genellikle kozmetik mamullerin hammaddesi olarak kullanılır.
(bkz: komşu komşu)
ilk okulda öğretilen doğaçlama tekerleme. şimdilerde var mı bilmiyorum.
komşu komşu!
hu.. hu..
oğlun geldi mi?
-geldi.
ne getirdi?
-inci boncuk.
kime kime?
-sana bana.
başka kime?
-kara kedi’ye.
kara kedi nerde?
-ağaca çıktı.
ağaç nerde?
-balta kesti.
balta nerde?
-suya düştü.
su nerde?
-inek içti.
inek nerde?
-dağa kaçtı.
dağ nerde?
-yandı, bitti, kül oldu...
komşu komşu!
hu.. hu..
oğlun geldi mi?
-geldi.
ne getirdi?
-inci boncuk.
kime kime?
-sana bana.
başka kime?
-kara kedi’ye.
kara kedi nerde?
-ağaca çıktı.
ağaç nerde?
-balta kesti.
balta nerde?
-suya düştü.
su nerde?
-inek içti.
inek nerde?
-dağa kaçtı.
dağ nerde?
-yandı, bitti, kül oldu...
ilkokul 4 ya da 5. sınıflarda öğretilen türkü.
çağırılan türküsü bile var.
(bkz: yemenimde hare var)
(bkz: yemenimde hare var)
başörtüsü, eşarp, çember, bürgü kelimeleriyle eşanlamlı sözcük.
(bkz: yemeni)
(bkz: kerbela)
ebcedli konuşmak sanatı değimiyle, aslında kişilere özel olduğuna ve özdeşleştiğine inandığım ’’derin sözlük’’ toplantısı.
sümüklü gogo.
allah a mahsus olan durum.
ispiyonculuk yapmak.
düzgün olmak anlamındaki "s-v-y" kökünden türeyen istivâ sözlükte, iki şey birbirine eşit olmak, düzgün olmak; "ala" edatıyla kullanıldığında yükselmek, tahta çıkmak; "ilâ" edatı ile kullanıldığında yönelmek, kastetmek; "be" edatıyla kullanıldığında helâk olmak anlamlarına gelir. istivânın asıl anlamı, bir şeyin eşit ve düzgün olmasını istemektir.
istiva kelimesi kurânda fiil kalıbıyla "istevâ-yestevî" şeklinde 35 âyette geçmiştir. bunlardan dokuzu allah ile, diğerleri insan, canlı ve cansız varlıklarla ilgili olup şu anlamlarda kullanılmıştır;
1- iki şey eşit olmak, yirmi âyette geçen yestevi-testevi, yesteviyani ve testeviyâni fiillerinin tamamı bu anlamdadır. "de ki: temizle pis eşit olmaz... (mâide, 5/100), "de ki, gören ile görmeyen eşit olur mu?..." (rad, 13/16), "ölüler ile diriler eşit olmaz..." (fâtır, 35/22), "de ki: bilenlerle bilmeyenler eşit olur mu?..." (zümer, 39/9).
2- bir şey doğru düzgün ve mutedil olmak, dikilmek ve doğrulmak; "üstün akıl/kuvvet sahibi olan melek, yüksek ufukta iken doğruldu (festevâ)..."(necm, 53/6) cibrilin doğrulması, kendi suretinde ortaya çıkıp görünmesi anlamındadır.
"....onların (müminlerin) tevrattaki vasıfları ve incildeki vasıfları şöyledir. bir ekin gibidirler ki o ekin filizini çıkardı, onu güçlendirdi, kalınlaştı ve gövdesinin üstüne dikildi.(festeva)..." (fetih, 48/29). ekinin doğrulması, dikilmesi; düzgün olması, eğilmeden dimdik sapı üzerinde durmasıdır.
3- yerleşmek binmek, oturmak ve karar kılmak; "(ey nuh!) sen ve yanında bulunanlar gemiye yerleştiğiniz zaman (feizesteveyte) bizi o zâlim kavimden kurtaran allaha hamd olsun de." (müminûn, 23/28), "o allah ki bütün çiftleri yarattı ve size bineceğiniz gemiler ve hayvanlar var etti ki onların sırtına binesiniz (li testevfu ala zuhurihi)..." (zuhruf, 43/12-13), "ey arz! suyunu yut ve ey gök! suyunu tut denildi. gemi cûdi dağına oturdu.(vestevet alel-cudiyyi)..." (hûd, 11/44).
10 âyetteki "istivâ" kelimesi allah ile ilgili olup şu anlamlarda kullanılmıştır:
a) yönelmek, şu âyetlerde bu anlamdadır: "o allah ki yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı, sonra göğe yöneldi(istiva iles-semai) onları yedi gök olarak düzenledi. o her şeyi bilir." (bakara, 2/29), "sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi (isteva iles-semai) arza ve göğe; isteyerek ve istemeyerek (varlığa) gelin dedi, isteyerek geldik dediler." (fussilet, 41/11). bu iki âyette allahın önce yeryüzünü yarattığı, sonra yaratmak, düzene koymak üzere duman halindeki göğe yöneldiği "istivâ" kelimesiyle ifade edilmiş ve bu kelime "ilâ" edatı ile kullanılmıştır.
b) istila etmek, kuşatmak: "o allah ki gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları 6 günde (evrede) yarattı, sonra arşı istiva etti. (isteva alel-arş)" (secde, 32/4); "rabbiniz o allah ki gökleri ve yeri 6 günde yarattı sonra arşı kuşattı. (isteva alel arş)" (yûnus, 10/3); "o allah ki gökleri görebileceğiniz bir direk olmadan yükseltti, sonra arşı kuşattı, güneşi ve ayı iradesine boyun eğdirdi...." (rad, 13/2)
âyetlerde allahın yeri ve gökleri yarattıktan sonra arşı istiva ettiği bildirilmiştir. istivâ fiili "alâ" edatı ile kullanılmıştır. istiva kavramı allahın bir makama kurulup oturmasını değil, mekân ve cihet olmaksızın onun yücelik ve üstünlüğünü, âlemi yönettiğini, her şeyi hâkimiyeti altına aldığını ifade eder. "istevâ alâ arşihî" tabiri allahın bütün yaratıkların rabbi, yöneticisi ve koruyucusu olmasından gücü, kudreti ve iradesinin mutlak yerine gelmesinden kinayedir. arşı istiva ettiğini beyandan sonra yüdebbirül-emre (işleri idare eder), "o geceyi durmadan onu kovalayan gündüze bürüyüp örten, güneşi, ayı ve yıldızları buyruğuna boyun eğmiş vaziyette yaratandır." (arâf, 7/54) âyetleri buna karinedir.
arşı da mekânı da yaratan allah tır. allahın arşa istivasının gerçek mahiyetini insan bilip idrak edemez. çünkü bu konuda kurânda bilgi verilmemiş sadece rahmânın arşı istiva ettiği bildirilmiştir (tâ-hâ, 20/5). (bk. zül-arş) (i.k.)
diyanetten alıntıdır.
istiva kelimesi kurânda fiil kalıbıyla "istevâ-yestevî" şeklinde 35 âyette geçmiştir. bunlardan dokuzu allah ile, diğerleri insan, canlı ve cansız varlıklarla ilgili olup şu anlamlarda kullanılmıştır;
1- iki şey eşit olmak, yirmi âyette geçen yestevi-testevi, yesteviyani ve testeviyâni fiillerinin tamamı bu anlamdadır. "de ki: temizle pis eşit olmaz... (mâide, 5/100), "de ki, gören ile görmeyen eşit olur mu?..." (rad, 13/16), "ölüler ile diriler eşit olmaz..." (fâtır, 35/22), "de ki: bilenlerle bilmeyenler eşit olur mu?..." (zümer, 39/9).
2- bir şey doğru düzgün ve mutedil olmak, dikilmek ve doğrulmak; "üstün akıl/kuvvet sahibi olan melek, yüksek ufukta iken doğruldu (festevâ)..."(necm, 53/6) cibrilin doğrulması, kendi suretinde ortaya çıkıp görünmesi anlamındadır.
"....onların (müminlerin) tevrattaki vasıfları ve incildeki vasıfları şöyledir. bir ekin gibidirler ki o ekin filizini çıkardı, onu güçlendirdi, kalınlaştı ve gövdesinin üstüne dikildi.(festeva)..." (fetih, 48/29). ekinin doğrulması, dikilmesi; düzgün olması, eğilmeden dimdik sapı üzerinde durmasıdır.
3- yerleşmek binmek, oturmak ve karar kılmak; "(ey nuh!) sen ve yanında bulunanlar gemiye yerleştiğiniz zaman (feizesteveyte) bizi o zâlim kavimden kurtaran allaha hamd olsun de." (müminûn, 23/28), "o allah ki bütün çiftleri yarattı ve size bineceğiniz gemiler ve hayvanlar var etti ki onların sırtına binesiniz (li testevfu ala zuhurihi)..." (zuhruf, 43/12-13), "ey arz! suyunu yut ve ey gök! suyunu tut denildi. gemi cûdi dağına oturdu.(vestevet alel-cudiyyi)..." (hûd, 11/44).
10 âyetteki "istivâ" kelimesi allah ile ilgili olup şu anlamlarda kullanılmıştır:
a) yönelmek, şu âyetlerde bu anlamdadır: "o allah ki yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı, sonra göğe yöneldi(istiva iles-semai) onları yedi gök olarak düzenledi. o her şeyi bilir." (bakara, 2/29), "sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi (isteva iles-semai) arza ve göğe; isteyerek ve istemeyerek (varlığa) gelin dedi, isteyerek geldik dediler." (fussilet, 41/11). bu iki âyette allahın önce yeryüzünü yarattığı, sonra yaratmak, düzene koymak üzere duman halindeki göğe yöneldiği "istivâ" kelimesiyle ifade edilmiş ve bu kelime "ilâ" edatı ile kullanılmıştır.
b) istila etmek, kuşatmak: "o allah ki gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları 6 günde (evrede) yarattı, sonra arşı istiva etti. (isteva alel-arş)" (secde, 32/4); "rabbiniz o allah ki gökleri ve yeri 6 günde yarattı sonra arşı kuşattı. (isteva alel arş)" (yûnus, 10/3); "o allah ki gökleri görebileceğiniz bir direk olmadan yükseltti, sonra arşı kuşattı, güneşi ve ayı iradesine boyun eğdirdi...." (rad, 13/2)
âyetlerde allahın yeri ve gökleri yarattıktan sonra arşı istiva ettiği bildirilmiştir. istivâ fiili "alâ" edatı ile kullanılmıştır. istiva kavramı allahın bir makama kurulup oturmasını değil, mekân ve cihet olmaksızın onun yücelik ve üstünlüğünü, âlemi yönettiğini, her şeyi hâkimiyeti altına aldığını ifade eder. "istevâ alâ arşihî" tabiri allahın bütün yaratıkların rabbi, yöneticisi ve koruyucusu olmasından gücü, kudreti ve iradesinin mutlak yerine gelmesinden kinayedir. arşı istiva ettiğini beyandan sonra yüdebbirül-emre (işleri idare eder), "o geceyi durmadan onu kovalayan gündüze bürüyüp örten, güneşi, ayı ve yıldızları buyruğuna boyun eğmiş vaziyette yaratandır." (arâf, 7/54) âyetleri buna karinedir.
arşı da mekânı da yaratan allah tır. allahın arşa istivasının gerçek mahiyetini insan bilip idrak edemez. çünkü bu konuda kurânda bilgi verilmemiş sadece rahmânın arşı istiva ettiği bildirilmiştir (tâ-hâ, 20/5). (bk. zül-arş) (i.k.)
diyanetten alıntıdır.
daha çok mekke medine ve riyad da cuma günü cuma namazı vaktinde tüm çalışma yerlerinin kapatılmasının zorunlu olduğu, halkın görevli zabitler tarafından sopayla namaza yönlendirildiği şeriat ülkesi. dinde zorlama yoksa, bu ülke de dini mantık dışı geleneklerle yaşamak hak mıdır anlamadım.
bugün kü arabistan devleti’nin neden osmanlı eserlerini fütursuzca nasıl da yok ettiğini daha da rahat durum.
kavanoz dipli dünya
herşeyin yalan riya
hayat sanki bir rüya
bıktım usandım senden
kavanoz dipli dünya
ah felek zalim felek
kime ceket kime yelek
herkese kavun yedirdin
banada yedirdin kelek
ah felek zalim felek
kime kavun kim kelek
kimine urba giydirdin
bana da yırtık bir yelek
herşeyin yalan riya
hayat sanki bir rüya
bıktım usandım senden
kavanoz dipli dünya
ah felek zalim felek
kime ceket kime yelek
herkese kavun yedirdin
banada yedirdin kelek
ah felek zalim felek
kime kavun kim kelek
kimine urba giydirdin
bana da yırtık bir yelek
icimi okur gibi bakiyorsun
gordugun hersey beni sana dogrulamakta
suskunlugun bosuna
urkekligin gereksiz
unutma
sen kesfedilmemis koylarin hasretinde
ben nesredilmemis asklarin galibi
sen seyredilmemis gozlerin karasinin
ben soylenilmemis sozlerin sahibi
yuregimde istedigin hersey olacaksin
ozledigin cocugu bulacaksin
hadi hazırlan eskileri terketmeye,
hadi hazır yüreğim yenileri farketmeye
ve kulağın ayak sesimde biliyorum
yola çıktım çoktan yoktan geliyorum.
gordugun hersey beni sana dogrulamakta
suskunlugun bosuna
urkekligin gereksiz
unutma
sen kesfedilmemis koylarin hasretinde
ben nesredilmemis asklarin galibi
sen seyredilmemis gozlerin karasinin
ben soylenilmemis sozlerin sahibi
yuregimde istedigin hersey olacaksin
ozledigin cocugu bulacaksin
hadi hazırlan eskileri terketmeye,
hadi hazır yüreğim yenileri farketmeye
ve kulağın ayak sesimde biliyorum
yola çıktım çoktan yoktan geliyorum.
(bkz: nesretmek)
insanlarda gözü kaşı dağıttıran, dili damaga yapıştırtan, neşredilmemişlikler ustası kendilerinden patentli kişiliklerdir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?