mudo

(bkz: sidik yarışı)

sinir bozucu bir eylemdir.

yüzüğü kaybetmekten öte daha vahim sonuçlara da gebedir.

şöyle ki;
ellerinizi yıkadıktan sonra, yüzüğünüze bulaşan sabunu temizlemek için çıkardığınızda, ıslaklığı kurusun diye asla etejere koymayı alışkanlık haline getirmeyin.
zira evde değilseniz ve bu evlilik yüzüğünüz ise (bkz: alyans) iki kere yandığınızın resmidir.
ne anlatsan faydasızdır.

parmağa takıldıktan sonra ellerin sıvı sabunla yıkanmasının daha iyi olacağını öğretmiştir bana.
mutluyum tabi.
her iki manada da!

noel baba düzgün biri olsaydı, kesin olurdu bu parti!
ya da bacasız, penceresiz bir mekan bulunabilseydi, belki!
olsun be, fikri bile güzeldi.

şimdi bu kolayı içen kafir oluyor zannımca!
ama korkmaya gerek yok lan!
bünyeye tersten alırsan kork tabi.

"çok dert etmesin bunu kendine." derim.
hem açsan ne olacak ki?

-oynama şunlarla, dizime indireceksin diyoruuuum! bak hala sıkıyonaşkım yaaaa!
-kaç kere kes dedim şu sakallarını aşkımyaaaaa, batıyooooo!
-vıdı vıdı vıdı...

yanlışım varsa lütfen düzeltin!

"çok kocalılık bir kadının 2 veya daha fazla erkekle evlenmesi durumudur."
tamam, buraya kadar her şey normal.
"bu tip evlilik günümüzde afrika’da bir kabilede görülmektedir."
e bu da normal.
"araştırmacılar bunun sebebinin kadın nüfusunun çokluğuna karşı erkek nüfusunun azlığı olduğunu söylemektedirler."
işte burda duralım!

bu tespit tamamen yanlıştır.
şöyle ki; o kabilede 80 kadın, 20 de erkek yaşıyor olsun.
yani kadın nüfusu çok, erkek nüfusu az.
e bu kabilede bir kadın başına (20/80= 0.25)çeyrek erkek düşerken neden 2 ve daha fazla erkekle evlensinler ki?
oysa bu kabilede erkek başına 80/20= 4 kadın düşer.
böyle bir kabilede olsa olsa çok karılılık tipi evlilik vardır.

böyle hatalar yapmayalım lütfen.
insanlar buradan da öğreniyorlar çoğu şeyi.
yoksa böyle hatalar yapanların başına "jedi" düşer.
buna nasıl bir boşanma tipi adı verilir, onu ben bilmem, jedim bilir!

2 yıl afganistan, 1 yıl libya’da yaşamış birisi olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; akol yasaklı bir ülkede yaşamayan, bira olsun da isterse alkolsüz olsun durumuna düşmeyenin bu bira ile nasıl mutlu olunabildiğini anlaması mümkün değildir.
izah etmeye ise hiç niyetim yok, zira anlayamazsınız!

kimler var sekmesini uzun zamandır sektiren birisi olarak bu iki yüce makamda kimseye rastlayamadım. "acaba yok mu böyle bir makam?" diye hislenip duruyorum günlerdir.
gerçekten yoksa; yani, 5.nesil bilgiçlikten 2.nesil bilgiçliğe doğrudan bir geçiş varsa ’peşinen söyleyeyim’ kafayı yerim ben. yapmayın bana öyle bir terfi!

hani yılbaşı özel çekilişinde tam biletime büyük ikramiye vursa, daha sağlıklı hareket ederim. o kadar yani.

hoş gelmiş.

haklı mı, haksız mı buna daha sonra karar vereceğim.
yüce jedimize intikal ettiği için, benim bu konuda bir şeyler söylemem yakışık almaz şimdi. haddimi bilirim!

ben buradaki "düzgün birisi olmak" deyimini, harama - mahreme meyilli olmamak olarak algılıyorum. değilse, yamuktur o!
iyi de anası, bacısı neol babanın tecavüzüne uğramış birileri var da benim mi haberim yok?
hem noel babanın niyeti bu ise kapıdan girince namahrem mi olacak?

gel de cübbeli hocayı arama şimdi!

hoş gelmiş.

mesela ben foçalıyım, ama soranlara izmirliyim diyorum.
foça’nın hangi ile bağlı bulunduğunu herkes bilmeyebilir değil mi?
net olmak lazım, muallakta bırakmaya hakkımız yok diğer insanları!

daha bi açık ve net olanı için (bkz: el sikiyle gerdeğe girmek)

1785 (istanbul)-1829 (sivas) yılları arasında yaşamış, tanzimat öncesi divan edebiyatının son temsilcilerindendir. zamanının usulüne göre din ve fen ilimlerini tahsil ettikten sonra ilmiye sınıfına girerek istanbul’da galata kadılığına kadar yükselmiştir.

"meseldir gülşeni âlemde bir gülle bahar olmaz." beyitinin sahibidir kendisi.

mevlana ve şeyh galib’in etkisi altında kalmakla kalmamış; necmettin erban’ın da kendi etkisi altında kalmasını sağlamıştır. #1037644

bu kabızlığınızı gidermenin yegane yolu, gözünüze fitil atmak değildir.
göz’ünüze diyorum, dikkat edin!

çocukluğunuzdan kalma (#725255) annenizden edindiğiniz alışkanlıklarınızı terk edin artık.

anında etki için, 2 tek atabilirsiniz mesela.
bunu herkese söylemem, kıymetimi bilin!

abaza erkekler için "140 karakter yazabildiğin bir alanda, facebook’a göre ’karı kaldırma’ şansın yok denecek kadar azdır. abesle iştigalden başka bir şey değil; vakit nakittir, terk edin hemen." derim.

edit: berbat oyu kullanan arkadaş; bildiğin bir şey varsa bize de anlat. bilinç-lenelim!

ilk bakışta, "ulan 2380 tane daha ahmet mi var sözlükte acaba?" dedirtiyor adama.
üşenmedim, aradım sözlükte; yok. "ahmet1" olabilirmiş mesela!
şu an 23 yaşında olup, kendine 81 yıl ömür biçmiş birisi de olabilir; kimbilir?
"elazığ’da (23) doğup, düzce’de (81) doymuş" olma ihtimali de yüksek tabi.
bilemeyiz.

hoş gelmiş.

fransız ulusal meclisi’nde kabul edilen "soykırımı inkar yasası"nın onaylanmasına ilk tepki temel’den gelmiş.

temel, bugünden sonra hiçbir fıkrada fransızlarla yanyana gelmeyeceğini açıkça beyan etmiştir.

kutluyorum tabii ki!

#919996
bu semtte ikamet ediyorum, park vadi sitesi teras evlerinde oturmuyor olsam da "karşısında oturuyorum" ankarayı seviyorum evet.
http://tinyurl.com/bp5fev3

bir diyalog "nasılsınız, iyi misiniz?" diye başlar mesela...
genelde buna, "iyiyim, sağ olun. siz nasılsınız?" şeklinde yanıt verilir.
bu diyalog "teşekkür ederim, ben de iyiyim." şeklinde son bulur.

iyi de aga, herkes mi iyidir? herkes mi sorunsuzdur bu memlekette?
neden doğru olanı söylemezler ki?

ben, bu tür soruyla başlayan diyalogları; "genel olarak iyiyim, ama teferruatlarda sorun var tabii ki." diye sürdürürüm.
çünkü benden "iyiyim, sağ olun. siz nasılsınız?" gibi kalıplaşmış bir karşılık bekleyenin suratındaki o ifade çok hoş oluyor. boğazında ayva takılıp kalmış gibi önce yutkunup, sonra öyle olmadığı halde peltek bir dille "nasıl yani?" demiyorlar mı? bayılıyorum buna!

aslında evet, iyi değilim ben.