ilkokul yillarinda sikca yaptigimiz bir espri idi. alelacele bir $ey soylenir kar$idaki ne? diye sorunca cevap yapi$tirilirdi. zit tokai, gotun bok kokai diye de devam ederdi.
(bkz: zit tokai)
(bkz: iyi aile cocugu)
(bkz: iyi aile kizi)
kemal sunalin hem osmanli bankasinda veznedarlik yapan masum bir delikanliyi, hem de bir mafya babasini canlandirdigi oldukca komik tekrar tekrar izlenilesi 1978 yapimli film.
(bkz: her $ey ayri yazilir)
kizilirmakin figan isimli albumunde yer alan duzene figan eyleyen ruhsati turkusu:
beri gel beri gel gözümün nuru
bu kadar parayı sana kim verdi
bazı fukaraya bulma kusuru
mesti kundurayı sana kim verdi
anandan doğanda kürkün var mıydı
üryan gelmedin mi börkün var mıydı
torba torba mecidiyen var mıydı
tükenmez parayı sana kim verdi
kuş tüyü döşekte yattın uzandın
günde yüz bin türlü giydin özendin
aferin aklına, sen mi kazandın
bütün bu tarlayı sana kim verdi
dinle ruhsatiyi ne diyem sana
sana bir öğüttür sanma ki çene
çalışmayla verse verirdi bana
bu köşkü sarayı sana kim verdi
beri gel beri gel gözümün nuru
bu kadar parayı sana kim verdi
bazı fukaraya bulma kusuru
mesti kundurayı sana kim verdi
anandan doğanda kürkün var mıydı
üryan gelmedin mi börkün var mıydı
torba torba mecidiyen var mıydı
tükenmez parayı sana kim verdi
kuş tüyü döşekte yattın uzandın
günde yüz bin türlü giydin özendin
aferin aklına, sen mi kazandın
bütün bu tarlayı sana kim verdi
dinle ruhsatiyi ne diyem sana
sana bir öğüttür sanma ki çene
çalışmayla verse verirdi bana
bu köşkü sarayı sana kim verdi
denizin en az yeri bir köpügü baslatiyor
yürüyorum kumlarin çakillarin yani sira
yüregimde bir sanci keskin bir akasya kokusundan
avuçlarimda bir yanma
büyüyen bir ürpertiyim sanki, kayip gidiyorum üstünde sabahin
oldu olacak
egilip bir tas aliyorum yerden, firlatiyorum denize
ufacik bir gülüs geçiyor suyun üzerinden
bir çocugun gülüsü gibi
asklarin, nice asklarin ayrilik günü gibi
bir sokagin ucunda kaybolup solan
daha çok solan, asklarin solgunlugu suyun üzerinde
korularda yogun bir erguvan sisi.
hisarli balikçi aglarini ayikliyor
aglari pembeden hüzne giden
dip sularinda mercanlar gibi koyulasan
kirpiksiz gözleri böyle daha güzel
çil basmis yüzünü bütün
parmaklari capcanli, pavuryalar gibi
merhaba, desem bir kucak balik atacak önüme
biliyorum atacak
böyledir memleketimin yoksul halki
bir onlarda rastladim bu cömertlige
istavritler kipir kipir dibinde sandalinin
balik dedin mi, oynamaz gözleri hiçbirinin, tertemiz bir resim gibi
bakarlar insana
günlerce bakarlar, biraksan yillarca bakarlar belki
gözlerin gibi senin, yillardir unutamadigim
ve bu yüzden olacak düsünmedim simdiye kadar bir baligin ölebilecegini.
hizar sesleri geliyor yakindan, günesin döndügünü görüyorum
çinar yapraklarinin arasinda yesil yesil
yesille sari birlikte dönüyor
denize düsüyorlar kirila kirila
bir örtü oluyor düsündügüm her sey denizin ve asfalt yolun üstünde
gözyaslari bir örtü, onurla cesaret bir örtü
senin upuzun gövden -kapkara saçlarinla-
daha da uzun simdi bir örtü olarak
denizin kivrimlarinda aska hazirlaniyor
göge dügmeler gibi yapismis kirazlarin altinda
yillar var ki unuttugumu sanirdim bu örtüyü ben
sevgiyi bilmezdin de ondan, sevismeyi bilirdin yalnizca
birtakim sözler de bilirdin, niye saklamali, en ustalikli sözlerdi onlar
ama bak
kaybolup giderdi herbiri, karsilastilar mi bir yerde siirle
aslina bakarsan en güzel aldanmalari yasadik seninle biz
hatirliyorum da öyle.
tepelerde otlar yakmislar, kuzular dolasiyor dumanlarin arasinda
bir kizla oglan geçiyor, birbirilerine iyice sarilmislar
kizin agzinda ince bir dal parçasi
dalin ucunda bir tomurcuk, agziyla dudaklariyla beslemis sanki onu
öylesine bilmek istiyorum ki ne konustuklarini, ama duymaktan
korkuyorum gene de
söyle, en son nerde görmüstüm seni
böyle dumanlar vardi gözlerinde, boynunda bir de
simdi gene var
bileklerinde, bileklerinin renginde
dudaklarinda, dudaklarinin
gözlerinin dolar gibi olmasi renginde ve
yorgunsan bir kiyi kahvesinde dinlenirkenki
üsüdügün, basini omzuma koydugun, sonra elele
bir aski yasamak, bir askin bilinmesinden bambaska degil miydi
ve bu ikisini ayiran duman, yani bir aski bizim yapan
bu dumanlarin hepsi gibi varsin simdi de
acele etme yoksun belki
ben herseyin bir bir yokolmasina o kadar alistim ki
ve her seyin bir bir varolmasina o kadar alisacagim ki
bilirsin neler için çarpmiyor bir yürek.
küçüksu çayirini santiye yapmislar
isçiler beton döküyor, demir egiyor, zift kaynatiyor
vakit ögleyi geçti çoktan, yemeklerini yemis olmalilar
coca-colaya dograyip ekmeklerini
isçilerimiz, yarini kuracak olan isçilerimiz
ben görür müyüm bilmem, ama kuracaklar mutlaka
coskuyla çakacaklar her çiviyi, türkülerle dökecekler betonu
ve onlar
onlar, diyorum sadece
bir yolculukta karsilikli konusan adamlarin
parmak uçlarindaki sigaralar gibi saskin
bilmeden ne yapacaklarini
anlayacaklar ne kadar güçsüz
ne kadar zavalli olduklarini
vakit ögleyi geçti çoktan.
bir tanker geçiyor simdi de tam akintinin ortasindan
bastanbasa gül rengi
kimseler görünmüyor içinde
neden görünmüyor, bilmiyorum
yolcu uçaklarina, yük kamyonlarina, fabrikalara petrol tasiyor
tanklara, savas gemilerine, roketlere de
yillarin, yüzyillarin
bitmeyen vahsetini ateslemek için
sanki bu yüzden kimseler görünmüyor ortalikta, utançlarindan
utanci bilerek yasamak korkunç
daha korkuncu da var:utanci bilerekten yasatmak
gördük hepsini iste, daha da görüyoruz.
pembeye dönük bir aydinlik, yagiyor usul usul
bir poyraz çikti hafiften, kuzeye çevrildi teknelerin burnu
ve günes kaydikça kayiyor batiya dogru, birazdan kan kirmizi bir gök
bugulanacak
birazdan kan kirmizi bir aksam yagmuru da dökülebilir
neler olabilir birazdan
bir uçak geçiyor yaldizdan bir iz birakarak
içindeki mutlu yüzleri düsünüyorum
bir hüzün basiyor gene, ne kadar istemesem de
çabuk geçiyor
nerede okumustum, hatirlamiyorum simdi, biri mi anlatmisti yoksa
mahpusunu kiskanan bir gardiyani
ve düsün sevgilim, mahpusunu kiskanan bir gardiyan düsün
ne kadar aci bunlar
kiskaniyorlar hepimizi ve kiskanacaklar
güç istir çünkü bir tarihi insan gibi yasamak
bir hayati insan gibi tamamlamak güç istir
birazdan aksam olacak sevgilim
bütün heybetiyle aksam olacak
sevgilim, diyorum, oysa kimsecikler yok yanimda
bilmiyorum kime sevgilim dedigimi
bildigim bir sey varsa
o kadar yeni bir anlamda söylüyorum ki bu kelimeyi
unutup birden zamani ve yeri
onunla bir günü kutluyorum cosarak
onunla bir günü kutluyoruz sanki.
.
(bkz: edip cansever)
yürüyorum kumlarin çakillarin yani sira
yüregimde bir sanci keskin bir akasya kokusundan
avuçlarimda bir yanma
büyüyen bir ürpertiyim sanki, kayip gidiyorum üstünde sabahin
oldu olacak
egilip bir tas aliyorum yerden, firlatiyorum denize
ufacik bir gülüs geçiyor suyun üzerinden
bir çocugun gülüsü gibi
asklarin, nice asklarin ayrilik günü gibi
bir sokagin ucunda kaybolup solan
daha çok solan, asklarin solgunlugu suyun üzerinde
korularda yogun bir erguvan sisi.
hisarli balikçi aglarini ayikliyor
aglari pembeden hüzne giden
dip sularinda mercanlar gibi koyulasan
kirpiksiz gözleri böyle daha güzel
çil basmis yüzünü bütün
parmaklari capcanli, pavuryalar gibi
merhaba, desem bir kucak balik atacak önüme
biliyorum atacak
böyledir memleketimin yoksul halki
bir onlarda rastladim bu cömertlige
istavritler kipir kipir dibinde sandalinin
balik dedin mi, oynamaz gözleri hiçbirinin, tertemiz bir resim gibi
bakarlar insana
günlerce bakarlar, biraksan yillarca bakarlar belki
gözlerin gibi senin, yillardir unutamadigim
ve bu yüzden olacak düsünmedim simdiye kadar bir baligin ölebilecegini.
hizar sesleri geliyor yakindan, günesin döndügünü görüyorum
çinar yapraklarinin arasinda yesil yesil
yesille sari birlikte dönüyor
denize düsüyorlar kirila kirila
bir örtü oluyor düsündügüm her sey denizin ve asfalt yolun üstünde
gözyaslari bir örtü, onurla cesaret bir örtü
senin upuzun gövden -kapkara saçlarinla-
daha da uzun simdi bir örtü olarak
denizin kivrimlarinda aska hazirlaniyor
göge dügmeler gibi yapismis kirazlarin altinda
yillar var ki unuttugumu sanirdim bu örtüyü ben
sevgiyi bilmezdin de ondan, sevismeyi bilirdin yalnizca
birtakim sözler de bilirdin, niye saklamali, en ustalikli sözlerdi onlar
ama bak
kaybolup giderdi herbiri, karsilastilar mi bir yerde siirle
aslina bakarsan en güzel aldanmalari yasadik seninle biz
hatirliyorum da öyle.
tepelerde otlar yakmislar, kuzular dolasiyor dumanlarin arasinda
bir kizla oglan geçiyor, birbirilerine iyice sarilmislar
kizin agzinda ince bir dal parçasi
dalin ucunda bir tomurcuk, agziyla dudaklariyla beslemis sanki onu
öylesine bilmek istiyorum ki ne konustuklarini, ama duymaktan
korkuyorum gene de
söyle, en son nerde görmüstüm seni
böyle dumanlar vardi gözlerinde, boynunda bir de
simdi gene var
bileklerinde, bileklerinin renginde
dudaklarinda, dudaklarinin
gözlerinin dolar gibi olmasi renginde ve
yorgunsan bir kiyi kahvesinde dinlenirkenki
üsüdügün, basini omzuma koydugun, sonra elele
bir aski yasamak, bir askin bilinmesinden bambaska degil miydi
ve bu ikisini ayiran duman, yani bir aski bizim yapan
bu dumanlarin hepsi gibi varsin simdi de
acele etme yoksun belki
ben herseyin bir bir yokolmasina o kadar alistim ki
ve her seyin bir bir varolmasina o kadar alisacagim ki
bilirsin neler için çarpmiyor bir yürek.
küçüksu çayirini santiye yapmislar
isçiler beton döküyor, demir egiyor, zift kaynatiyor
vakit ögleyi geçti çoktan, yemeklerini yemis olmalilar
coca-colaya dograyip ekmeklerini
isçilerimiz, yarini kuracak olan isçilerimiz
ben görür müyüm bilmem, ama kuracaklar mutlaka
coskuyla çakacaklar her çiviyi, türkülerle dökecekler betonu
ve onlar
onlar, diyorum sadece
bir yolculukta karsilikli konusan adamlarin
parmak uçlarindaki sigaralar gibi saskin
bilmeden ne yapacaklarini
anlayacaklar ne kadar güçsüz
ne kadar zavalli olduklarini
vakit ögleyi geçti çoktan.
bir tanker geçiyor simdi de tam akintinin ortasindan
bastanbasa gül rengi
kimseler görünmüyor içinde
neden görünmüyor, bilmiyorum
yolcu uçaklarina, yük kamyonlarina, fabrikalara petrol tasiyor
tanklara, savas gemilerine, roketlere de
yillarin, yüzyillarin
bitmeyen vahsetini ateslemek için
sanki bu yüzden kimseler görünmüyor ortalikta, utançlarindan
utanci bilerek yasamak korkunç
daha korkuncu da var:utanci bilerekten yasatmak
gördük hepsini iste, daha da görüyoruz.
pembeye dönük bir aydinlik, yagiyor usul usul
bir poyraz çikti hafiften, kuzeye çevrildi teknelerin burnu
ve günes kaydikça kayiyor batiya dogru, birazdan kan kirmizi bir gök
bugulanacak
birazdan kan kirmizi bir aksam yagmuru da dökülebilir
neler olabilir birazdan
bir uçak geçiyor yaldizdan bir iz birakarak
içindeki mutlu yüzleri düsünüyorum
bir hüzün basiyor gene, ne kadar istemesem de
çabuk geçiyor
nerede okumustum, hatirlamiyorum simdi, biri mi anlatmisti yoksa
mahpusunu kiskanan bir gardiyani
ve düsün sevgilim, mahpusunu kiskanan bir gardiyan düsün
ne kadar aci bunlar
kiskaniyorlar hepimizi ve kiskanacaklar
güç istir çünkü bir tarihi insan gibi yasamak
bir hayati insan gibi tamamlamak güç istir
birazdan aksam olacak sevgilim
bütün heybetiyle aksam olacak
sevgilim, diyorum, oysa kimsecikler yok yanimda
bilmiyorum kime sevgilim dedigimi
bildigim bir sey varsa
o kadar yeni bir anlamda söylüyorum ki bu kelimeyi
unutup birden zamani ve yeri
onunla bir günü kutluyorum cosarak
onunla bir günü kutluyoruz sanki.
.
(bkz: edip cansever)
(ara: sozlukteki)
bugunun i$ini yarina birakmamayi ogrenememi$, odev yapmak ugruna butun gece masa ba$inda pineklemi$, 38 saattir uykusuz ki$i, hala uyumamakta direniyor o ayri.
ota boka yok boyle bir $ey yok boyle bir $ey diye isyan eden yazarlara "biz bir $ey biliyoruz da konu$uyoruz" tadinda verilen cevap.
her gun sozlukte, o da olmadi msnde, o da olmadi telefonda muhabbet ettigim, bir gun ayri kalsam ozledigim karde$im. olmez de kalirsak yarin dunya gozuyle gorecegim ki$idir ayni zamanda, kirmizi karanfille taksimde bekleyecek kendisi, gormek isteyen diger yazarlarin bilgisine.
(bkz: her boka maydanoz olmak)
ruhi sudan dinlenmesi guzel dadaloglu turkusu:
aman gine göç eyledide avşar elleri
aşıp aşıp giden eller bizimdir
arap atları da yakın eder ırağı
yüce dağdan aşan yollar bizimdir
aman belimizden kılıcımızın kırmanı
daşı deler mızrağımızın temreni
padişahımız hakkımızda vermiş de fermanı
ferman padişahın da dağlar bizimdir
aman da dadaloğlu kavga kuruldu
sivas yollarında kozlar gerildi
nice koç yiğitler yere serildi
ölen ölür kalan sağlar bizimdir
aman gine göç eyledide avşar elleri
aşıp aşıp giden eller bizimdir
arap atları da yakın eder ırağı
yüce dağdan aşan yollar bizimdir
aman belimizden kılıcımızın kırmanı
daşı deler mızrağımızın temreni
padişahımız hakkımızda vermiş de fermanı
ferman padişahın da dağlar bizimdir
aman da dadaloğlu kavga kuruldu
sivas yollarında kozlar gerildi
nice koç yiğitler yere serildi
ölen ölür kalan sağlar bizimdir
ben feleği gördüm daşdan inerken
kırıldı kanadım celvan ederken
ferman dönerken
neylim felek neylim ben sana neylim
kırıldı kanadım celvan ederken
ferman dönerken
yüce dağ başına kurdum aşhane
vefasız yar için düştüm daşhane
neylim felek neylim ben sana neylim
kırıldı kanadım celvan ederken
ferman dönerken
yanarım, yanarım tütünüm tütmez
yaram içerdendir derman kar etmez
lokman kar etmez
neylim felek neylim ben sana neylim
kırıldı kanadım celvan ederken
ferman dönerken
(bkz: hicrani)
kırıldı kanadım celvan ederken
ferman dönerken
neylim felek neylim ben sana neylim
kırıldı kanadım celvan ederken
ferman dönerken
yüce dağ başına kurdum aşhane
vefasız yar için düştüm daşhane
neylim felek neylim ben sana neylim
kırıldı kanadım celvan ederken
ferman dönerken
yanarım, yanarım tütünüm tütmez
yaram içerdendir derman kar etmez
lokman kar etmez
neylim felek neylim ben sana neylim
kırıldı kanadım celvan ederken
ferman dönerken
(bkz: hicrani)
(bkz: ben felegi gordum)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?