alyosa

bu isimde bir şarkı, tam da bu günde geceyarısına kadar çalınmalı...
yaşanmışlıklar düşünülerek...
ve de yetmezlikler...ve çaresizlikler...
ve de o her türlü devinimi durduran, hepimizden güçlü zaman...
sonuç olarak içine atıldığımız bu dünyadan, ne kadar yükseğe çıkabildiysen o kadar adamsın...ne kadar güzel hatıraların varsa da geçmişe dair, o kadar borçlusun dünyaya...

kürtçe’de son güzel kadın anlamına gelen bir kadın ismi...aynı ismi taşıyan dünyanın gamını içine çekmiş ve harikulade şiirleri içinden çıkaran kadın...

osmanlının en ufuklu, en vizyonlu padişahı...emperyal kişilik...ii.mahmut yaklaşabilir belki devlet adamlığında...

sarsıcı 1 demirkubuz filmi...capitol.de gitmiştim...ilk 15 dakikanın temposuzluğunda yanımdaki hatun kişi sıkılır gibi olmuştu...sonra ikimizde anladık ki doğru film,doğru yönetmene gelmişiz! demirkubuz takipçiliğim bu filmden onra başlar...

nisan 28, 1960...istanbul üniversitesi’nde çıkan olaylarda, orman fakültesi öğrencisi turan emeksiz ölür...sanırım bu, başlayacak iç savaşın ilk toprağa düşen filizidir...bir vapurda ismi yaşar turan emeksiz.in...

pazar saat 11:10 skytürk’te kalemler ve kılıçlar programında izleyebilirsiniz kendisini...beynimin damarlarını açan, insana düşünmeyi öğreten, sayesinde bi sürü kavrama sahip olduğum sıradışı kişilik...tv’da dil sürçer, ses kayar...o yüzden illaki de okumak gerekir...aydın üzerine tezler okunmadan türk aydınını tanıyamayız...ölünceye kadar devrimci kalınabileğini dünya aleme kanıtlamış sevgili dinozor...

fakültede iken okuduğum sersemletici sahnelerle dolu bir kitap. abi kendini öldürdü diye hatırlıyorum. amerika’da da zengin bir abla yapmıştı kendine...

ikinci dünya savaşı’nı konu edinen kayda değer kurgulardan hiçbiri jerzy kosinski’nin boyalı kuş’unun seviyesini yakalayamaz. görkemli bir sanat eseri ve insan iradesi üzerine yazılmış en iyi methiye. bunu okuyan asla unutmayacak, ve mutlaka sarsılacak. boyalı kuş edebiyatımızı ve yaşamlarımızı zenginleştiriyor. -jonathan yardley, the miami herald-

tomorrow will be another day
-sevim’e-
belki ona gideriz yarın,
belleksiz sevgiliye,
poplin elli korkak çocuğa,
duyarlığı, unutkanlığının kanı
anaya-
ona belki gideriz yarın,
gören gözlü kör güzele,
çılgın gülüşlü bebeğe,
yüreği, sızlanan ruhunun göğü
yavrucağa-
yarın gideriz belki ona,
unutuşun türküsü, bekleyiş
tortusunda,
esnek kokulu çiçeğe,
kaynak bakışlı venüs’e-

ya nasıl dönüş sonra?

yürekli adam çıkma teklifi inme teklifiyle uğrasmaz; zamanın geldigine inandığı an eylem koyar.

kaçmak, uzaklaşmak, hiç olmak...

sık sık istendigi halde; yarım kalmışlıklar, tamamlanamayacak olanlar ve "nereye kadar"lar yüzünden vazgeçilen...

ama hep içte bi yerlerde hazır bekleyen!

.

düşünmemek mümkün mü güzel kadınları
böyle soğuk kış gecelerinde
tenleri bir taze ekmeğin içi kadar sıcak
dişlenmiş elmalar gibi dudakları
ya gözleri yıldızlı geceler misali parlak
dünyada zenginliklerin en güzeli
güzel olmak!...

...

"ozlem ki bir baskasinin ozlemine tutkunluksa
bir yerde hep ayni seyi ozluyoruz"

--- en güzel bişey ---

ask icin ölmeli, ask o zaman ask!..

yıl 1991 olsa gerek...kötü adamlar üzerime atıldıklarında parçalanmış bağcıklı ayakkabının ve de fermuarı kırılmış deri montun sahibi...malum karakol kurulacak eve gitmek yasaktır...birlikte ağlamak bir ahmet arif şiirine bakar...yaşadığım acıların en yakın tanığı...güzel insan...

bir kontenjan gecesi ben arabayı park ederken esas kızın karıştırdığı dergide bulduğu ve kendine nick yaptığı isim. o bulmasaydı ben önerecektim zaten...

tapınak şovalyesi vardır. bir de tapınılası şovalye...

bıyığı vardır abilerin...bi de şovalye yüzükleri...kafalar da sürekli tokuşturulur...

başımın belası birinden duydum an itibariyle!