confessions

atwa

- Yazar -

  1. toplam entry 286
  2. takipçi 1
  3. puan 48695

ahmet abi

atwa
uyuduruk hikayeleriyle unlu abimiz en unlu hikayesi brush lee dir ayrica sozlukte kiririm bu sozlugu butonundaki kiririm lafida bu adama aittir hikayeleri : bruce lee :

simdi rahmetli brushliylen bigun kahvede oturuyoruz, kendisi bir spor arabasi var, yaris arabasi var..
elee mevzu acildi.. dedim brusli.. "ne var" dedi, dedim "ben sana 180 kilometre sur’at veriyurum, iki dakka da sana avans veriyurum. sen 180 len git, ben kosarak senlen geleceem"
"olur mu senabirsen? nediyosun?" kardessim, ben sana bunu diyorum.buyrun
adam bakti, brusli bahti bana, "yaw" dedi, "sen nasi benle kosacahsan 180 kilometreylen? bana iki dakka da avans veriyursun?"
buyur kardesim dedim,aha yol dedim.. "devam et.."
bu da, bastiii..bu basti.. bi bakti ki ben penceredeyim <korna sesi>
ben buna bi tane caldim, ensesine.. taam mi..
"rahmetli" dedim, "nassin ?
"ahmet" dedi, "senlen uurasilmaz yaav dedi sen nasil adamsin yaav dedi..180len gidiyorum sen nasil benlen kosuyorsun pencereden geldin benim esneme* vurdun yaaa senlen ugrasilmaz kardessim ya
ama, rahmetli brus aga iyi adamdi, allah rah- yerini seyetsin, guzel bi arkadasti. neseliydi brusli, neseliydi. guzeldi. biyandan bakti ki ben pencerenin onundeyim, ensesine bi tene vurdum yaav dedi ahmet teslim teslim sana teslim! senlen uurasilmaz yav dedi.. ama rahmetli, uuuvuf cok guzel bi- ama cinliydi, eyi adamdi. cok guzel bi- neseli bi adamdi.
cinliydi, japonluydu cinli miydi japon muydu bilmiyorum ama guzel adamdi. allah rahmet eylesin

sene bin dokuz yuz altmis bir :

san fransisko’dayim, sokakta ilizyon gosterileri yapiyorum, para kazaniyorum. budist bi rahipten havaya yukselme numarasi ogrenmisim, bi hareketle yerden bes santim yukseliyomus gibi oluyorum millet sasiriyo falan. ama san fransisko halkio yillarda toptan hippi, kafa dumanli geziyolar, en dandik numarayi bile yiyiyolar. bi gun acayip kafam bozuldu, aldim cantayi bohcayi otoyola. bi araba durdu. nereye gidiyosan beni de at dedim. eyvallah, bastik siyetil’a geldik. ben zipladim siyetil’da indim

guzel memleket :
benim mide zil caliyo, girdim bi hong-kong lokantasi’na. iste bu lokanta, benim rahmetli burus lii ustayla ilk tanis tokus oldugum mekandir. o yuzden tavsiye ederim, siyetil’a girer girmez sagdaki benzinligi gecince chow’un yeri hong-kong lokantasi. gidin, yiyin, beni hatirlayin.

neyse ben icerde bi hong-kong usulu cekirgeli sarma soyledim onu yiyiyorum. baktim garsonlar arasinda bi kapisma cikti, olay buyudu. baktim icerden, mutfaktan bi delikanli geldi. "nooluyo lan? ne bu gurultu? bi maymun corba pisiremiyicek miyiz sessiz sessiz, anten herifler!" diye. bunlarin, "sana ne lan, cizgi goz" demesiyle burus’un (sonradan ogrendim ismini cismini) bunlara havada donerek girmesi bir oldu. hatta nerdeyse daha once oldu. olayin nedeni sonucundan sonra gibi oldu, geldi bana hatta bi an. hatta bi ara, "ulan galiba neden sonuc iliskisi diye bisey yok, aynstayn hata yapmis olmasin" diye dusundum. sonra baktim bunlar burus’un ustune yirmiser otuzar gelmeye basladi. ben de olaya ilgisiz kalmak delkikanliliga sigmaz, deyip garsonlardan olusan
o sezyum bulutuna daliverdim ... tabi girmemle cikmam bir oldu. hatta cikmam girmemden once oldu. veya bana oyle geldi. neyse efendim biz bunlan boylecene tanistik, muhabbet ettik, dogu sanatlarindan bahsettik, tutsu yaktik, alkol aldik falan. o gun oyle gecti, bi sure gorusemedik.

sene bin dokuz yuz altmis uc :

wasington’da manavlik isine girdim, bi yandan da felsefi ortamlari ozluyorum. wasington hal’indeki andavallilarla ugrasmaktan bezmisim. ulan dedim madem bu kadar para yaptim, ne ugrasiyorum dedim yaa patlicanla portakalla? girerim bi universiteye, akademik ortamlara mis gibi takilirim. super manitalarla tanisirim, kitap okuru dedim. baktim gazetelere wasington universitesi sinavla adam aliyo. gittim gung fu (kung fu diil yanlis anlasilmasin. kung fu ayri) bolumune yazildim. kalem, defter aldik. uc ortali harita metod (ne yazicaksak, hayt hoyt mu yazicaz?) derslige girdik, hoca gelicek, bekliyoruz. hong kong’lu bi herif gelicekmis, cok super herifmis diye de muhabbet donuyo arka sirada.
derken, ulan iceri kim girdi begenirsiniz?
cevaplarinizi ahmetabi@sezy... yok yok lan saka, soyliicem. burus lii girdi. hoca burus lii’ymis megerse. adam hirs yapip wasington universitesine gung fu hocasi olmus. ulan bu beni gorunce bi sevindi bi sevindi, biz hemen sarmas dolas olduk. ogrenciler falan sasirdi tabi. neyse dersten sonra okulunkafesinde muhabbet koyduk. bu linda diye bi kizla evlenmis, acaip mutlularmis. boyle bi kac ay bunla acayip keyifli derler yaptik, geyikler dondurduk. bu arada da ben dort ayda kara kusaga gectim, ne ogretse kapiyorum. uc diyo ucuyorum, kac diyor kaciyorum. kafamla mermer kiriyorum, ayak parmagimla sivrisinek tutuyorum, ters parendeyle duvara tirmaniyorum, beton yiyiyorum, granit yaliyorum. boyle acayip bi performans gosterdim.

ben kara kusaga gectim, sertifikayi aldim, iki gun sonra obur ogrenciler la lu yapmaya basladi. torpil donuyo, adam kayiriliyo falan diye samata yapiyolar. is buyudu. olay muduriyete yansidi tabi, bunlar da -tabi sonucta orasi da bi ticarethane- burus lii’nin hesabini kesmek zorunda kaldi. ulan ben bi gicik oldum. "takma kafana lan" dedi burus, "ben zaten sonbahara ayrilicaktim, 4750. caddede bagimsiz bi gung fu kursu kurmayi planliyodum, bi ay erken oldu".bu kursu kurdu. acayip de basarili oldu, akin akin ogrenci geliyo, "hocam sizin hakkinizi yediler" diye. arkasindan bi kitap yazdi: "the philosophical art of self defens" (turkceye, "hareket ceken hareketin allaani gorur felsefesi" diye cevrildi). sonra linda’yla evlenip oakland’a gitti, bi kurs daha acti. e ondan sonrasini da hepimiz biliyoruz; gelsin filmler, gitsin diziler.

peki burus lii unlu oldu da, tempra mi oldu? burus lii hayati boyunca asla tempra olmadi, en fazla toyota oldu mitsubisi oldu. yetmis uc senesinde, bi filminde dublor kullanmayip, hizla gelen bi kamyonu kafa darbesiyle durdurma sahnesinde beyin kanamasi gecirip olene kadar her sene en az bi kere telefonla aradi. hatta bi kere de bayrampasaya geldi, gezdik dolastik.
super adamdi burush lii.

Kendimle Roportaj :

AHMET ABY- Selam Ahmet’cim.
AHMET ABY- Oo Ahmet karde?im.. Nasylsyn birader?
AHMET ABY- Yyi valla noolsun. Ya bak hele, senle bi roportaj yapycam. Bi mahsuru falan yok di mi?
AHMET ABY- Yok yok. Ama kysa sürsün mümkünse. Uzun muhabbetlerden ho?lanmam biliyosun.
AHMET ABY- Bilmem mi... Hatta güzel bi lafyn da vardyr senin. Lüzumundan fazla uzayan muhabbet, ?eye benzer... Neydi o ya? Bi?eye benzetmi?tin.
AHMET ABY- Valla benim öyle bi lafym yok. Sen uydurdun ?imdi galiba.
AHMET ABY- Neyse. Madem öyle, hemen ilk soruma geçiim. ?imdi, ’’Ahmet Abi kimdir?’’ diye sorabilirim sana. Fakat bu hem kolay ve hem geyik bir soru olucak. Onun yerine ?öyle soriim:
Ahmet Abi niye var? Hadi bakalym.
AHMET ABY- Seni (yani kendimi ) de güya kolay sor diye röportajcy yaptyk. ?u sordu?un soruya bak be... Ynsan kendine böyle zor soru sorar my karde?im? Ha hahahh ahhahaha!
AHMET ABY- Hadi kaytarmadan ver cevabyny delikanly gibi.
AHMET ABY- ?imdi, valla Ahmet Abi niye var? Ben olsam Ahmet abi niye var diye sormak yerine, "Ahmet Abi Ynternet ortamynda niye var?" diye sorardym.
AHMET ABY- Yyi ya sordum i?te. Anlat bakalym.
AHMET ABY- ?imdi ben bu i?e giri?meden önce televizyonda seyrediyorum tabi güzel güzel bayanlar, Amerikaly gibi parlak parlak o?lanlar Ynternet reklamlaryna çykyyorlar. Bir havalar, bir tafralar. Zannedersin ki Ynternet’e ba?lanyp çok önemli meseleler hallediyorlar, dünyayy kurtaryyorlar. Ben de bi bakayym dedim hakkaten bizim vatanda? böyle mi kullanyyor Ynternet’i? Çyktym gittim bizim ordaki Ynternet kafeye.
AHMET ABY- Ya bak gördün mü? Sizin mahalleye bile teknoloji gelmi?. Artyk bizim gençlerin de Amerikaly parlak o?lanlardan farky yok demek.
AHMET ABY- Tabi. Yki dakka sonra kafeye bi herif girdi. Bizim kafeden bi çocu?un çet yapty?y kyzyn abisiymi?. Bu herif ordan kapty?y klavyeyle çocu?un kafasyny yarynca olay büyüdü. Çocu?un kankalary herifi bi güzel dövdükleri yetmezmi? gibi kyzkarde?inin makinasyna da virüs attylar.
AHMET ABY- E sonra nooldu? Norton disk doktor mu geldi? Eheheheh.
AHMET ABY- Ne doktoru? Dayak yiyen herif, kendi mahallesindeki net kafeden adam toplamaya gitti. On dakka sonra ellerinde klavyelerle bisürü herif girdi içeri. O anda kafama dank etti. "Bizde olaylar Amerika’dan, Japonya’dan farkly. Hatta, isterse uzaydan badi badi uzay adamy gelsin, uzay kahvesi açsyn, "bakyn bu kafede ilim irfan ö?reticem, hiç bilmedi?iniz teknolojileri ayaklarynyzyn altyna sericem. Adam olun da yararlanyn" diye. Bizim elemanlar bununla da tatsyzlyk çykaryrlar. "Ne diyo lan bu koca kafa, esas niyeti nedir?" diye.
AHMET ABY- Eee? Ne alakasy var?
AHMET ABY- Dur anlatyyorum. Ben de bu gerçe?i görünce, dedim ki, gençlerimize bu Ynternet denilen hissiyatsyz ortamda bir sycaklyk lazymdyr. Bu Ynternet, bir Türk evlady için gurbet sayylyr. Yerli bir mekan de?ildir. Burayy yerlile?tirecek biri lazym. Bir a?abey sycakly?y lazym bu gençlerimize.
AHMET ABY- Sen de o yüzden kendi mekanyny açtyn sanal topraklarda? Almanya’da bir Türk lokali
açmak gibi yani?
AHMET ABY- Mars’ta demek daha yerinde olur. Ayryca Mars’la ilgili çaly?malarym da var.
AHMET ABY- Ho? bir mekan yaratmy?syn kendine. Peki daha a?yrlykly olaraktan nasyl mesajlar veriyosun gençlere?
AHMET ABY- Valla ben mümkün oldu?u kadar uzun mesajlardan kaçynyyorum, kysa mesajlar vermeye çaly?yyorum. Benim olayyma bir tür kysa mesaj servisi diyebiliriz.
AHMET ABY- Peki anladym.
AHMET ABY- E tabi anlyyycaksyn. Sen anlamyyycaksan kim anlyyycak? Hahah ahahaha!
AHMET ABY- Tamam uzatma. ?imdi kendimizi öz ele?tirinin güvenli sularyna byrakalym,
karizmamyzy sa?lamla?tyralym.
AHMET ABY- Tabi tabi.
AHMET ABY- Adynyn sonuna niye böyle bir ’’Abi’’ ünvany eklettirdin? Ahmet kendi ba?yna bir
?ey olamyyor mu ki böyle bir "Abi" kalkanyna ihtiyaç duyuyor?
AHMET ABY- ?imdi bi kere ortada bir ünvan ekleme olayy varsa, onu ben eklemedim. Bir insan
gidip adynyn sonuna nüfus dairesinden ’’Abi’’ ünvany eklettiremez. Abilik bir insanyn etrafyndaki ki?ilerin kafasynda zamanla olu?an bir ?eydir. Tabi bazy çykar ortamlarynda birbirlerine abi çeken lavuklardan bahsetmiyorum
AHMET ABY- Hayyr yani "abi" lafy o kadar ?ey oldu ki, biriyle konu?urken, iki lafyn arasyna "abi"
syky?tyryyosa o adamdan kyllanyyosun. O herif büyük ihtimalle yiyiyodur seni zaten.
AHMET ABY- Kesinlikle yiyiyodur. ?üphen olmasyn.
AHMET ABY- Peki sen yava? yava? kült olma yolunda ilerliyosun ha? ?aka maka kült olucan be.
AHMET ABY- Kültü yiyim, keyfine bi?ii olmasyn. Kült nedir karde?im? Haytta en nefret etti?im
bi kaç müessese varsa, biri de kült müessesesidir. Kült olup marjinalleri e?lendiriceeme, kültablasy olup efkar sigaralarynyn küllerini tutarym mahalle kahvelerinde. O vakit hiç olmazsa fonksiyonumuz olur biraz.
AHMET ABY- Belli bir hayran kitlen var ama. Onlar ne diyo?
AHMET ABY- Çok baba e-mailler alyyorum. En son geçen gece bi tane aldym ki, sabaha kadar oturup tribe girdim. Adam ne yazmy? biliyo musun? "Ahmet abi senin yazylaryny okuyup bitirdikten sonra, o hafta yapacak bir?ey kalmyyor. Sonra o kadar sykylyyorum o kadar sykylyyorum ki oturup Ügo Farel mp3’leri dinliyorum. Artyk sen anla gerisini" diyor.
AHMET ABY- O kadar almy?syn akyllary yani.
AHMET ABY- O kadarla da bitmiyor. "Biliyorum Ahmet abi, sen yoksun Ahmet abi! Ahmet Abi diye biri yok Ahmet Abi! Bütün kyrmyzy ve beyaz ?ahinleri kestim, seni içlerinde göremedim Ahmet Abi" diyor. "Bana kavu?, bana sonsuz huzur ve mutlulu?un formülünü anlat Ahmet Abi!’’ diyor.
AHMET ABY- Hakkaten var my böyle bir formül?
AHMET ABY- ?imdi böyle bir formül varsa bile bu ne pi sayysyndadyr, ne de Ahmet Abi’nin sayfasyndadyr. Herkese özel formüller vardyr hayatta. Bu formüller hiç akla gelmeyen kuytularda sakly gizlidir.
AHMET ABY- E peki, mesela seninkisini bulabildin mi?
AHMET ABY- Buldum tabi. Ben her gün i?ten eve geldi?im vakit, tuvalete kapanyp, akvaryum bakym rehberim var, onu okurum hu?u içinde...
AHMET ABY- Neyse uzatmayalym dedik ama senin de muhabbetin bitmiyomu?. Hadi ba?ka diyece?in bi?ii yoksa evlere da?ylalym.
AHMET ABY- Senin ev nerde? Ben byrakiim istersen. Ha hahaha!
AHMET ABY- Komiklik yaky?yyor sana abim benim.

Matriks :

Karde?im bak ben geçen gün uyuz oldum... Basbayaa uyuz oldum karde?im! Niye uyuz oldum? Acele etmee, anlatyyoruz.

Geçende, sigara içmek maksadyynan bizim plazanyn çatyya çyktym. Bina içinde sigara içmek yasak, o sebepten çatyda ?eediyoruz. Çyktym çatyya, attym elimi cebe, baktym paketi a??ada unutmu?um. Neyse dedim, bo?veer, biraz temiz hava alalym dedim, manzara seyredelim dedim. Ne mümkün karde?im! Sa?a bakyyorsun bina, sola bakyyorsun beton, a??aa bakyyosun daat daat trafik.
Kafam atty! Yykacam dedim buralary. Yykacam arkada?ym ya. Betondan uyuz oldum. Tamam my? Ben buralary yykacam, buralara güzeeel bir a?k parky yapacam. Bi de çay bahçesi yapacam, bizim gençler gezsinler, otursunlar. Herkes kafasyny dinlesin. A?aç kokusu, çiçek kokusu olamazsa gençler nasyl ya?ayacak? Ku? olmasa bu gençlerimiz nasyl ya?ayacak yani? Nedir ya? Ben uyuz oldum ya! Ya?amak böyle olsun karde?im, nedir ya bu kadar bina, bu kadar ?ey?
Neyse bizim yan binadan "Triniti" nik neymli bir hanym arkada? var. Bazan çet met yaparyz, sa? olsun. O da sigaraya çykmy? çatyya. ’’Neyin var Ahmet?’’ dedi. ’’Çok sinirlisin bugün’’ dedi. ’’What’s up?’’ dedi yani. O kadar sinirlenmi?im demek.

Bize ya?amak lazym ku? lazym. Ku?laryn da bir ya?amasy var. Onlar da yani bi insan sayylyyor. Onlaryn da ihtiyacy var havaya, a?aca, dala, dala konmaya, daldan dala hoplamaya. Onlaryn da ihtiyacy var, onlar da bizim gibi insan, aramyzda bi türdür yani. Hayvanyn bir türüdür, yoksa o da bizim gibidir yani. Ku?lar... A?aca konsunlar. Tamam my?
Ben teknoloji kar?ytyyym karde?im. Kar?yyym karde?iiim! Ystemiyorum tekno mekno. Eksik kalsyn ya! Eksik kalsyn karde?iim! E bu bilgisayar... Ya ben bilgisayara uyuz oluyorum karde?im ya! Bilgisayar a?ky öldürüyor, beyni götürüyor. Genç adam artyk a?k nedir diye dü?ünmüyor ki. Beyin kalmamy? ki o gençte. Uyuz oluyorum karde?im yaa!
Ynternet? Yn-ter-net. Yn-ter-net. Ya bu internet... Ben gycy?ym ya! Ynternet’e gycy?ym ya! Ne ya? Kandyrycy ya bu! Kafa kary?tyrmaktan ba?ka bi?ey de?il. Ya temeli yok bunun ya! Temeli yok. Ynanmyyorum ben buna! Ynanmyyorum. Yn-ter-net. Nedir ya bu? Nedir yaa? Ha haha hahaha!
Gülüyorum ben buna yaa! Gülmem geliyor yaa! Haha hahaha haha! Hahahahaa hahaha!
Ya ben uyuz oluyorum ya! Temeli yok bunun ya!
Ynternet? Ynternetmi?... Siber nedir babacym? Kime diyorlar bunu ya? Ben bi tek Siber biliyorum; Siber Can. Ba?ka da Siber bilmiyorum. Görmedim. Hahahaha! Bak ?imdi sinirim bozuldu.
Geçen gün yukarda bahsetti?im "Triniti" nikli bayan arkada?la çet yapyyoruz afedersin. Ha öyle çet yaparken tak makine kitlendi, makina Ecevit mavisi (Rah?an Ecevit mavisi) oldu. Korktum. ’’Nooluyö?’’ dedim biraz yüksek sesle. Haliylen. Baktym, ’’sistem çökerdi’’ yazyyor. Nasy yani dedim ya? Bu ne ya? Sistem çökermi? ya! Nereye çökeriyorsun karde?iiim?! Nereye çökeriyosun sen ya? Yçine ettin ikili ili?kilerimin yaa! Ne biçim sistemmi?sin ya? Romansa saygysy olmayan sistem olmaz olsun. Çökersin gitsin kar?ymdan yaa!
Neyse Mikrosoff’u aradym yardymcy olsunlar diye. Bi arkada? çykty. ’’Buyrun" dedi. "Yardymcy oliim’’ dedi.
’’Karde?im, nedir bu yaa zyrt pyrt sistem çökeriyo?"
’’Beyefendi, sizin matrisiniz neydi?’’
’’Ne matrisi karde?im? Matris ne?’’
’’Matrisinizi bilmiyosanyz yardymcy olamam.’’
Sinirlendim ama belli etmedim. Tatsyzlyk çyksyn istemem. ’’Bak karde?im, ben matris bilmem ama çok güzel jujitsu bilirim, kung-fu bilirim, kyzylcyk sopasy bilirim’’ dedim. ’’Sen benim kim oldu?umu biliyo musun?’’ dedi. Ben de ’’Esas siz benim kim oldu?umu biliyo musunuz?’’ dedim. Sonra da Yeni Türkü’nün, ’’Ba?ka türlü bir ?ey bizim istedi?imiz, ne a?aca benzer ne de buluta’’ adly ?arkysyny seslendirip, alaycy bir kahkahayla telefonu yüzüne kapadym.

Madem bilgisayara mikrop girmi?, tedavisi de mümkün de?il, o zaman kyryrym karde?im bu bilgisayary! Kyryrym! Kyrrryrrym! Kyrdym da. Sizi de kyryp, pencerenizi minimize etmeden evlere daalyn bakiim. Hadi, dükkanyn önünü kapamayyn. Monitör dü?künleri siziii!.

yaran fıkralar

atwa
temel havaalanina koyunuyla gelmis, kapidaki kedi ve kopekler giremez uyarisini gormus ama yanindaki koyun oldugu icin dalmis iceri, icerdeki gorevliler durdurmuslar, ’koyunla giremezsin’ demisler, ’niye ?’ diye sormus temel gorevli bisey bulamamis, aklina ilk gelen seyi soylemis, ’boynuzlari var’ demis temelde ’ozel hayati beni ilgilendirmez’ demis.

cem yılmaz

atwa
bir gun eve usta geldi kardesim,musluk tamir edicek,evde 800 tane musluk var.ev biraz buyuk.kusura bakmayain.sanatci evi dedik ya alla alla.2 donum, yani 2 kere donebiliyosun manasinda. 800 tane musluk var,800 tanede usta cagirdim ki cabuk bitsin.ama ev buyuk ya ustalar birbirlerini goremiyorlar.hatta ben eve girdim hic ustaya denk gelmedim.saka yapiyorum saka,sizin istediginiz olsun,ev kucuk,ben varim,usta var,musluk var.hatta usta cikmadan musluk acilmiyo o derece. baktim usta cebellesiyo konusayim dedim ustayla.biliyorum ustaca,dedim napiyosun usta,aaa ben sizi tanidim dedi.ya ben babamin ogluyum, bi de ev hali yatak kostumuyle dolasiyorum ki ben ciplak yatarim.tanidim deyince dedim noluyo lan bu kadar mi meshur olduk anasini satayim. dedim kimim lan ben.iner misin cikar misin degil mi abi dedi bana ya! yillarca okullarda oku,karikaturler ciz,sahneye cik 1500 kez.inermisin sabaha mi birakirsin.dedim anam ikisini de yapmam yuklu miktar para verdim ki baska bir kitada yasasin diye,bir daha denk gelmeyelim diye.

çocukluk aptalliktir

atwa
saniyorum bu herkese ozgu bir olay, zeka kupu cem yilmaz da cocuklugunu soyle anlatir :

ben cocukken cok salaktim.

edip akbayram’in ismini edi zannederdim. yani o, benim icin "edi pakbayram"di.

ablama, "nasil olup da koca bir gunu canin sikilmadan evde oturarak geciriyorsun?" demistim. "buyuyunceinsanin cani sokakta oynamak istemez ki" cevabini vermisti. uzunca bir sure buyuyup buyumedigimi anlamak icin kendime, "canin sokakta oynamayi istiyor mu?" diye sormustum.

annem erkegin cinsel organini "pipi" kadininkini "kutu" olarak tanimlamisti. o zamanlar trt’de cenk koray’in sundugu "tele kutu" diye bir yarisma vardi. yarismacilar, "hayir cenk bey. ben kutumu acmak istiyorum" deyince kosarak odadan kacardim.

sabahlari kalktigimda aklimin hala yerinde olup olmadigini anlamak icin 2+2, 3+4 gibi toplama islemleri yapardim. sonuclar dogru olunca da cok sevinirdim.

dedemle parka gittigimiz bir gun trt’ciler cekim icin oradaydi. beni oynarken cektiler. yayin gunu bizim aile jeneriginde gozuktugum cocuk programini izlemek icin televizyon basina gecti.kendimi ekranda gorunce, "beni niye parkta unuttunuuuz?" diye gozyaslarina bogulmustum.

"geri vites" kavramim yoktu. sofor, kolunu koltuga atip arkaya dogru bakinca araba otomatikman geri geri gidiyor zannederdim.

benden buyuk kuzenlerim dondurmacilarin dondurma kulahlarinin sivri kismiyla kulaklarini karistirdigini soylemisti. inanmistim. hala da kulahlarin sivri kisimlarini yemem. cope atarim.

babaannem bir gun gelirse sevdigim dizilerin olmadigi bir gun gelsin istiyordum.

abimle karaoglancilik oynardik. o karaoglan olurdu, beni de bizans askeri yapardi. sonra evire ceviredoverdi. cok muhim bir sey yaptigimi sandigim icin canim yansa bile hic sesimi cikarmazdim.

yesil ve siyah zeytinin ayri agaclarda yetistigini sanirdim.

bulmacalardaki, "annenin erkek kardesi" kismina dayimin bes harfli ismini sigdirmaya calisirdim.

anaokulunda patates baskisi yapmayi ogrenmistik. o kadar hosuma gitmisti ki, evde duvarlara, masa ortulerine filan basmistim.ancak sanat merakim annemin yeni aldigi beyaz etege patatesi yapistirmamla son bulmustu.hem gonlunu almak hem de el koydugu patateslerime kavusmak icin dahiyane bir fikirle ogretmenimin yanina gittim. "annem" yazisini patatese oydurttum. sevincle eve gelerek soyundum. renkli boyalara batirdigim patatesi vucudumun her tarafina bastim. sonra da annemin karsisina gectim. beni o halde gorunce aglamaya baslamisti.

madonna ile maradona’yi kardes zannederdim. kendi kendime, "bunlarin babasi ne sansli be. bir cocugu futbolun krali,biri muzigin kralicesi" derdim

birinden ozur diledigim zaman allah’in bana bir ozur verecegini sanirdim. sakat olacagimi dusunup hemen "diledigim ozru " geri alirdim.

kurban bayrami’nda toplanan derilerden ucak yapildigini sanirdim. ucaklarin dis yuzeyinin bu derilerle kaplandigi icin turk hava kurumu’nun topladigini dusunuyordum. ucak kacirma filmlerinde silahla ates edildiginde ya da bomba patladiginda, "ayyy! deri delindi!" derdim.

"gil" diye konusanlari fakir zannederdim.

annem banyodan ciktiktan sonra babamin soyledigi, "sihhatler olsun" lafini "saatler olsun" diye anlardim. bunun da, "banyoda amma cok kaldin" gibi bir sey demek oldugunu sanip babamin anneme kizdigini dusunurdum. annemin buna karsin niye sadece, sagol" dedigini merakederdim. "ne kibar kadin, derdim.
3 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol