türk sineması

olu beden
son yıllarda epey atak yapmış gibi görünse de, bana göre, en üretken dönemini yaşamıştır yeşilçam zamanlarında.
cocabora
2006 yılında coşsa da kanımca iki sene geçtikten sonra bile hatırlayacağım fil sayısı bir ve ya ikidir ancak.yapımcılar bayram sömetırı fırsat bilim olup olmadık boktan filmler koyarak sinemaya gişe hasılatını da yapıyorlar açıkçası.yok mehmet ali erbilmiş yok emret komutanımmış bu tarz filmler birleşiyor bir anda insan verdiği 5-6 milyona bile değmiyor.yeşilçam çok mu farklıydı bilinmez ama onun kendi başına bir kulvarı vardı şartlardan dolayı tabi.insanlarda yapıcılarda bu kadar para ve reklam olanağı varsa yapmayın kardeşim,ayıptır günahtır.ama tabi son bir kaç yıldır yapılan atak ve bazı filmlerin gerek kalitesi hollywood’tan pek farkı yok gerek senaryo gerek de oyuncu kalitesi bakımından ama 80 milyonluk ülkede dışarı adını duyurabileceğimizbir "türk sineması" kültürü olması lağzım.ancak tabi ki şunu belirtmek isterim iyi yoldayız galiba benim amatöt izlenimlerimle.tabi ki bazı çatlaklar olucak bu zaman aralığında.ancak insanlar sinema izlemeye gittiğinde yani ben türk filmine giderim kardeşim dediğinde zaten iş bitmiştir.
tokalon
akımsız bir sinemadır.bununla beraber kendine özgü bir tarzı da vardır.bağımsız yönetmenlerimizin kurtardığı türk sinaması 90lı yıllarda beyaz sinemacıların yani dindar kesimin eline düşmüştür.sanat dar topluluklara hitap etmemesi gereken bir kavram olduğu için,bu filmler türk filmi kategorisinde değerlendirilecek gibi değildir.’yeni sinemacı’larımız işi kotarmaya başlamış,sinemamızı iyileştirmiştir.(sinema nasıl iyileşir hasta mıdır bilinmemektedir).
independence
son senelerde hemen hemen tum tabularindan arinmi$ ve birbirinden guzel eserler ortaya cikartmi$tir. cok $ukur ki kurtulduk yok sinemanin sultaniydi, yok turk sinemasinin jonleriydi. hep eski gunleri ya$aya ya$aya zerre adim atamami$ti turk sinemasi. artik kirdi zincirlerini cagan irmak ve turevi yonetmenler sayesinde.
rumuz pilis tiray egen
günümüz sineması, internet üzerinden sadece 500-700 bin kişi sınırlaması ile gişe yapabilmekte. bunu behzat ç seni kalbime gömdüm filmiyle bir kez daha görmüş olduk. internet çok kapsamlı bir reklam alanı evet, ama olaya yapımcı kafasıyla yaklaşırsak, internet kitlesine katiyen güvenmemek lazım. zira internet kullanıcıları sadece kendi sanal dünyasında yaşadıkları için, bu ortamda popüler olan bir şeyin tüm ülkede poüler olduğunu da zannedebiliyorlar. keza diğer örnek kaybedenler kulübü... aynı izleyici behzat ç’yi de izledi diyebiliriz. yani internet pr’ının getirisi 500 ila 700 bin kişi...

bu yukarda ki tespiti niye buraya aktardım? çünkü bende bir internet kullanıcısı olarak, çok sevdiğim bir işin, az izlenmesine kırıldım. neden? halka yakın mı değil iş? hayır! kitlesi a grubu mu? hayır! neden olmadı? çünkü mecra yanlış kullanıldı. işte yazık olan projeye oldu. yanarım yanarım ben buna yanarım. o işin hakkı minimum 1.5 milyon kişiydi. sağlık olsun...

türk sineması halen "kulak yapan" vitrini gerçek dünyadan insanlara açılan filmlerle iş yapabilmekte. türk sineması malesef senin benim sevmemle yetmiyecek bir altyapıya sahip.

yetmez ama evet!!!

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol