el cezire nin ingilizce yayin yapan haber kanali,butun alt ve ust kadrosu cnn,bbc v.b haber kanallarindan alinmistir,asiri profesyonel ve titiz calisirlar.
rai devlet televizyonu.bizim trt 1 le ozdeslestirebiliriz,ancak burada her daim nese sevinc icerikli programlar vardir.
dunyanin en buyuk haber ajansidir,reutersle olan rekabetleri yayincilik camiasinda bazen komedi hallerin donusmesine yol acsada,islerini hakkiyla yaptiklari yadsinamaz bir gercektir.
amerika’nin el cezire nin arap dunyasindaki etkisini bir nebze olsun yikmak icin kurdugu arapca haber kanali,ap le her bolgede ortak calisir bu kanal.
acilimi trinity broadcasting network olan hristiyan misyonerlik kanali 24 saat online gunah cikartiyorlar bu kanalda.
italyan devlet televizyonu,rai1 rai2 rai3 rai4 kanallari vardir.
katar da yayin yapan katar hukumeti ve tum arap dunyasi tarafindan desteklenen,cogu ulkede teroristlerle isbirligi yaptigi gerekcesiyle calisma izni olmayan haber kanali.
iran merkezli arapca yayin yapan haber kanalidir,lubnan dada ayri bir merkezleri bulunmaktadir,bu kanala yayin yapan teknikcilerin delirme otesi septomlar gosterdigi saptanmaktadir.
ingilterenin ikinci buyuk haber kanali.
acilimi indepented television network olan ingiliz haber kanali.
dunyanin en unlu bayan savas muhabiri,iran gocmeni bir anne ve babanin cocugudur,ailesinin amerikaya kacmasinin ardindan amerikada dogmustur.farsca,arapca,italyanca fransizca ve ingilizce konusur,kuveyt savasinda,irak savasinda,afganistan savasinda birebir bulunmustur kendileri.kuveyt savasinda bir bombadan gelen sarapnel parcalariyla yaralanmis ancak hala deli gibi gorevine devam etmektedir,her daim uzerinde bir kulaklik ve bir yaka mikrafonu tasir,
2000 yilinda 2 milyon dolara cnn gecmis amerikanin su anda en iyisi oldugu kabul edilmektedir,eski amerika disisleri bakan sozcusu james robin le evlenen bu ablamizin tarihe gecen gaflarindan bitaneside eski filistin lideri yaser arafatla girdigi diyalogtur,bu diyalogda kendisi yaser arafatin konutunun kusatildigi bi anda filistinli direniscileri kastederek bu savasi ne zaman durduracaksiniz demis ve ardindan yaser arafat tarafindan hayatinin ayarini alip su anda karsinda bir komutan bulunmakta tarafsiz olun ne kadar guzel gazetecilik yapiyorsunuz siz boyle demistir.
2000 yilinda 2 milyon dolara cnn gecmis amerikanin su anda en iyisi oldugu kabul edilmektedir,eski amerika disisleri bakan sozcusu james robin le evlenen bu ablamizin tarihe gecen gaflarindan bitaneside eski filistin lideri yaser arafatla girdigi diyalogtur,bu diyalogda kendisi yaser arafatin konutunun kusatildigi bi anda filistinli direniscileri kastederek bu savasi ne zaman durduracaksiniz demis ve ardindan yaser arafat tarafindan hayatinin ayarini alip su anda karsinda bir komutan bulunmakta tarafsiz olun ne kadar guzel gazetecilik yapiyorsunuz siz boyle demistir.
(bkz: kurdistan)
yaser arafat tarafindan kurulan,60 li yillarin terorist yetistrime fabrikasi gibi gorulune filistin menseili orgut.el-fetih’in içinden 1971’de ebu ali eyad’ın öldürülmesi üzerine kopan kara eylül adındaki grup 1972 yılında yapılan münih olimpiyatları’nda 11 israilli sporcuyu öldürmüştür.yaser arafattan sonra orgutun liderligine getirilen mahmud abbas halen filistin devlet baskanligi gorevini surdurmektedir.ote yandan son yapilan secimlerde secimleri kaybetmis,10 yillik iktidar hegomanyaliklari sona ermistir,donem donem yasana gerginlikler an itibariyle had safhaya ulasmis hamas militanlarinca mahmud abbas in genel merkezine el konulmustur.
bolgede israilin artik bisey yapmasina tepki cekmesine gerek yoktur,herzamanki gibi araplarla kendi kendilerini cok guzel yemektedirler,2 yil sonrada tekrardan bize yardim eden yokmu bakin bizde muslumaniz fakiriz topraklarimizi caldilar nidalari atmalari buyuk olasilikdir.
bolgede israilin artik bisey yapmasina tepki cekmesine gerek yoktur,herzamanki gibi araplarla kendi kendilerini cok guzel yemektedirler,2 yil sonrada tekrardan bize yardim eden yokmu bakin bizde muslumaniz fakiriz topraklarimizi caldilar nidalari atmalari buyuk olasilikdir.
---oss ye katilip soru manyagi olmak istermisiniz?
---ohsssshh o beni bile asar,gelmeyin bana bu sorularla!!!@#!@#
---ohsssshh o beni bile asar,gelmeyin bana bu sorularla!!!@#!@#
ahmet altanin mayis ayinda bir makalesinde dile getirdigi iddia,su siralar avrupa gazetelerinin tek tek gundemine gelmektedir.kasip okumakta fayda var bu yaziyi ilginc tespitler var icerisinde;
türkiye, son ve büyük bir hesaplaşmaya doğru gidiyor. bu ülke korkulduğu gibi ırka ya da dine dayalı bir bölünme yaşamadı.
daha korkunç ve daha temel bir bölünmeyle sakatlandı.
cumhuriyet boyunca süren “kültürel bölünme” artık iyice keskinleşti.
şimdi bir yanda, ayakkabılarını sokak kapısının önünde çıkaran, kadınlarının başını örttüğü, erkeklerinin sokağa pijamayla da çıkabildiği, erkek çocuklarının kahveye gittiği, kızlarının tam bir baskı altında yaşadığı, türküyle arabesk arası bir müzikten hoşlanan, belki de hiç kitap okumamış, hiç dansetmemiş, hiç karı koca birlikte lokantaya gitmemiş, hiç tiyatro seyretmemiş, evlerinde floresan lamba yakan, iyi eğitim alamamış, dini inançları kuvvetli kalabalık bir kitle var.
diğer yanda ise kız lisesiyle robert kolej yelpazesinde eğitim görmüş, bir düğün salonunda ya da kolej partisinde dansetmiş, sinemaya giden, çok fazla olmasa da kitap okumuş, müzik zevki pop şarkılarla klasik müzik arasında dolaşan, evi nispeten daha zevkli döşenmiş, kızların flörtüne izin verilmese bile göz yumulan, allah’a inanan ama ibadete pek aldırmayan, kadınlarının başını örtmediği, şarabın kalitesinden pek anlamasa da kadın erkek bir arada gidilen bir gezmede içki de içmiş, gazetelere bakan, magazin haberlerini izleyen, kendini birinci gruba kıyasla çok gelişmiş hisseden, entelektüel düzeyi çok yüksek olmasa da okumuş yazmış, batı standartlarına yakın bir grup var.
bu iki grubun yaşam tarzı birbirinden kopuk.
onları, batı’daki sınıflar arasında ortak bir zevk yaratan kilise müziği, dini resimler, incil’in sinemalara bile yansımış hikayeleri gibi birleştirecek kültürel bir zemin yok.
hayatları, zevkleri, inanışları birbirinden farklı.
hatta birbirine düşmanca.
birinci grup cumhuriyet boyunca horlanmış, aşağılanmış, itilip kakılmış.
şimdi bu grup siyasal olarak örgütlendi. kalabalıklar. ve her seçimi kazanacak siyasi bir güçleri var artık.
ikinci grup ise azınlıkta. ve artık bir daha seçim kazanma ihtimalleri yok.
bu noktada da tarihi bir paradoks ortaya çıkıyor.
daha batılı olan “ikinci grup”, batı’nın siyasi değerlerini kabul ederse bir daha asla iktidarı ele geçiremeyeceğini bildiği için batı’ya ve batı’nın demokratik değerlerine düşman oluyor.
yaşam tarzı olarak batı’ya düşman olan kesim ise iktidarı ancak batı’nın kriterlerini kabul ederek ele geçirebileceğini bildiği için batı’yla ilişkileri geliştirmek ve demokrasiyi kabullenmek istiyor.
bu kültürel parçalanmada “ordu” önemli bir role sahip.
eğer, birinci grubu desteklerse ve batı’nın demokrasisi burada kabul görürse, ordu da iktidarını kaybedecek.
aslında birinci grubun çocuklarından oluşan ordu, kendi iktidarını sürdürebilmek için, kendisine benzemeyen ikinci grupla işbirliği yapıyor. bir anlamda kendi köklerine ihanet ediyor.
bu iki grup siyasi iktidar için son kez çarpışmak üzere hareketlenmiş gözüküyorlar.
birinci grup ekonomik olarak da güçlü artık, anadolu’da üretim yapıyor, “devletle” arası iyi olmadığı için malını dış dünyaya satıyor. para kazanıyor. siyasi örgütünü destekliyor.
ikinci grup parasal güç olarak da kuvvetli değil.
dış dünyayla iş yapan, dışardan borçlanan büyük burjuvazi, türkiye’nin ancak demokrasiyle normalleşebileceğine inanan entelektüel kesim, devletin yapısının değişmesi ve dünyayla bütünleşmesi gerektiğini düşünen bir grup bürokrat, birinci grubun destekçileri.
yargı, ordu, bürokrasinin önemli bir kısmı ikinci grubun arkasında.
ikinci grup, siyasetle, demokrasiyle iktidarı elinde tutmasının mümkün olmadığını kavradığından şimdi siyaset ve demokrasi dışında bir çözümün peşinde.
cumhurbaşkanı seçimi kavganın keskinliğini ve iki tarafın niyetlerini açıkça ortaya koydu.
ordu destekli ikinci grup artık seçim de istemiyor.
ve darbe söylentileri gittikçe artıyor.
cuntalardan söz ediliyor.
peki, darbe olursa ne olur?
yaşam tarzı batı’ya daha yakın olan grup orduyla birlikte iktidara gelir ve batı’nın desteğini kaybeder.
avrupa buna kesinlikle karşı çıkar.
amerika her zamanki pragmatizmiyle, kuzey irak ve ortadoğu politikalarını desteklemesi karşılığında darbeyi kabullenebilir aslında. ama amerika’nın önünde de ciddi bir engel var. “demokrasi getireceğim” diye irak’ı işgal eden bir ülke, dünyaya ve kendi kamuoyuna türkiye’deki “darbeyi” niye desteklediğini açıklayamaz. ve irak faciasından sonra ikinci bir “zorlamayı” gerçekleştirecek gücü yok. istese de istemese de darbeye karşı çıkacak.
silahını ve parasını batı’dan alan bir ordu ve ülke, batı’dan koptuğunda ne yapacak?
sanırım uzun zamandır bunu düşünüyorlar ve korkarım bunun cevabını buldular.
türkiye’de darbe olursa, tarihte bugüne kadar hiç gerçekleşmemiş yeni bir oluşumla karşılaşacak dünya.
türkiye, olası bir darbeden sonra, rusya ve iran’la ortaklık kurmak isteyecek.
silahı, enerjiyi ve parayı bu iki ülkeden alacak.
rusya’yla iran’ın elindeki doğal gaz, petrol ve nükleer güç, türkiye’yi bir süreliğine de olsa ayakta tutmaya yeter.
ama rusya, türkiye, iran bloku dünyanın bütün dengelerini değiştirir.
ortadoğu’nun kontrolünü tümüyle ele geçirir.
avrupa’yı küçük kıtasına hapseder.
kafkaslar’ı, afganistan’ı, pakistan’ı kendi gücüne katar.
müslüman dünyayla yakın bir ilişki kurar.
petrol kaynaklarına egemen olur.
çin’le işbirliği yapabilir.
bu gelişme, avrupa, amerika ve biraz da japonya’dan oluşan “batı”nın dünyadaki etkinliğini inanılmaz bir biçimde azaltır.
yeni blok asker, enerji ve para açısından çok güçlenir.
böylece, türkiye’deki çatlama dünyada büyük bir çatlamaya yol açar.
eğer üçüncü dünya savaşı çıkacaksa, sanırım, bu çatlamadan çıkar.
“asla böyle bir şey olmaz” diyebilirsiniz… niye olmayacağına dair elinizde çok kuvvetli veriler varsa, söyleyin.
ama, ya olursa… ki bana çok mümkün geliyor.
o zaman ne yapacaksınız?
bugün türkiye’de kamplaşan ve bölünen insanların da…
türkiye’yi avrupa dışına itmeye çalışan, eski bir imparatorluk olmanın bir yanıyla çok görkemli, bir yanıyla çok zayıf mirasına sahip olan bir ülkeye küstahça davranan, işbirliği yerine “başöğretmenlik” yapmaya kalkan avrupa’nın da…
türkiye politikasında “ikili” oynayıp, kurnazlık ettiğini sanan amerika’nın da…
bu senaryoyu bir düşünmesini isterim doğrusu.
türkiye’de yaklaştığı görülen kanlı bir çatışmanın bütün dünyayı yakması sandığınız kadar uzak bir ihtimal değil.
hiç unutmayın ki ilk dünya savaşı tek bir tabancanın patlamasıyla başlamıştı.
türkiye, son ve büyük bir hesaplaşmaya doğru gidiyor. bu ülke korkulduğu gibi ırka ya da dine dayalı bir bölünme yaşamadı.
daha korkunç ve daha temel bir bölünmeyle sakatlandı.
cumhuriyet boyunca süren “kültürel bölünme” artık iyice keskinleşti.
şimdi bir yanda, ayakkabılarını sokak kapısının önünde çıkaran, kadınlarının başını örttüğü, erkeklerinin sokağa pijamayla da çıkabildiği, erkek çocuklarının kahveye gittiği, kızlarının tam bir baskı altında yaşadığı, türküyle arabesk arası bir müzikten hoşlanan, belki de hiç kitap okumamış, hiç dansetmemiş, hiç karı koca birlikte lokantaya gitmemiş, hiç tiyatro seyretmemiş, evlerinde floresan lamba yakan, iyi eğitim alamamış, dini inançları kuvvetli kalabalık bir kitle var.
diğer yanda ise kız lisesiyle robert kolej yelpazesinde eğitim görmüş, bir düğün salonunda ya da kolej partisinde dansetmiş, sinemaya giden, çok fazla olmasa da kitap okumuş, müzik zevki pop şarkılarla klasik müzik arasında dolaşan, evi nispeten daha zevkli döşenmiş, kızların flörtüne izin verilmese bile göz yumulan, allah’a inanan ama ibadete pek aldırmayan, kadınlarının başını örtmediği, şarabın kalitesinden pek anlamasa da kadın erkek bir arada gidilen bir gezmede içki de içmiş, gazetelere bakan, magazin haberlerini izleyen, kendini birinci gruba kıyasla çok gelişmiş hisseden, entelektüel düzeyi çok yüksek olmasa da okumuş yazmış, batı standartlarına yakın bir grup var.
bu iki grubun yaşam tarzı birbirinden kopuk.
onları, batı’daki sınıflar arasında ortak bir zevk yaratan kilise müziği, dini resimler, incil’in sinemalara bile yansımış hikayeleri gibi birleştirecek kültürel bir zemin yok.
hayatları, zevkleri, inanışları birbirinden farklı.
hatta birbirine düşmanca.
birinci grup cumhuriyet boyunca horlanmış, aşağılanmış, itilip kakılmış.
şimdi bu grup siyasal olarak örgütlendi. kalabalıklar. ve her seçimi kazanacak siyasi bir güçleri var artık.
ikinci grup ise azınlıkta. ve artık bir daha seçim kazanma ihtimalleri yok.
bu noktada da tarihi bir paradoks ortaya çıkıyor.
daha batılı olan “ikinci grup”, batı’nın siyasi değerlerini kabul ederse bir daha asla iktidarı ele geçiremeyeceğini bildiği için batı’ya ve batı’nın demokratik değerlerine düşman oluyor.
yaşam tarzı olarak batı’ya düşman olan kesim ise iktidarı ancak batı’nın kriterlerini kabul ederek ele geçirebileceğini bildiği için batı’yla ilişkileri geliştirmek ve demokrasiyi kabullenmek istiyor.
bu kültürel parçalanmada “ordu” önemli bir role sahip.
eğer, birinci grubu desteklerse ve batı’nın demokrasisi burada kabul görürse, ordu da iktidarını kaybedecek.
aslında birinci grubun çocuklarından oluşan ordu, kendi iktidarını sürdürebilmek için, kendisine benzemeyen ikinci grupla işbirliği yapıyor. bir anlamda kendi köklerine ihanet ediyor.
bu iki grup siyasi iktidar için son kez çarpışmak üzere hareketlenmiş gözüküyorlar.
birinci grup ekonomik olarak da güçlü artık, anadolu’da üretim yapıyor, “devletle” arası iyi olmadığı için malını dış dünyaya satıyor. para kazanıyor. siyasi örgütünü destekliyor.
ikinci grup parasal güç olarak da kuvvetli değil.
dış dünyayla iş yapan, dışardan borçlanan büyük burjuvazi, türkiye’nin ancak demokrasiyle normalleşebileceğine inanan entelektüel kesim, devletin yapısının değişmesi ve dünyayla bütünleşmesi gerektiğini düşünen bir grup bürokrat, birinci grubun destekçileri.
yargı, ordu, bürokrasinin önemli bir kısmı ikinci grubun arkasında.
ikinci grup, siyasetle, demokrasiyle iktidarı elinde tutmasının mümkün olmadığını kavradığından şimdi siyaset ve demokrasi dışında bir çözümün peşinde.
cumhurbaşkanı seçimi kavganın keskinliğini ve iki tarafın niyetlerini açıkça ortaya koydu.
ordu destekli ikinci grup artık seçim de istemiyor.
ve darbe söylentileri gittikçe artıyor.
cuntalardan söz ediliyor.
peki, darbe olursa ne olur?
yaşam tarzı batı’ya daha yakın olan grup orduyla birlikte iktidara gelir ve batı’nın desteğini kaybeder.
avrupa buna kesinlikle karşı çıkar.
amerika her zamanki pragmatizmiyle, kuzey irak ve ortadoğu politikalarını desteklemesi karşılığında darbeyi kabullenebilir aslında. ama amerika’nın önünde de ciddi bir engel var. “demokrasi getireceğim” diye irak’ı işgal eden bir ülke, dünyaya ve kendi kamuoyuna türkiye’deki “darbeyi” niye desteklediğini açıklayamaz. ve irak faciasından sonra ikinci bir “zorlamayı” gerçekleştirecek gücü yok. istese de istemese de darbeye karşı çıkacak.
silahını ve parasını batı’dan alan bir ordu ve ülke, batı’dan koptuğunda ne yapacak?
sanırım uzun zamandır bunu düşünüyorlar ve korkarım bunun cevabını buldular.
türkiye’de darbe olursa, tarihte bugüne kadar hiç gerçekleşmemiş yeni bir oluşumla karşılaşacak dünya.
türkiye, olası bir darbeden sonra, rusya ve iran’la ortaklık kurmak isteyecek.
silahı, enerjiyi ve parayı bu iki ülkeden alacak.
rusya’yla iran’ın elindeki doğal gaz, petrol ve nükleer güç, türkiye’yi bir süreliğine de olsa ayakta tutmaya yeter.
ama rusya, türkiye, iran bloku dünyanın bütün dengelerini değiştirir.
ortadoğu’nun kontrolünü tümüyle ele geçirir.
avrupa’yı küçük kıtasına hapseder.
kafkaslar’ı, afganistan’ı, pakistan’ı kendi gücüne katar.
müslüman dünyayla yakın bir ilişki kurar.
petrol kaynaklarına egemen olur.
çin’le işbirliği yapabilir.
bu gelişme, avrupa, amerika ve biraz da japonya’dan oluşan “batı”nın dünyadaki etkinliğini inanılmaz bir biçimde azaltır.
yeni blok asker, enerji ve para açısından çok güçlenir.
böylece, türkiye’deki çatlama dünyada büyük bir çatlamaya yol açar.
eğer üçüncü dünya savaşı çıkacaksa, sanırım, bu çatlamadan çıkar.
“asla böyle bir şey olmaz” diyebilirsiniz… niye olmayacağına dair elinizde çok kuvvetli veriler varsa, söyleyin.
ama, ya olursa… ki bana çok mümkün geliyor.
o zaman ne yapacaksınız?
bugün türkiye’de kamplaşan ve bölünen insanların da…
türkiye’yi avrupa dışına itmeye çalışan, eski bir imparatorluk olmanın bir yanıyla çok görkemli, bir yanıyla çok zayıf mirasına sahip olan bir ülkeye küstahça davranan, işbirliği yerine “başöğretmenlik” yapmaya kalkan avrupa’nın da…
türkiye politikasında “ikili” oynayıp, kurnazlık ettiğini sanan amerika’nın da…
bu senaryoyu bir düşünmesini isterim doğrusu.
türkiye’de yaklaştığı görülen kanlı bir çatışmanın bütün dünyayı yakması sandığınız kadar uzak bir ihtimal değil.
hiç unutmayın ki ilk dünya savaşı tek bir tabancanın patlamasıyla başlamıştı.
http://www.internethaber.com/news_detail.php?id=89698&uniq_id=1182586251
fenomen olma yolunda hizla ilerleyen canim turkiyemin canim milletvekili adayi.lutfen comak falan sokmayin biyerlere.
fenomen olma yolunda hizla ilerleyen canim turkiyemin canim milletvekili adayi.lutfen comak falan sokmayin biyerlere.
cagan irmak in ilk kisa metrajli filmi,filmde erkan can ve derya alabora basrolleri paylasmaktadir istanbul kisa filmler festivalinde birincilik almistir bu filmimiz,biraz netameli bir ortamda izlendiginde etkisini hissedebileceginiz hos film.
usta ustad ne derseniz deyin cok buyuk sanatci.
neset ertas inmi izzet altinmese nin mi oldugu hala mahkemede olan ama neset ertas tan dinlemesinin cok farkli oldugu muhtesem turku.
yazımı kışa çevirdin
karlar yağdı başa leylam
viran oldu evim yurdum
ne söylesem boşa leylam
her an gözümde perdesin
nere baksam sen ordasın
mevlam ayrılık vermesin
göğde uçan kuşa leylam
yarden ayrı kalmak ölüm
söyle ne olacak halım
böyle kader böyle zulüm
gelir garip başa leylam
neset ustanin bu sarkiyi bosandigi esine yazdigi soylenir.
yazımı kışa çevirdin
karlar yağdı başa leylam
viran oldu evim yurdum
ne söylesem boşa leylam
her an gözümde perdesin
nere baksam sen ordasın
mevlam ayrılık vermesin
göğde uçan kuşa leylam
yarden ayrı kalmak ölüm
söyle ne olacak halım
böyle kader böyle zulüm
gelir garip başa leylam
neset ustanin bu sarkiyi bosandigi esine yazdigi soylenir.
tbmm baskani sayin bulent arinc in sehit cenazesinde yapilan protestolarin ardindan soyledigi laf obegi.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?