hoş gelmiş bir 4. nesil çömezdir. nicki kıskanılandır. kim var listesi açıldığı anda cıkadanak göze batandır. sözlüğün gülen yüzü olacağı garantidir.
sözlüğe yeni teşrif etmiş ve henüz çömez modundan çıkamamış bir 4. nesil adayıdır. nickaltı silsilesini başlatan kişi olmaktan büyük bir onur duyar,bunun ardının ve arkasının kesilmeyeceğinin bilincinde olduğumu belirtirim. harika entryler geliyor gibi bir his var içimde.
hoş gelmiş nesildaşım. nicki görüldüğü anda dikkatleri üzerine çekmektedir. entryleri de ona keza takdirleri toplamaktadır. severek izliyoruz ailecek.
bu şekilde söylendiğinde, kendine kıvırma payı bırak gibi bir anlam da içeren, kaypaklığı elden bırakmaya kadar uzanabilecek anlamları da içinde barındıran atasözümüzdür. bu sözün aslı ise bakacağın yüze tükürme, tüküreceğin yüze de bakma dır. bu şekilde daha bir anlamlı olmaktadır.
zeki mürenin ağzından düşürmediği, iyiyi abartma kelimesi.
bir insanın yakasından, paçasından tutmak sureti ile götürmek. kişinin rızası olmadan yürütmek. kısacası zor kullanmak.
kokusu bana hep tipitip isimli sakızı hatırlattığından çok severdim. alıp alıp bali bağımlısı çocuk edası ile koklardım. kokusu bitince gidip yenisini alırdım. en güzel kokanı pembe renkli olanıydı. en çok o tipitipe benzerdi. bazen dayanamayıp yediğim de olmuştur. sonra kanser yapıyormuş diye bir söylenti çıkınca korkmuşumdur da. *
içerisinde zararlı kimyasallar bulunduğu için artık üretilmemekteymiş. günümüz çocuklarına acımaktayım sırf bu sebeple.
içerisinde zararlı kimyasallar bulunduğu için artık üretilmemekteymiş. günümüz çocuklarına acımaktayım sırf bu sebeple.
aslında donald duckın amcası olan ve o yokken yeğenlerine bakan sevimli mi sevimli bir çizgi film karakteri. evinde bir para havuzu vardı ve orada akrobatik hareketler yapar, ağzına dolan paraları da tükürürdü. pinti bir kişi olarak lanse edilmesine rağmen yeğenleri ve pilotu söz konusu olunca hep kesenin ağzını açardı. yani aslında yüce gönüllü bir kişiydi. şimdiye kadar rahmetli olmuştur herhalde. toprağı bol olsun.
çaykovskinin bir yapıtı olan ünlü bale eseridir. bir noel hediyesi olan fındıkkıranın gecenin ilerleyen saatlerinde canlanması ve hediyenin sahibi olan clara ile yasadığı maceraları anlatır. eserin müzikleri gösterisinden daha ünlü olmuştur.
bir kompozisyon yazım kuralı. lafa neresinden başlayayım, neresinde bitireyim diye telaşa kapılmış ilköğretim öğrencilerinin yardımına koşan bir can simidi formülasyon. lakin her öğrenci bu formüle sadık kalamayabilir. bunu tutturmak bir yetenek işidir. anlatılacak şeye her öğrenci başlar. bir yere kadar da getirir lafı yani geliştirebilir. ama sonuç sancılı bir aşamadır. buna argoda lafı toparlamak denir ki her baba yiğidin harcı değildir. bu sebeple öğrenciler bu kurala çoğu zaman giriş gelişme sıçış derler.
tabi bu laf bir kuraldan öte bir yaşam felsefesini de ifade edebilir.
tabi bu laf bir kuraldan öte bir yaşam felsefesini de ifade edebilir.
ünlü alman hikayeci hans christian andersenin kaleme aldığı bir masal kahramanıdır. fakat bu masalın ardından birçok efsaneye de konu olmuştur. masala göre küçük deniz kızı ölümlü bir canlı olmasına rağmen çok uzun bir ömre sahipmiş. bütün vaktini kayalıklara oturup harikulade sesiyle şarkılar söyleyerek geçirirmiş. fakat günlerden bir gün kralın yakışıklı oğlunu görüp ona aşık olmuş. ama ayakları olmadığı için kıyıya çıkamıyor, prense yakın olmamıyormuş. prensin çevresinde olabilmek için iki ayağı olmasını bütün kalbiyle dilemiş. dileği yerine gelmiş fakat bu iki ayağa karşılık pahalı bir bedel ödemesi gerekiyormuş. attığı her adımda dayanılmaz bir acı çekecek ve hiç konuşamayacakmış. deniz kızı aşkı uğuruna bu bedeli ödemeyi kabul etmiş. fakat bu büyük aşkına karşılık bulamamış, ve prens başka bir kızla evlenmiş. deniz kızının kalbi o kadar kırılmış ki her attığı adımda acıyan canı, bu kalp ağrısının yanında hiç kalmış. prensin düğün gününde hep şarkı söyleği kayalığa giderek kendini sulara bırakmış ve bir daha küçük deniz kızını gören olmamış.
ingilizcedeki karşılığı uncle sam olan ve amerika birleşik devletlerini sembolize eden bir figürdür. bu ismin amerikanın bağımsızlık mücadelesi sırasında ortaya çıktığı rivayet edilir. bu dönemde amerikada et ticareti yapan sam isimli ünlü bir tüccar, savaş sırasında amerikan ordusuna yüklü miktarlarda et bağışı yapmaktadır. bu sırada amerikan eyaletleri daha yeni birleşmiş olduğundan birleşik devletlerin ingilizcedeki kısaltması olan us (united states) ilk defa kullanılmaya başlanmıştır ama halk arasında bilinmemektedir. bu sebeple askerler yardım olarak orduya iletilen et bidonlarının üzerindeki u.s. kısatmasını uncle sam olarak yorumlarlar. bu yaygın bir kullanım haline gelir ve zamanla sembolleşir.
yani sam amca aslında bir et tüccarıdır.
yani sam amca aslında bir et tüccarıdır.
calimero bunu civciv hali ile idrak etmiş ve şöyle ifade etmişti ama haksizlik bu oyle degil mi?
başrollerini julia roberts ve nick noltenin paylaştığı ve orjinal adı i love trouble olan bir romantik komedi filmidir. filmin geneli aynı haberin peşinde koşan iki gazetecinin mücadele ile başlayan ilişkilerinin, kaza sonucu evlenmeleri ile devam etmesi ve sonunda birbirlerine aşık olmaları üzerinedir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?