confessions
  1. toplam entry 105
  2. takipçi 4
  3. puan 6699

kahvedekilerin amatör doktor ya da avukat olması

herkonudaitinaileahkamkesebilenadam
kahvede" başım ağrıyor" deyin ilaç önerirler,"davam var" deyin hukuki danışma yaparlar.biri de demez ki ulan git adam gibi bir muayene ol ya da "avukata danış".
işin özünde bunlar kendi mesleklerinin gerçek anlamda profesyoneli bile değildirler,kendi mesleklerine ilişkin bir bilgiyi edinmek için çaba sarfetmezler ama başkalarının mesleği hakkında ahkam kesmekten geri kalmazlar,bunların en ukala olanları kendi mesleğinde vasat bir bilgiden ötesini edinememiş insanlardır.bunun bir farklı versiyonu ise"ulan ben başbakan olsam"diye söze başlayıp memleket yönetme hayali kuranlardır.yav sen başbakan olma,gir bir partiye delege ol,siyasete açıl ucundan veya ihtiyar heyetine katıl,mahalleye katkın olsun,onu da yapamadın apartmana yönetici ol,yapmazlar varsa yoksa kahvede sallamak.sallayınca oluyor o işler.

müdür olunca yaşanan süper duygular

herkonudaitinaileahkamkesebilenadam
müdür olunca önce yürüyüş değişir,buraların patronu benim havaları gelir,işyerine ait park yeri varsa biraz erken gelip en iyi park yerine park edilir ki diğerleri orayı müdürün park yeri olarak benimsenin
müdür olunca yürüyüş değişir ya hani şu fıkradaki ormana müdür olan çakal gibi.
sırası gelmişken yazayım bari:

disi aslan bir agacin altinda uyurken tilki gizlice gelip disi aslani becerir.aslan uyaninca erkek aslanin yanina gider ve ona sorar. erkek aslan duruma oldukça sasirmistir. çok sinirlenip kükrer:

- "bütün hayvanlari toplayin, suçluyu bulup onu mahfedecegim"

bütün hayvanlar toplanir, aslan "kim yaptiysa bunu elini kaldirip öne ciksin" diye kükrer ama hiçbiri ses çikarmaz. derken toplantiya geciken çakal kosarak gelip arka siralara yerlesir ve
tilkiye "ne oluyor" diye sorar. tilki de "aslan kral ormana bir müdür ariyor ,talip olan elini kaldirip öne çiksin diyor" deyince zavalli çakal hemen elini kaldirip öne çikar. aslan herkesi gönderir ve akabinde çakali sabaha kadar becerir. çakal sabah
perisan halde yalpalaya yalpalaya yürürken tilkiyle karsilasir. tilki hafif gülümser ve ekler:

- "bak, bir müdür oldun yürüyüsün bile degisti.."

enduro

herkonudaitinaileahkamkesebilenadam
etimolojik kökeni endurance yani dayanıklılıktan gelmekte olup uzun yolda ve her türlü arazi koşulunda kullanıma yatkın genellikle dual purpose denilebilen motor türüdür.yapıları itibariyle yüksek,jantları tel,ön jantı en az 19 inch ,gidonu geniş ve torku yüksektir.enduro niteliği kabul edilmiş motorlar arasında r80 dakar,r 1100 gs,r1150gs,r1150gs adv,r1200gs,r1200gs adv,ktm 640,ktm 950,ktm 990,ktm 990 adv,yamaha tenere,africa twin,yamaha xt 660r,honda dr 650,honda transalp ilk akla gelenlerdir.

arnavutluk

herkonudaitinaileahkamkesebilenadam
avrupa kıtası'nın en gereksiz ülkesi,
2013 yılında niyet ettik" bi karadağ filan yapalım,derken ohri'deki abimiz fuat hayrettin'in pansiyonunda mola verdik.hedef kotor,
çıktık arnavutluk sınırına.yol kısa, ohriden 350 km,arnavutluk icindeki kısmı 250 km filan
encok 4-5 saat sürer diyorum kendimce.
arnavutluğa girdik,ilk rampanın virajındayız.virajın bir tarafı ucurum ucurumun kenarında bariyer yerine yığılmış toprak var ve toprağın icinde kamyon lastikleri ,arnavut kaldırımını biliyoruz da bu da arnavut bariyeri demek ki.arnavutluk sınırı yüksek bir dağın tepesinde zaten dağdan inmeye başladık sorun filan yok,koca bir ülkeye geldik,iki fotoğraf çekeriz ileride diyorum,fotoğraf çekmeye değecek bir sey yok gibi,manzara hakikaten tırt,in dağ çık dağ,kel dağlar var bol bol,bi de bol miktarda araba yıkamacı.elbasan'a yaklaşırken yol iyice darlaşıyor,buralarda bağ bağçe yolu,onlarda şehirlerarası sayılıyor.navigasyon var,ona güveniyorum ama en çok yoldaki trafik akışına göre gidiyorum ister istemez,çünkü 15 gün önce son doğu avrupa harikalarına para bayıldığım naviextras.com buralardan pek geçmemiş olacak ki ,navigasyona göre bazen tarlalardan filan gidiyorum.
arnavutlukta yıkamacı çok ,bir de hurdacı.
bi de nasıl tıynet,nasıl milli gurur varsa heriflerde tam seçim zamanına denk gelmişiz,her yerde seçim afişi var,kimi partilerin afişlerinde direkt amerikan bayrağı .enver hoca muhtemelen mezarında fırıldak olmuştur.bi de bunlar 4 temmuz'u filan kutlamışlar onun bile afisini yapmışlar.bir yerden gecerken bize gringo diye seslendiler.
rivayet o ki bu arnavutların italyanca bildikleri söylenir.bir de bol miktarda mercedes çaldıkları.günahı boynuma çaldıklarından artık kesinlikle eminim.gözümle gördüm adam yeni kasa vito minibüs'ün arkasına bir tane dana koymuş,yol kenarında ikincisini yüklüyordu.vito olmuş bildiğin ahır.
mercedes sebil olarak dağıtılıyor galiba,iki şeritli yolda giderken sağdaki toprak yoldan (ben motorumu o yola sokmam)gecen mercedes 350 cls yi görünce herife senin vicdanını... diye küfrettim,.bi taş gelse nolcak ?benim arabanın arnavutlukta 20 tane 350 cls alacak kadar taksit borcu var ulan.
yollarda bol miktarda trafik polisi var,italyan plakalı araçları hiç affetmeden durduruyorlar.bence diyalog şudur"ulen kapmışsın arabayı,at bizim çorbayı".
elbasan'a varana kadar iki tane ciddi kaza tehlikesi gördük,bu yüzden temkinliyiz,zaten 40-60 arası gidiyoruz.elbasan tiran arasında yarım bir otoyola cıktık,üç şerit var gidiş geliş yapılıyor bir ara coştum 110-120 ye kadar çıktım.sonra bir tünele girdik.tünel arnavutluğun kesinlikle en teknolojik yapısı.bizim tüneller gibi.italyanlar yapıyor.tünel in girişinde çıkışında otobüsler arabalar durup yolcu alıyor,tezgahlarda sebze satılıyor,o kadar ciddi bir otoyoldayız.otoyol çıkışında sağda bir tesiste durduk.birer nescafe iceriz dedik,dil bilen tek kişi yok,ulan nescafe enternasyonel icecek ya anlar zannediyorum,gele gele frappe geliyor.5 euro üzerine 100 leke alıyoruz para üstü olarak.
tünelden sonra yine bağ bahçe yolları gibi yerlerden geçtikten sonra başka bir otoyolumsuya bağlanıyoruz,tiran görünüyo uzaktan.bu arada bizim son güncellenmiş haritalı navigasyon başka yerlerde geziyor.tiran'ın kenarından gecerken otoyol "zınk"diye bitiyor,,ne tabela ne bişey var,cart diye stabilizeye atlayıp u dönüşü yapıyoruz.canına yandığım arnavutları burayı kesin" kaza olsun seyredelim"mantığıyla böyle yapmışlar.
tiran trafiği bir felaket,navigasyon çalışıyor bu arada,tiran'dan iskodra tarafına gideceğiz hesapta ,en merkezi yerlere kadar geldik,kavşağın birinde trafik sıkışmışken solumuzdan lüks bir jip atlıyor ileri karşıdaki kamyonu sıkıştırıp kırmızı ışğa aldırmadan kavşağı kafasına göre geciyor.üçer seritli bir yol var tiran icinde .biz orta şeritten gidiyoruz,gidiş istikametinde en sol seritte bir bisiklet köyde gezer gibi tersten geliyor,gayet rahat.kural filan yok,tiran'dan çıkınca gidiş iki şeritli bir yola düşüyoruz.yol oldukça kalabalık,daha çok italyan plakalı araclar var.sollamalar harika ötesi.adam bir atıyor kendini sol şeride,karşıdaki arabayla 20 metre kalana kadar gidiyor,iki araç da iyice duruyor sonra sağdakini sıkıştırıyor ve şeride giriyor.eğer müsaitse sağdan geçmez zaten serbest.önüme baktığım kadar sol aynadan sollayanları kolluyorum.işin ilginci kimse" de sen napıyorsun birader "diye işaret bile çakmıyor .
işkodra navigasyon harikalarında 20 yıl öncesinde kalmış.cihaz fi tarihinde kapatılmış bir köprüden geçmem icin çok ısrar etti,geçmedim.
arnavutluk karadağ sınır kapısına gelince 500 metre kadar bir kuyruk vardı ama istisnasız bir arabaya üç dilenci düşüyor.gümrüğün bitişiğine çingeneler kamp kurmuş,hareket eden her çingene dileniyor ,öyle böyle dilenmek de değil.cama yapışıyor resmen.kuyruk azıcık ilerleyecek gözümün arabanın önünde,inşallah bir ufaklık yoktur diye.iki yaşındaki çocuklar bile dileniyor tek başına.
karadağ girişi sorunsuz.bu arada ilk defa pasaportun nasıl kontrol edildiğini orada görüyorum.vize'nin olduğu sayfa'nın altındaki iki satır kod scanner da okutulunca ekrana pasaporttaki fotograf ve tüm kimlik bilgileri düşüyor.
karadağ girişinde yol medeniyetin başladığını gösteriyor ama kısa bir süre sonra vardığımız ilk köyde navigasyon sağdaki ara yola yönlendiriyor.hop diyorum bu sefer olmaz,açıyorum haritayı,haritaya göre uljin üzerinden gidersem yol çok uzuyor,navigasyonun gösterdiği yol daha kestirme,dar ve virajlı bir köy yoluna giriyoruz,gectiğimiz köylerde camiler var,karadağ'da kendini türk olarak tanımlayan insan sayısı vikipedia'ya göre 104,bir miktar da arnavut ve boşnak var ve biz üç dört tane camili köy görüyoruz..sonra bar şehrine erince güzel ve virajlı medeni yollar başlıyor.sarı ışık yanmadan duran sürücüler filan var burada.bir de hani o efsane olmuş yaya yola adımını atınca duran sürücüler çok,arada sığır gibi biri çıkınca aha diyoruz b "bu kesin arnavutluk plakalı "ve öyle çıkıyor hakikaten.
dönüş yolunda arnavutluk'a girdik,türk değil miyiz.karınca gibi aynı yoldan gelip gidicez işte.tiran icinde navigasyonun dönerkavşaktaki ikinci sağdan tam sağa gir gibi bir komutu yüzünden şehir icinde bir tur atıp tesadüfen iskender bey anıtını 'da gördük ve mahalle aralarından tıka -türk arnavutluk işbirliği binamızın yanından gecerek yine yola düştük.dağ yollarını çıkarken bir düzlükte önümdeki otobüs sağ sinyal verip yol verdi,ya da ben öyle zannettim,solladım,şırrrak karşımda trafik polisi ,zaten hızlıyım epey ileride durdum,gözüm sol aynada,otobüs şöförü ve yanındaki "durma yürü "diye işaret ediyor.zaten yakmışsınız başımı dinler miyim ?:
trafik polisi evrakları aldı,bildiğin yavşak görünümü var herifte.yılışık bi sey. problema diyo eline min 30 e,max 200 eu diye yazdı, ingilizce bilmiyor zaten,e ben de çok bilmiyorum o zaman kesin anlaşacağız diyerek giriştim işe al ulan 20 yi dedim eline tutuşturdum,p...vngin evladı,bi sevindi,aha dedim çok vermişiz,bi de bana sarılıp öpmeye kalktı,sığır gibi kokuyo zaten. arabaya döndüm kapıyı açıyorum bizimkiler soruyor noldu diye."yirmi verdim,çok olmuş sevindi p.vienk"dedim.herif bana "yavaş yavaş" dedi giderayak.aa,dedim türkçe biliyon,biraz dedi.
hadi ananı avradını ..... deyip el salladım bindim arabaya,çıktım yola.beni tanıyanlar filan bilir küfür çıkmaz ağzımdan ,ama bu kadarı da hak ediyor herhalde.
geldik gümrüğe doğru,arnavutluk'tan çıkmadan son kavşakta sağdan devam edilirse 4 km sonra göl kıyısında balık lokantaları var,balık yasağı filan dinlemiyorlar,yılanbalığından alabalığa kadar her şey var ve çok ucuz ,ama "üste para verseler durmayız bu ülkede" deyip soldan devam edip gümrüğe geldik..
gümrükte pasaport kontrolünden geçtik,gümrük muayene memuru geldi,arabayı "şuraya çek" dedi,işaret ettiği yer hayatımda gördüğüm en pis kurt köpeği,hayvan nasıl bir karaktersiz olmuşsa hep havlıyor.bagajı açtım,bana köpeği göstererek" ten euro kontrola "diyor gümrükçü.o pis köpek bizim arabaya girse ortalık karışacak,
zaten trafik polisinden sonra çok olsun yarım saat geçmiş,sordum" türkçe biliyor musun "diye.bilse cevap verirdi
beş euro çıkardım, aynen şu şekilde "no ten euro, five senin sülale icin" deyip bir güzel de sövdüm,oğlum arabadan seslendi ."bu kadar da olmaz ya,hepsi geçti sıradan",
ohri'ye döndüğümüzde fuat abi'ye anlattım durumu,"normalde bu polis ve gümrükçünün yaptığı pek olmaz oralarda,şimdi seçim zamanı ,büyük bir boşluk var,bunlar da meydanı boş bulup soyuyorlar" demek ki diye yorum yaptı.
arnavutluk böyleydi işte,bana göre görmeye değecek tek bir şey yok,orası icin harcanan zaman hakikaten kayıp.ben ki pozitif adamım,küçük sorunları dert etmem,gittiğim yerin keyfini çıkarmaya,olumsuzlukları görmemeye çalışırım."arnavutluk ta şu güzel şey oldu da onun hatırı var" diyemiyorum.

arnavutluk mu ? işi gücü , soyu sopu ecdadı akrabası orada olmayıp da, sırf turistlik olsun diye gidenin s.ke sürecek aklı yok.etrafından dolaşmak en hayırlısı.

yamaha xt 125

herkonudaitinaileahkamkesebilenadam
motordan az buçuk anlayanların dediğinin aksine motoru yamaha ybr 125 in aynısı filan değildir.şanzımanı,krangı.piston kolu,karbüratörü bile değişiktir.daha nesi kaldı ki aynı olsun?
yamaha'nın türkiye'ye itelediği,sonra da hiç bir parçasını getirmediği,parça bekleyenleri süründürdüğü motordur.
daha da kötüsü elektrik aksamı avrupada satılanlarından farklıdır.
harika şasesi malaguti tarafından yapılmış ve motoru brezilya'da üretilmiştir.elektrik aksamı bir tek brezilya'da satılanlar ile uyumludur.motoru brezilya'da,şasesi italya'da (bkz: malaguti)tarafından üretilen parça kalitesi yüksek ama yamaha türkiye'nin bile parça temin edemediği,dijital kilometre göstergesi bozulduğunda ateşleme sistemi felç olan ve her ülke icin farklı yedekparça versiyonları ile üretilen,yamaha'nın türkiye'ye itelediği,sonra da hiç bir parçasını getirmediği,parça bekleyenleri süründürdüğü motordur.
bu yüzden öyle ebay filan gibi sitelerden parça temin edemeyeceğiniz,keyifle aldığım ama satarken"kurtuldum" diye çok sevindiğim ,düşmanlarıma tavsiye edeceğim motor.

arnavut kızları

herkonudaitinaileahkamkesebilenadam
arnavut kızı sarışın ve iridir çoğu zaman.trakya kızında sarışın yüzde yarım ancak.
arnavut kızı aile yapısı gereği daha çok dindardır.trakya kızı da dinine önem verir ama diğeri kadar değil.
arnavut kızları hakikaten ateşli olur,bu ateşi ödüllendirmenin en iyi yolu bol çocuk yapmaktır.
trakya kızı bu konuda biraz kezban,iki çocuktan ötesini istemez zaten.
arnavut kızına kolay miras düsmez,çünkü genetik olarak sağlam bünyeye sahip babası uzun yaşar.trakya kızının babası ancak yetmiş üç yaşını görür.
arnavut kızı gavur gibi çalışır,ev işi,kocasının işi farketmez,şehirden al,köye götür inek sağsın o derece iş olsun yapar.trakya kızı daha naiftir,köyden kurtulmak icin sehire evlenir.şehirden köye gelin gidenini tarih yazmaz.
sallamıyorum ey ahali,bazılarının hayal ettiğinin sayısından fazla sevmişliğim var her ikisini de.

bmw f650 gs

herkonudaitinaileahkamkesebilenadam
grenajlarının kullanıcısını sinir ettiği motordur,grenaj civatalarının takıldığı delikler koptuğunda iflah olmaz.bu yüzden f650gs alacak adam,grenajları söküp kontrol ederek almalıdır.far ampulü değiştirmenin en zor olduğu motorlardan biridir.sök sök bitmez.kronik arızaları ;marş rublesini bozmak,arka diski tekerlek göbeğine bağlayan civataların gevşemesi olsa da kullanımı çok keyiflidir.lastikleri tubeles değildir.km sini düşürmek çok kolay olduğu icin gercekten dürüst ilk sahibinden almakta fayda vardır.

ohrid

herkonudaitinaileahkamkesebilenadam
hediyelik eşya satıcıların ürünlerini (bkz: mahmutpaşa)ve (bkz: sirkeci)civarından temin ettikleri,(bkz: ohrid incisi)diye sattıklarının doğal inci filan olmadığı,zaten ohridlilerin bile çoğunun doğal inci üretimi zamanlarını artık hatırlamadığı şehir.

ohrid'de kalınacak en doğru düzgün yer fuad hayrettin 'in apart otelidir.taharet musluklu tuvaletleri bile var.temizlik ve kalite bizdeki beş yıldızlı otellerden üstündür.

thassos

herkonudaitinaileahkamkesebilenadam
daha üç yıl öncesine kadar 30 euroya 3 kişilik pansiyon,30-40 euroya üç kişilik balık sofrası+bol içki icilirken
şimdi amele pansiyonu kalitesindeki yerlere iki yıldız muamelesi çekip 70 euro yazıyorlar.30-40 euroluk yemekler de 100 euroya dayandı.
adada ucuz olan tek şey kuzu pirzolası ve et türleri.gerisi yalan.
niye böyle oldu?
üç yıl öncesine kadar bakir bir yunan adası idi,sadece yunanlılar giderdi.
şimdi turistik bir ada oldu,yunanlılar bile kaçtı,adadaki turistin icinde yunan turist % 5 lerde.
adanın ayakaltındaki lokantalarında tek bir yunan göremezsiniz,niye? çünkü fiyatlar turistik oldu da ondan.
adam düne kadar 15 euroya yediği çevirmeye sen geliyorsun diye 35 euro vermiyor.gidiyor senin bilmediğin,turistin ayak basmadığı tenha lokantalara gidiyor.orada 15 euroya yiyor.
taverna olayı ayrı bir alem,theologos köyündekilerin yunan tavernasıyla tek alakası icinde buzuki çalmaları,gecenin sonunda alçı tabak kırmaları ,ha tek iyi tarafları çevirmeyi 19 euroya satmaları.bu köyün çevirmesi ünlü filan değil,sadece ucuz,o da elektrikli fırında pişiyor.böyle çevirme mi pişer ?.

bu adanın ağırlık merkezi (bkz: limenas)tan itibaren doğu ve (bkz: potos)a kadar guney kıyılarıdır.bana göre en iyi plajları paradise beach,golden beach ve marmari beach dir.adaya sayısız kez gitmiş biri olarak ben paradise'ı tercih ederim.paradise beach in sol tarafında kayaların üzerinde ve küçük koyda(bkz: nudist)ler bulunur,plajın solunda kayalıkların başladığı yerde dalgalı havalarda denizde ters akıntı oluşur ve bazen günde beş altı kişi boğulma tehlikesi atlatır.paradise beach'in iki girişi vardır,biri (bkz: niko's grill)tabelasından diğeri paradise beach tabelasından başlar.her kiisinin de yolu aşırı tozlu olduğundan arabayı yukarıda bırakmak akıllıcadır.
bu ada 2013 den itibaren yoğun türk akınına uğradığından otel,motel,pansiyon lokanta fiyatları yarı yarıya artmıştır.kenarda köşede kalmış yerel restoranları aramanızda fayda var.
thassos da herkesin çok merak ettiği,az kişinin gittiği ıgola lagunu var,bu laguna giden iki yol var,biri 2,5 km uzunlugunda diğeri 1.200 m uzunlugunda uzun olan potos tarafından girileni,kısa olan da alyki tarafından girileni.
ikisi de birbirinden berbat zaten.dik ve pis birer taşlık yol,keçiler bile isyan eder,o derece.
lagun derseniz son gittiğimde aylardır suyu tazelenmemiş,pis bir yeşil olmuş,icine günde 100 den fazla insanın da girdiği düşünülürse idrar yolu enfeksiyonu garantisi veriyor.gitmek istiyorsanız söyleyeyim gitmeyin değmez.fotoğrafını görmek yeterli.
4 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol