confessions

betterthan

- Yazar -

  1. toplam entry 1601
  2. takipçi 1
  3. puan 52284

rock dinleyen kızlar

betterthan
eger ki bu arkadaslar lise 1-2.siniflardaysalar genelde ozenti maksati heyo bakin rock dinliyorum asiyim cilginim annemi babami hic takmam ozgurum lan ben ozgurum dinledigim muzikte rock yani tas gibi,gozume cekerim siyah kalemi boyarim suratimi gothic gothic tarzi dolasan ergenlerdir,2 sene sonra cengiz dinlemeye baslayip 5 senenin ardindan ikiz bebe sahipleri olurlar...

hayatı iskalamak

betterthan
oyle bi duruma gelir ki bazen hayat,ya hersey sen gelmeden gitmistir oralardan,yada sen hazir olmadigin anlarda gelmistir ayaklarinin dibinde,oyle bir zamandasindirki ne hayati yakalayabilirsin ne hayattan vazgecebilirsin,oyle bir haldesindirki ne hayata tutunabiliyorsundur,nede assagiya salabiliyorsundur kendini,gelmistir hayat gogsune dogru duzeltmissindir tam vurucakken iskalamis ve kacirmissindir hayatinin en buyuk golunu...

12 mayıs izmir pazar yeri bombalanması

betterthan
dinci diye tabir edilen kesimin yada yarinki mitinge karsi olan insanlarin bombaladigini soylemenin oraya bomba koymaktan bir farki oldugunu dusunmuyorum,insanlar ne kadar tez fikirli ve ne kadar ayrimci olmuslar hayretler icerisindeyim,tandoganda neden yoktu bu bomba yada nisantasinda neden yoktuda izmirde oluyor,yani tamam solcuyuz,kemalistiz falan filanda bunlari oldugumuz kadar birazda realist olalim diye dusunmekteyim.ayrica kim yaptiysa yada yaptirdiysa allah belalarini versin,ne istediniz lan masum insanlardan.

mutfakta aşçı yatakta orospu sokakta hanımefendi

betterthan
eger insanin butik otel tarzi biyeri varsa boyle elemanlar lazimdir efendim,boylece 3lu komboyla bircok is gorulur soyleki,boyle bir elemaniniz olsa sabah kalkar mutfaga gider musterilere kahvalti hazirlar tam bir asci gibidir,oglenleyin otelden cikar is gorusmeleri,fatura yatirma islemleriyle falan ugrasir ki tam bir hanimefendi gibidir,aksam gelir tekrar mutfaga girer ve yine asci gibi calisir,gecenin ilerleyen saatlerinde ise musteriye meze olarak kullanilmaya hazirdir,otel sahiplerinin en buyuk istegidir boyle bi eleman zannimca.

yunus emre

betterthan
yaşamı konusunda yeterli bilgi olmadığı gibi onunla ilgili kaynaklarda anlatılanlar da birbirini tutmaz. nerede, hangi yılda doğduğu kesinlikle bilinmiyor. kimi kaynaklarda anadolu’ya doğu’dan gelen türk oymaklarından birine bağlı olup, 1238 dolaylarında doğduğu söylenirse de kesin değildir. 1320 dolaylarında eskişehir’de öldüğü söylenir. batı anadolu’nun birkaç yöresinde ’yunus emre’ adını taşıyan ve onunla ilgili görüldüğünden ’makam’ adı verilen yer vardır. yapılan araştırmalara göre şiirlerinin toplandığı divan ölümünden yetmiş yıl sonra düzenlenmiştir. anadolu’da ’yunus emre’ adını taşıyan ve yunus emre’den çok sonraları yaşamış başka şairlerin yapıtlarıyla karışan şiirlerinin bir bölümü dil incelemeleri sonunda ayıklanmış, böylece 357 şiirin onun olduğu konusunda görüş birliğine varılmıştır. gene yunus emre adını taşıyan ve başka şairlerin elinden çıktığı ileri sürülen 310 şiir daha derlenmiştir. onun dil, şiir ve düşünce bakımından özgünlüğü ve etkisi, ilk düzenlenen divan’daki şiirleri nedeniyledir.

yunus emre’nin şiirinde, edebiyat tarihi bakımından, dil, düşünce, duygu ve yaratıcılık gibi dört önemli sorun sergilenir. bu sorunlar bir görüş ve inanış bütünlüğü içinde ele alınır, insan konusunda odaklaştırılır. şiirde işlenen konular ise insan, tanrı, varlık birliği, sevgi, yaşama sevinci, barış, evren, ölüm, yetkinlik, olgunluk, alçakgönüllülük, erdem, eliaçıklık gibi genellikle gerçek yaşamı ilgilendiren kavramlardır. o, bu kavramları, şiirinin bütünlüğü içinde temel öğe olarak sergilemiştir.

insan bir ’sevgi varlığı’dır, tin ile gövde gibi iki ayrı tözden kurulmuştur. tin tanrısaldır, ölümsüzdür, gövdede kaldığı sürece geldiği özün ve yüce kaynağa, tanrısal evrene dönme özlemi içindedir. gövde dağılır, kendini kuran öğelere ayrılır. içinde insanın da bulunduğu tüm varlık evreni toprak, su, ateş ve yel gibi dört ilkeden kurulmuştur. bu dört ilke yaratılmıştır, yaratıcı da tanrı’dır. tanrı, bu dört ilkeyi yarattıktan sonra, ayrı ayrı oranlarda birleştirerek varlık türlerinin oluşmasını sağlamıştır. insan sevgi yoluyla tanrı’ya ulaşır, çünkü insanla tanrı arasında özdeşlik vardır. ancak, insanın bu madde evreninde bulunması, tinin tanrısal kaynaktan uzak kalması bir ayrılıktır. bu ayrılık insanı, yaşamı boyunca tanrı’yı düşünme, ona özlem duyma olaylarıyla karşı karşıya getirmiştir. gerçekte insan-tanrı-evren üçlüsü birlik içindedir, var olan yalnız tanrı’dır, türlülük bir ’görünüş’tür. çünkü tanrı, kendi özü gereği, bütün varlık türlerini kapsar, her varlıkta yansır. evreni kuran öğelerle insanın gövdesini oluşturan ilkeler özdeştir. bu özdeşlik tanrısal tözün bütün varlık türlerinde, biçimlendirici bir öğe olarak bulunmasından dolayıdır. tanrısal tözün nesnel varlıklarda bulunması bir ’yansıma’ niteliğindedir, çünkü tanrı yarattığı nesnede yansıyınca ’oluş’ gerçekleşir.

sevgi insanda birleştirici, bütünleştirici bir eğilim niteliğindedir. yunus emre, sevgiyi tanrı ve onun yarattığı tüm varlıklara karşı duyulan bir yakınlık, bir eğilim diye anlar. sevginin ereği yüce tanrı’ya ölümsüz olana kavuşmak, onun varlığında bütünlüğe ulaşmaktır. tanrı insanla özdeş olduğundan kendini seven tanrı’yı, tanrı’yı seven kendini sever. çünkü sevgi kendini başkasında, başkasını kendinde bulmaktır. sevginin olmadığı yerde, öfke, kırgınlık, çözülme ve birbirinden kopukluk gibi olumsuz durumlar ortaya çıkar. sevginin değerini yalnız seven bilir, sevmek de bir bilgelik, bir olgunluk işidir. yeterince aydınlanmamış, tanrı ışığından yoksun kalmış bir gönülde sevginin yeri yoktur. bütün varlık türlerini birbirine bağlayan, onları tanrısal evrene yönelten sevgidir. sevgi bir çıkar aracı olmadığından seven karşılık beklemez. dost kişi gerçek seven kimsedir (âşık). dost başka bir anlamda da tanrı’dır, kişinin gönlünde ışıyan tözdür.

yunus emre’de yaşamak tanrısal tözün bir yansıması olan evrende sevinç duymaktır. çünkü, bütün varlık türlerinde tanrı görünmektedir, bu nedenle severek, düşünerek yaşamayı bilen kimse her yerde tanrı ile karşı karşıyadır. yaşamak belli nesnelere bağlanmak, yalnız gelip geçici varlıkları edinmek için çırpınmak değildir. böyle bir yaşama biçimi kişiyi tanrısal tözden uzaklaştırdığı gibi yetkinlikten, bilgelikten de yoksun kılar. yunus emre’nin dilinde bilge kişinin adı ’eren’dir. eren barış içinde yaşamayı, bütün insanları kardeş görmeyi, kendini sevmeyeni bile sevmeyi bilen kişidir. onun gönlü yalnız sevgiyle, dostluk duygularıyla doludur. evreni bir tanrısal görünüş alanı olarak bildiğinden, erenin evrene karşı da sevgisi, saygısı vardır. erenin gözünde insan bir küçük evrendir, büyük evren ise tanrısal tözün kuşattığı sonsuz varlık alanıdır. eren olma aşamasına ulaşmış kişide erdem, alçakgönüllülük, eli açıklık, yetkinlik, olgunluk bir bütünlük içinde bulunur.

ölüm tinin gövdeden ayrılıp tanrısal kaynağa dönmesiyle gerçekleşir. bu nedenle ölüm tinle gövde arasında bir ayrılıktır. gerçekte ölüm yoktur, tinin ölümsüzlüğe ulaşması, yüce kaynağa dönüşü vardır. çünkü, bütün varlık türleri tanrısal tözün yansıması olduğundan, salt ölüm de söz konusu değildir. ölümün bir başka anlamı da bilgiden, erdemden, yetkinlikten, sevgiden yoksun kalmaktır.

yunus emre’nin şiirinde yeni-platonculuk’tan kaynaklanan tasavvuf öğretisinin bütün sorunları bulunur. bunlara yeni bir çözüm getirmez, yeni-platonculuk’un yöntemine dayanarak yorumlar ileri sürer. bu nedenle onun şiiri yeni-platonculuk’un türkçe açıklanışıdır.

yunus emre’nin edebiyat tarihi bakımından, önemli bir yanı da anadolu’da, türkçe şiir dilinin öncüsü olması ve tasavvuf sorunlarını yalın, kolay anlaşılır bir dille söyleyişi nedeniyledir. şiirlerinin ölçüsü, türkçe’nin ses yapısına uymayan ’aruz’ olmakla birlikte söyleyişi akıcı, sürükleyici bir nitelik taşır. tasavvufun en güç anlaşılır kavramlarını, türkçe’nin ses yapısına uygun biçimde dile getirir, şiirinde duygu ve düşünce birliğinden oluşan bir derinlik görülür. yer yer yalın halk söyleyişine yaklaşan dilinde anlam-uyum bağlantısı bütüncül bir içerik taşır. ona göre önemli olan bir sözü etkili biçimde söylemektir. bu nedenle sözün boş bir kavram olmaması, bir varlık sorununu, bir düşünceyi dile getirmesi gerekir. insan ancak söz söyleme yetisiyle insandır, konuşan tanrı durumundadır. yunus emre’de türkçe, şiir dili olma yanında, düşünceyi içeren, açıklayan bir odak özelliği kazanmıştır

.

ister idim allahi

betterthan
bir yunus emre siiri,

ister idim allah’ı buldum ise ne oldu
ağlar idim dün ü gün güldüm ise ne oldu

erenler meydanında yuvarlanır top idim
padişah çevganında kaldım ise ne oldu

erenler sohbetinde deste kızıl gül idim
açıldım ele geldim soldum ise ne oldu

alimler ulemalar medresede buldusa
ben harabat içinde buldum ise ne oldu

işit yunus’u işit yine deli oldu hoş
erenler manisine daldım ise ne oldu

istanbul benim

betterthan
bir yunus emre siiri,

ağustos’un ortasında
yanarken ben cayır cayır
kar sizin olsun
buz sizin olsun
kor benim! ..

değil üç yüz atmış beş gün
ömür boyu
bar sizin olsun
kâr sizin olsun
yâr benim! ..


değil bir yıl
değil bin yıl
sonsuza dek
roma sizin olsun
paris sizin olsun
istanbul benim

goctu kervan kaldık dağlar başında

betterthan
bir yunus emre siiri,

ah nice bir uyursun uyanmaz mısın
göçtü kervan kaldık dağlar başında
çağrışı tellallar inanmaz mısın
göçtü kervan kaldık dağlar başında

emr-i hac göçeli hayli zamandır
muhammed cümleye dindir imandır
delilsiz gidilmez yollar yamandır
göçtü kervan kaldık dağlar başında

yunus sen bu dünyaya niye geldin
gece gündüz hakkı zikretsin dilin
enbiyaya uğramaz ise yolun
göçtü kervan kaldık dağlar başında

dost

betterthan
bir yunus emre siiri,

kevser havuzuna dalanlar,ölmezden öndün ölenler
nefsini düşman bilenler,konar tuba dallarına

alem düşman olur ise,beni dost’tan ırımaya
dost kanda ise ben anda,düşmanlık arımaya

dost ehli bizim ile hem,dost burdadır bize ne gam
yüz bin cehd ederse düşman,dost mahfili duramaya

düşman bana nide bile,işim gücün dost’tan yana
dost makamı can içinde,düşman eli eremeye

kime kim dost kapı aça,düşmanı elinden kaça
yunus ağzı güher saça,değme arif değemeye.

dolanıs

betterthan
bir yunus emre siiri,

bu fena mülkünde ben nice nice hayran olam
ye nice handan olam ye nice bir giryan olam

geh feleklerden meleklerden dileklerden dileyem
gah arş u şemste gerdun olam gerdan olam

adımım attım yedi dört onsekizden ben öte
dokuzu yolda kodum şah emrine ferman olam

dost ferah kıldı terahtan ben teberra eyledim
suret-i insan olam hem can olam hem kan olam

gah bir müfti müderris geh mümeyyiz gah temiz
gah bir müdbir-ü nakıs (naks) ile noksan olam

gah batn-ı hut içinde yunus ile söyleşem
geh çıkam arş üzere bir can olam selman olam

gah inem esfellere şeytan ile şerler düzem
geh çıkam arş üzre vü seyran (olam) cevlan olam

gah işidirem işitmezem işümezem aceb
nice bir nisyan olam hayvan olam insan olam

gah ma’kuulat-ı mahsulat takrir-ü beyan
gah maksurat olam geh sahib-i keyvan olam

nice bir surette insan ü sıfatta canver
nice bir tilki olam ya kurt u ya arslan olam

nice bir tecrid ü ferd ü mücerred münferid
ye nice (cin) nice ins ü nice bir şeytan olam

nice bir aşk meydanında nefs atın seyittirem
ye nice bir başımı tup eyleyip çevgan olam

gah birlik içre birlik eyleyem ol bir ile
geh dönem derya olam katre olam umman olam

gah düzahta yanam fir’avn ile haman ile
gah cennete varam gılman ile rıdvan olam

gah bir gaazi olam efrenk ile cenk eyleyem
geh dönem efrenk olam nisyan ile isyan olam

gah ola odlar yakam diler yıkam canlar yakam
gah varam arşa çıkam geh şah u geh sultan olam

nice bir dertler ile odlara yanam yakılam
nice bir şakir olam zakir olam mihman olam

gönlümün gencine renc irgörmeden bir yol bulam
yahu deryaya girem bi reng ü bi elvan olam

ye nice bir ben diyem sensin diyem utanmadan
ye nice deksiz olam dilsiz olam hayran olam

nice bir balçıkt’ olan alçakta olam har olam
gah varam gevher olam yakuut olam mercan olam

ademilikten çıkam uçam melekler mülküne
levn olam bi levn olam geh kevn olam bi kan olam

gah zındandan çıkam azad olam abad olam
geh yine der-ban olam mahbus olam zindan olam

dar olam girdar olam mansur olam ber-dar olam
ten olam hem can olam hem in olam hem an olam

yunus’a taptuğ u saltuğ u barak’tandır nasib
çün gönülden cuş kıldı ben nice pinhan olam

yunus imdi bu sözüben aşıka di aşıka
kim sana ben sıdk olam hem derd ü hem derman olam

gah halis gah muhlis olam uş furkaan ile
gah rahman’ur-rahim ya hayy ü ya mennan olam

geh dönem bir şems olam zerremde yüzbin arş ola
geh yien tuğyn olam alemlere tufan olam

evveli hu ahırı hu ya hu illa hu olam
evvel ahır ol kala vu ’ men aleyha fan ’ olam
yunus emre

dermanım allah

betterthan
bir yunus emre siiri,

tenimden canım süzülür,iki gözlerim süzülür
dilim tetiği bozulur,allah sana yalvaralım

salacımı götürdüler,musallaya yatırdılar
görklü tekbir getirdiler,allah sana yalvaralım

varıp mülketime düşüp,indirdiler beni şeşip
toprağım örterler eşip,allah sana yalvaralım

topraklara düşürdüler,el toprağa üşürdüler
taşlar ile bastırdılar,allah sana yalvaralım

kaldım bir karanlık yerde,ayrığı varmaz o yerde
sataştım bir acep derde,allah sana yalvaralım

dervişlik

betterthan
bir yunus emre siiri,

tehî görmen kimseyi hiç kimsene boş değil
eksiklik ile nazar erenlere hoş değil

gönlünü derviş eyle dost ile biliş eyle
aşk ile eri şol manâda derviş içi boş değil

derviş bilir dervişi hak yoluna durmuşu
dervişler hümâ kuşu çaylak u baykuş değil

dervişlik aslı cândan geçti iki cihândan
haber verir sultandan bellidir yad kuş değil

ey yunus hakk’ı bilen söylemez hergiz yalan
ikilik ile gelen doğru yol bulmuş değil

çıktım erik dalina

betterthan
bir yunus emre siiri,

çıktım erik dalına
anda yedim üzümü
bostan ıssı kakıyıp
der ne yesin kozumu

uğruluk yaptı bana
bühtan eyledim ona
çerçi de geldiaydur
hani aldın gözünü

kerpiç koydum kazana
poyraz ile kaynattım
nedir diye sorana
bandım verdim özümü

iplik verdim cullaha
sarıp yumak etmemiş
becid becid ısmarlar
gelsin alsın bezini

bir serçenin kanadın
kırk katıra yükledim
çift dahi çekemedi
şöyle kaldı kazını

yunus bir söz söylemiş
hiç bir söze benzemez
münafıklar elinden
örter mana yüzünü

calap okulu

betterthan
bir yunus emre siiri,

söylememek harcısı söylemeğin hasıdır
söylemeğin harcısı gönüllerin pasıdır

gönüllerin pasını gel sileyim der isen
şol sözü söylegil kim sözün hülasasıdır

kul’il hak-dedi çalap sözü doğru diyene
bu gün yalan söyleyen erte utanasıdır

cümle yaratılmışa bir göz ile bakmayan
şer’in evliyasıysa hakıykatte asidir

şeriat haberini şerh ile aydam işit
şeriat bir gemidir hakıykat deryasıdır

ol geminin tahtası her nice muhkem ise
deniz merci kat olsa tahta uşanasıdır

bundan içeri haber işit aydayım ey yar
hakiykatin kafiri şer’in evliyasıdır

biz talip-ilimleriz aşk kitabın okuruz
çalap müderris bize aşk hod medresesidir

evliya safa-nazar edeli günden beri
hasıl oldu yunus’a her ne kim veyasıdır

çağırayim mevlam seni

betterthan
bir yunus emre siiri,

dağlar ile taşlar ile
çağırayım mevlâm seni
seherlerde kuşlar ile
çağırayım mevlâm seni

sular dibinde mâhiyle
sahralarda âhû ile
abdal olup yâhû ile
çağırayım mevlâm seni

gök yüzünde isâ ile
tûr dağında mûsâ ile
elindeki asâ ile
çağırayım mevlâm seni

derdi öküş eyyûb ile
gözü yaşlı ya’kûb ile
ol muhammed mahbûb ile
çağırayım mevlâm seni

bilmişim dünya halini
terk ettim kıyl ü kâlini
baş açık ayak yalını
çağırayım mevlâm seni

yûnus okur diller ile
ol kumru bülbüller ile
hakkı seven kullar ile
çağırayım mevlâm seni
57 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol