confessions

gibi geliyor bana

- Yazar -

  1. toplam entry 254
  2. takipçi 1
  3. puan 11403

yaran fıkralar

gibi geliyor bana
iki rahibe varmış, biri matematikçi,
biri mantıklı... bunlar bir akşam karanlıkta
kiliseye dönerlerken matematikçi rahibe, mantıklı
olanına dönerek, "yaklaşık 20 dakikadır bir
adam bizi takip ediyor ve gittikçe yaklaşıyor
şu anda aradaki mesafe 50 metre" der. bunun üzerine
mantıklı rahibe bunun tek mantıklı açıklaması
olabileceğini ve adamın kendilerine tecavüz
edeceğini ve daha hızlı yürümeleri gerektiğini
belirtir. rahibeler daha hızlı yürümeye başlarlar.

2 dakika sonra matematikçi rahibe:
- adam da hızlandı ve aradaki mesafeyi kapatıyor,
şu anda 30 metre arkamızda... o zaman mantık olarak
koşmamız gerekir.rahibeler koşmaya başlar ve 3
dakika sonra matematikçi rahibe:
- o da koşuyor ve arayı kapatıyor. şu anda mesafe
10 metre... o zaman mantık olarak bizi yakalayacak.
birimiz sağa, diğerimiz sola saparak kiliseye
ulaşmaya çalışalım. en az birimiz kurtulur.
ve matematikçi sağa doğru, mantıklı sola doğru
koşmaya başlar. matematikçi 20 dakika sonra kiliseye
ulaşır ve telaş içinde beklemeye başlar. aradan
40 dakika geçtikten sonra mantıklı rahibe gelir.

matematikçi sorar;
-ne oldu ne yaptın?
- adam beni takip etti. artık mesafe üç-beş adıma
kadar azalmıştı, mantık olarak daha fazla koşmanın
anlamı yoktu...
- eeee?
- mantık olarak ben durdum, adam da durdu.
- sonra...
- mantık olarak ben eteğimi kaldırdım, o da
pantolonunu indirdi.
- peki daha sonra?
- daha sonra ne olacak. mantık olarak eteğini
kaldırmış bir rahibe,
pantolonunu indirmiş bir adamdan daha hizli koşar!

bilgi itiraf

gibi geliyor bana
- kimseyi kirmamak icin yapamayacağım seylere soz veriyorum, yapana kadar götüm çıkıyor. bazen yapamiyorum, rezil oluyorum.

- kanka muhabbeti yaptıgım bi kıza deliler gibi aşığım, ama ben onun sevgilisiyle olan problemlerini dinliyorum !

- sanırım o da bana asık ama renk vermiyo serefsiz !

- dikkat ettim her bayram ben arıyorum akrabaları, bu bayram aramadım. kimse beni aramadı. ben de tüm numaralarımı değiştirdim. kimi cezalandiriyosam artık ?

- yalnızlık çok berbat sözlük, annem babamla bile görüşmüyorum haklı sebeplerle.

- param olmasa bile, etrafimdaki herkes beni çok zengin filan sanıyor. durum çok kötü desem de kimse inanmıyor lan !

- aslında hersey çok iyiydi de, kız arkadasımı yalnız bırakmamak adına isimi askıya aldım bir yılbaşı gecesi. hala o bir gecenin tazminatını oduyorum dünya devi bir firmaya!

- çok inatciyim, kendime bile inat ediyorum bazen!

- halisaha macında eğer millet bir yerde, ben başka bir yerdeysem ve pas bekliyomus gibi yapıyorsam, kesinlikle ruzgarin kokuyu saha dısına taşıyacağı bir açıyla osurmusumdur.

- kendimden nefret ediyorum.

- aslında her bir skimden nefret ediyorum. hayat mı lan bu ?

yeni başlayanlar için araba kullanmak

gibi geliyor bana
debriyaj, gaz, vites filan tamam önemli de ; 8 yıldır günde 10 saat araba kullanan ve her sene şirket tarafından mecburi kılınan "defansif sürüş teknikleri", "ileri sürüş teknikleri", "güvenli sürüş teknikleri", "arazide sürüş teknikleri" gibi eğitimleri teorik ve pratik olarak sektirmeden alan biri olarak nacizane tavsiyem :

- araca binmeden önce etrafında şöyle bir dönerek lastiklerinizin hava basıncını kontrol edin.
- biner binmez, anahtarı kontağa sokmadan önce emniyet kemerinizi takın. (en önemlisi bu)
- üzerine bindiğiniz icadın, bir makina olduğunu ve kontrolün sadece sizde olmadığını mutlaka hatırlayın.
- hızlandığınız her kilometre için, o aracın daha uzun sürede duracağını unutmayın.
- çok profesyonel olabilirsiniz, ama arkanızdaki ya da önünüzdeki çok acemi olabilir. ama kaza sonrası kimin acemi, kimin profesyonel olduğunun önemi yoktur. acemi yaşar, sen ölürsün. sen yaşarsın, acemi ölür. ölüm olduktan sonra önemi var mı?
- sabırlı olun. bir saniyelik hata ile kaza yapabilir ve ölebilirsiniz. bir saniyeyi geri almak mümkün değil ama, saatlerce bile sabretseniz, günlerce sabretseniz yaşarsınız. hayattasınız yahu! o bir saniye için değer mi?
- kendinizi önemsemiyorsanız bile, diğer araçlardaki insanları ya da yayaları önemseyin. sizin yaşamak için sebebiniz yoksa bile, onların mutlaka vardır.
- herşey elinizde. ama elinizde olmayanlara baktığımız zaman, sizin hayatınız diğer sürücülerin ellerinde. buna göre kullanın.

dikkat ve sabır. levye değil !

erkek berberinde geçen acayip sahneler

gibi geliyor bana
her seferinde farklı farklı berberlere gittiğim halde, berberlerde başımdan geçenler kitap olur gibi geliyor bana.

al bi tane daha ;

öyle böyle değil, gerçekten özel yetenek ister. öyle her babayiğidin harcı değildir bunu becermek.

berberdeyim. muhabbet ediyoruz herifle. konu dönüo dolaşıp nerden geldiyse, günümüz çocuklarına konan isimlere geldi. tam o sırada saç yıkama pozisyonuna geçtik. (ki başıma ne geliyosa bu sıcak sudan geliyor) adam eski isimleri savunuyor, ben de yeni isimlerin de fena olmadığı konusunda ısrarcıyım. bir örnekle durumu açıklayayım dedim. eski isimlerden birini örnek verip ; böyle de isim olur mu, sen kızına bu ismi koyar mısın dicem güya. fakat düşündüm, şimdi bunun nenesinin, anasının adını örnek verirsem ayıp olur diye. ne desem ne desem ;

- ya mesela kezban diye isim koyar mısın kızına ?

dedim.

- abi benim anamın adı kezban.. lütfen !

dedi.

hala saç yıkama pozisyonundayız. ben kıpkırmızıyım, ama sıcak su sebebiyle belli değil.

o ismin o herifin ailesinde olma ihtimali ne kadar düşükse, benim o ismi tutturmuş olmam ne kadar büyük şans değil mi?

sayısalda ya da yılbaşı çekilişinde denk gelmez sktimin şansı.

sen git milyon tane isim arasından boklayacak isim örneği olarak herifin anasının adını tuttur ! hala kızgınım kendime, o berbere de bi daha gitmem. bilmeden oldu ayağına keser mına kodumun herifi.

diş ağrısına rakı tavsiye etmek

gibi geliyor bana
tanıdığım ne kadar insan evladı varsa, dişi ağrıyan birine bu tavsiyeyi yapar.

- olm git bi duble rakıyı çalkala ağzında, ama sek olsun. şıp diye keser !

bi de o kadar emin ki ; şıp diye keser !

zannedersin rakı aslında diş tedavisi için bulunmuş bir ilaç, fakat millet yanlışlıkla yutunca sarhoş olup, içki niyetine içmeye başlamış.

- hoca dün dişim ağrıyodu. bir miktar rakı tedavisi uyguladım ama çok güzel kafa yaptı la bu !

her neyse.

bize özgü tedavi yöntemidir efenim. ama hakikaten de kesiyor ağrıyı şıp diye..

eski sevgiliye mektuplar

gibi geliyor bana
ne yazılır, nerden başlanır bilemiyorum aslında.. neden yazıyorum, bunu da bilmiyorum..
belki de içimdeki cerahatı döküyorum satırlara, bilemiyorum. ama ifade edemem kendimi bilirsin. söz konusu minicik bir karınca olsa dahi saatlerce anlatırım sana, utanmam, çekinmem, anlatır da anlatırım bilirsin.. mevzu bahis ben olunca, tek kelime edemezdim hiç.. savunamazdım.. susardım saatlerce, günlerce.. bilirsin..
ilk değildi belki yaşananlar.. hatta belki de son bile değil. yokluğunun ilk günleri çok koymuştu sadece. gözlerimi açamadım desem yeridir. evden bile çıkmadım hiç. hoş, ev bile yabancıydı sanki !
geceleri, işte o günlerde keşfettim. aslında ne kadar dost olduklarını filan. gece her şey bana ait gibiydi sanki. o bomboş sokaklar, ışığı yanmayan evler.. gittiğin halde, uyuduğun için sen bile benimdin sanki. bana hediyen geceler oldu senin. gecelerin hediyesi ise sen !
rahatsız oldum sokaklardan yokluğunda. şöyle adam akıllı bir gezemedim. yanımda olmayışını farketmiş, herkes bana bakıyor gibiydi sanki. çok büyük bir eksiklikti bu. yanımda olmalıydın, ama değildin ! yanında olmalıydım ama değildim ! kim vardı peki, şimdi sana dokunan eller kimindi? uyumalıydım. düşünmemek için uyumalıydım. nasılsa uyunmayacak geceler vardı beni bekleyen.. hem geceleri kimse olmazdı senin yanında. ve ben bu sayede, geceleri bunu düşünmek zorunda değildim. rahat olabilirdim.
delice geliyor değil mi? haklısın. zaten delice sevmiştim ki ben seni ! seninle gezdiğimiz sokaklara girmedim hiç. gittiğimiz yerlere gitmedim. evi de değiştirdim senden sonra.. gülümsediğim yerler, sessizce ağladığım yerler olmuştu. o şehirde bile değilim artık !
seni anımsatan her şeyden kurtulmak istedim aklımca, lâkin aklımı kaybedemedim. sevgi değildi bu, çözemediğim başka bir duyguydu sana olan.. neye baksam sen vardın ! neyi görsem sen !
arabeskle de tanışmam sayende işte o dönem oldu. çok dinledim orhan gencebay’dan ziyankârı, dil yarasını !

" harcadım ömrümü hep senin için, sevilmek bir hayal sevmemek ziyan, ettiğim duadan ümide kadar, döktüğüm göz yaşım nefretim ziyan" diyordu orhan baba.. söyleyen sanki ben, dinleyen sanki sen !!

gün gelir de seni görürsem ne yaparım diye düşünüyorum kaç zamandır ? konuşamam yine biliyorum. öylece kala kalırım. susarım. o boncuk gözlerinin sevgi dolu bakışına alışık gözlerim, alışamaz o boş bakışlarına, biliyorum. en iyisi karşılaşmayalım hiç. alışmışken yokluğuna, meşgul etme beni bir dakikalık görüntünle, mahkum etme senelerce beynimde hüküm sürecek varlığına..
unuttum ben seni desem, sen de kimsin diyeceksin! çoktan unuttun ki sen beni, hatırlayan kim, nerden bileceksin ? ben kendime bile yalan söyleyemem, beni kendi yalanlarıma mahkum edeceksin !!
anlatamam ya kendimi, al işte yazdım.. bilmem kaç satır olmuş.. gerçi sen bu yazılanları nerden göreceksin ?
keşke, sadece seslerle, şarkılarla sınırlı kalsaydı tanışmamız. ben sana çalsaydım ve sen sadece dinleseydin.. arada bir arayıp, "ben burdayım" deseydin.. gelmeseydik yüzyüze ve çarpılmasaydık ya da çarpılmasaydım.. çok komikti değil mi? ne de olsa güldürüyordum o zamanlar. ve en güzel sen gülüyordun bana. duyduğum en güzel kahkahalar sana aitti. ta ki, gidişine kadar !
gülemedim hiç gidişinden sonra. şöyle içten bir kahkaha savuramadım.. gidişin beni de götürdü benden.. kalan ben değildim bana !
hor gör saçmaladıysam.. gidişine ver. yokluğunun acısına ver.. bana bu kadar yıl sonra bunları yazdıran hatıralara ver..
gülmeyi bilmeyen, komedyen de geç ! git sende gönlünü, zerre kadar sevmeyen itin birine ver...

eski sevgiliye mektuplar

gibi geliyor bana
eski sevgiliye söylenmek istenip, söylenemeyenlerin öylece yazıldığı mektuplardır. adresi bulur ya da bulmaz. öylesine yazılmış mektuplardır. herkesin vardır böyle bir mektubu. ama kimisi bir yere yazar, kimisi hafızasına.. ben bir yerlere yazmayı, belki "o" okur umuduyla tercih edenlerdenim..



döndüm sonunda o şehire.

her sokağını tek tek hatırladığım ama her sokağında seni hatırladığım o şehire.

bu kez sen yoktun yanımda. ki ayrıldık değil mi? ne acı? ayrıldık. düşünsene, aklındaki ben değilim. yanındaki ben değilim. oysa nişanlanıp ayrılmadık mı bu şehirden? tanıştığımız okulun bahçesindeyim. erken çıktığımda senin çıkışını beklediğim bankta.

yine aynı mevsim. kış. yine böyle bir gündü iyi hatırlarım. ben yine aynı bankta bekliyordum. kar yağıyordu. üşüyordum. dersten çıkıp koşarak geldin yanıma. ellerimi aldın ellerinin içine. ki gerek yoktu. gözlerimin içine öyle sevgi dolu bakıyordun ki, soğuk vız gelir. sonra elele tutuşup montun cebine o vaziyette sokmuştuk ellerimizi. biz yürürken ne düşmanca bakışlar çevrilmişti üzerimize ve ne kıskanç bakışlar..

belki de nazar değdi, bilmiyorum.

bu küçük şehirde kaldıramıyordu kimse mutluluğumuzu. yurttan da benim için atılmıştın değil mi? gerçi fena olmamıştı. aynı evi paylaşmıştık bu sayede. o evin kapısında ; "aynı evde kalamazsınız" diyen, ama seninle değil aynı evde kalmak, yanyana olmak için can atanlardan ne sağlam dayak yemiştim öyle. ilk anda canım acısa da, iki gün boyunca yattığım o yatakta tenime dokunuşların, okşayışların, annemin çocukken beni sevme merasimlerinden sonra ömrümde gördüğüm en mükemmel dokunuşlardı.

bir arada olmamızı istemeyen bu şehirden gidip, kimsenin sevgimizi umursamadığı bir şehirde kopmak ! çok düşündürücü.

kar yağıyordu üzerime. ve ben o bankta oturuyordum hala. okulun kapısına bakıp, sevmediğim halde torbanın içinde kalan son içkimi de içmiştim. saat gece yarısını da çoktan geçmişti.

erkek berberinde geçen acayip sahneler

gibi geliyor bana
yer : izmir çankaya
mekan : geniiişşş, 10 tane berberin çalıştığı bir dükkan.

şirkete toplantıya girmeden hemen evvel traş olmak için dükkana girilir. ustanın birinin davet ettiği koltuğa oturulur. usta traşı bitirir ve saç yıkama faslı başlar. su çok sıcaktır.

- usta, su çok sıcak
+ tamam, ılır şimdi.

o sırada ustanın telefonu çalar. ıslak eliyle kafaya suyu tutmaya devam eder, kuru eliyle telefonu açıp konuşmaya başlar. ama bu arada benim kafa pişmektedir.

- ustaaa, ustaaaaa ..
+ (skinde olmayaraktan) vay kuzen, arar mıydın sen yauuğğ !

nitekim iki dakikalık konuşma sırasında, aşırı ısınan kafatasım yüzünden beynim kaysı kıvamında yumurta hesabı pişer.

usta hiç sklemez. soğuk havada dışarı çıkınca aşırı ısınan kafatası çatlama moduna girer. nitekim toplantıda söylediklerim sebebiyle "çatlak bu la" yaftası da üzerime yapışır.

ne demişler ; gel beri yar gel beri, mına kodumun berberi !

her zaman haklı çıkabilen sevgili

gibi geliyor bana
başa gelebilecek en kötü şeylerden biridir. kesinlikle haklı olsanız bile, haksız çıkarsınız. konuyu tartışmaya açsanız bile, bir bakmışsınızki özür dileyen taraf sizsiniz ! lan ne oldu da, o aşamaya geldi, anlamazsınız bile.

- telefon kapandı, aradım aradım meşgul çalıyodu, 3 saat kimle konuştun sen?
+ ne demek istiyosun sen? halamın kızı aradı, erkek arkadaşından ayrılmış, morali bozuktu, onunla konuştuk biraz !
- 3 saat mi?
+ 3 saat. noolmuş ?
- tamam aşkım, özür dilerim !

haydaa ! nasıl yani lan ? bal gibi yalan söylüyor işte. ama bir yandan da olur mu, olur !

bir başka gün ;

- kimle konuşuyosun, saatlerdir arıyorum yaa !
+ annem aradı, onunla konuşuyodum ya !
- saatlerdir?
+ evet, saatlerdir !
- gece saat 2 de mi görüşüyosun annenle?
+ noldu ya? ne demeye çalışıyosun sen?
- ya hani sen evdeyken, "annemler erken yatar" diyodun?
+ uykusu kaçmış, beni aradı işte !
- ve saatlerce konuştunuz ?
+ evet !
- peki.

ulan, şu "yalancı kızlar" kategorisine, "beceremeyenler" sınıfından giren kızlar yok mu? tümden allah yüzlerinde iz bırakan sivilce çıkarsın !

bilgi itiraf

gibi geliyor bana
o kadar çok şey birikti ki son dönemde, hangisinden başlasam?

- aref gahofouri mi ne, o herif kaşık kırdığından beridir taktım kafayı ve kaşık kırmaya başladım. öyle böyle değil, evde çay kaşığı kalmadı, çatalın kıçıyla çay karıştırıyoruz. zor bişey de değil, herkes kırabilir.

- laptopumun ekranını kırdım. 200 tl’ye tamir ettiler. soranlara 500’e yaptılar diyorum. yakında satıp yenisini alcam, piyasası yüksek, değerli parçaları var hesabı yaptım güya. ama ters tepti, amma pahalı parçaları varmış diyen koşarak kaçıyor hacı !

- marketin birinde "kriko" diye cinsel güç artıran ilaç gördüm. çok acaip lan!

- arabayı yeni fullettiğimde ibre full çizgisini geçtiğinde resmen benim de karnım doymuş gibi oluyor, en çok buna kıl oluyorum. öğle vakti yakıt almışsam, yemek yemek akşam aklıma geliyor !

- araba demişken, her yağ değişimi vırt zırt yapıldıktan sonra "sesi farketti lan motorun" diyorum. oysa kodumun aleti harala gürele çalışıyor hala !

- kaşık kırdığım günlerden birinde annem madem kırıyon sapını da kır dedi, göte geldik.

- iddaa oynadığımda tutmasa bile tuttu diyom. kendim de inanıyorum sonra. kupon cebimde kalıyor. gerçekle bayide yüzleşince kötü oluyor.

- rus ruleti diye bi yarışma vardı bir zamanlar. başvurdum, ertesi gün aradılar. gitmedim. ne skime başvurduysam artık?

- salaklık diz boyu olabiliyor bazen.. hatta boyu geçiyor..

artık başka biri olmaya karar verip başaramamak

gibi geliyor bana
ezik karakterli insan davranışıdır. ya da, kendi kişiliğinden memnun olmayan kişiliksiz geyiklerin sürekli çevirdiği muhabbettir ama, karakter bu boru değil ! bir kere oturdu mu, öyle gider !

mesela ben ! her seferinde karar veririm , "artık ciddi bi adam olcam .mına koyim, kimseye taviz vermicem, en ciddi iş toplantılarında bile yalakalık olsun diyerekten müdürlerimi esprilerimle kahkaka krizine sokmicam" diye. ama olmaz. dokuz cümlem ciddi çıksa, onuncusu ilk söylediğim dokuz cümlenin karizmasını s.ker atar !

ben - evet arkadaşlar, bundan böyle sahalardaki klimaların bakımında karcher kullanmak zorundayız. böylelikle daha yüksek bir verim alırız.
eleman - daha evvel basınçlı pompalar kullanıyorduk, onları kullanmaya devam etsek sorun olmaz bence !
ben - o pompayı başka alanlarda pompa yapmak için kullanıcaz arkadaşım..

şekilde de görüldüğü gibi, hem espri rezalet, hem de gitti canım anam karizma. oysa ki, sert ve kararlı bir ses tonuyla ;

ben - evet arkadaşlar, bundan böyle sahalardaki klimaların bakımında karcher kullanmak zorundayız. böylelikle daha yüksek bir verim alırız.
eleman - daha evvel basınçlı pompalar kullanıyorduk, onları kullanmaya devam etsek sorun olmaz bence !
ben - olmaz. karcher daha verimli. ve bundan sonra karcher kullanıcaz. kesinlikle pompa yok.

desem, daha süper olur değil mi ? hem ciddi konuşarak da espri yapmış oluyorum gizli gizli. "kesinlikle pompa yok, el arabasına devam" ehehe..
duramadım yine, şurada bile espri arıyorum. hemen kendi kendimi göt ediveriyorum. (bkz: edivermek)

neyse.
demek istediğim o ki ; kararlı biri olmak, ciddi biri olmak vs yapı meselesi. olmadı mı olmuyor .mına koyim.

her seferinde karar veririm, 79 model arabamla bodrum’a gitmeye. yola çıkar bornova’dan geri dönerim mesela. ilk anda nasıl gaza geldiysem, bir hışımla yola çıkar, benzin ibresinin boynunu büktüğünü görünce, üzerine bir de motordan garip sesler gelmeye başlayınca tırsar geri dönerim.

kaç kez denedim başka biri olmayı. olmadı. kendime yabancılık çektim hep.

bir kızı, başka biriyken tavladığımda kendime acıdım lan. "lan düdük, gördün mü elalem karıyı kızı böle götürüyo, sen hala mal mal kendi kimliğinle espri yapıp avucunu yalıyosun" dedim kendi kendime öbür kimliğime. (bkz: ne diyom lan ben)
kızı tavladıktan sonra, kendim olunca da, kaybettim hep ! kaçtı kızlar benden. belki de bundan dolayı yalnızım ben hep !

ama akıllanmadım.

hep kendim oldum. yirmi dört saat bile olsa başkası olamadım. başkası derken, kendi içimde oluşturduğum diğer kimlikten bahsediyorum. başkası deyince, böle bi yabancı gibi oldu. yok hayır, yine benim ama, oluşturmaya çalıştığım kimlik o başkası. (bkz: ben de anlamıyorum idare edin).

arkadaş arasında bile rezil oldum lan kaç kere !

arkadaşlar - bu havan kime lan , noldu olm sana, inşaata filan götürmediler di mi ? ehehehehe !
ben - bundan sonra böle olm. böle seviyesiz konuşmayın, skerim dalağınızı !
arkadaşlar - siktr lan g.toş ! havalara bak ! eheeheheee

yaa.. böyleyken böyle dostlar. arkadaş kısmısına denemeyin bile bunu. yemiyorlar.

hatta "artık başka biri olacağım" diye karar bile vermeyin hiç !

olmuyor.

sivrisineklerdeki ileri görüş kıvraklık yeteneği

gibi geliyor bana
bu gece test edip onayladığım yetenektir. bu sivrisinek denen zerzevatlar nereden girdiyse eve girmişlerdir. vız vız orada burada uçuş gösterisi yapmakta, ara sıra koluma, klavyeye ve benim gözümün önünde beni rahatsız edecek her yere konmaktadırlar.
bunları yakalamak ya da öldürmek çok zormuş. ne kadar atik ve hızlı davransanız da, elinizi kıpırdattığınız anda, "vuracak bu şerefsiz" diye hissedip uçuyor ipnetorlar. bırak kıpırdamayı, ona vurmayı düşünüp gözlerinizi diktiğiniz ve hedefe konsantre olduğunuz anda kaçmaktadırlar.
olacakları hissediyor bunlar. ama riski de seviyorlar.

iphone 3g

gibi geliyor bana
tamiri konusunda (donanım+yazılım+jailbreak) uzman olduğum, günde en az 2-3 tane onarıp sadece zevk için yaptığım bir işten para kazanmaya başlamama vesile olmuş icat. ha bi de kullanırım bunu ben deli gibi.

kaybettiğim gün, g.tü kaybetmiş gibi üzüleceğim aşikardır..

gece sevgilinin evinin önünde arabada uyumak

gibi geliyor bana
bir zamanlar bir çok gece yaptığım, şimdilerde kendime o soğuk gecelerde donan g.tüm için küfrettiğim saçmalıklardan birisidir. bunu şimdiki aklımla söylüyorum tabi. o zamanlar için çok başkaydı. hem de çok.

sevdicek tam karşıdaki evde. kar yağmakta lapa lapa. soğuk bir samsun gecesi işte. o her ne kadar reddetse de, arkadaşız dese de, hep bir ümit var içinde. onun penceresine, ışıklarına bakarak uzanırsın ön koltukta. perde kımıldasa, kalbin pırpır eder. lakin bakmaz hiç camdan. aklında bile değilsindir çünkü.

soğuğa aldırmadan beklersin sabaha kadar. gittikçe soğuyan arabayı ısıtmak için arada sırada çalıştırır kaloriferi açarsın. ve beklersin durmadan sigara içerek. gittikçe soğur arabanın içi. seni farkedip acıyarak eve alması değildir beklediğin. en azından bir bakış, bir gülüş sadece.

saçmalıktır. bunu sabah sızlayan kemiklerle yatağına uzandığında anlarsın. ama her gece, bu gece farkedecek beni diyerek yine gidersin oraya. o sokak lambasının altına parkeder, beklersin yine soğuk havada sıcak umutlarla.

yapılmaması tavsiye edilendir. romantizm değil, romatizmaya sebep olmaktadır. ve bu ikisi birbirine hiç benzememektedir.
12 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol