confessions

marcussen

- Yazar -

  1. toplam entry 322
  2. takipçi 1
  3. puan 49470

bilgiçlerin şiirleri

marcussen
yedi dakikalar ile…


zaman geçer,

beklemek bir ömür acı,
ciğerler kararır, kalpler zaten…
kendinde değil,
yedi dakikalar
bir kısalır bir uzar…

zaman geçer,

hasret bir temiz soluk,
günler kararır, düşünceler zaten…
kendinde..eskimiş değil
yedi dakikalar olur ömür
kısaldıkça kısalır.

zaman geçer,

nefes alınamaz,
baş ağrısı mutlak
kalp yorgun…

zaman geçer,

birde ümit..
yar gelecek,
sabırsızlık…hat safha,

zaman geçer,

umutlar kırılgan,
alışmak ürkütücü,
düşünmek güzel…

“boşver dostum, yar gelecek..!!
boşver..zaman böyle de geçer”

bilgiçlerin şiirleri

marcussen
ben istedim

bir sabah erkenden güneşle el ele
koştum bilinmez yollara
ruhum dolu dolu oluyordu geçerken
dar alanlardan geniş sokaklara
içime bir tazelik, bir güzellik fidanı
ekiliyordu sanki
sanki bir cennet,sanki bir tatlı rüya
sanki bir…allah’ım o kadar güzeldi ki
farkına varamıyordum
üstlenmek zorunda olduklarımın;
rüya gibi yaşıyordum
yaptıklarımın yapacaklarımın,
sanki hiçbir zaman tükenmeyecek
gibi hülyalarımın,
koşuyordum durmaksızın, güveniyordum
sanki gücüne ayaklarımın…
zaman geçiyordu hissettirmeden
kendini sessiz sesiz.
serhat geçiliyordu sanki yaklaşıyordum
adım adım,
olacakların farkına varıyordum
çaresiz,umutsuz, güçsüz
bir anda bir kurşun yedim kalbimin
tam ortasına ölüm ölüm
birden karardı bembeyaz güvercin
misali ufuklarım
çünkü ben değerini bilemedim ben!!
leyla’sından ayrılan mecnun gibi
hasretim şimdi.
artık bir önemi yok benim için
göz yaşlarımın hıçkırıklarımın
çünkü ben istedim ben!!
ah ah affet beni! özlemim, sevgim
derin mi derin bir uçurum şimdi…

bilgiçlerin şiirleri

marcussen
kültürde dirilmek

yıllarda kuruludur,
koskoca bir tarih meyvesi.
seneleri karıştırarak
bir bir sayfalar misali…
uzanırken geçmişin karanlık
ve puslu sokaklarından,
alabilir miydik kendimizi
o doyulmaz gizemli hülyalarından.
bu kadar derin bir hazineyi
fark edememek elde mi?
nasıl olurda anlamaz insan
bu sonsuz sermayenin değerini.
yanında, yanı başında
uçsuz bucaksız bir madenin,
edebiyete açılan kapının
tek anahtarını gizlediğini.
fark edebilseydik,
bize dünyaları sunan bir cevherin
varlığını,
anlayabilseydik.
kaybettiğimiz paha biçilmez yılların
miraslarını
koşmazmıydık,
yorulmaksızın yeni umutlarla
beyazıtlara süleymaniyelere
koşmazmıydık,
geçmişimizi, kendimizi bulmak
için o sessiz kütüphanelere…

bilgiçlerin şiirleri

marcussen
bir tane daha


al bir tane daha, çak kibritini
başını bir öne eğ, bir kaldır yukarı
bakmışsın ki bitmiş…
hayattan kim bilir yedi dakika eksilmiş
bak zaman geçmiş…

dur!! ne yapıyorsun sakin ol..

bırak…zamanmış !
uzun zaman…
karşıma dikilmiş
kara yüzlü rütbeli gardiyan
böyle hiç değilse geçiyor zaman

bakıyorum gözlerine!
gözlerim kısık
söylüyorum, bak zaman !
kavuşma vakti yedi yedi kısalıyor
silahım… tutuyorum
ve müdahale ettirmiyorum

o halde..
o halde..ne duruyorsun !!!

al bir tane daha, çak kibritini.!
anladım ben seni
senin hastalığın
hasretinden, zamandan
böyle yapma desem,
kesileceksin baştan ayağa düşman
durma al bir tane daha…
çak kibritini…
başını bir öne eğ…
bir kaldır yukarı…
bakmışsın ki bitmiş…
bak zaman geçmiş…

bilgiçlerin şiirleri

marcussen
ne /sin sen 05.06,2004/cumartesi


heran yanımdasın yanı başımda bir dost gibi,
uzanıp giriyorsun gönlüme, rahatlıyorum.
bir an tanıyamıyorum, nefret ediyorum bir düşman gibi,
olmadık hallerle akıyorsun ruhuma ölüyorum.

ansızın arıyorum seni arıyorum gönlüm civarında,
bazen kaçıyorum ama, ansızın beliriyorsun karşımda.

sende biliyorsun, kurtulmaya çalışmak nafile senden,
beklide istemez ayrılmak, terk etmek gönlüm bir daha ebediyyen.
seni anlamak, seninle yaşamak, seninle olmak,
ne kadar da zormuş meğerse…

soruyorum ya sana, kendime sürekli,
nasıl bir şeysin sen böyle?
nasıl etkiliyorsun beni?
nasıl giriyorsun ruhuma?
nasıl götürüyorsun beni, denizin metrelerce altına?
nasıl çıkartıyorsun bir anda zirvelere doruklara
peki ya adın ne senin?
ne demeliyim sana…?

unutturuyorsun bir anda her şeyi bana.
hatırlatıyorsun ya, yüzüme çarpıyorsun ya birden,
acı çektiriyorsun ya!

şu anda yalnızım yapayalnız,
her zamanki gibi!
ve sende yanımdasın yine, izliyorsun beni.
düşünüyorum…düşünemiyorum,
yazıyorum…yazamıyorum.
kalbime yazılıyor satırlar sanki,
anlatamıyorum…anlatmak istediklerim orda!!

dayanamıyorum artık…!

istiyorum, evet istiyorum!!
yanı başımda ki denizi köpürtürcesine,
karşımda ki puslu dağları titretircesine,
dağa taşa taşan suları kana kana içercesine
parmağımda tütün sigarayı bir nefeste çekercesine,
sevdiğime “gönlüm senin,kalbim senin” diye haykırıcasına,
bağırmak istiyorum adını,haykırmak istiyorum
göz yaşlarıma ihtiyacım var, ağlamak istiyorum..

ama!
peki ama adın neydi senin?
sana ne demeliydim?

dost?hasret?sevgi?hayat?
ya da..
korku?endişe?hüzün?ölüm?..

“hadi ama, bu kadar da karamsar olma!
benden bu kadar nefret etme!
bana kısaca sessizlik de!”

fatih sultan mehmet

marcussen
küçük bir dialog

+ olum bu ne hal?yine sıfır almışsın
- ya hocam ben mi alıyorum sanki siz veriyorsunuz
+ olum bak fatih senin yaşındayken istanbulu fethetmiş. bide kendine bak..
- fatihin hocası molla güraniydi de ondan...

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol