çok önemli bir konudur.
2007 yılında oynanan ve ali sami yen stadındaki neredeyse bütün koltukların sahaya fırlatılıp, onlarca kişinin polisle çatıştığı maçın unutulduğu ve bunun üzerine hiç önlem alınmadığı gözönüne alınınca, bu maçın da kolaylıkla unutulacağı öngörülebilen maç. seyreden 10 kişiye bu maçla ilgili ne söyleyeceği sorulsa, 9u "ardanın semihle kavga ettiği maç" diyecektir bu maç için. halbuki üzerinde durulması gereken asıl konu, derbi yöneten hakemlerin sürekli verdikleri kararlarda iki takımın eşit şekilde etkilenmesine uğraşmalarıdır. bir futbolcu gidip diğerine kafa atıyorsa, bunun cezası, kafa atan oyuncunun kırmızı kart görmesidir. ama bizim hakemlerimiz ne şiş yansın ne kebap hesabı dayak atana da yiyene de sarı kart göstermeyi seçince, kötü niyetli futbolcuları cesaretlendirmiş oluyor. üç gün sonra semihle arda çıkar sarılır öpüşür, biz de bu rezaleti paşa paşa unuturuz.
benimsediği kulüp yönetim tarzı 90larda kalmış galatasaray başkanı. özellikle 2008-2009 sezonunda yaptığı icraatlar tam bir fiyasko. kendisinden kriz yönetmesi beklenirken, sürekli kriz yaratmıştır.
cem deda ile birlikte, oğuz sarvanın başkanlığındaki mhk tarafından adeta futboldan aforoz edilmiş hakem. bu adam maç falan mı sattı ki, fifa kokartıyla süper ligin en çok maç yöneten hakemlerinden biriyken, ortadan bir anda kayboldu?
ne iş yaptığı belli olmayan, yüksek tahsili bulunmayan bir grup mahalle gencinin birbirleriyle kavgalarını konu edinip, bunu delikanlılık diye empoze etmesiyle, gençliğimizin çözemediği her sorunu kafa göz yararak halletmesini sağlayan dizi. bu diziye kadar ortalarda delikanlılık, adamlık, vs. gibi hala ne olduğu belli olmayan kavramlar yokken, sağolsun alişan bunların kitabını yazıp, ortaya bırakıp kaçmıştır. şimdi kendisi sabahları kadınlarla şarkı söyleyip, göbek atıp, yemek tarifleri verirken, bu diziden etkilenenler, kendilerine trafikte korna çalanları pataklamakla meşguldur.
son yıllarda takım yöneticilerinin her mağlubiyetin faturasını hakemlere kesmesinin sonucunda, maç içerisinde bir takım öne geçtiğinde, "şimdi yenilen taraf yine beni suçlayacak" psikolojisine girip, bütün takdir haklarını yenik takım lehine kullanarak, aklınca maçı dengelemeye çalışan türk hakemlerinin en gözde temsilcilerindendir. bu hakemler, maçta bir futbolcu, özellikle de maç berabere gidiyorsa, diğerine kafa atınca, kafa atana kırmızı kart göstereceğine, gidip ikisine de sarı kart gösterir; futbolcuların kendilerine itirazlarına, birbirlerine küfürlerine aldırış etmez. çünkü bu sebeblerle bir futbolcuyu cezalandırınca, dışardan taraf tutuyor gibi görüneceğinden korkar. tek düşündükleri maçtan sonra kimsenin kendilerini eleştirmemesidir. işte bu özellikleri dört dörtlük bünyesinde bulunduran bu hakemimiz, 12 nisan 2009 galatasaray fenerbahçe maçında çıkan kavgada bile, iki takımdan da eşit sayıda futbolcuya kırmızı kart göstermeye özen göstermiştir.
tek özellikleri, top denen yuvarlak şeyi, ortalama bir insandan daha iyi dürtmeleri olan, ama maalesef, o özellikte bile olmayan insanlar tarafından üstün insan muamelesi gördükleri için, genç yaşta olmalarının da etkisiyle, ne kendilerini ne de çevrelerini sağlıklı algılayıp ona göre davranamayan 18-35 yaş arası insanlar kümesi. türkiyedeki futbol sistemi içerisinde belirli bir eğitim düzeyine erişmeleri zaten mümkün değilken, spor medyası ve kulüp yöneticileri tarafından sadece sağılacak inek gibi görüldükleri için, kişisel eksiklikleri yıllardır gözardı edilmektedir.
insanlarda, ürünü almaktan ziyade, nerden bulundukları belli olmayan, playback bile yapamayan, 3 tane yetenek fakiri oyuncuya kafa göz girme isteği uyandıran reklam.
iki takım da şampiyon olamayacağı için, kendileri için bir "züğürt tesellisi" şansı olan maç.
dün gece yapılan törenle, 33 numaralı forması, miami heat tarafından emekli edilerek, salonun tepesine asılan eski basketbolcu. miami heat, tarihinde ilk kez bir oyuncuyu, formasını emekli ederek onurlandırmıştır.
filmin sonunu bağlamak için, film boyunca karakterlerin tutarsız davranışlarının, yönetmen tarafından gözardı edildiği film.
(bkz: küstüm oynamıyorum)
29 mart 2009 yerel seçimlerinde akpnin büyükşehir belediyesini kaybetmesine çok şaşırdığı il. antalyada yaşayanlar bu sonuca hiç şaşırmamıştır, şöyleki; mevcut belediye başkanı menderes türel, etrafına modern bir görüntü vermenin dışında, ankaranın önüne getirdiği icraatların altına imza atmaktan başka hiçbirşey yapmayıp, antalyayı tanımayanlar tarafından hazırlanan ve antalyaya yarardan çok zararı olan bu projelerin işe yaramayacağını bildiği halde sesini çıkarmamıştır. akpnin, "dünyanın parasını harcadık, o kadar hizmet yaptık, nasıl seçimi kaybettik, hayret!!" düşüncesi, yaptıkları hizmetlerle antalyalıyı memnun edip etmediğini sorgulayınca değişecektir muhtemelen. sadece para harcamakla olmuyor.
antalya akdeniz üniversitesi rektörlük seçimlerinde, akademisyenlerin oylarıyla 1. sırada olmasına rağmen, abdullah gül tarafından atanmamasının acısını fena çıkarmış chpli yeni antalya büyükşehir belediye başkanı. adamdan rektörlük koltuğunu kapmak isterken, belediye başkanı koltuğunu kaptırdılar.
kapatma davasından almadığı dersi, bu seçimden de almadığı takdirde, 2012 seçimlerinde hükümeti koalisyona devretmek zorunda kalacak siyasi parti.
29 mart 2009 yerel seçimlerinde, antalyanın kepez ilçesinde belediye başkanlığına ldp tarafından aday gösterilmiş zat.
hangi partiye sorsanız kendisinin kazandığını söylediği seçim.
sadece görüntü olarak doldurduğu antalya büyükşehir belediye başkanı koltuğunu, antalyalı olmayan danışmanlarının icraatları sayesinde kaydetmesine saatler kalmış belediye başkanı. şöyle ki; tramvay hattının ilk denemesi yapılırken, oturduğu tramvay koltuğunda, arkasından çekim yapan kamerayı farketmeden, "bu tramvay yüzünden seçimi kaybedersek iki kez kaybetmiş sayılırız." diyerek, kendisinin de yanlış bir icraata imza attığının farkında olduğunu beyan etmiştir.
visa paywave reklamında izlediğimiz crutch (koltuk değneği) master olarak bilinen dansçı. reklamın kesintiye uğramamış versiyonunda, bill shannon, bankamatik kuyruğunda bekleyen insanlarla dalga geçip, reklamın sonlarına doğru kaykay kullanmaktadır. reklamdaki şarkı don thomas tarafından seslendirilen "come on train" adlı şarkıdır.
sahaya çift forvetle çıktığımız için, nerdeyse halkımızın galibiyeti garanti görmeye başladığı maç.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?