işin en acıtıcı kısmı hayatı yalan olan birini sevmektir. size söylediği şeyler, kendine verdiği sözler, sıradan önemsiz, küçük konularda bile yalan söyleyen birini sevmek ama bunu bilmemek, çok geç kalınca anlamak insanı acıtır. yaşadığınız şeylerden şüphe duyup, sorgulamaya başladığınızda karnınıza ağrılar girer. varlığında yalan olan sevgilinin, bir yalanla hayatınızdan çıkıp gitmesine bakar, neyin gerçek neyin yalan olduğu sorularıyla başbaşa kalırsınız. sonunda inancınızı yitirsiniz.
"bana yalan söylemiş olman değil, artık sana inanmamam sarsıyor beni"
yalan
yazı uzun biraz, özene bezene yazdım. okumak istemeyenler için tek bir sorum var.
bugün bize bazı sayılar okuyacaklar gene akşam. bu sayılar kaç olursa "yalan" diyeceksiniz? "1 milyon vaka var" deseler yalan diyecek misiniz? 5 milyon? 80 milyon?
yalancıya güvenilmez. başka yalancılar öyle diyor diye yıllardır her türlü kolpasını gördüğünüz birinin, şu an söylediklerine inanmayın. çünkü bizi düşünmüyorlar.
*****
burada aylardır bir şeyler yazıyorum çiziyorum, söylediğim şeyleri kaynaklara dayandırmaya çalışıyorum. genellikle bize söylenen yalanlar ile ilgili karşı kanıtlar bulmak sevdiğim bir yöntem, ama onu bulamadığım zaman en azından bize neden yalan söylediklerini ve bu işlerden çıkarlarını açıkladım elimden geldiğince.
dün akşam aklıma geldi ki, yalan dediğimiz zaman hep yalanın kendisini konuştuk ama en önemli faktöründen bahsetmedik: yalanı söyleyen kişi ya da kişiler. bugün size ufak bir taktik vermeye çalışacağım. başlayalım.
şu dünyada yalanlar söyeyen insanlar var. ne kadar karamsar ve umutsuz olduğunuza bağlı olarak bunlar çoğunlukta hatta. ve bu yalancı kişiler hiç bir zaman tek bir yalan söyleyip durmuyor. hepimiz duyduk ve hatta kullandık beyaz yalanları, ya da anlık bir korku veya gaflet içinde yalan söyledik. ama sen-ben ile bu yalancılar arasındaki fark, onların bir yalan ile dur(a)muyor oluşu.
çünkü bir yalanı gizlemek için, daha da çok yalan gerekir. "kandırıldık" bir itiraftır, ama gerçeği söylemek değildir. bir yalanı sorguladığınızda karşı argüman olarak bize daha çok yalan söylerler, çünkü söylemek zorundalar. hiç bir yalan tek başına ayakta kalabilecek kadar güçlü değil, o yüzden onu başka, irili ufaklı yalanlarla süslemek zorundalar.
bütün bu sahtekarlık fırtınası içinde, sabit olan şey yalanı söyleyen kişidir. biri size yalan söylediğinde ya da gerçeği sakladığında o kişiye olan güveniniz azalır değil mi? ve belirli bir eşikten sonra artık o kişiye güvenmezsiniz. bazısı için en yakın arkadaşı yalan söyler, 100 tane yalandan sonra artık o kişinin arkadaşınız, ve iyi bir insan, olmadığını fark edersiniz. bazısı karşı politik görüşün bir tane yalanını görür ve o anda o eşik aşılır, artık o politik görüşe güvenmez. bunlar hep yalan ve yalancının doğasında olan şeyler.
ama ne demiştik; bir yalanı saklamak için daha pek çok yalan söylemek gerekli. bu yalanlardan kaç tanesini yakalarsınız, ve kaç taneden sonra eşiğinizi aşıp o kişiye güvenmeyi bırakırsınız bilemem. fakat yapabileceğiniz şeylerin en tehlikelisi, o eşiği geçtikten sonra hala daha o kişiye güvenmektir.
hem üzülürsünüz, hem gerçekten tehlikelidir bu. size düzenli olarak yalan söyleyen birisi sizin çıkarlarınızı gözetmez, değer vermez. bu kişinin sonraki yalanına güvenmek ya da güvenmemek bir tercihtir; asla zorunluluk değil. tekrar; hayatın sunduğu hiç bir seçenekte bir yalancının sözüne güvenmek zorunda değilsiniz.
şimdi bu anlatmaya çalıştığım farkı, asrın en büyük yalancısının en büyük yalanlarından biriyle örneklendireceğim. tane tane anlayarak okursanız saçmalığı farkedeceksiniz, ve ben isim vermeyeceğim.
bize 18 yıldır yalan üstüne yalan söyleyen birileri var. bu kişiler sağlığımızdan paramıza, namusumuzdan güvenliğimize kadar her şey hakkında bize yalan söylediler.
ben bu kişilere güvenmiyorum; benim o eşiğim aşıldı. artık çıkıp gökyüzü mavi deseler siktir çekerim.
bu kişiler mart ayında çıktılar ve her gün bazı sayılar söylemeye başladılar bize. 3'tü, 5'ti derken geçen haftaya kadar tırmanıp o sayı 3 bin filan oldu.
geçen hafta ise dediler ki, biz size yalan söyledik, sizden gerçeği sakladık. aslında sayı 30 bin.
yalanı söyleyen mi değişti? hayır.
yalanın kendisi, yani bir takım sayıların sayma şekli mi değişti? hayır, hala daha mart'tan beri saydığımız aynı kolpalar.
o zaman şu anda bu sayılara neden güveniyorsunuz? başka bir politikolpacı dedi diye mi?
ben söyleyeyim, çünkü bu yalan bizim korkularımıza daha uygun. bize pompaladıkları ölüm korkusu ve kaos için sayının 3 bin değil, 30 bin olması lazım. 30 bini görünce "hah evet böyle olması lazım zaten, bak hepimiz öleceğiz" demek daha kolay. halbuki, ölüm korkusu satan kişiler, başka patolojik yalancılar; yani medya.
son adıma geldim artık.
bugün biri bize sayılar okurken, "1 milyon vaka var" deseler yalan diyecek misiniz?
5 milyon vaka var deseler?
"hepiniz vakasınız, 80 milyonun tamamı pozitif" deseler?
bu sayılara inanma alt sınırını anladık, 20 bini geçmeden insanlar inanmıyordu. peki üst sınır nedir?
bu üst sınırı da geçecekler, tencerede kaynayan kurbağa gibi yavaş yavaş, adım adım arttıracaklar hem de. yalancı olduğunu bildiğiniz, ve size onlarca yalanını göstermeye çalıştığım bu adamların, geçen perşembe'ye kadar yalan söylediğini düşünürken 5 gündür doğru söylediklerine neden inanıyorsunuz?
çok sevdiğim birinin lafı var; "bir yalan bin gerçeği sorgulatır" diye. sorgulayın, ve bu yalancılara güvenmeyin. artık kredileri tükensin sizin nezdinizde. bana da güvenmeyin, eğer size bir gün yalan söylersem benim de kredim tükensin sizde.
ama rica ediyorum yalancı olduğunu bildiğiniz birilerinin en son yalanına, sırf size başka bir yalancı öyle olması gerektiğini söylüyor diye güvenmeyin. sağlığınıza ve hayatınıza bir saldırı var; ama korkuyla hareket edip yalancılara güvenirseniz bu işten hiç çıkamayız. korkmayın, kendinizi ve sevdiklerinizi koruyun.
bugün bize bazı sayılar okuyacaklar gene akşam. bu sayılar kaç olursa "yalan" diyeceksiniz? "1 milyon vaka var" deseler yalan diyecek misiniz? 5 milyon? 80 milyon?
yalancıya güvenilmez. başka yalancılar öyle diyor diye yıllardır her türlü kolpasını gördüğünüz birinin, şu an söylediklerine inanmayın. çünkü bizi düşünmüyorlar.
*****
burada aylardır bir şeyler yazıyorum çiziyorum, söylediğim şeyleri kaynaklara dayandırmaya çalışıyorum. genellikle bize söylenen yalanlar ile ilgili karşı kanıtlar bulmak sevdiğim bir yöntem, ama onu bulamadığım zaman en azından bize neden yalan söylediklerini ve bu işlerden çıkarlarını açıkladım elimden geldiğince.
dün akşam aklıma geldi ki, yalan dediğimiz zaman hep yalanın kendisini konuştuk ama en önemli faktöründen bahsetmedik: yalanı söyleyen kişi ya da kişiler. bugün size ufak bir taktik vermeye çalışacağım. başlayalım.
şu dünyada yalanlar söyeyen insanlar var. ne kadar karamsar ve umutsuz olduğunuza bağlı olarak bunlar çoğunlukta hatta. ve bu yalancı kişiler hiç bir zaman tek bir yalan söyleyip durmuyor. hepimiz duyduk ve hatta kullandık beyaz yalanları, ya da anlık bir korku veya gaflet içinde yalan söyledik. ama sen-ben ile bu yalancılar arasındaki fark, onların bir yalan ile dur(a)muyor oluşu.
çünkü bir yalanı gizlemek için, daha da çok yalan gerekir. "kandırıldık" bir itiraftır, ama gerçeği söylemek değildir. bir yalanı sorguladığınızda karşı argüman olarak bize daha çok yalan söylerler, çünkü söylemek zorundalar. hiç bir yalan tek başına ayakta kalabilecek kadar güçlü değil, o yüzden onu başka, irili ufaklı yalanlarla süslemek zorundalar.
bütün bu sahtekarlık fırtınası içinde, sabit olan şey yalanı söyleyen kişidir. biri size yalan söylediğinde ya da gerçeği sakladığında o kişiye olan güveniniz azalır değil mi? ve belirli bir eşikten sonra artık o kişiye güvenmezsiniz. bazısı için en yakın arkadaşı yalan söyler, 100 tane yalandan sonra artık o kişinin arkadaşınız, ve iyi bir insan, olmadığını fark edersiniz. bazısı karşı politik görüşün bir tane yalanını görür ve o anda o eşik aşılır, artık o politik görüşe güvenmez. bunlar hep yalan ve yalancının doğasında olan şeyler.
ama ne demiştik; bir yalanı saklamak için daha pek çok yalan söylemek gerekli. bu yalanlardan kaç tanesini yakalarsınız, ve kaç taneden sonra eşiğinizi aşıp o kişiye güvenmeyi bırakırsınız bilemem. fakat yapabileceğiniz şeylerin en tehlikelisi, o eşiği geçtikten sonra hala daha o kişiye güvenmektir.
hem üzülürsünüz, hem gerçekten tehlikelidir bu. size düzenli olarak yalan söyleyen birisi sizin çıkarlarınızı gözetmez, değer vermez. bu kişinin sonraki yalanına güvenmek ya da güvenmemek bir tercihtir; asla zorunluluk değil. tekrar; hayatın sunduğu hiç bir seçenekte bir yalancının sözüne güvenmek zorunda değilsiniz.
şimdi bu anlatmaya çalıştığım farkı, asrın en büyük yalancısının en büyük yalanlarından biriyle örneklendireceğim. tane tane anlayarak okursanız saçmalığı farkedeceksiniz, ve ben isim vermeyeceğim.
bize 18 yıldır yalan üstüne yalan söyleyen birileri var. bu kişiler sağlığımızdan paramıza, namusumuzdan güvenliğimize kadar her şey hakkında bize yalan söylediler.
ben bu kişilere güvenmiyorum; benim o eşiğim aşıldı. artık çıkıp gökyüzü mavi deseler siktir çekerim.
bu kişiler mart ayında çıktılar ve her gün bazı sayılar söylemeye başladılar bize. 3'tü, 5'ti derken geçen haftaya kadar tırmanıp o sayı 3 bin filan oldu.
geçen hafta ise dediler ki, biz size yalan söyledik, sizden gerçeği sakladık. aslında sayı 30 bin.
yalanı söyleyen mi değişti? hayır.
yalanın kendisi, yani bir takım sayıların sayma şekli mi değişti? hayır, hala daha mart'tan beri saydığımız aynı kolpalar.
o zaman şu anda bu sayılara neden güveniyorsunuz? başka bir politikolpacı dedi diye mi?
ben söyleyeyim, çünkü bu yalan bizim korkularımıza daha uygun. bize pompaladıkları ölüm korkusu ve kaos için sayının 3 bin değil, 30 bin olması lazım. 30 bini görünce "hah evet böyle olması lazım zaten, bak hepimiz öleceğiz" demek daha kolay. halbuki, ölüm korkusu satan kişiler, başka patolojik yalancılar; yani medya.
son adıma geldim artık.
bugün biri bize sayılar okurken, "1 milyon vaka var" deseler yalan diyecek misiniz?
5 milyon vaka var deseler?
"hepiniz vakasınız, 80 milyonun tamamı pozitif" deseler?
bu sayılara inanma alt sınırını anladık, 20 bini geçmeden insanlar inanmıyordu. peki üst sınır nedir?
bu üst sınırı da geçecekler, tencerede kaynayan kurbağa gibi yavaş yavaş, adım adım arttıracaklar hem de. yalancı olduğunu bildiğiniz, ve size onlarca yalanını göstermeye çalıştığım bu adamların, geçen perşembe'ye kadar yalan söylediğini düşünürken 5 gündür doğru söylediklerine neden inanıyorsunuz?
çok sevdiğim birinin lafı var; "bir yalan bin gerçeği sorgulatır" diye. sorgulayın, ve bu yalancılara güvenmeyin. artık kredileri tükensin sizin nezdinizde. bana da güvenmeyin, eğer size bir gün yalan söylersem benim de kredim tükensin sizde.
ama rica ediyorum yalancı olduğunu bildiğiniz birilerinin en son yalanına, sırf size başka bir yalancı öyle olması gerektiğini söylüyor diye güvenmeyin. sağlığınıza ve hayatınıza bir saldırı var; ama korkuyla hareket edip yalancılara güvenirseniz bu işten hiç çıkamayız. korkmayın, kendinizi ve sevdiklerinizi koruyun.
(bkz: iftira">[gbkz]iftira)
(bkz: yılandan korkmam yalandan korktuğum kadar">[gbkz]yılandan korkmam yalandan korktuğum kadar)
(bkz: yılandan korkmam yalandan korktuğum kadar">[gbkz]yılandan korkmam yalandan korktuğum kadar)
duman ın son albümündeki en sağlam şarkılardan biridir.bir yere uzanıp dinlemeli bu şarkıyı.
gerekliligi tartisilir, cogu zaman amacsizca sarf edilen, gercegi arkasina saklamaya yarayan soz/sozler butunu.
basvurmadan once bir dusunmek gerekli; neden? diye. birini ve ya bir seyi kaybetmemek icinse o seye verilen degeri dusurmez mi, bir yalanla korumaya kalkmak? bir korku vesilesi ile basvuruluyorsa, yuzlesmek daha pratik bir cozum olmaz mi? sinirli kullanilabilen bir organ olan beyni, soylenecek yalanin ortaya cikmamasi icin kullanmak daha yorucu olmayacak mi?
garip bir haller oluyor hepimize, o kadar kolay ve amacsiz - ve ya gereksiz - basvuruyoruz ki yalana, bir yerden sonra nerede, nicin oldugunun farkina bile varmadan etrafimizi sarip ele geciriyor o yalanlar. sonra da hayat yalan diyip siyrilmaya calisiyoruz. hicbirimizin, evet korkarim ki hicbirimizin, yaptiklarimizin, dusunduklerimizin, yasadiklarimizin sorumlulugunu ustlenip, sonuclarini kabullenecek gucu yok. ne zaman, nerede bu kadar zayif dustuk?
basvurmadan once bir dusunmek gerekli; neden? diye. birini ve ya bir seyi kaybetmemek icinse o seye verilen degeri dusurmez mi, bir yalanla korumaya kalkmak? bir korku vesilesi ile basvuruluyorsa, yuzlesmek daha pratik bir cozum olmaz mi? sinirli kullanilabilen bir organ olan beyni, soylenecek yalanin ortaya cikmamasi icin kullanmak daha yorucu olmayacak mi?
garip bir haller oluyor hepimize, o kadar kolay ve amacsiz - ve ya gereksiz - basvuruyoruz ki yalana, bir yerden sonra nerede, nicin oldugunun farkina bile varmadan etrafimizi sarip ele geciriyor o yalanlar. sonra da hayat yalan diyip siyrilmaya calisiyoruz. hicbirimizin, evet korkarim ki hicbirimizin, yaptiklarimizin, dusunduklerimizin, yasadiklarimizin sorumlulugunu ustlenip, sonuclarini kabullenecek gucu yok. ne zaman, nerede bu kadar zayif dustuk?
herhangi bir playlist eğer shuffle’daysa, o playlistte yer almaması gereken şarkıdır, ben bugün bunu anladım.
edit: bil bakalim hangisinden bahsediyor yazar.
edit: bil bakalim hangisinden bahsediyor yazar.
yalan,yeri gelince belki bir çok $eyden daha fazla can acıtan.bazı yalanlar vardır zararsızdır,insanları kırmayan türden,hatta belkide bazen mutlu edebilecek olan..insanlar..nasıl varlıklar ki yeri gelince bazen sizin üzüldüğünüz $eylere belki sizden daha da çok üzülebilirken sizi güldürmek için uğraşırken birden günü gelince canınızı acıtmak için ellerinden geleni yaparlar?hiç pi$manlık duymadan gözünüzün içine baka baka yalan söyleyebilirler..hiç anlayamadım ben bunu bu ya$ıma kadar,belkide yapmayı hiç denemediğim içindir..denemek lazımmı$ demek ki.
ilkinde affedersiniz söylenen yalanı aptala yatarsınız..
ikincisinde affedersiniz söylenen yalanı ama hep içinizde kalır..söyleyeceklerinizi susarsınız!
üçüncüsünde..
affedilcek bir $ey bile kalmaz..
yalan olur her $ey.
ilkinde affedersiniz söylenen yalanı aptala yatarsınız..
ikincisinde affedersiniz söylenen yalanı ama hep içinizde kalır..söyleyeceklerinizi susarsınız!
üçüncüsünde..
affedilcek bir $ey bile kalmaz..
yalan olur her $ey.
fikret kızılok şarkısı sözleri şöyledir;
yalandır hep yalan
samanyolu geceler hep yalan
iki korku çiçeği açar gözlerimde
oysa bakışların neden yalan?
akşam olur demlenirim
damla damla duman duman
yaprağımın üstünde
şebnem olursun kırağı çiğdem
elimi uzatsam o da yalan
bir gece örter üstümü
anlamazlarki halimi
yastığımdan kuşkulanırım
o da yalan o da yalan
hırsız gibi düşlerimde
gizli gizli sevdalanırım
tutunurum kendime o da yalan o da yalan
bir bildiğim kimi hala sevdiğim
bir horoz öter susar içim
sende sabah bende geceyarısı
bir bildiğim kimi hala sevdiğim
unutmuşum yalandır
bir sen bilirsin birde ben..
söylesem başkalarına o da yalan.
yalandır hep yalan
samanyolu geceler hep yalan
iki korku çiçeği açar gözlerimde
oysa bakışların neden yalan?
akşam olur demlenirim
damla damla duman duman
yaprağımın üstünde
şebnem olursun kırağı çiğdem
elimi uzatsam o da yalan
bir gece örter üstümü
anlamazlarki halimi
yastığımdan kuşkulanırım
o da yalan o da yalan
hırsız gibi düşlerimde
gizli gizli sevdalanırım
tutunurum kendime o da yalan o da yalan
bir bildiğim kimi hala sevdiğim
bir horoz öter susar içim
sende sabah bende geceyarısı
bir bildiğim kimi hala sevdiğim
unutmuşum yalandır
bir sen bilirsin birde ben..
söylesem başkalarına o da yalan.
kişinin kendine olan nefretini ve başka bedenlere olan özlemini belirten basit gibi görünsede saçma sapan ilişkiler ve saçma sapan kişilerin oyuncağı olmana yarayan özgeçmiş bitiricisi.yalanla başlayan herşey başkasının yaptığı bir işmiş gibi düşünelim.karşı cinsten birisinden hoşlanıyorsunuz diyelim. kendi yaptıklarınızı alışkanlıklarınızı özlemlerinizi hoşlandıgınız kişiye hoş görünmek adına reddedip onun zevklerine göre yaşamaya başlıyorsunuz ve hayranı oldugunuz kişinin de size aşık oldugunu düşünmeye başladığınızda aslında en büyük aşkınızı aslında başka bir kişiye hayran bırakarak kendi yalanınız içinde boğuluyor ve yalanın kötülüğünü ayrıldıktan sonra düşülen ikileminizde anlıyorsunuz.
seker gibi olduguna inandigim olgu. cok yediginiz de disleriniz curuyor, mideniz bulaniyor, hasta oluyorsunuz. ama karari ise tatli tatli. isleri kolaylastiriyor, insanlari incitmenize engel oluyor.
ibrahim tatlises’in bir zamanlar pek kavgali oldugu eski menajeri hasan bora’nin plak sirketinden (star muzik) cikardigi 1982 cikisli albumu ve bu albume ismini veren sarki. bu albumu su anda piyasada bulmak zordur ama plak versiyonlari bulunabilir. ibrahim tatlises bu sarkiyi yillar sonra 1995’te klasikler albumunde bir kez daha okudu. sozler tahir paker’e muzik burhan bayar’a aittir. sozleri soyle:
su koskoca dunya alem
icimdeki nese elem
yazimizi yazan kalem
anladim ki hepsi yalan
yalan...
su yasama hevesinin
insanlarin cumlesinin
aldigim bos nefeslerin
anladim ki hepsi yalan
yalan...
cok sevipte taptigimiz
baslara tac yaptigimiz
gercek olan bir tanrimiz
gerisinin hepsi yalan
yalan...
bitmeyecek sandigimiz
ruyasina daldigimiz
hunerine kandigimiz
olum gercek omur yalan
yalan...
su koskoca dunya alem
icimdeki nese elem
yazimizi yazan kalem
anladim ki hepsi yalan
yalan...
su yasama hevesinin
insanlarin cumlesinin
aldigim bos nefeslerin
anladim ki hepsi yalan
yalan...
cok sevipte taptigimiz
baslara tac yaptigimiz
gercek olan bir tanrimiz
gerisinin hepsi yalan
yalan...
bitmeyecek sandigimiz
ruyasina daldigimiz
hunerine kandigimiz
olum gercek omur yalan
yalan...
basrollerini ibrahim tatlises ve perihan savas’in paylastigi duygu yuklu bir film. bu film maalesef son yillarda gosterilmiyor televizyonlarda. eger rastlarsaniz izlemenizi oneririm. bu filmin unutulmaz sahnelerinden biri soyledir hatirladigim kadariyla. ibrahim tatlises adana garinda perihan savasi beklemektdir. o gelince valizini tasir ama perihan savas valizini tasiyan adami tanimaz. o olaydan sonra ibrahim tatlises yerden aldigi bir tasla bir vagonun ustune sunlari yazar:
yillar sonra bekledigim trenden indin
valizini ben tasidim safiya
bugun adana garindaki o hamal bendim
beni tanimadin, insan eserini tanimaz mi?
bu sahne ayni zamanda 1982’de çikan "yalan" isimli plagina kapak olmustur.
yillar sonra bekledigim trenden indin
valizini ben tasidim safiya
bugun adana garindaki o hamal bendim
beni tanimadin, insan eserini tanimaz mi?
bu sahne ayni zamanda 1982’de çikan "yalan" isimli plagina kapak olmustur.
en guzel yalanı ibrahim tatlıses söylemitir. yalan seni sevmedigim yalan
zeynep bastık ile reynmen'in düet klibi.
önce sözleri;
(Yalan yalan yalan)
(Yalan yalan yalan)
Yalan yalan yalan
Yalan yalan yalan
Durumu özetleyen bi' bakış attın da
Yanımdasın bu nasıl kaçış
Bi' yanıp bi' sönen ateşi yaktın da bunların hepsi
Palavra palavra
Yine de sensiz dolamaz saraylar
Çiçeklerim açamaz baharda
Bize yok bizden başka fayda
Sende kaldı aklım
Ama bununla hep savaştım
Bu kadar büyük mü aşkın
(Yalan yalan yalan)
Teslim oldum artık
Beni durdurur mu sandın
Ne kelepçeler ne mantık
(Yalan yalan yalan)
Yalan yalan yalan
Yalan yalan yalan
Yalan yalan yalan
Yalan yalan yalan
Oof benim derdim
Sana benim derdim
Nasıl da emin kendinden yalanlarından
Yüzüme bakarken aynı anda nasıl attın bana palavra
Sana yaşamak varken oldum kadavra
Sende kaldı aklım
Ama bununla hep savaştım
Bu kadar büyük mü aşkın
(Yalan yalan yalan)
Teslim oldum artık
Beni durdurur mu sandın
Ne kelepçeler ne mantık
(Yalan yalan yalan)
Yalan yalan yalan
Yalan yalan yalan
Yalan yalan yalan
Yalan yalan yalan
klibi;
önce sözleri;
(Yalan yalan yalan)
(Yalan yalan yalan)
Yalan yalan yalan
Yalan yalan yalan
Durumu özetleyen bi' bakış attın da
Yanımdasın bu nasıl kaçış
Bi' yanıp bi' sönen ateşi yaktın da bunların hepsi
Palavra palavra
Yine de sensiz dolamaz saraylar
Çiçeklerim açamaz baharda
Bize yok bizden başka fayda
Sende kaldı aklım
Ama bununla hep savaştım
Bu kadar büyük mü aşkın
(Yalan yalan yalan)
Teslim oldum artık
Beni durdurur mu sandın
Ne kelepçeler ne mantık
(Yalan yalan yalan)
Yalan yalan yalan
Yalan yalan yalan
Yalan yalan yalan
Yalan yalan yalan
Oof benim derdim
Sana benim derdim
Nasıl da emin kendinden yalanlarından
Yüzüme bakarken aynı anda nasıl attın bana palavra
Sana yaşamak varken oldum kadavra
Sende kaldı aklım
Ama bununla hep savaştım
Bu kadar büyük mü aşkın
(Yalan yalan yalan)
Teslim oldum artık
Beni durdurur mu sandın
Ne kelepçeler ne mantık
(Yalan yalan yalan)
Yalan yalan yalan
Yalan yalan yalan
Yalan yalan yalan
Yalan yalan yalan
klibi;
leyla the band'in yalan'i asagida, ayda mosharraf'in yalani onun bir asagisinda. karari siz verin. ben her sekilde parami leyla the band'e yatiririm.
en kötüsü de bunların aileye söylenenidir. siz hiçbir şey olmayacakmış gibi hafif hafif verirsiniz gazı bunlar birikir birikir sonra sizin götünüzde patlar. sonrası allah kerim ailenizin tutuculuguna kalmış.
yıllar geçse de eskimeyecek duman ağıtı. cidden, fazla iyi.
hiç bir zaman doğruluğuna inanmadığımız durum veya sözlere verdiğimiz addır birde kişiliklere "yalancı, sahtekar" dedirten olgudur..
aaa o da ne öyle yeni bir ev aleti falan mı ?
insan bazen sırf canı istediği için bile yalan söyler (çok da normal bi durum olduğunu savunamam tabi) .bunda kabullenilmeyecek bir durum yoktur. hepimiz birer yalancıyız.
pembesi vardır siyahı vardır ya arkadaş yalan yalandır. her çaldığımız minareye illa bir kılıf.
insan bazen sırf canı istediği için bile yalan söyler (çok da normal bi durum olduğunu savunamam tabi) .bunda kabullenilmeyecek bir durum yoktur. hepimiz birer yalancıyız.
pembesi vardır siyahı vardır ya arkadaş yalan yalandır. her çaldığımız minareye illa bir kılıf.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?