lost kidy

kendi başlığını kendi açmış yazar. daha önce bir hoşgeldin diyeni olmamış sanırım. son iki entry sinden anladığım kadarı ile sevmeyenlerini fazla umursuyor. çokta fifi deyip geçmesi dileği ile.

dönem dönem bilgi sözlük ün takıntığı tutumdur. bu durumda yazara düşer iş. nickinin altında aleni azarlansa bile inandıkları uğruna direnebilmeyi başarmak meselesidir. ama asıl sorun şudur. bu tip sitelerde site kullanıcındır mantığı varmış gibi gösterilmeye çalışılsa da site her zaman yöneticinindir ve kaybedilen bir kullanıcı hiçte önemli değildir. bu zihniyetin de değişme ihtimali olmadığına göre...

kosmos u izledikten sonda sen kiminle taşak geçiyorsun demek istediğim yönetmendir. kosmos a kadar olan filmlerini keyifle ve büyük beğeni ile izlemiştik oysaki. bu yapılır mı efenim? ne yani tek sen misin sinema izleyicisi, senden başka kimse izlemedi mi 1968 yapımı if i. yok efendim yok. olmaz böyle. hayır işin kötüsü hadi çaldın çıptın, izleyicini bilinçsiz, kültürsüz, hiç bişeyden anlamayan insanlar sandın, dedin bu salaklar izlememişlerdir if i, bari başka hırsızlık yapmasaydın. kosmosla kendi kendini bitiren yönetmendir.

böyle bir film olmaz! olmamalı sinemaya, izleyiciye hakaret! gönderme değil, öteleme değil, esinlenme değil! baya baya çalmış bir çok şeyi ama ben sizi şu linki bir atayım önce, bakalım tanıdık gelecek mi?

http://www.youtube.com/watch?v=mebdnvdhpua

gel gelelim bununla bitmiyor. ben kibarca esinlenme ve herşeyi birbirine katma diyorum buna. ki benim kadar orta düzeyde bir izleyici bile bu karmaşayı görebiliyorsa ne diyebilirim ki daha, şimdi aşagıdakileri alıyoruz ve harmanlıyoruz ortaya çıkan da işte bu film oluyor.
(bkz: hasan ali toptaş)
(bkz: benny s video)
(bkz: isa)
(bkz: the green mile)
(bkz: luc besson)
(bkz: kim ki duk)
(bkz: teorema)
(bkz: şamanizm)
(bkz: sufizm)
(bkz: stalker)
(bkz: red herring)
(bkz: bela tarr)
(bkz: the man who wasn’t there)
(bkz: the man who fell to earth)
(bkz: spinoza
)(bkz: ömer kavur)
(bkz: edward scissorhands)

tabi bu kadar büyük bir karmaşayıanlamakta hiç öyle kolay değil. sürekli bi e yani bu ne şimdi diyor insan. hacı; o düşen roket midir nedir, ne alakası; var onun filmle diyesi geliyor izleyicinin, ki zaten ben bir noktadan sonra bunu nerden araklamış a bak bu da bundan çalmış demekten bir anlam bütünlüğü de kurmak çabasından vazgeçtim. hı; evet karsı; gördük, beğendik bile... ama bu kadar ödülü veren juri üyeleri hiç mi film izlemiyorlar?

nuri bilge ceylanın bugüne kadar çektiği filmlerden çok başka bir yerde duran film. bildiğim kadarı ile filmdeki doktorun anılarının senaryolaştırılması ile ortaya çıkmış ve zaten şu anda adını unuttuğum bu doktor aynı zamanda amatör bir şairdir. çok gerçek çok bizden bir filmdi. hakkında yazılacak çizilecek çok şey var ama ben o kadar üstün bir sinema izleyicisi değilim. yalnız şunu belirtmeden geçemeyecem eğer sinemada bir gönderme yapılacaksa bu nuri bilge’nin bu film de tarkovsky’nin stalker’ına yaptığı gibi olur. reha erdem’in kosmos da yaptıgı, if e gönderme yapmak değil çalmak/kopyalamak gibi birşey değildir gönderme yapmak bir şeyi/durumu ötelemek.

leffe ve hoegaarden’ı türkiye piyasasına sokan firma. sırf bu icraatları için bile saygıyı hak ediyorlar. umarım üretimi türkiye’de yapmak gaflet ve delaletine düşmezler.

belçika’nın ünlü biralarındandır. bundan bir süre önce internette tuborg leffe ve hoegaarden’ı türkiye’ye getiriyor diye bir haber çıkmıştı. artık seyrekte olsa bazı mekanalarda leffe’yi görmeye başladık. blonde ve brown olmak üzere iki çeşidi ile piyasaya giren marka biraya bakışımızı değiştirecek kalitede.

en önemlisi blonde ve brown leffe satmaya başlamış olmalarıdır.

artık kızılay, olgunlar da olmayan, tunus caddesinin kennedy caddesi ile olan kesişimine gelmenden sekansın yanında yer alan eski cafe bugün cafe/bar. eskisine göre cok daha fazla müşterisi vardır ama eskiden kalan teş şeyi o sakallı personelden 1-2si ve ahşaptan yontulmuş bir tohum kabuguna benzeyen heykeldir. değişimin iyi mi kötü mü olduğuna bir türlü karar verilemediği durumlardandır. haftasonu geceleri oldukça kalabalık olur, hoş artık neredeyse her zaman kalabalık. bir de eger ilginizi çekiyorsa behzat ç. ekibi oldukça sık takılır bu mekana.

dogrusu istagramdır. aylardık kullandığım application’un adını yanlış bişiyormuşum da kimse de düzeltememiş beni.

yılda iki kez dini bayramlardan önce yapılan temizliktir. bahar temizliği,kış temizliği,yaz temizliği gibi mevsimsel temizlikler gibi değildir. normalde bu tip buyük ve deyatlı temizlik eylemi hijyen, mevsimlere adapte, dip bucak temizlemek amacı ile yapılırken iş kapsamı olarak aynı olsalar da bayram temizliği ele güne piru pak görünmek için yapılır. bu yüzden ekstra streslidir.

http://www.galatayayincilik.com/ diye bir sitesi vardır. bu sitede hakkımızda bölümünde şu yazı yazmaktadır: sistem yayıncılık’ın bünyesinde 1998’de yayınlamaya başladığımız edebiyat dizisi, zamanla gelişerek bir "dizi"nin sınırlarını aşınca, "edebiyat" olarak adlandırdığımız alanın genişliğini de göz önüne alarak (roman, şiir, öykü, senaryo, oyun, gençlik ve çocuk edebiyatı vb), bu diziyi 2003 yılında yayınevimize bağlı farklı bir markayla sizlere sunma ihtiyacı doğdu. galata yayınları markasıyla yayınladığımız eserleri, gelişen insan <=> gelişen toplum anlayışımızdan ayrılmadan, kitap okuma düzeyinin herkesçe malum olduğu ülkemizde okumayı sevdirme işlevini de taşıyan, hem bizden hem de dünya edebiyatından değerli yapıtlar arasından seçmeye ve titiz bir türkçe ile yayınlamaya özen gösteriyoruz.

bir de böyle bir site varmış:http://vildancetin.com/

bir de böyle bir site varmış:http://vildancetin.com/kutsal-hayat-uclemesi/

vildan çetin’in kutsal hayat üçlemesi adlı eserinin üçüncü ve son kitabıdır.

vildan çetin’in kutsal hayat üçlemesi adlı eserinin ikinci kitabıdır.

vildan çetinin üçlemesi. ilk kitabın adı ses, ikinci kök ve üçüncü ama. birinci ve ikinci kitap basılmış, üçüncü daha basılmamıştır. yazarın tavsiyesi 2,1,3 sıralaması ile okunmasıdır.

kutsal hayat üçlemesi başlığı altında üç kitap yazmış olan, izmirli reklam yazarı ve yaratıcı yönetmen.

vildan çetinin kutsal hayat üçlemesi adlı üç kitaplık serisinin birinci kitabı. an itibari ile 52. sayfasındayım. bazı bölümleri inanılmaz eski türkçe ile yazıldığı inin o bölümlerin okunması biraz zor olabiliyor. konusu mu desem yoksa direk kendisi mi desem bilemedim kırık dökük aşk/aşklar/hayat/hayatlar ama öyle bildiğimiz sıradan acılı, trajik filan değil. bitirince tekrar yazarım.

apple’ın dizüstü modellerindeki dokunmatik mouse kısmına verilen özel addır. 1-2-3 ve 4 parmak kullanımı ile farklı özellikler gösterir.