" gördün güzelleri beni unuttun " şeklinde devam eden sitem türküsüdür.
yarım istanbulu mesken mi tuttun
memleketimin muhtesem bir turkusudur.
sukriye tutkun soyledi mi tuylerimi diken diken edebilen sarki.
sukriye tutkundan dinlendiginde pek bi tadindan yenmez turkudur.
(bkz: neden geldim istanbula)
kayseri turkusudur.
hikayesi :
yarim istanbulu mesken mi tuttun?
guz gunesi sari sari devriliyordu o ikindi uzeri de uzaklardaki mor daglarin ardina. elinde su testisi, koyun cesme basinda, siraya girmisti. yedi yil once bes alti yasindaki kizlar simdi varmislardi on iki , on uclerine. dugun davullari ayni gun birlikte dogulen hatcayla zalhanin ucuncu cocuklari kosup oynuyorlardi.
derin bir ic gecirdi.
bir cocugu olsaydi bâri. oglan degil, kizi. o zaman olsaydi simdiye yedi yasinda. cesmeden su getirmese bile, evde asa musa el atar, ortaligi toplar, anasina can yoldasi olurdu. ama istanbul gurbetinde yedi yildir eylenen eri, istemezdi kiz evlât. erkek olmaliydi cocugu. erkek olmali babasi gibi bilekli, kocaman kocaman elli, ayakli, kasi gozu kudretten surmeli. on yasina varmadan, cifte cubuga el atmaliydi. yedi yildir istanbul gurbetinde eylesen boyle isterdi oglunu. babasinin soyunu surdurmeli, koy cocuklariyla dere kiyisinda gules tutup, kendi akranlarini yere kabak gibi vurmaliydi:
gene derin bir ic gecirdi.
yedi yil, yedi koca yildir istanbul dedikleri guzeli bol, seyrani renkli istanbulda ne bekliyor da gelmek bilmiyordu? sakin orda gul yuzlu, bal dudakli, kara kas kara gozlu bir guvercin gogsu topukluya... agliyasi geldi birden. dusunmek istemiyordu bunu. o penceli, o tuttugunu koparan, o boylu poslu erkeginin bir istanbul kizina tutulup ondan dolayi silasini unuttugunu ogrense oldururdu kendini. "vallaha oldururum!" dedi icinden sert sert. "gunahi, vebali varsa ona. kaba sakal hoca tevatur gunah dediydi vaazda. hele boyle bir sey olsun...."
yaninda bir karalti. kendine gelerek gozlerinin yasardigina dikkat etti, sildi elinin tersiyle gozlerini.
resullarin emine anaydi gelen:
- ne o kinali kekligim benim? dedi. oksuzum, yavrum. ne agliyon? telâslandi:
- yoook, aglamiyorum nene...
gun gormus, umur surmus kiris kiris nene inanmadi:
- agliyon kinali kekligim, surmelim agliyon. ben bilmem mi ne diye agladigini? vefasizin diktigi fidanlar meyveye geldi. onunla gurbete gidenler yedinci sefer donuyorlar silaya. o nerde? hani?
"kinali keklik" gene derinden bir cekti. gunesin yari yariya derildigi mor daglara bakti. gozlerinden yuvarlananlara dur diyemiyordu gayri. varsin aksinlardi nenenin dedigi gibi, oksuze bu dunyada gulmek yoktu. keten yelekli, burma biyiklisi istanbul gurbetinde belki de bembeyaz bir istanbul kiziyla unutmustu silasini. dili de varmiyordu ama, unutmasa ne diye yedi yildir donup gelmesin? donup gelmedi diyelim, insan iki satir bir seyler de mi yazamazdi? ilk gittigi aylar nasil yaziyordu? demek unutmustu? unutmustu demek ha? hickirdi. genc, yasli kadinlar, ellerinin kinasiyla cicegi burnunda kizlar toplandilar basina. sormadilar hicbir sey. biliyorlardi. sorup da ne diye yuregini bustubun kaldirsinlar? biri:
- sus bacim, dedi. sus! bir baskasi:
- gozlerinden doktugune yazik!
sagdan soldan herkes bir sey soyluyordu:
- el oglu degil mi? en iyisinin kokune kibrit!
-vallaha amasyanin bardagi, biri olmazsa biri daha bence..
- en dogrusu bu ama....
- dinlemiyor ki!
- bu genclik, bu tâzelik...
- yedi yil, yedi yil anam. dile kolay. insan eksik etegini yedi yil silasinda unutur mu?
sikildi, bunaldi. aglamiyordu artik. zaman zaman bu: mâdem erkegi istanbul gurbetinde yedi yildir unutmustu onu, o da varsin istidayi bosansin bir guzel, varsindi bir baskasina. elini sallasa ellisi, basini sallasa...
duramadi karilarin arasinda. onucunde bulup yitirdigi, yirmisine vardigi halde bir turlu geri donemiyeni icinden bir sizi bir gecti. testisini koydu cesmenin iplik gibi akan suyunun altina. testi dola dursun, gittiyse keyfinden mi gitmisti. istanbula? gozu kor olasica yokluk. dusmanina avuc actiran yokluk yuzunden, birkac para kazanip okuzu ikilestirmek, birkac donum tarla daha alip babadan kalan bir kac donumune eklemek icin. o gece, o gece iste, nasil yatirmisti koluna! nasil oksamisti saclarini, neler demisti? istanbul gurbetine gidecek, cok degil yazi orda gecirip, guze, olmazsa kisa koynunda desteyle para, donecek. o zamana kadar bir de oglu olmus olursa, eh gayri, keyfine son olmiyacakti!.
basindaki beyat ortuyu cenesinin altinda cozup yeniden bagladi.
yedi yil, yedi koca yil!
kocasinin istegince bir oglu olaydi bâri..
testisinin dolup tasmakta oldugunun farkina bile varmadi: bir oglu olsa o zamandan bu zamana, alti yasinda mi olurdu? bosboyuk, palazlanmis delikanli. akranlariyla dere kenarinda gules mi tutardi? babasi gibi penceli olur da akranlarini yere kapak gibi mi vururdu? ekimde tarlaya birlikte mi giderler, hasat vakti duveni birlikte mi surerlerdi? babasinin kokusunu mu tasirdi?
- kinali keklik kaldin gene. bak testin doldu, tasiyor!
kendine geldi. insanoglunun aklina sasti. gozleri testisindeydi guya. testisinde oldugu halde, gorememisti doldugunu.
cekti lulenin altindan. guldu aci aci.
tuttu evinin yolunu. tuttu ya, simdi de aklindan koyun yaslilari, gencleri kaynasmaga baslamisti. her kafadan bir ses:
- deli anam deli bu!
- dogru bacim, deli..
- beni yedi yildir silamda unutacak da..
- ben de hâlâ yolunu bekliyecegim onu ha?
sonra kafa kafaya, fisil fisil bir konusma. ah bu konusma, ah bu konusmalar... evden iceri girerken, dursunlarin haciyi hâtirladi elinde olmiyarak. ince, kapkara kaslari yikildi sinirli sinirli. testiyi birakti kapinin yanina, gecti pencerenin onunde dayandi duvara sag omzuyla. odada kimse yoktu, tek basinaydi ya, deminki karilar, kizlar, orta yaslilarin hayalleri doldurmustu odayi. alev sacan bakislariyla sanki topuna haykirdi:
- dursunlarin haci, kara haci basinizda parcalansin. atin yerine esegi baglamiyacagim iste, baglamiyacagim!
kara haci da neydi ki sirma biyikli alisinin yaninda? degil yedi yil, on yil donmese silasina, onu gene unutamazdi iste!
guz gunesi coktaan devrilip gitmisti mor daglarin ardina. gece iniyordu koye agir agir. los oda farkina varilmaksizin karariyor, derinlesiyordu. derken bu yandaki kapkara daglarin ardindan bakir kizili kocaman bir ayin tekeri gozuktu. sonra agir agir yukseldi goklere, ufaldi, bakir kizilini yitirdi, piril piril yanmaga, saz ortulu dumanlariyla kerpic evleri suslemege basladi.
cani ne yemek istiyordu, ne de su.
gel desen gelmez miydim? su guzellerin doldurdugu elmastan kadehleri ben dolduramaz miydim?
ali bakiyordu, sadece bakiyordu.
oysa hem agliyor, hem soyluyordu:
- ketenden yelegini bile ben dikmedim miydi? benim gibi bir oksuze dunyayi haram etmege nasil kiydin? yigitligine yakisir miydi gurbette beklemek dayanacak ozumun tukendigini anlamadm mi?
ali susuyor, boyuna susuyordu. tastan ses cikiyor, aliden cikiniyordu. sozlerinin ardini getirdi agliya agliya:
- insafsiz yedi yil oldu sen gideli, diktigin fidanlar meyvaya geldi tekmil. birlikte gittiklerinizin tumu yediser sefer geldiler silalarina. buralarin guzelleri coktur ama sana yaramaz. durmadin sozunde alim. sozunde durmayana erkek demezler biliyor musun? kavlimizde gidip de donmemek varmiydi vefasiz?
fakat ali hic ses vermeden bakmis bakmis, sonra cekip giderken duman olmustu âdeta. bagirmisti ardindan, bagirmis, bagirmis... fakat ali...
uyandi. gunes bir mizrak boyu yukselmisti kalkti yaslandigi yerden:
- hayirdir insallah, dedi.
kalkti usulcak, gitti kapiya, orttu, kalin tahta surgusunu itti. ne olur ne olmazdi. kara, kuru haci kotu dadanmisti cunku. koy bakkalinda kafayi cekip elinde saz, dusuyordu tek gozden ibaret evininin yakinlarina. daha bir gunden bir gune ne kapisina dayanip boyle boyle demis, ne de cesmeye giderken, yahut da tarlanin yolunu tek basina tuttugunda yolunu kesmisti. kesmemis, lâf da atmamisti ama, koyun cadi karilari pek yakistirmislar onu kara haciya! yedi yildir istanbulu mesken tutan vefasizini dusune dusune uykuya variverdi. dunya coktan silinmis, ay devrini tamamlayip elini etegini cekmisti dunyanin goklerinden.
devrile kaldigi yerde misil misil uyuyordu.
uykusunda dus.
dusunde istanbul gurbeti. tasi topragi altindandi istanbul gurbetinin. alisini aramaga gitmisti dusunde. bulmustu da. guzellerin arasindaydi. bir kiyidan bakiyordu. guzellerden biri dizine basini koyup uzanmisti boylu boyunca. bir baskasi gumus bir kupayla sarap veriyor, daha bir baskasi da dudagindan opmege uzatiyordu dudaklarini.
o zaman, o zaman iste, gizlendigi kiyidan cikivermisti. ali sasirmis, birakip guzellerini, kosmustu yanina. acmisti agzini alisine, yummustu gozunu:
- istanbulu mesken mi tuttun? bu guzelleri gordun beni unuttun mu? silasina gelmege yemin mi ettin yoksa?
yarim istanbulu mesken mi tuttun aman
gordun guzelleri ben unuttun aman
beni evinize kole mi tuttun aman
gayri dayanacak ozum kalmadi aman
mektuba yazacak sozum kalmadi aman
yarim sen gideli yedi yil oldu aman
diktigin fidanlar meyveye dondu aman
seninle gidenler silaci oldu aman
gayri dayanacak ozum kalmadi aman
mektuba yazacak sozum kalmadi aman
turku sitesi - turkuler.com
yarim istanbulu mesken mi tuttun?
guz gunesi sari sari devriliyordu o ikindi uzeri de uzaklardaki mor daglarin ardina. elinde su testisi, koyun cesme basinda, siraya girmisti. yedi yil once bes alti yasindaki kizlar simdi varmislardi on iki , on uclerine. dugun davullari ayni gun birlikte dogulen hatcayla zalhanin ucuncu cocuklari kosup oynuyorlardi.
derin bir ic gecirdi.
bir cocugu olsaydi bâri. oglan degil, kizi. o zaman olsaydi simdiye yedi yasinda. cesmeden su getirmese bile, evde asa musa el atar, ortaligi toplar, anasina can yoldasi olurdu. ama istanbul gurbetinde yedi yildir eylenen eri, istemezdi kiz evlât. erkek olmaliydi cocugu. erkek olmali babasi gibi bilekli, kocaman kocaman elli, ayakli, kasi gozu kudretten surmeli. on yasina varmadan, cifte cubuga el atmaliydi. yedi yildir istanbul gurbetinde eylesen boyle isterdi oglunu. babasinin soyunu surdurmeli, koy cocuklariyla dere kiyisinda gules tutup, kendi akranlarini yere kabak gibi vurmaliydi:
gene derin bir ic gecirdi.
yedi yil, yedi koca yildir istanbul dedikleri guzeli bol, seyrani renkli istanbulda ne bekliyor da gelmek bilmiyordu? sakin orda gul yuzlu, bal dudakli, kara kas kara gozlu bir guvercin gogsu topukluya... agliyasi geldi birden. dusunmek istemiyordu bunu. o penceli, o tuttugunu koparan, o boylu poslu erkeginin bir istanbul kizina tutulup ondan dolayi silasini unuttugunu ogrense oldururdu kendini. "vallaha oldururum!" dedi icinden sert sert. "gunahi, vebali varsa ona. kaba sakal hoca tevatur gunah dediydi vaazda. hele boyle bir sey olsun...."
yaninda bir karalti. kendine gelerek gozlerinin yasardigina dikkat etti, sildi elinin tersiyle gozlerini.
resullarin emine anaydi gelen:
- ne o kinali kekligim benim? dedi. oksuzum, yavrum. ne agliyon? telâslandi:
- yoook, aglamiyorum nene...
gun gormus, umur surmus kiris kiris nene inanmadi:
- agliyon kinali kekligim, surmelim agliyon. ben bilmem mi ne diye agladigini? vefasizin diktigi fidanlar meyveye geldi. onunla gurbete gidenler yedinci sefer donuyorlar silaya. o nerde? hani?
"kinali keklik" gene derinden bir cekti. gunesin yari yariya derildigi mor daglara bakti. gozlerinden yuvarlananlara dur diyemiyordu gayri. varsin aksinlardi nenenin dedigi gibi, oksuze bu dunyada gulmek yoktu. keten yelekli, burma biyiklisi istanbul gurbetinde belki de bembeyaz bir istanbul kiziyla unutmustu silasini. dili de varmiyordu ama, unutmasa ne diye yedi yildir donup gelmesin? donup gelmedi diyelim, insan iki satir bir seyler de mi yazamazdi? ilk gittigi aylar nasil yaziyordu? demek unutmustu? unutmustu demek ha? hickirdi. genc, yasli kadinlar, ellerinin kinasiyla cicegi burnunda kizlar toplandilar basina. sormadilar hicbir sey. biliyorlardi. sorup da ne diye yuregini bustubun kaldirsinlar? biri:
- sus bacim, dedi. sus! bir baskasi:
- gozlerinden doktugune yazik!
sagdan soldan herkes bir sey soyluyordu:
- el oglu degil mi? en iyisinin kokune kibrit!
-vallaha amasyanin bardagi, biri olmazsa biri daha bence..
- en dogrusu bu ama....
- dinlemiyor ki!
- bu genclik, bu tâzelik...
- yedi yil, yedi yil anam. dile kolay. insan eksik etegini yedi yil silasinda unutur mu?
sikildi, bunaldi. aglamiyordu artik. zaman zaman bu: mâdem erkegi istanbul gurbetinde yedi yildir unutmustu onu, o da varsin istidayi bosansin bir guzel, varsindi bir baskasina. elini sallasa ellisi, basini sallasa...
duramadi karilarin arasinda. onucunde bulup yitirdigi, yirmisine vardigi halde bir turlu geri donemiyeni icinden bir sizi bir gecti. testisini koydu cesmenin iplik gibi akan suyunun altina. testi dola dursun, gittiyse keyfinden mi gitmisti. istanbula? gozu kor olasica yokluk. dusmanina avuc actiran yokluk yuzunden, birkac para kazanip okuzu ikilestirmek, birkac donum tarla daha alip babadan kalan bir kac donumune eklemek icin. o gece, o gece iste, nasil yatirmisti koluna! nasil oksamisti saclarini, neler demisti? istanbul gurbetine gidecek, cok degil yazi orda gecirip, guze, olmazsa kisa koynunda desteyle para, donecek. o zamana kadar bir de oglu olmus olursa, eh gayri, keyfine son olmiyacakti!.
basindaki beyat ortuyu cenesinin altinda cozup yeniden bagladi.
yedi yil, yedi koca yil!
kocasinin istegince bir oglu olaydi bâri..
testisinin dolup tasmakta oldugunun farkina bile varmadi: bir oglu olsa o zamandan bu zamana, alti yasinda mi olurdu? bosboyuk, palazlanmis delikanli. akranlariyla dere kenarinda gules mi tutardi? babasi gibi penceli olur da akranlarini yere kapak gibi mi vururdu? ekimde tarlaya birlikte mi giderler, hasat vakti duveni birlikte mi surerlerdi? babasinin kokusunu mu tasirdi?
- kinali keklik kaldin gene. bak testin doldu, tasiyor!
kendine geldi. insanoglunun aklina sasti. gozleri testisindeydi guya. testisinde oldugu halde, gorememisti doldugunu.
cekti lulenin altindan. guldu aci aci.
tuttu evinin yolunu. tuttu ya, simdi de aklindan koyun yaslilari, gencleri kaynasmaga baslamisti. her kafadan bir ses:
- deli anam deli bu!
- dogru bacim, deli..
- beni yedi yildir silamda unutacak da..
- ben de hâlâ yolunu bekliyecegim onu ha?
sonra kafa kafaya, fisil fisil bir konusma. ah bu konusma, ah bu konusmalar... evden iceri girerken, dursunlarin haciyi hâtirladi elinde olmiyarak. ince, kapkara kaslari yikildi sinirli sinirli. testiyi birakti kapinin yanina, gecti pencerenin onunde dayandi duvara sag omzuyla. odada kimse yoktu, tek basinaydi ya, deminki karilar, kizlar, orta yaslilarin hayalleri doldurmustu odayi. alev sacan bakislariyla sanki topuna haykirdi:
- dursunlarin haci, kara haci basinizda parcalansin. atin yerine esegi baglamiyacagim iste, baglamiyacagim!
kara haci da neydi ki sirma biyikli alisinin yaninda? degil yedi yil, on yil donmese silasina, onu gene unutamazdi iste!
guz gunesi coktaan devrilip gitmisti mor daglarin ardina. gece iniyordu koye agir agir. los oda farkina varilmaksizin karariyor, derinlesiyordu. derken bu yandaki kapkara daglarin ardindan bakir kizili kocaman bir ayin tekeri gozuktu. sonra agir agir yukseldi goklere, ufaldi, bakir kizilini yitirdi, piril piril yanmaga, saz ortulu dumanlariyla kerpic evleri suslemege basladi.
cani ne yemek istiyordu, ne de su.
gel desen gelmez miydim? su guzellerin doldurdugu elmastan kadehleri ben dolduramaz miydim?
ali bakiyordu, sadece bakiyordu.
oysa hem agliyor, hem soyluyordu:
- ketenden yelegini bile ben dikmedim miydi? benim gibi bir oksuze dunyayi haram etmege nasil kiydin? yigitligine yakisir miydi gurbette beklemek dayanacak ozumun tukendigini anlamadm mi?
ali susuyor, boyuna susuyordu. tastan ses cikiyor, aliden cikiniyordu. sozlerinin ardini getirdi agliya agliya:
- insafsiz yedi yil oldu sen gideli, diktigin fidanlar meyvaya geldi tekmil. birlikte gittiklerinizin tumu yediser sefer geldiler silalarina. buralarin guzelleri coktur ama sana yaramaz. durmadin sozunde alim. sozunde durmayana erkek demezler biliyor musun? kavlimizde gidip de donmemek varmiydi vefasiz?
fakat ali hic ses vermeden bakmis bakmis, sonra cekip giderken duman olmustu âdeta. bagirmisti ardindan, bagirmis, bagirmis... fakat ali...
uyandi. gunes bir mizrak boyu yukselmisti kalkti yaslandigi yerden:
- hayirdir insallah, dedi.
kalkti usulcak, gitti kapiya, orttu, kalin tahta surgusunu itti. ne olur ne olmazdi. kara, kuru haci kotu dadanmisti cunku. koy bakkalinda kafayi cekip elinde saz, dusuyordu tek gozden ibaret evininin yakinlarina. daha bir gunden bir gune ne kapisina dayanip boyle boyle demis, ne de cesmeye giderken, yahut da tarlanin yolunu tek basina tuttugunda yolunu kesmisti. kesmemis, lâf da atmamisti ama, koyun cadi karilari pek yakistirmislar onu kara haciya! yedi yildir istanbulu mesken tutan vefasizini dusune dusune uykuya variverdi. dunya coktan silinmis, ay devrini tamamlayip elini etegini cekmisti dunyanin goklerinden.
devrile kaldigi yerde misil misil uyuyordu.
uykusunda dus.
dusunde istanbul gurbeti. tasi topragi altindandi istanbul gurbetinin. alisini aramaga gitmisti dusunde. bulmustu da. guzellerin arasindaydi. bir kiyidan bakiyordu. guzellerden biri dizine basini koyup uzanmisti boylu boyunca. bir baskasi gumus bir kupayla sarap veriyor, daha bir baskasi da dudagindan opmege uzatiyordu dudaklarini.
o zaman, o zaman iste, gizlendigi kiyidan cikivermisti. ali sasirmis, birakip guzellerini, kosmustu yanina. acmisti agzini alisine, yummustu gozunu:
- istanbulu mesken mi tuttun? bu guzelleri gordun beni unuttun mu? silasina gelmege yemin mi ettin yoksa?
yarim istanbulu mesken mi tuttun aman
gordun guzelleri ben unuttun aman
beni evinize kole mi tuttun aman
gayri dayanacak ozum kalmadi aman
mektuba yazacak sozum kalmadi aman
yarim sen gideli yedi yil oldu aman
diktigin fidanlar meyveye dondu aman
seninle gidenler silaci oldu aman
gayri dayanacak ozum kalmadi aman
mektuba yazacak sozum kalmadi aman
turku sitesi - turkuler.com
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?