(bkz: sonnet)
insanın kahpesi,
ne arslana, ne kaplana benzer.
insanoğlunun kahpesi,
ilk bakışta sana bana benzer.
insanoğlunun kahpesi,
arslandan, kaplandan yırtıcı.
insanoğlunun kahpesi,
her yanda haklı, her işte haklı,
hem de gürültücü, patırtıcı.
onca sıfırdır
doğanın her güzel yarattığı,
ya da sanatçının her güzel dediği,
dana beynini beğenmez
insan beynidir yediği.
sabrımızı yer kıtır kıtır
çerez yerine.
cellattan bile daha kaygusuzdur
namuslu insanın üzüntülerine...
(bkz: hasan izzettin dinamo)
ne arslana, ne kaplana benzer.
insanoğlunun kahpesi,
ilk bakışta sana bana benzer.
insanoğlunun kahpesi,
arslandan, kaplandan yırtıcı.
insanoğlunun kahpesi,
her yanda haklı, her işte haklı,
hem de gürültücü, patırtıcı.
onca sıfırdır
doğanın her güzel yarattığı,
ya da sanatçının her güzel dediği,
dana beynini beğenmez
insan beynidir yediği.
sabrımızı yer kıtır kıtır
çerez yerine.
cellattan bile daha kaygusuzdur
namuslu insanın üzüntülerine...
(bkz: hasan izzettin dinamo)
(bkz: insanin kahpesi)
türkiyelim, türküm, benim garip halkım,
her zaman görmek istedim seni
mutlular mutlusu,
bu dünya güzeli yurdumda
sıra dağlar gibi felaketler
sana kurdukça pusu
ağulu dizelerle dolup taştı şarkım.
ulusun döktüğü gözyaşının
ağusu mermeri deler de geçer.
kanlar geçer damar damar mermerden,
o, isterse canlanıp yürür mermer.
meyhanelerde içen şairlerin
elbette, saygıya değer tasaları.
söyle, yalnızlıklarından başka hangi gölgenin
ağırlığı altında çatırdar masaları?
talihsiz sanatçıları memleketimin
halkımın türküsünden uzakta
içtikçe içerler.
sonra, birkaç münzevi okuyucunun
ölümsüzlüğünde
öbür yana göçerler.
kına beni, arkadaşım kına:
yalnız, şunu bil ki rahattır içim,
ellerim bulaşmadıkça ihanete,
ellerim batmadıkça kana.
kırk yıl geçtiğim yolları
incileriyle süsledim gözyaşlarımın,
gelip geçmesi için ulustaşlarımın,
bağışlarım da beni bilmeyerek
bıçaklayan insanımı,
bağışlarım bilmeyerek alsa da canımı
suratıma bilerek tükürene beslerim kin.
dikilir durur ortasında tanyerinin
şair nöbettedir insanlar uyusun
şiir nöbettedir insanlar uyusun,
bu topsuz, tüfeksiz nöbetçinin
gölgesinde korkusuz canlar uyusun.
ne güzel ölümsüzlüğü
halkların,
halkların.
sonra, onların göğüslerinde yatan
mutluluk düşlü şarkıların.
oturur bir yanda şairler
uzatıp başını sözcüklerin aralığından
söyler içinin zifir gibi karanlığından
leylayı, şirini güldüren türküler.
halksa, öbür yanda döker gözyaşı,
yatar acıdan ısırır
toprağı, taşı.
sözcük sultanları
gönüllerinin harem dairesinde
unutur giderler
ulusçul kayguyu, telaşı.
güzel halkım,
senden bir tek alkış beklemeden
salt senin için ağladı durdu kırk yıl
binlerce şarkım.
bitirdim nice dert okulunu,
yalnız, şununla öğünebilirim
birgün işçime ihanet etmedim
birgün ihanet etmedim insana.
bin bir yerinden vurulmuş yüreğimi
ah, anlatabilsem bir gün sana.
(bkz: hasan izzettin dinamo)
her zaman görmek istedim seni
mutlular mutlusu,
bu dünya güzeli yurdumda
sıra dağlar gibi felaketler
sana kurdukça pusu
ağulu dizelerle dolup taştı şarkım.
ulusun döktüğü gözyaşının
ağusu mermeri deler de geçer.
kanlar geçer damar damar mermerden,
o, isterse canlanıp yürür mermer.
meyhanelerde içen şairlerin
elbette, saygıya değer tasaları.
söyle, yalnızlıklarından başka hangi gölgenin
ağırlığı altında çatırdar masaları?
talihsiz sanatçıları memleketimin
halkımın türküsünden uzakta
içtikçe içerler.
sonra, birkaç münzevi okuyucunun
ölümsüzlüğünde
öbür yana göçerler.
kına beni, arkadaşım kına:
yalnız, şunu bil ki rahattır içim,
ellerim bulaşmadıkça ihanete,
ellerim batmadıkça kana.
kırk yıl geçtiğim yolları
incileriyle süsledim gözyaşlarımın,
gelip geçmesi için ulustaşlarımın,
bağışlarım da beni bilmeyerek
bıçaklayan insanımı,
bağışlarım bilmeyerek alsa da canımı
suratıma bilerek tükürene beslerim kin.
dikilir durur ortasında tanyerinin
şair nöbettedir insanlar uyusun
şiir nöbettedir insanlar uyusun,
bu topsuz, tüfeksiz nöbetçinin
gölgesinde korkusuz canlar uyusun.
ne güzel ölümsüzlüğü
halkların,
halkların.
sonra, onların göğüslerinde yatan
mutluluk düşlü şarkıların.
oturur bir yanda şairler
uzatıp başını sözcüklerin aralığından
söyler içinin zifir gibi karanlığından
leylayı, şirini güldüren türküler.
halksa, öbür yanda döker gözyaşı,
yatar acıdan ısırır
toprağı, taşı.
sözcük sultanları
gönüllerinin harem dairesinde
unutur giderler
ulusçul kayguyu, telaşı.
güzel halkım,
senden bir tek alkış beklemeden
salt senin için ağladı durdu kırk yıl
binlerce şarkım.
bitirdim nice dert okulunu,
yalnız, şununla öğünebilirim
birgün işçime ihanet etmedim
birgün ihanet etmedim insana.
bin bir yerinden vurulmuş yüreğimi
ah, anlatabilsem bir gün sana.
(bkz: hasan izzettin dinamo)
(bkz: halkım)
(bkz: dokuzuncu sonet)
yağmur yağıyor, kış yağmuru şakır şakır
gecekondumuz birkaç yerinden yine damlıyor.
üstümüz eski püskü, tel dolap tamtakır
umutsuzluk aç karga sesleriyle bizi selamlıyor.
pusmuş kilimin üstünde altın gözlü sarman
bir huzur müziği üflemede mırıltıları.
gürültüler kopmada evin ardında zaman zaman
dağı çökertmekte üstümüze yağmur suları.
içiyoruz şerifenin yorgun eliyle koyduğu çayı
isınıyoruz, peri padişahının sarayı
bizim gecekonduyla hemen yer değiştiriyor.
tepe koptu dayandı gecekonduya ama ne zarar!
yoksulluk şiirleri yazan ele yazın yine iş var
burada zor insanı da şiiri de pekiştiriyor!
hasan izzettin dinamo
gecekondumuz birkaç yerinden yine damlıyor.
üstümüz eski püskü, tel dolap tamtakır
umutsuzluk aç karga sesleriyle bizi selamlıyor.
pusmuş kilimin üstünde altın gözlü sarman
bir huzur müziği üflemede mırıltıları.
gürültüler kopmada evin ardında zaman zaman
dağı çökertmekte üstümüze yağmur suları.
içiyoruz şerifenin yorgun eliyle koyduğu çayı
isınıyoruz, peri padişahının sarayı
bizim gecekonduyla hemen yer değiştiriyor.
tepe koptu dayandı gecekonduya ama ne zarar!
yoksulluk şiirleri yazan ele yazın yine iş var
burada zor insanı da şiiri de pekiştiriyor!
hasan izzettin dinamo
bir kadın gözlerini gizlemeye karar vermişse
korkunçtur, bütün gıcırtılarından yataklar durur.
ne zaman bir çim kokusu
konuşmaya karar vermişse belânın dilinden
katanalar arka ayakları üzerinde zıplar durur.
nerede gözlerini yere indirmişse bir kadın
ve siyah saçları yanlarına düşmüş
bir çim uğultusu
başlar titremeye derinden ve bu
bu susması sarssıllann koltukları tribünlerin
bu bir virüs tarafından ele geçmesi bir bedenin.
konuşmaya karar vermişse bir yağma
boşalmaların dininden
bu kadar olur.
bir vapuru iskeleye bağlayan ipler bir bir atarken
ve açık susunca nasıl korkunç bir sessizlik olur.
korkunçtur, hedefini bulamamış on bir adam
yenilgisini öpmeye eğilir en ağzından.
terli bacakların ucundan ters güllerdir krampon
eksik dişleriyle.
yenilmekle
ve bir kadının gözlerini bir köşede bırakmasıyla
başa çıkmayı beceremeyen bir dünyaya
ayakta durmaya karar vermişse
on bir adam
çağlar bütün kılıklarını atmış durur
ve sonuncusunu soyunmaya birazdan.
çok eski bir zamandan uzayan saçlar çözüldü.
fabrika düdüğü ötmeye hazırlanıyor.
siyah giysiler içinde bir adam saatine bakıyor.
en büyükler ve başka en büyükler
ve sevinmeye zaman bulamamış büyükler ve
ve en
sadece en ve kötüler
hakedecekse kötülüklerini ve ve
ve bir kadın gözlerini gizlemeye karar vermişse
en azından
ve kaşları kara
bir golden başka kaybedecek bir şeyi olmayan bu bu
bu adamların sevinmesi korkunçtur, bu bu
bu kadınların memeleri korkunçtur o zaman, o zaman, o
zaman korkunçtur, bir babanın sarssıla sarssıla ağladığı.
siyahlı adam elini havaya kaldırdı
hep susmaya ezberletilmiş bir hayat geriniyor
artık almıyor kavanozlar
bir yağmur, çatlakları doldurmaya
maç, başladı
(bkz: enis akin)
korkunçtur, bütün gıcırtılarından yataklar durur.
ne zaman bir çim kokusu
konuşmaya karar vermişse belânın dilinden
katanalar arka ayakları üzerinde zıplar durur.
nerede gözlerini yere indirmişse bir kadın
ve siyah saçları yanlarına düşmüş
bir çim uğultusu
başlar titremeye derinden ve bu
bu susması sarssıllann koltukları tribünlerin
bu bir virüs tarafından ele geçmesi bir bedenin.
konuşmaya karar vermişse bir yağma
boşalmaların dininden
bu kadar olur.
bir vapuru iskeleye bağlayan ipler bir bir atarken
ve açık susunca nasıl korkunç bir sessizlik olur.
korkunçtur, hedefini bulamamış on bir adam
yenilgisini öpmeye eğilir en ağzından.
terli bacakların ucundan ters güllerdir krampon
eksik dişleriyle.
yenilmekle
ve bir kadının gözlerini bir köşede bırakmasıyla
başa çıkmayı beceremeyen bir dünyaya
ayakta durmaya karar vermişse
on bir adam
çağlar bütün kılıklarını atmış durur
ve sonuncusunu soyunmaya birazdan.
çok eski bir zamandan uzayan saçlar çözüldü.
fabrika düdüğü ötmeye hazırlanıyor.
siyah giysiler içinde bir adam saatine bakıyor.
en büyükler ve başka en büyükler
ve sevinmeye zaman bulamamış büyükler ve
ve en
sadece en ve kötüler
hakedecekse kötülüklerini ve ve
ve bir kadın gözlerini gizlemeye karar vermişse
en azından
ve kaşları kara
bir golden başka kaybedecek bir şeyi olmayan bu bu
bu adamların sevinmesi korkunçtur, bu bu
bu kadınların memeleri korkunçtur o zaman, o zaman, o
zaman korkunçtur, bir babanın sarssıla sarssıla ağladığı.
siyahlı adam elini havaya kaldırdı
hep susmaya ezberletilmiş bir hayat geriniyor
artık almıyor kavanozlar
bir yağmur, çatlakları doldurmaya
maç, başladı
(bkz: enis akin)
dişin ete sürtünürken çıkardığı sesi duyuyor musun
cızırtılarla
bilmem
neden suçluyuz
bir sonbahar denizine dökülürken klarnet eşliğinde akşam
çay içip sohbet etmemizi
çağırıyorlar tanık sandalyesine
haleluya demeden olmaz
haleluya demeden olmaz
şaşıyorum
hâlâ insanı kanatan hakikatler olmasına
ve yalnızlığa
yalnızlığın yumurtalıkları falan var
salataya karabiber koyar gibi sallanıyordu kolu
ölmekte olan kadının
ayağında kan kırmızısı bir çorap
bıraksalar
tetiklerimi evde bırakırdım sayın jüri üyeleri
ve atardım yalnızlığın tâ yumurtalıklarına kadar
bir yumruk
haleluya demeden olmaz haleluya demeden olmaz
bana gözlerimi vermiyor
eteklerini kısaltıp yüzlerini saklayan kadınlar
hışırtılarla
üzülme sen biz de sarhoş şarkılar birgün söyleriz
bir plak iğnesinin çizdiği yüzlerle
üzülmezsen
tasmanyada amma da dudaklarımızı tükürürüz
tetiklerini yitirmiş bir otomatik tüfekle
bak insan
sevmesini öğrenebilir hapishanesini
at yalnızlığın yumurtalıklarına bir tekme daha
hayır port arthura sapmadım önünden geçtim sadece
silah sesleri geliyor
şu kafetaryadan veya daha yakından dan dan
sayın jüri üyeleri hayata düşeceğimi bilseydim aranıza
dün adlı bir dağdan
terliklerimi evde bırakırdım elbette bir de
cebimde bulacağımı sandığım kibritlerimi
suç aletlerimi
ellerini yüzüme örten o kağıt kız artık
haleluya demeden olmaz
haleluya demeden olmaz
elimde tek bir tetik ve yalnızlığın tâ yumurtalıklarına varana kadar
kolu elbette salataya karabiber koyar gibi sallanmalıydı
arabalar yavaşlayarak yanından geçerken
bunlar ellerim bu ahlâkım bu az önce çıkarttığım yangın
hayır çorap kırmızı sadece
aceleye getirilmiş bir gecenin yarısında
bak ben söyleyeyim bıktım senden ve tanrılarından dan dan
silah sesleri geliyor
dinle plakların iki şarkı arası cızırtısından şimdi sesimi
bir sessizlik planladım misafirlere
zor pazartesiler geçsin
kızlar sokaktan istediği erkeği seçsin diye
çünkü blues az anlıyor musunuz
haleluya demeden olmaz haleluya demeden
olmaz
onu da ver diye haykıran ran ran
misafirlerin arkasından dan
artan jambon cips ve şampan
ya şu evi de yakmalı şu küçük kızı da öldürmeli
dişin eti özlemesini duyuyor musun
vınıltılarla
salataya karabiber koyar gibi sallanan kollar
haleluya demeden olmaz haleluya demeden
bu gruba bir basçı lazım
çünkü adalet az
ol
ma
z
şimdi şehre su veren bütün vanaları kapatmalıyım
sokaklarda yalnızlığın yumurtalıkları var ve yazman hanım
benimle evlenmeyen
ne çok tütünsüz bol vitaminli bordo çoraplı kızlar
var ve inanın birbirlerine çok yakışıyorlar
bu delik alnınızın ortasında iyi durdu bayan
bir hatıra port arthurdan dan
evet bu hayatın biraz kırmızısı az az
daha yüksek sesle
haleluya demeden olmaz haleluya demeden olm
a
z
bilseydim tetiklerimi terliklerimi evde bırakırdım
ilkokulların kurumakta olduğunu böylesine
evet hep beraber
haleluya demeden
o
l
m
a
z
haleluya demeden olmaz
siren sesleri yaklaşıyor
hamburgerinizden geçen bir mermi
yalnızlığın ta! yumurtalıklarından geçen bir tekme
hayatınızın ortasından geçen sidikli bir aşk ta! aşk
bütün haksız yere övülmelerim gözlerimin önünden
ellerini yüzüme örten kağıt kız artık - ateşinizi alabilir miyim
haleluya demeden olmaz haleluya demeden olmaz
sigara kullanmam
port arthurdan silah sesleri geliyor veya çok daha yakından
ve arlanmaz devrimci gülüşümü nereden bulduğumu soruyorsunuz
kendinize dan dan
mesela karşı masadan sayın cinayet masası yetkilileri
bir armağan bir armağan
danseden hayaletlerinizi kırıyorum
şangırtılarla ve birbiri ardından
bir an şakağımı soğuk bir vanaya dayıyorum
ölüler geçmiş buradan
haydi hep beraber dişleri gıcırtılarla
haleluya demeden olmaz haleluya demeden olmaz
insanları değil tenhalığı sadece
(bkz: enis akin)
cızırtılarla
bilmem
neden suçluyuz
bir sonbahar denizine dökülürken klarnet eşliğinde akşam
çay içip sohbet etmemizi
çağırıyorlar tanık sandalyesine
haleluya demeden olmaz
haleluya demeden olmaz
şaşıyorum
hâlâ insanı kanatan hakikatler olmasına
ve yalnızlığa
yalnızlığın yumurtalıkları falan var
salataya karabiber koyar gibi sallanıyordu kolu
ölmekte olan kadının
ayağında kan kırmızısı bir çorap
bıraksalar
tetiklerimi evde bırakırdım sayın jüri üyeleri
ve atardım yalnızlığın tâ yumurtalıklarına kadar
bir yumruk
haleluya demeden olmaz haleluya demeden olmaz
bana gözlerimi vermiyor
eteklerini kısaltıp yüzlerini saklayan kadınlar
hışırtılarla
üzülme sen biz de sarhoş şarkılar birgün söyleriz
bir plak iğnesinin çizdiği yüzlerle
üzülmezsen
tasmanyada amma da dudaklarımızı tükürürüz
tetiklerini yitirmiş bir otomatik tüfekle
bak insan
sevmesini öğrenebilir hapishanesini
at yalnızlığın yumurtalıklarına bir tekme daha
hayır port arthura sapmadım önünden geçtim sadece
silah sesleri geliyor
şu kafetaryadan veya daha yakından dan dan
sayın jüri üyeleri hayata düşeceğimi bilseydim aranıza
dün adlı bir dağdan
terliklerimi evde bırakırdım elbette bir de
cebimde bulacağımı sandığım kibritlerimi
suç aletlerimi
ellerini yüzüme örten o kağıt kız artık
haleluya demeden olmaz
haleluya demeden olmaz
elimde tek bir tetik ve yalnızlığın tâ yumurtalıklarına varana kadar
kolu elbette salataya karabiber koyar gibi sallanmalıydı
arabalar yavaşlayarak yanından geçerken
bunlar ellerim bu ahlâkım bu az önce çıkarttığım yangın
hayır çorap kırmızı sadece
aceleye getirilmiş bir gecenin yarısında
bak ben söyleyeyim bıktım senden ve tanrılarından dan dan
silah sesleri geliyor
dinle plakların iki şarkı arası cızırtısından şimdi sesimi
bir sessizlik planladım misafirlere
zor pazartesiler geçsin
kızlar sokaktan istediği erkeği seçsin diye
çünkü blues az anlıyor musunuz
haleluya demeden olmaz haleluya demeden
olmaz
onu da ver diye haykıran ran ran
misafirlerin arkasından dan
artan jambon cips ve şampan
ya şu evi de yakmalı şu küçük kızı da öldürmeli
dişin eti özlemesini duyuyor musun
vınıltılarla
salataya karabiber koyar gibi sallanan kollar
haleluya demeden olmaz haleluya demeden
bu gruba bir basçı lazım
çünkü adalet az
ol
ma
z
şimdi şehre su veren bütün vanaları kapatmalıyım
sokaklarda yalnızlığın yumurtalıkları var ve yazman hanım
benimle evlenmeyen
ne çok tütünsüz bol vitaminli bordo çoraplı kızlar
var ve inanın birbirlerine çok yakışıyorlar
bu delik alnınızın ortasında iyi durdu bayan
bir hatıra port arthurdan dan
evet bu hayatın biraz kırmızısı az az
daha yüksek sesle
haleluya demeden olmaz haleluya demeden olm
a
z
bilseydim tetiklerimi terliklerimi evde bırakırdım
ilkokulların kurumakta olduğunu böylesine
evet hep beraber
haleluya demeden
o
l
m
a
z
haleluya demeden olmaz
siren sesleri yaklaşıyor
hamburgerinizden geçen bir mermi
yalnızlığın ta! yumurtalıklarından geçen bir tekme
hayatınızın ortasından geçen sidikli bir aşk ta! aşk
bütün haksız yere övülmelerim gözlerimin önünden
ellerini yüzüme örten kağıt kız artık - ateşinizi alabilir miyim
haleluya demeden olmaz haleluya demeden olmaz
sigara kullanmam
port arthurdan silah sesleri geliyor veya çok daha yakından
ve arlanmaz devrimci gülüşümü nereden bulduğumu soruyorsunuz
kendinize dan dan
mesela karşı masadan sayın cinayet masası yetkilileri
bir armağan bir armağan
danseden hayaletlerinizi kırıyorum
şangırtılarla ve birbiri ardından
bir an şakağımı soğuk bir vanaya dayıyorum
ölüler geçmiş buradan
haydi hep beraber dişleri gıcırtılarla
haleluya demeden olmaz haleluya demeden olmaz
insanları değil tenhalığı sadece
(bkz: enis akin)
evet ben değersiz biriyim be şekerim
sen bunu söylerken bilmediğin kadar
suçlarımla, yalan vaadlerimle,
burun karıştırma huyumla, çorapsız ayaklarımla
ezilmesine izin verenlerden intikam almaya
bu çocuk
bir sabah erken kalkacak
hepsi hepsi
sorularının zavallılaşmasını seyretmeye bir bir
nası da sevmiyosn beni di mi?
bahane şey be, şu hayat, şu sen, şu ucu
kıvrık gülüşün ve şu sokmayı beklemek
ve madem ki
seviştik ateşle oynadık
intikam keyifli duyguymuş be şekerim
ve acemilikle birden önerdiğim
dolu bir hayat, düzenli gardroplar hayat
veya sadece soğanın cücüğü masada hayat
yanlışmış
onun yerine bir sabah aryasında
iskeleye yanaşan bir şehir hatları vapuru gibi
titreyişimi seyredişini seyretmek
yuuuuuuuuuuuuuh be
tevazu muydu kalçalarının büyümesini beklemek
bir bir
şimdi bağıracaksın
ama bağırmakla sorunlar çözülmez ki
göm yastığa başını
madem ki
kendinden umut kesilmeyecek adam olamadım
içtiğin her sigarayı bundan böyle ben çekerim,
ciğerime, be şekerim
(bkz: enis akin)
sen bunu söylerken bilmediğin kadar
suçlarımla, yalan vaadlerimle,
burun karıştırma huyumla, çorapsız ayaklarımla
ezilmesine izin verenlerden intikam almaya
bu çocuk
bir sabah erken kalkacak
hepsi hepsi
sorularının zavallılaşmasını seyretmeye bir bir
nası da sevmiyosn beni di mi?
bahane şey be, şu hayat, şu sen, şu ucu
kıvrık gülüşün ve şu sokmayı beklemek
ve madem ki
seviştik ateşle oynadık
intikam keyifli duyguymuş be şekerim
ve acemilikle birden önerdiğim
dolu bir hayat, düzenli gardroplar hayat
veya sadece soğanın cücüğü masada hayat
yanlışmış
onun yerine bir sabah aryasında
iskeleye yanaşan bir şehir hatları vapuru gibi
titreyişimi seyredişini seyretmek
yuuuuuuuuuuuuuh be
tevazu muydu kalçalarının büyümesini beklemek
bir bir
şimdi bağıracaksın
ama bağırmakla sorunlar çözülmez ki
göm yastığa başını
madem ki
kendinden umut kesilmeyecek adam olamadım
içtiğin her sigarayı bundan böyle ben çekerim,
ciğerime, be şekerim
(bkz: enis akin)
giriyossun okulun kapısından içeri
kor bir demir kara değer gibi
bugün okul var
türküm tüt t ttürkü m
doğruyum do doğdoğ
dodoğruyum çalişkanim
çaçalışşkanım ilkem ilk ill
ilkem küçüklerimisevmek
küküçük k lerimi ssevmek
büyüklerimi saymaktir bü
büyük k kle klerimi say
saymaktır
palto ceket kazak gömlek fanila ve sol elinin altında
küçük sarı bir sözlük kadar kâlbin var
bugün okul var
ülküm ülküm yükselmek yük
yük selmek ileriyegitmektir
i i ileriy egitmek tir
yurdumu yurdumu milletimi
millm mm ilm illetimi
özümdençoksevmektir ö özö
özümden ço ok çok sevmekse
sevse ses sevse sesevseme
sevmektir
ve artık parmaklarını hissetmiyossun
bütün kurallar değişti
bugün kar var
çünkü kar
habire anneliğidir ıslanması bitmiş bir yağmurun
eski bir krallığın ortasında herşey bıyıklarını yitirmiştir
eybüyükatatürk eyy büyü büyü
k aa atatürk açtiğinyolda
açtaçtığın yo yo yold a
gösterdiğinhedefe gösgöster
diğin hhedefe durmadan
yürüyeceğime durma dur durma
durd urma danyü yürü yürü
yeceğime andiçerim
anndandiçerim
döneceksin
bütün cepleri torpille dolu
dibe dalan bir denizaltı nasıl eksilirse hayattan
varliğim var varl vavav
arlığ ğım türkvarliğina
türtü rk var var lığına
lığına armağanolsun arm arma
arm armağan ol ols olsu ols
un nemutlutürkümdiyene ne ne
nemu mutlu tü tü türküm
diyene
güneş kar topluyor
bir uçurum dışarı bakar gibi baktın hep fotoğraflarda
yitireceksin bir gökdelenin camlarından silerken bakışlarını
(bkz: enis akin)
kor bir demir kara değer gibi
bugün okul var
türküm tüt t ttürkü m
doğruyum do doğdoğ
dodoğruyum çalişkanim
çaçalışşkanım ilkem ilk ill
ilkem küçüklerimisevmek
küküçük k lerimi ssevmek
büyüklerimi saymaktir bü
büyük k kle klerimi say
saymaktır
palto ceket kazak gömlek fanila ve sol elinin altında
küçük sarı bir sözlük kadar kâlbin var
bugün okul var
ülküm ülküm yükselmek yük
yük selmek ileriyegitmektir
i i ileriy egitmek tir
yurdumu yurdumu milletimi
millm mm ilm illetimi
özümdençoksevmektir ö özö
özümden ço ok çok sevmekse
sevse ses sevse sesevseme
sevmektir
ve artık parmaklarını hissetmiyossun
bütün kurallar değişti
bugün kar var
çünkü kar
habire anneliğidir ıslanması bitmiş bir yağmurun
eski bir krallığın ortasında herşey bıyıklarını yitirmiştir
eybüyükatatürk eyy büyü büyü
k aa atatürk açtiğinyolda
açtaçtığın yo yo yold a
gösterdiğinhedefe gösgöster
diğin hhedefe durmadan
yürüyeceğime durma dur durma
durd urma danyü yürü yürü
yeceğime andiçerim
anndandiçerim
döneceksin
bütün cepleri torpille dolu
dibe dalan bir denizaltı nasıl eksilirse hayattan
varliğim var varl vavav
arlığ ğım türkvarliğina
türtü rk var var lığına
lığına armağanolsun arm arma
arm armağan ol ols olsu ols
un nemutlutürkümdiyene ne ne
nemu mutlu tü tü türküm
diyene
güneş kar topluyor
bir uçurum dışarı bakar gibi baktın hep fotoğraflarda
yitireceksin bir gökdelenin camlarından silerken bakışlarını
(bkz: enis akin)
uya uydum
bıraktım ışığa kendimi
günün sonu
hüzünse hüzün
her şey parmak ucu
yanıbaşımda
ağırlığım bitti
yere değmiyorum
mora varış buluşma
her yerden geliyorum
artık hep gelirim.
(bkz: cengiz bektaş)
bıraktım ışığa kendimi
günün sonu
hüzünse hüzün
her şey parmak ucu
yanıbaşımda
ağırlığım bitti
yere değmiyorum
mora varış buluşma
her yerden geliyorum
artık hep gelirim.
(bkz: cengiz bektaş)
(bkz: her yerden geliyorum)
(bkz: adsiz)
penelope olmadı hiç
gece gündüz aç susuz dokudu da
yanıp kurtulacaktı jan dark olsa
yirminci yüzyılda
orta çağda doğan
karcı dağın karlı yamaçlarından
bütün eve odun çeken
gelin
şirinköylü
kar çatlağı ayaklarını
bastırırdı duvara her gece
niobe değildi
kübelenin dişiliğine değmemişti
eli
muskacıdan muskacıya umut
yatır dallarına çaput
hiç doğurmadı
yılan olsa emzirecek göğsü
sızlayarak
her gece
her gece kardan soğuk söze yenik
andromake hiç olmadı hiç
seyretmedi erkekliği surlardan
savaşı birlikte tarlada
ağayla ve devletli
açlığı omuz omuza
akmaz arıkları orta çağın
yirminci yüzyılda bile
şirinköyden gelinlerden gelinle de
paylaşmaya gelmişti
acıyı ve sevgiyi
antigone değildi
sonuna dek
kendi öldürmedi kendini
yatıyor odanın ortasında
çıplak tabanları örtünün dışında
yarık yarık
gömülmeye bile gün dönünce
kalkıp kendi gidecek gibi
(bkz: cengiz bektaş)
gece gündüz aç susuz dokudu da
yanıp kurtulacaktı jan dark olsa
yirminci yüzyılda
orta çağda doğan
karcı dağın karlı yamaçlarından
bütün eve odun çeken
gelin
şirinköylü
kar çatlağı ayaklarını
bastırırdı duvara her gece
niobe değildi
kübelenin dişiliğine değmemişti
eli
muskacıdan muskacıya umut
yatır dallarına çaput
hiç doğurmadı
yılan olsa emzirecek göğsü
sızlayarak
her gece
her gece kardan soğuk söze yenik
andromake hiç olmadı hiç
seyretmedi erkekliği surlardan
savaşı birlikte tarlada
ağayla ve devletli
açlığı omuz omuza
akmaz arıkları orta çağın
yirminci yüzyılda bile
şirinköyden gelinlerden gelinle de
paylaşmaya gelmişti
acıyı ve sevgiyi
antigone değildi
sonuna dek
kendi öldürmedi kendini
yatıyor odanın ortasında
çıplak tabanları örtünün dışında
yarık yarık
gömülmeye bile gün dönünce
kalkıp kendi gidecek gibi
(bkz: cengiz bektaş)
ilkay akkaya isimli melek sesli insanin soyledigi harika bir sarki.
bahardım soldum uzun yıllar ardında
turnalar geçti başımdan sokaklarımdan
yollar akıp giderken yıllar geçip giderken
yolum,yoldaşım oldu
sokaklarda kan vardı
ölüm vardı hatıramda
kaybolurken genç ömürler
zaman sustu beni yol tuttu
sustum,kül içinde ateş
soldum,gül içinde o düş
yolum yoldaşım oldu
düşlerin gülüşleri armağan bana
kederi armağan bana yolculukların
yollar akıp giderken yıllar geçip giderken
yolum,yoldaşım oldu
duvarlarda suret idim
solup giden gülüş gibi
düş olurken genç ömürler
ateş sustu beni kül tuttu
susutum,kül içinde ateş
soldum,gül içinde o düş
yolum,yoldaşım oldu
sustum,külde ateş idim
soldum,gülde kızıl idim
yolum,yoldaşım oldu
bahardım soldum uzun yıllar ardında
turnalar geçti başımdan sokaklarımdan
yollar akıp giderken yıllar geçip giderken
yolum,yoldaşım oldu
sokaklarda kan vardı
ölüm vardı hatıramda
kaybolurken genç ömürler
zaman sustu beni yol tuttu
sustum,kül içinde ateş
soldum,gül içinde o düş
yolum yoldaşım oldu
düşlerin gülüşleri armağan bana
kederi armağan bana yolculukların
yollar akıp giderken yıllar geçip giderken
yolum,yoldaşım oldu
duvarlarda suret idim
solup giden gülüş gibi
düş olurken genç ömürler
ateş sustu beni kül tuttu
susutum,kül içinde ateş
soldum,gül içinde o düş
yolum,yoldaşım oldu
sustum,külde ateş idim
soldum,gülde kızıl idim
yolum,yoldaşım oldu
abdurrahim karakoçun bir şiiri.
hayat kapısından tek tek
her giriş ecele doğru
toprakta sürünür bebek
her karış ecele doğru
ister yürü, ister bekle
ister çıkart, ister ekle
geç kaldım diye gam çekme
her varış ecele doğru
ayaklar zemine değer
analar yavrusun döğer
kalpten damara kan yağar
her vuruş ecele doğru
yürü, koş, uyu, otur, kalk
yukarı bak, aşağı bak
dört yana dönmeyi bırak
her duruş ecele doğru
bir el yapar, bin el bozar
gün alçalır, gün uzar
önü kundak, sonu mezar
her yarış ecele doğru
hayat kapısından tek tek
her giriş ecele doğru
toprakta sürünür bebek
her karış ecele doğru
ister yürü, ister bekle
ister çıkart, ister ekle
geç kaldım diye gam çekme
her varış ecele doğru
ayaklar zemine değer
analar yavrusun döğer
kalpten damara kan yağar
her vuruş ecele doğru
yürü, koş, uyu, otur, kalk
yukarı bak, aşağı bak
dört yana dönmeyi bırak
her duruş ecele doğru
bir el yapar, bin el bozar
gün alçalır, gün uzar
önü kundak, sonu mezar
her yarış ecele doğru
maclarini kocaman olimpiyat stadinda oynarlar. genel olarak fenerbahceden 3 gomlek dusuktur.
bi de link verelim:http://www.worldstadiums.com/stadium_pictures/europe/ukraine/kiev_olimpiyskiy.shtml
bi de link verelim:http://www.worldstadiums.com/stadium_pictures/europe/ukraine/kiev_olimpiyskiy.shtml
piyasadaki yan etkisi en az dogum kontrol hapi. kilo aldirmayip kilo vermeye yardimci oldugu da soyleniyor. hatta doktorlar adet duzensizligi yasayan kadinlara yasmin kullanmalarini oneriyorlar. 20 gunluk periyodlar halinde alinmasi da sart degil. regl sirasinda da alinabiliyor bildigim kadariyla.
(bkz: yasmin)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?