ne yazık ki kendini şu anki haliyle bile türkiyenin en güzel kadını sanan kişi. işte insanın kendisiyle barışık olması da böyle bir şey.
fatih, bilim ve sanata saygı duymak bakımdan harik-i âde bir yaratılışa sahipti. altı dil bilir, bilimadamlarıyla en derin uzmanlık konularında tartışır, kurdurduğu medresede türkçe bilim okutulabileceği günlerin hayalini kurar, onca meşgalenin, onca devlet işinin arasında bilim ve sanatla uğraşır, şiirler yazar, icatlar yapardı.
topçuluk fenninde geliştirdiği teknikler elbette konstantinepolisin istanbul oluşunda büyük önem arz eder. bu bakımdan onu bazı tarihçiler deha olarak gösterirler ki bence haklıdırlar. bana onun bir deha oluşunu fısıldayan şey de şimdi anlatacağım ihtimaldir.
fatihin gemileri karadan yürütmesi hadisesinde her tarihçi ayrı birşey yazar. kimisi yerini, kimisi şeklini, kimisi gemilerin sayısını farklı anlatır. olayın çağdaşı olan tarihçilerin bile söylediklerinde birbirini tutmayan yanlar vardır. ama bizce en tutarsız bilgi, içlerinde 22 çifte kürekli çekdiri ve kalita cesametinde teknelerin de bulunduğu 40 veya 72 pare geminin, bir gecede, boğazdan haliçe nakledilmesidir.
tarihçilerin ittifakla söylediklerine göre gemiler için, şimdiki tramvay yolu gibi bir güzergâh kullanılmıştır. ormaniçinde açılan bu kızaklı yol, manda derileriyle kaplanmış, ziftlenmiş,iç yağıyla yağlanmış ve tekne çekmeye hazır hale getirilmiştir.
şimdi ilkokul çocukları gibi bir hesaplama yapalım: güzergâh bir tek. çekilen tekne sayısı en az 40, en çok 72 ve olayın geçtiği sanılan 22 nisanda gecenin uzunluğu 11 saat 8 dakika, yani toplam 668 dakika. her bir teknenin kabataştan (veya dolmabahçe) kasımpaşaya nakli için ayrılan süre 668:40=16 dakika 7 saniye veya 668:72=9 dakika 3 saniye eder. pes!.. bir tazı önünden tavşan koştursanız ancak bu kadar sürede tophaneden kasımpaşaya kapağı atar da dolmabahçeden koşarsa yine de tazıya av olur. bir de siz münif fehimin hayali tablosundaki gibi, yüzlerce adamın bir tekneyi, yokuştan ve inişten taşıyarak 16 veya 9 dakikada aynı mesafeden geçirdiğini düşünün.
gemilerin karadan yürümesini inkar ediyor değiliz; hadise elbette gerçektir. olayın tanığı olan tursun beye göre cerr-i eskal sanatında usta mühendisler gözetimindeki gemiler, galata ensesinden haliçe, havadan yürümüş, belki de uçurulmuştur. burdaki "cerr-i eskâl", şimdi bizim cayraskal dediğimiz kaldıraç sistemidir ki gemiler denizden kızaklara böyle nakledilmişlerdir. galata ensesinde o dönemde sıksedir ve çam ağaçları olduğu bilinmektedir. demek ki güzergâh, ağaçların, hemen kesildikleri yerde tesviye ve kızak yapılması ile oluşturulmuştur.
tarihçinin ifadesiyle gemiler "havadan yürüdü"ğüne göre, gemilerin yelken donanımları açılarak çekilmiş, böylece rüzgarın itme gücünden yararlanılmış yani hava ile yürümüştür. yine onun söylediği "uçurulma" meselesi de tepebaşından kasımpaşaya doğru inişlerinden kinaye olsa gerek. ancak bütün bunlar, eminiz ki, gemilerin bir gecede nakledildiğine sizi inandırmaya yetmemiştir. bizede yetmediği için başka türlü düşünmek zorunda kaldık ve şu sonuç çıktı: eğer bahsi geçen cayraskal sistemi bir kaldıraç değil de makara sistemi ise her şey kendiliğinden çözülür. yani fatih ve mühendisleri, sık ağaçlar arasından gemileri, muhtemelen mükemmel donatılmış bir makara sistemiyle nakletmişlerdi.
böylece bir tek gemiyi yukarıya taşımakla işin ağır kısmını tamamlamış olursunuz. yukarıya çıkarılan gemi kasımpaşaya doğru inerken, pekala kendi ağırlığına denk birgemiyi de tophaneden yukarıya doğru çekebilir.
ilk gemiyi altı saattebile tepeye çıkarmış olsanız, diğerlerini peş peşe bağlayarak bir kaçsaatte 40 veya 72 gemiyi kendiliğinden taşıyabilirsiniz. aksi takdirdebir gemiyi yukarıya çıkarmaktan daha zor bir iş sizi beklemektedir: aynı gemiyi aşağıya indirmek... onca ağırlığı hangi güç aşağıya doğru akarken zaptedebilir?!..
bu bizim anlattığımız bir balondur; ancak patladığı zaman ne sonuç vereceğini bilemeyiz.
yine de, imtisâl-i "câhidû fillâh" olupdur niyyetüm mülk-i islâmın mücerred gayretidür gayretüm dizelerini haykıran fatih gibi bir adama böyle bir deha yaraşır: demişya, "bütün niyetim allah yolunda cihad ediniz! emrine uymaktan ibaret. çabam da zaten bir islam ülkesi için gösterilebilecek çabadan başka değildir." o çabadır ki genç kahramanımızın adını tarihe birdeha diye yazdırmıştır.
ruhu şâd olsun...
iskender pala
topçuluk fenninde geliştirdiği teknikler elbette konstantinepolisin istanbul oluşunda büyük önem arz eder. bu bakımdan onu bazı tarihçiler deha olarak gösterirler ki bence haklıdırlar. bana onun bir deha oluşunu fısıldayan şey de şimdi anlatacağım ihtimaldir.
fatihin gemileri karadan yürütmesi hadisesinde her tarihçi ayrı birşey yazar. kimisi yerini, kimisi şeklini, kimisi gemilerin sayısını farklı anlatır. olayın çağdaşı olan tarihçilerin bile söylediklerinde birbirini tutmayan yanlar vardır. ama bizce en tutarsız bilgi, içlerinde 22 çifte kürekli çekdiri ve kalita cesametinde teknelerin de bulunduğu 40 veya 72 pare geminin, bir gecede, boğazdan haliçe nakledilmesidir.
tarihçilerin ittifakla söylediklerine göre gemiler için, şimdiki tramvay yolu gibi bir güzergâh kullanılmıştır. ormaniçinde açılan bu kızaklı yol, manda derileriyle kaplanmış, ziftlenmiş,iç yağıyla yağlanmış ve tekne çekmeye hazır hale getirilmiştir.
şimdi ilkokul çocukları gibi bir hesaplama yapalım: güzergâh bir tek. çekilen tekne sayısı en az 40, en çok 72 ve olayın geçtiği sanılan 22 nisanda gecenin uzunluğu 11 saat 8 dakika, yani toplam 668 dakika. her bir teknenin kabataştan (veya dolmabahçe) kasımpaşaya nakli için ayrılan süre 668:40=16 dakika 7 saniye veya 668:72=9 dakika 3 saniye eder. pes!.. bir tazı önünden tavşan koştursanız ancak bu kadar sürede tophaneden kasımpaşaya kapağı atar da dolmabahçeden koşarsa yine de tazıya av olur. bir de siz münif fehimin hayali tablosundaki gibi, yüzlerce adamın bir tekneyi, yokuştan ve inişten taşıyarak 16 veya 9 dakikada aynı mesafeden geçirdiğini düşünün.
gemilerin karadan yürümesini inkar ediyor değiliz; hadise elbette gerçektir. olayın tanığı olan tursun beye göre cerr-i eskal sanatında usta mühendisler gözetimindeki gemiler, galata ensesinden haliçe, havadan yürümüş, belki de uçurulmuştur. burdaki "cerr-i eskâl", şimdi bizim cayraskal dediğimiz kaldıraç sistemidir ki gemiler denizden kızaklara böyle nakledilmişlerdir. galata ensesinde o dönemde sıksedir ve çam ağaçları olduğu bilinmektedir. demek ki güzergâh, ağaçların, hemen kesildikleri yerde tesviye ve kızak yapılması ile oluşturulmuştur.
tarihçinin ifadesiyle gemiler "havadan yürüdü"ğüne göre, gemilerin yelken donanımları açılarak çekilmiş, böylece rüzgarın itme gücünden yararlanılmış yani hava ile yürümüştür. yine onun söylediği "uçurulma" meselesi de tepebaşından kasımpaşaya doğru inişlerinden kinaye olsa gerek. ancak bütün bunlar, eminiz ki, gemilerin bir gecede nakledildiğine sizi inandırmaya yetmemiştir. bizede yetmediği için başka türlü düşünmek zorunda kaldık ve şu sonuç çıktı: eğer bahsi geçen cayraskal sistemi bir kaldıraç değil de makara sistemi ise her şey kendiliğinden çözülür. yani fatih ve mühendisleri, sık ağaçlar arasından gemileri, muhtemelen mükemmel donatılmış bir makara sistemiyle nakletmişlerdi.
böylece bir tek gemiyi yukarıya taşımakla işin ağır kısmını tamamlamış olursunuz. yukarıya çıkarılan gemi kasımpaşaya doğru inerken, pekala kendi ağırlığına denk birgemiyi de tophaneden yukarıya doğru çekebilir.
ilk gemiyi altı saattebile tepeye çıkarmış olsanız, diğerlerini peş peşe bağlayarak bir kaçsaatte 40 veya 72 gemiyi kendiliğinden taşıyabilirsiniz. aksi takdirdebir gemiyi yukarıya çıkarmaktan daha zor bir iş sizi beklemektedir: aynı gemiyi aşağıya indirmek... onca ağırlığı hangi güç aşağıya doğru akarken zaptedebilir?!..
bu bizim anlattığımız bir balondur; ancak patladığı zaman ne sonuç vereceğini bilemeyiz.
yine de, imtisâl-i "câhidû fillâh" olupdur niyyetüm mülk-i islâmın mücerred gayretidür gayretüm dizelerini haykıran fatih gibi bir adama böyle bir deha yaraşır: demişya, "bütün niyetim allah yolunda cihad ediniz! emrine uymaktan ibaret. çabam da zaten bir islam ülkesi için gösterilebilecek çabadan başka değildir." o çabadır ki genç kahramanımızın adını tarihe birdeha diye yazdırmıştır.
ruhu şâd olsun...
iskender pala
"burhan dopi dutiyi"
tapılası yeni türkü parçası.
caresi yok kardesim
her aksam boyle icip, kederlenip
mutsuz olacaksin
meyhane masalarinda kahrolacaksin.
caresi yok kardesim
her aksam boyle icip, kederlenip
mutsuz olacaksin
meyhane masalarinda kahrolacaksin.
allah belanızı versin.
che gibi oda commandante dir.
... ormanda yolunu yitirmiş çocuklar gibi terkedilmişlik içerisindeyiz. önümde durup bana baktığında, ne sen benim içimdeki acıları anlayabiliyorsun ne de ben seninkileri ve senin önünde kendimi yere atsam, ağlasam ve anlatsam bile, biri sana cehennemi sıcak ve korkunçtur diye anlattığında cehennem hakkında ne bilebilirsen, benim hakkımda da ancak o kadarını bilebilirsin...
başroldeki cocugun sürekli ayni ifadeyle oynadigi dizi.tamam o ifadeyi verebiliyorsun da ne bileyim yeni bişeyler denesek ?
ayrıca barış karakterindeki arkadaşımız bizim komşudur ekranda görünce şaşırdım evet.
ayrıca barış karakterindeki arkadaşımız bizim komşudur ekranda görünce şaşırdım evet.
oluşması durumunda bol bira icilmesi gerekmektedir.iyi gelir.hoş olur.
"...
günlük hayatın sıkıntısından biraz silkeler insanı
her şeyin aynı olmasından
kişiyi bedenin ve aklın dışına çıkarıp duvara yapıştırır
sanırım içmek
ertesi sabah
tekrar hayata
dönülebilen
ve her gün
tekrarlanabilen
bir intihar biçimidir
..."
charles bukowski
günlük hayatın sıkıntısından biraz silkeler insanı
her şeyin aynı olmasından
kişiyi bedenin ve aklın dışına çıkarıp duvara yapıştırır
sanırım içmek
ertesi sabah
tekrar hayata
dönülebilen
ve her gün
tekrarlanabilen
bir intihar biçimidir
..."
charles bukowski
uyku tutmaması.
3. vlad (bkz: dracula). 2.vladin (bkz: vlad dracul) oglu; kazikli voyvoda olarak da bilnen eflak ve bogdan voyvodasi. vlad dracul, hizmet ettigi order of the dragon teskilati nedeniyle, the dragon anlamina gelen dracul adini almistir. dracula ise, ejderin oglu demektir. vlad tepesin nami yurudukce bu ad ayni anlama geldigi seytanin oglu anlaminda kullanilmaya baslar.
latince öğrenmek en güzelidir.
"meşru zeminde çözüm tükenmez"
"bana faşistler cinayet işliyo dedirtemezsiniz"
"gap’ı gaptırmam."
"bana faşistler cinayet işliyo dedirtemezsiniz"
"gap’ı gaptırmam."
güneşin oğlu olan firavun.firavunluğu ondan oğlu amon her khepechef devralmıştır.
sıkılmak
sıkılmak
sıkılmak
düşünmek istememek.
sıkılmak
sıkılmak
düşünmek istememek.
minik dudaklım
bal
kedicigim
bal
kedicigim
ayrıca ozenti gencligin msn nickleridir bunlar.
özturk serengil in nikeleejjji tarzında sarfettigi kelimedir.
"vadideyim dönücem"
arkadas kurtlar vadisi ni izlemektedir.
arkadas kurtlar vadisi ni izlemektedir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?