nyks ve benim kampüsün belirli bir noktasında sürekli aklımıza gelen soru
(bkz: normal nedir)
da vinci şifresi gösterimde olmasaydı kimsenin iplemeyeceği davranış.
birkaç gün önce deneyip tadına hayran kaldığım yeşil çaylı ve limonlu soğuk içecek
iki koca dilim çikolatalı ve muzlu yaşpasta yiyip hemen ardından bunları çıkardığım ve annemin babamın kafasını kesip pişirmeyi önerdiği gün.
türkçede rahibe anlamına gelen ingilizce kelime
(bkz: lady rosenred)
kibirliği ile nefret edileceğine okurlar tarafından daha çok sevilen ejderha mızrağının önemli bir karakteri.altın rengi bir tene ve kum saati şeklinde göz bebeklerine sahiptir.bunları girdiği büyücülük sınavından miras almıştır.
tanrı demiş ki:
\"bill gates, senin
durumun hakikaten karmaşık.
seni cennete mi cehenneme mi yollamalı bilemiyorum.
her eve bilgisayar girmesine yardımcı olarak insanlığa katkıda bulundun ama bir yandan da windows gibi bir rezaleti
de yarattın. ben de senin özel durumuna göre bir şey yapacağım, cenneti de
cehennemi de ziyaret et,hangisine gideceğine karar ver.tamam demiş bill gates,"önce cehenneme bir bakalım."ve inmiş cehenneme. bir de
bakmış berrak sulu bir kumsalda bir sürü güzel kız top oynuyor eğleniyor, güneş parlıyor hava süper. allaah" demiş bill gates, "cehennem böyleyse cenneti hakkaten görmek isterim." ve cennete çıkmış. bir bakmış, bulutların üzerinde bir yer, etrafta melekler uçuşuyor, insanlar lir çalıyor, güzelce bir yer ama cehennem kadar değil. "tamam" demiş tanrıya bill gates, "ben cehenneme gitmeye karar verdim."iki hafta sonra tanrı cehennemi ziyaret edip bill gatesin nasıl olduğuna bakmaya karar vermiş. gitmiş billin yanına, bill gates bir duvara zincirlenmiş, alevler içinde karanlık bir mağarada ve zebaniler işkence ediyor. nasılsın bill? diye sormuş.korkunç!
burası iki hafta önce geldiğim cehennem değil! kızların oynaştığı o güneşli kumsala ne oldu?tanrı cevap vermiş:
o ekran koruyucusuydu...
\"bill gates, senin
durumun hakikaten karmaşık.
seni cennete mi cehenneme mi yollamalı bilemiyorum.
her eve bilgisayar girmesine yardımcı olarak insanlığa katkıda bulundun ama bir yandan da windows gibi bir rezaleti
de yarattın. ben de senin özel durumuna göre bir şey yapacağım, cenneti de
cehennemi de ziyaret et,hangisine gideceğine karar ver.tamam demiş bill gates,"önce cehenneme bir bakalım."ve inmiş cehenneme. bir de
bakmış berrak sulu bir kumsalda bir sürü güzel kız top oynuyor eğleniyor, güneş parlıyor hava süper. allaah" demiş bill gates, "cehennem böyleyse cenneti hakkaten görmek isterim." ve cennete çıkmış. bir bakmış, bulutların üzerinde bir yer, etrafta melekler uçuşuyor, insanlar lir çalıyor, güzelce bir yer ama cehennem kadar değil. "tamam" demiş tanrıya bill gates, "ben cehenneme gitmeye karar verdim."iki hafta sonra tanrı cehennemi ziyaret edip bill gatesin nasıl olduğuna bakmaya karar vermiş. gitmiş billin yanına, bill gates bir duvara zincirlenmiş, alevler içinde karanlık bir mağarada ve zebaniler işkence ediyor. nasılsın bill? diye sormuş.korkunç!
burası iki hafta önce geldiğim cehennem değil! kızların oynaştığı o güneşli kumsala ne oldu?tanrı cevap vermiş:
o ekran koruyucusuydu...
sultanın göğüsleri
>
>
>ahmet sarayın hizmetkarlarından biri.. yıllardır kraliçeyi görür ve onun
>göğüslerine hayran olurmuş.. artık bir saplantı halini almış kraliçenin
>göğüslerine dokunmak.. tüm cesaretini toplayıp haremağasına açılmış.. -
>"bana sultanın göğüslerini koklat. ömür boyu biriktirdiğim bin altın senin"
>demiş. harem ağasının aklı yatmış bu karlı işe. kenar mahallelerde tanıdığı
>bir simyacı - büyücü karışımı bir kadın varmış. ona gidip bir losyon
>hazırlatmış ve bu losyonu, sultanın o gün banyodan sonra giyeceği korsaya
>iyice sürmüş. sultan çıplak tenine korsayı takınca, losyon etkisini hemen
>göstermiş. göğüsleri yangın yeri gibi yanmaya başlamış. saray doktorları
>merhemlerle, ilaçlarla çare bulamamışlar. sultan acıdan, kaşıntıdan,
>yanmadan ölecek. harem ağası ortaya çıkmış ve padişaha "saray
>hizmetkarlarından ahmet, derdinize derman olabilir. onun salyası, herşeye
>iyi geliyor. tek çare, ahmedin dili. kraliçemizi ancak o kurtarır, eğer
>siz izin verirseniz" demiş. padişah çaresiz çağırmış ahmeti hareme. ahmet
>bir saate yakın sultanla yalnız kalıp muradına ermiş. ne var ki söz verdiği
>halde 1000 altını harem ağasına vermeye yanaşmamış. "bu olayı açıklarsan
>ikimizin de kellesi gider. bunu göze alamazsın. hadi bakalım, çek arabanı"
>demiş, haremağasına. çok kızmış harem ağası.. öyle kızmış ki.. ertesi gün
>aynı yakıcı losyonu padişahın, banyodan sonra giyeceği donuna iki kat
>sürmüş...
>
>
>ahmet sarayın hizmetkarlarından biri.. yıllardır kraliçeyi görür ve onun
>göğüslerine hayran olurmuş.. artık bir saplantı halini almış kraliçenin
>göğüslerine dokunmak.. tüm cesaretini toplayıp haremağasına açılmış.. -
>"bana sultanın göğüslerini koklat. ömür boyu biriktirdiğim bin altın senin"
>demiş. harem ağasının aklı yatmış bu karlı işe. kenar mahallelerde tanıdığı
>bir simyacı - büyücü karışımı bir kadın varmış. ona gidip bir losyon
>hazırlatmış ve bu losyonu, sultanın o gün banyodan sonra giyeceği korsaya
>iyice sürmüş. sultan çıplak tenine korsayı takınca, losyon etkisini hemen
>göstermiş. göğüsleri yangın yeri gibi yanmaya başlamış. saray doktorları
>merhemlerle, ilaçlarla çare bulamamışlar. sultan acıdan, kaşıntıdan,
>yanmadan ölecek. harem ağası ortaya çıkmış ve padişaha "saray
>hizmetkarlarından ahmet, derdinize derman olabilir. onun salyası, herşeye
>iyi geliyor. tek çare, ahmedin dili. kraliçemizi ancak o kurtarır, eğer
>siz izin verirseniz" demiş. padişah çaresiz çağırmış ahmeti hareme. ahmet
>bir saate yakın sultanla yalnız kalıp muradına ermiş. ne var ki söz verdiği
>halde 1000 altını harem ağasına vermeye yanaşmamış. "bu olayı açıklarsan
>ikimizin de kellesi gider. bunu göze alamazsın. hadi bakalım, çek arabanı"
>demiş, haremağasına. çok kızmış harem ağası.. öyle kızmış ki.. ertesi gün
>aynı yakıcı losyonu padişahın, banyodan sonra giyeceği donuna iki kat
>sürmüş...
amerikada koyu dindar dort kadin, bir yandan kahve iciyorlar, bir yandan
sohbet ediyorlardi. birinci kadin, oglundan soz acti;
"benim oglum rahiptir" dedi. "bir topluluga girdiginde onu goren herkes
kendisine peder der."
ikinci kadin da kendi oglundan soz etti:
"benim oglum ise papazdir" dedi. "bir topluluga girdiginde onu goren
herkes kendisine, aziz peder der."
ucuncu kadin da ogluyla ovundu:
"benim oglum ise kardinaldir" dedi. "bir topluluga girdiginde onu goren
herkes kendisine yuce aziz der."
uc kadin ogullariyla ovunmelerini bitirdikten sonra, dorduncu kadini
dinlemeye hazir olduklarini belirtmek icin gozlerini ona diktiler,
beklemeye basladilar. fakat dorduncu kadin konusmuyor, buyuk bir keyifle
kahvesini
yudumluyordu... ilk uc kadin bir agizdan
sordular: "ya senin oglun?" dediler. "sen de soz etsene oglundan..."
dorduncu kadin, kahvesinden son yudumunu aldiktan sonra agir agir
konusarak oglunu anlatmaya basladi: "benim oglum 1.85 boyunda, dalgali
siyah sacli, ela gozlu, genis omuzlu, atletik yapili, son derece iyi
giyinen ve 29 yasinda olmasina karsin cok zengin bir kisidir" dedi. "bir
topluluga girdiginde onu goren tum kadinlar birbirlerinin
kulaklarina
egilirler ve aman tanrim derler".
sohbet ediyorlardi. birinci kadin, oglundan soz acti;
"benim oglum rahiptir" dedi. "bir topluluga girdiginde onu goren herkes
kendisine peder der."
ikinci kadin da kendi oglundan soz etti:
"benim oglum ise papazdir" dedi. "bir topluluga girdiginde onu goren
herkes kendisine, aziz peder der."
ucuncu kadin da ogluyla ovundu:
"benim oglum ise kardinaldir" dedi. "bir topluluga girdiginde onu goren
herkes kendisine yuce aziz der."
uc kadin ogullariyla ovunmelerini bitirdikten sonra, dorduncu kadini
dinlemeye hazir olduklarini belirtmek icin gozlerini ona diktiler,
beklemeye basladilar. fakat dorduncu kadin konusmuyor, buyuk bir keyifle
kahvesini
yudumluyordu... ilk uc kadin bir agizdan
sordular: "ya senin oglun?" dediler. "sen de soz etsene oglundan..."
dorduncu kadin, kahvesinden son yudumunu aldiktan sonra agir agir
konusarak oglunu anlatmaya basladi: "benim oglum 1.85 boyunda, dalgali
siyah sacli, ela gozlu, genis omuzlu, atletik yapili, son derece iyi
giyinen ve 29 yasinda olmasina karsin cok zengin bir kisidir" dedi. "bir
topluluga girdiginde onu goren tum kadinlar birbirlerinin
kulaklarina
egilirler ve aman tanrim derler".
(bkz: www.nyksnightmare.com)
nyks- yunan mitologyasında khaos’un kızıdır.hesiodos’un theogonia adlı yapıtında anlattığına göre khaos’tan önce gaia, sonra da erebos (cehennem karanlığı) ve nyks (yeryüzü karanlığı, gece), nyks’in erebos’la birleşmesinden de aither (esir) ve hemara (gün) doğar. nyks daha sonra hiç kimseyle birleşmeden, kendi başına ölüm tanrıları momos, ker, thanatos, hypnos (uyku) ve oneiros’u (düş); hesperis kızlarını; kader tanrıçaları klotho, lakhesis ve atropos’u; öç tanrıçası nemesis’i; kavga tanrıları eris, ponos (zahmet), lethe (unutma), limos (açlık), algos (acı), phonos (cinayet), neikos (çekişme), androktasia (toplu kıyım), dysnomie (bozuk düzen) ve ate’yi (gaflet); bunların yanı sıra olumsuzluk ve kötülük simgesi güçleri, en sonra da belaların en kötüsü olarak tanımladığı and tanrı horkos’u doğurur.
odin ve jordun oğlu, iskandinav yıldırım tanrısıdır.bereket tanrıçası sif ile evlidir.jarnsaka isimli bir dev metresi vardır ve bu devden magni ve modi adında iki oğluyla thrud adında bir kızı vardır.thialfi, tanrıların ulağı ve thorun kölesidir.thor genelde kızıl sakallı ve simşek gözlü iri bir adam olarak tasfir edilir.vahşi görünümüne rağmen hem insan hem de tanrıların şeytani güçlere karşı koruyucusu olmuştur.
sınav anıyla ilgili saçma sapan rüyalar gördüğüm günler.
hazırlıksız yakalanmak
binde bir rastlanılabilecek anlardır.
serapın bahsedilen toplantıda çok öne çıktığını anlatan bir cümledir.
topluluk içerisinde bir kişinin fazlasıyla öne çıması olayıdır. (bkz: serap bu akşamki toplantıda parlayan tek kişiydi)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?