boyutuna biraz daha katkıda bulundu.
durun iki dakka konuşun lan.
(bkz: simple past tense)
ing. geçmiş
ingilizcede fiil yapılı sözcüklerin üçüncü çekimlerine verilen addır.
be was/were been üçlüsündeki been gibi.
be was/were been üçlüsündeki been gibi.
ingiliz dilinin en basit geçmiş zaman kordinasyonuna, türkçe’nin -di’li geçmiş zamanıdır diye öğretilse de, -miş’li geçmiş zaman ingilizce’de olmadığı için her ikisine de karşılık gelir.
olumlu cümlelerde fiilin ikinci hali kullanılır, soru ve olumluz cümlelerde didnt yanına birinci hali kullanılır.
p.s.: speak in ikinci hali(past) victoria dönemi’nden beri spoke’tur. spoken ise speak’in past particibleı, yani üçüncü halidir.
olumlu cümlelerde fiilin ikinci hali kullanılır, soru ve olumluz cümlelerde didnt yanına birinci hali kullanılır.
p.s.: speak in ikinci hali(past) victoria dönemi’nden beri spoke’tur. spoken ise speak’in past particibleı, yani üçüncü halidir.
yavşamakta sınır tanımayan yurdum abazanının kıza neresinden yavşasam diye düşünürken ağzından kaçı veren cümledir... "telefon numaranı alabilir miyim" ile "sana sinirlenince ne kadar güzel olduğunu söyleyen oldu mu" karışınca, anca böyle bir şey çıkıyor tabi.
helen kültürünün roma, konstantinopolis, iskenderiye ve küdus ile beraber beş büyük merkezinden biri.
hristiyanların hacı olmak için ziyaret ettikleri yerlerden biri.
hristiyanların hacı olmak için ziyaret ettikleri yerlerden biri.
helen kültürünün parladığı yer.
kütüphanesindeki yarım milyon kitapla zamanının tüm alim ve yazarlarına kaynaklık etmiş, helen kültürünün yayılmasını ve aslına bugüne kadar arşivlenmesini sağlamış, iskenderin kendi elleriyle kurduğu şehir.
kütüphanesindeki yarım milyon kitapla zamanının tüm alim ve yazarlarına kaynaklık etmiş, helen kültürünün yayılmasını ve aslına bugüne kadar arşivlenmesini sağlamış, iskenderin kendi elleriyle kurduğu şehir.
batı dilinde iskenderiye.
batı dilinde antakya.
(bkz: keriz feneri)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?