türban ile baş örtüsü arasındaki farklar
türban başı örtmeye yarayan uzun bez parçasına fransızcada verilen isimdir. fransızlar bu ismi farsça dülbend -- türkçede bugün kullandığımız tülbentin de maderidir -- kelimesinden almışlardır. bu da başı sarmaya, kuşatmaya yarayan uzun tül, yani tastamam "baş örtüsü" anlamına gelir.
peki neden tülbent yerine türban denilmektedir. yani "siyasal islamcı" oldukları iddia edilenler türkçeye de mal olmuş müslüman iranlıların “tülbend”i dururken frenkleşmiş türban kelimesini tercih etmektedir. bu sorunun cevabı gayet basit: çünkü aslında böyle bir tercih yoktur. buna delilim ise 1) 1980lerin başına dek türkiyede türban kelimesinin kullanılmıyor oluşudur. yani türbanın siyasal islamın simgesi olarak kullanılıyor olduğu savı bizleri bu tarihten evvel türkiyede siyasal islamın olmadığı sonucuna götürür ki bu varsayımın geçerli olmadığı aşikardır. 2) türban tek başına tesettürün karşılığı değildir. çünkü türban, tülbent veya başörtüsü sadece başı örten şeyin adıdır. oysa tesettürde eller, ayaklar ve yüz gibi kendiliğinden görülen yerlerin dışında bütün vücudun örtülmesi emredilir. siyasetle iştigal edecek kadar profan ve düzene başkaldıracak kadar protestan olduklarını bildiğimiz siyasal islamcılar neden pardesüyü veya çarşafı değil de türbanı simge seçsinler ki? 3) başı örtmek için kullanılan kumaşa -- diğer bütün araplar gibi -- siyasi islamın en şiddetli örneklerine ev sahipliği yapan mısırın müslümanları da hicab der. ülkeleri üzerindeki bariz fransız etkisine rağmen türban demezler. oysa bu kelime gerçekten siyasal islamın simgesi olsaydı, siyasal islam’ın en mühim merkezlerinden mısır’ın halkının da buna hicab değil türban demeleri gerekirdi. bir zamanlar muhammed ikbal gibi siyasi yönü ağır bir müslüman düşünüre dayelik yapmış hindistan halkının dastar değil türban demeleri lazımdı, vesaire. demek ki türban siyasi islamın genel geçer bir simgesi olamaz. belki iranda başörtüsünün bir çeşidine tülbend denilmesi ve iranlıların da siyasal islamın en gözönündeki temsilcileri olmaları böyle bir simgeleşmeyi makul gösterebilirdi. ama bu da mümkün değildir. zira iranın geleneksel tesettürü çarşafla özdeşleşmiştir. tülbent ile başın sarılıp kumaş ucunun omuzlardan bele sarkıtılması şeklindeki bağlama modeli ise lübnanlı şii kadınların tacizlerden korunmasını sağlamak amacıyla iran kökenli şii imam musa sadr tarafından rahibeler örnek alınarak icat edilmiş bir kolaylıktır.
şu üç delilin ve baştaki etimolojik izahın toplam bir hülasası şudur ki türban, tülbend ve başörtüsü kelimeleri arasında ancak üzüm ile raisin veya engürün tadları arasındaki kadar fark vardır.
o halde türbanın bu yalancı şöhreti nereden kaynaklanıyor? 80 ihtilalinden sonra evren paşanın meydan meydan dolaşıp kuran’ın bazı ayetleri üzerindeki şahsi yorumlarını delil göstererek başörtüsünün islamın bir emri olmadığına kalabalıkları ikna etmeye çalıştığı o mutantan mitingler çağında, o zamanlar kendilerine sadece “başörtülü” denilen kızlar ile üniversiteler arasında engeller yükselmeye başlamıştı. turgut özal 1983te başbakanlık koltuğuna oturur oturmaz kucağında bulduğu bu yeni yeni filizlenen sorunu çözmek için az uğraşmadı ama tam anlamıyla başarılı da olamadı. baş örtüsünün anayasa mahkemesi kararı ile mutlak yasaklar arasına girmesiyle özal’ın partisindeki muhafazakar eğilim bir "ara çözüm" arayışına girişti. daha sonra bizzat özal’ın ağzıyla dillendirilen çözüm dahiyaneydi. kızlar dilerlerse fransızlar gibi başlarını örterek, yani türban takarak, derslere girebileceklerdi. saçları kapatırken boynu açıkta bırakan “türban” bir ara çözüm olarak bir ara rejim akabinde darbe kalıntılarını temizlemeyi görev edinen anap hükümeti tarafından önerilmişti ve tesettürden vazgeçemeyen ama okumak isteyen kızlarca da epey tutulmuştu. böylece modernliğin ve sekülerizmin en canlı merkezlerinden biri olan -- belki beşiği de diyebilirsiniz -- fransa’nın bir geleneği alınacak ve sonuçta hem isa’ya hem musa’ya yaranılacaktı. ne var ki üzümü yiyenlerin derdi sadece bağcıyı dövmekmiş ve meğer ne isa’yla ne de musa’yla işleri varmış. çünkü daha sonra bu yolun da önünü tıkadılar. hatta bu “dâhice” çözüm dehada delilik sınırını aştıklarına artık kesinlikle ikna olduğum darbe mahsulü kurumlar ve askeri iktidar marifetiyle modernliğin değil siyasal islamın bir simgesi haline getiriliverdi.
şimdi şu meydandaki apaçık ironi ile istihza etmemek, dalga geçmemek elde mi? çünkü türban takanların siyasal islamcı olduğunu savunmak, şapka devrimiyle halkı modernleştirmeye çalışanları mürteci diye tanımlamak kadar gülünçtür ve istihzaya layıktır. sözün özü, kavramlar “bile-isteye” harman edilmiş, sapla saman taammüden karıştırılmış, koyunlar kaynağa daha yakın duran kurtların suyunu bulandırmış.
peki neden tülbent yerine türban denilmektedir. yani "siyasal islamcı" oldukları iddia edilenler türkçeye de mal olmuş müslüman iranlıların “tülbend”i dururken frenkleşmiş türban kelimesini tercih etmektedir. bu sorunun cevabı gayet basit: çünkü aslında böyle bir tercih yoktur. buna delilim ise 1) 1980lerin başına dek türkiyede türban kelimesinin kullanılmıyor oluşudur. yani türbanın siyasal islamın simgesi olarak kullanılıyor olduğu savı bizleri bu tarihten evvel türkiyede siyasal islamın olmadığı sonucuna götürür ki bu varsayımın geçerli olmadığı aşikardır. 2) türban tek başına tesettürün karşılığı değildir. çünkü türban, tülbent veya başörtüsü sadece başı örten şeyin adıdır. oysa tesettürde eller, ayaklar ve yüz gibi kendiliğinden görülen yerlerin dışında bütün vücudun örtülmesi emredilir. siyasetle iştigal edecek kadar profan ve düzene başkaldıracak kadar protestan olduklarını bildiğimiz siyasal islamcılar neden pardesüyü veya çarşafı değil de türbanı simge seçsinler ki? 3) başı örtmek için kullanılan kumaşa -- diğer bütün araplar gibi -- siyasi islamın en şiddetli örneklerine ev sahipliği yapan mısırın müslümanları da hicab der. ülkeleri üzerindeki bariz fransız etkisine rağmen türban demezler. oysa bu kelime gerçekten siyasal islamın simgesi olsaydı, siyasal islam’ın en mühim merkezlerinden mısır’ın halkının da buna hicab değil türban demeleri gerekirdi. bir zamanlar muhammed ikbal gibi siyasi yönü ağır bir müslüman düşünüre dayelik yapmış hindistan halkının dastar değil türban demeleri lazımdı, vesaire. demek ki türban siyasi islamın genel geçer bir simgesi olamaz. belki iranda başörtüsünün bir çeşidine tülbend denilmesi ve iranlıların da siyasal islamın en gözönündeki temsilcileri olmaları böyle bir simgeleşmeyi makul gösterebilirdi. ama bu da mümkün değildir. zira iranın geleneksel tesettürü çarşafla özdeşleşmiştir. tülbent ile başın sarılıp kumaş ucunun omuzlardan bele sarkıtılması şeklindeki bağlama modeli ise lübnanlı şii kadınların tacizlerden korunmasını sağlamak amacıyla iran kökenli şii imam musa sadr tarafından rahibeler örnek alınarak icat edilmiş bir kolaylıktır.
şu üç delilin ve baştaki etimolojik izahın toplam bir hülasası şudur ki türban, tülbend ve başörtüsü kelimeleri arasında ancak üzüm ile raisin veya engürün tadları arasındaki kadar fark vardır.
o halde türbanın bu yalancı şöhreti nereden kaynaklanıyor? 80 ihtilalinden sonra evren paşanın meydan meydan dolaşıp kuran’ın bazı ayetleri üzerindeki şahsi yorumlarını delil göstererek başörtüsünün islamın bir emri olmadığına kalabalıkları ikna etmeye çalıştığı o mutantan mitingler çağında, o zamanlar kendilerine sadece “başörtülü” denilen kızlar ile üniversiteler arasında engeller yükselmeye başlamıştı. turgut özal 1983te başbakanlık koltuğuna oturur oturmaz kucağında bulduğu bu yeni yeni filizlenen sorunu çözmek için az uğraşmadı ama tam anlamıyla başarılı da olamadı. baş örtüsünün anayasa mahkemesi kararı ile mutlak yasaklar arasına girmesiyle özal’ın partisindeki muhafazakar eğilim bir "ara çözüm" arayışına girişti. daha sonra bizzat özal’ın ağzıyla dillendirilen çözüm dahiyaneydi. kızlar dilerlerse fransızlar gibi başlarını örterek, yani türban takarak, derslere girebileceklerdi. saçları kapatırken boynu açıkta bırakan “türban” bir ara çözüm olarak bir ara rejim akabinde darbe kalıntılarını temizlemeyi görev edinen anap hükümeti tarafından önerilmişti ve tesettürden vazgeçemeyen ama okumak isteyen kızlarca da epey tutulmuştu. böylece modernliğin ve sekülerizmin en canlı merkezlerinden biri olan -- belki beşiği de diyebilirsiniz -- fransa’nın bir geleneği alınacak ve sonuçta hem isa’ya hem musa’ya yaranılacaktı. ne var ki üzümü yiyenlerin derdi sadece bağcıyı dövmekmiş ve meğer ne isa’yla ne de musa’yla işleri varmış. çünkü daha sonra bu yolun da önünü tıkadılar. hatta bu “dâhice” çözüm dehada delilik sınırını aştıklarına artık kesinlikle ikna olduğum darbe mahsulü kurumlar ve askeri iktidar marifetiyle modernliğin değil siyasal islamın bir simgesi haline getiriliverdi.
şimdi şu meydandaki apaçık ironi ile istihza etmemek, dalga geçmemek elde mi? çünkü türban takanların siyasal islamcı olduğunu savunmak, şapka devrimiyle halkı modernleştirmeye çalışanları mürteci diye tanımlamak kadar gülünçtür ve istihzaya layıktır. sözün özü, kavramlar “bile-isteye” harman edilmiş, sapla saman taammüden karıştırılmış, koyunlar kaynağa daha yakın duran kurtların suyunu bulandırmış.
başını örtüğün örtüyle evde oturur sesin çıkmassa başörtüsü olur.. yok eğer okuyacam bi yerlere gelecem çalışacam dersen o zaman başındaki örtünün adı türban olur..
başını örtenlere bu soru sorulursa onlar, başlarındakinin türban değil başörtüsü olduğunu söyler.
ramazan bayramına şeker bayramı adını takan zihniyet, başörtüsüne de türban adını takmış; karşısındakine önce kendi etiketini yapıştırıyor, sonra da yargılıyor.
hadi madem türban bu kadar kaka, söyleyiverin şu başörtüsü takma şeklini de öyle örtünsün kızcağızlar dersiniz, gene lafı eveleyip gevelemeler...
kimin, neden, nasıl başını örttüğü kimseyi ilgilendirmez. insanları bu yüzden yargılamak da insanlık dışıdır.siyahların yıllarca ayrı okullara, kiliselere gitmesi ayrı otobüslerinin olması vb gibi.
terörü protesto mitinglerine de onlarca başörtülü katılmasına rağmen "türbanlılar nerede?" diye bölücülük yapanlara dahi rastlanılmıştır.
yapmayalım lütfen!onlar da bu ülkenin insanları, onlar da insan herşeyden önce.giyim kuşamından dolayı insanları yargılamak, aşağılamak, onlara ayrımcılık ne tür bir kapalılıktır?
ramazan bayramına şeker bayramı adını takan zihniyet, başörtüsüne de türban adını takmış; karşısındakine önce kendi etiketini yapıştırıyor, sonra da yargılıyor.
hadi madem türban bu kadar kaka, söyleyiverin şu başörtüsü takma şeklini de öyle örtünsün kızcağızlar dersiniz, gene lafı eveleyip gevelemeler...
kimin, neden, nasıl başını örttüğü kimseyi ilgilendirmez. insanları bu yüzden yargılamak da insanlık dışıdır.siyahların yıllarca ayrı okullara, kiliselere gitmesi ayrı otobüslerinin olması vb gibi.
terörü protesto mitinglerine de onlarca başörtülü katılmasına rağmen "türbanlılar nerede?" diye bölücülük yapanlara dahi rastlanılmıştır.
yapmayalım lütfen!onlar da bu ülkenin insanları, onlar da insan herşeyden önce.giyim kuşamından dolayı insanları yargılamak, aşağılamak, onlara ayrımcılık ne tür bir kapalılıktır?
ikiside kadının teslimiyetinin göstergesidir. yanlış anlaşılmasın allaha teslimiyetten bahsetmiyorum erkeğe teslimiyetidir. teslimiyet iyidir rahattır hoştur ama dikkat etmek gerekir sonucu kadın yaşamı için aldatılma şiddet ve ezilme gibi va hatta öldürülme gibi korkunç sonlara ulaşabilir. nedenide "para kocadan gelsin ben evimin kadıını olayım öyle hiçbirşeye bulaşmayayım" inancıdır.
sözlükten çıkarken açılan kupe takan erkekler başlığına girilen entryleri görünce birkez daha içim cız etti.özgürlüğün bir yönünü kabul edip hatta yaşayıp, bir diğer yönüne karşı bu kadar öfke ve nefret beslemenin nedenini bulamadım.
genellikle hacı amcaların gittiği, 70-80 yaşlarında arkadaşlarım olan çayocağına, dudak altı sakalımla giderken ben de garipseyen bakışlarla karşılaştım.ama hiçbiri kalkıp da birşey demedi.sadece bana yakıştırmadıklarını anladım.
hacı cuma abim:"biz de çarşıya gidiyoruz, gel beraber gidelim" dedi.bir taziyeye gidiyorlarmış önce oraya gittik.ben içeri girmek istemedim."gel gel" dedi.girdik el fatiha dendi, dualarımızı okuduk, başsağlığı diledik merhumun yakınlarına, çaylarımızı içip çıktık.
nerede mahalle baskısı, malezya geyikleri, konjonktüre göre yayınlanan anketler...türkiyenin tarihinden gelen hoşgörü geleneği hala evet hala yaşıyor.kaşımayı bıraksalar tüm yaralarımız iyileşecek, birileri de tuz basmasa...
genellikle hacı amcaların gittiği, 70-80 yaşlarında arkadaşlarım olan çayocağına, dudak altı sakalımla giderken ben de garipseyen bakışlarla karşılaştım.ama hiçbiri kalkıp da birşey demedi.sadece bana yakıştırmadıklarını anladım.
hacı cuma abim:"biz de çarşıya gidiyoruz, gel beraber gidelim" dedi.bir taziyeye gidiyorlarmış önce oraya gittik.ben içeri girmek istemedim."gel gel" dedi.girdik el fatiha dendi, dualarımızı okuduk, başsağlığı diledik merhumun yakınlarına, çaylarımızı içip çıktık.
nerede mahalle baskısı, malezya geyikleri, konjonktüre göre yayınlanan anketler...türkiyenin tarihinden gelen hoşgörü geleneği hala evet hala yaşıyor.kaşımayı bıraksalar tüm yaralarımız iyileşecek, birileri de tuz basmasa...
(bkz: anket bu kardeşim)
kimine gore siyasi simge ile "ağdan odun taşıyan kadınların örtüsü" arasindaki fark kadar keskin olan, kimine gore ise akidevi bir zorunlulugun icrasindaki sekil farkligi kadar basit olan farklardir..
turbanin, basortusunun evremis hali olarak dusundurecek, son evrenin ise "basi acmak" olacagi bir evrim surecini tahayyul ettirecek kadar bunyeye zararlidir bu farklari dusunmek..akil melekelerinizden mahrum kalabilirsiniz..(bkz: aman dikkat)
turbanin, basortusunun evremis hali olarak dusundurecek, son evrenin ise "basi acmak" olacagi bir evrim surecini tahayyul ettirecek kadar bunyeye zararlidir bu farklari dusunmek..akil melekelerinizden mahrum kalabilirsiniz..(bkz: aman dikkat)
bir arkada$ım var, kendisi lisede okul birincisi olup ancak ve de fakat ’kapalı’ oldugu için mezuniyet töreninde dagıtılan ba$arı plaketini bırakın almayı, törene bile katılmasına izin verilmemi$, kendisi ödül alamayan dördüncülüge layık görülmü$tür.
$imdi ben neden anlattım bu hikayeyi? $unun için arkada$lar,
ben örtülü örtüsüz herhangi bir tarafta degilim ancak görüyorum ki iki taraf da birbirini harcıyor.
ba$lıkla alakalı olan noktadan ba$larsam eger; ba$ örtüsü benim annanemin taktıgı ba$ını sadece örtmek amaçlı olarak kullandıgı bir $eydir.
türban nedir peki? türban ba$ örtüsünden cok daha farklı bir yere oturtulmu$ bir ba$ örtme $eklidir.
kim kime nede di$ biler bu noktada? bir kesim insan ba$ örtüsünün gayet masumane bir $ey oldugundan bahseder nine i$i vesaire die ve türbanı suçlar.siyasi bir simge olu$undan bahsederler. çünkü türban gerek $ekliyle gerekse de ismiyle ba$ örtüsünden farklıdır. öylesine baglanmaz kafa, özel bir $ekli vardır. özellikle 80 li yıllarda bu $ekilde hanımlar ba$larını baglamaya ba$lamı$tır.
evet, bir kesim de öbür tarafı suclar, neden siyasi simge sıfatı altında olmadan da ba$larını türbanın baglandıgı $ekilde baglayamadıklarından, neden illa ki türbanın bir siyasi simge sayıldıgından, ve birincilik ödüllerinin yok yere ellerinden alındıgından dem vururlar.
normalde bu iki kesim siyasi simgeciler vr cumhuriyetciler olarak gruplanır. ama farkettiyseniz ben bu durumdan magdur olanlarla, onları ayrı bi kefeyi koyanları grupladım.
neden peki?
kusura bakmayın ama toplumumuzda ülkeyi bölmeye hayde $eriat getirelim haydaa diye ortalıgı karı$tıran cok insan yok! ortaya nifak sokanlar var! o nifak sokanları da telaffuz etmeme gerek yok $u noktada sanıyorum?!
evet ye$il devrim isteyen bir bölüm insan var ama kimseye kafasını farklı $ekilde bagladı diye gidip de yaftalayamayız, üniversitelere yasak koyamayız! kafamızdakiler aptal yöneticiler, neden söyliyeyim sizlere: öyle bir niyeti olmayan genc kızları da a$ırılıga o bulanık camur diye adlandırdıgım köktencilige iten onlar.
ba$kala$tırmamız, onları ’diger’ sıfatı altına sokan o ba$ımızdakilerdir!
benim cok kapalı arkada$ım var, pardon türbanlı olan yani . hiç birinin kafasında bu günkü anlayı$tan farklı bir rejim rüyası yok. hülyalara dalmamı$ kızlarımız, ancak onlara kar$ı bo$ yere tavır takınan zihniyete cok kızgınlar. haklılar...
evet iki taraf da birbirini harcıyor. türbanlı olan ama herhangi bir devrimsel fikirli olmayanları cumhuriyetciler, herhangi bir devrimsel fikirden ve atatürkün görecegi zarardan ölesiye korkan cumhuriyetcileri de türbanlı olan ve fakat böyle dü$ünceleri olmayan insanlar.
olan nedir biliyo musunuz, millet birbirini yerken o ye$il devrim isteyenler var ya, ha i$te onlar cirit atıyorlar, istedikleri oluyor cunku millet birbirine dü$üyor ve onlar güçleniyorlar. aynı tarafı kendi içinde birbirlerine kırdırıyorlar.
siz hangi taraftan olursanız olun, ben siyaset okuyan biri olarak bu rezil tabloyu görüyorum kar$ımda ve benim gördügüm $ey tam olarak anlatamadıysam da budur!
yapmayın $eker karde$im bari biz alet olmayalım bunlara. aynı tarafta olanlar birbirlerini anlasınlar artık, lütfen!
dip not: i$ bu, turkiyenin tablosunu çizmek için girilmi$ bir entry’dir.
$imdi ben neden anlattım bu hikayeyi? $unun için arkada$lar,
ben örtülü örtüsüz herhangi bir tarafta degilim ancak görüyorum ki iki taraf da birbirini harcıyor.
ba$lıkla alakalı olan noktadan ba$larsam eger; ba$ örtüsü benim annanemin taktıgı ba$ını sadece örtmek amaçlı olarak kullandıgı bir $eydir.
türban nedir peki? türban ba$ örtüsünden cok daha farklı bir yere oturtulmu$ bir ba$ örtme $eklidir.
kim kime nede di$ biler bu noktada? bir kesim insan ba$ örtüsünün gayet masumane bir $ey oldugundan bahseder nine i$i vesaire die ve türbanı suçlar.siyasi bir simge olu$undan bahsederler. çünkü türban gerek $ekliyle gerekse de ismiyle ba$ örtüsünden farklıdır. öylesine baglanmaz kafa, özel bir $ekli vardır. özellikle 80 li yıllarda bu $ekilde hanımlar ba$larını baglamaya ba$lamı$tır.
evet, bir kesim de öbür tarafı suclar, neden siyasi simge sıfatı altında olmadan da ba$larını türbanın baglandıgı $ekilde baglayamadıklarından, neden illa ki türbanın bir siyasi simge sayıldıgından, ve birincilik ödüllerinin yok yere ellerinden alındıgından dem vururlar.
normalde bu iki kesim siyasi simgeciler vr cumhuriyetciler olarak gruplanır. ama farkettiyseniz ben bu durumdan magdur olanlarla, onları ayrı bi kefeyi koyanları grupladım.
neden peki?
kusura bakmayın ama toplumumuzda ülkeyi bölmeye hayde $eriat getirelim haydaa diye ortalıgı karı$tıran cok insan yok! ortaya nifak sokanlar var! o nifak sokanları da telaffuz etmeme gerek yok $u noktada sanıyorum?!
evet ye$il devrim isteyen bir bölüm insan var ama kimseye kafasını farklı $ekilde bagladı diye gidip de yaftalayamayız, üniversitelere yasak koyamayız! kafamızdakiler aptal yöneticiler, neden söyliyeyim sizlere: öyle bir niyeti olmayan genc kızları da a$ırılıga o bulanık camur diye adlandırdıgım köktencilige iten onlar.
ba$kala$tırmamız, onları ’diger’ sıfatı altına sokan o ba$ımızdakilerdir!
benim cok kapalı arkada$ım var, pardon türbanlı olan yani . hiç birinin kafasında bu günkü anlayı$tan farklı bir rejim rüyası yok. hülyalara dalmamı$ kızlarımız, ancak onlara kar$ı bo$ yere tavır takınan zihniyete cok kızgınlar. haklılar...
evet iki taraf da birbirini harcıyor. türbanlı olan ama herhangi bir devrimsel fikirli olmayanları cumhuriyetciler, herhangi bir devrimsel fikirden ve atatürkün görecegi zarardan ölesiye korkan cumhuriyetcileri de türbanlı olan ve fakat böyle dü$ünceleri olmayan insanlar.
olan nedir biliyo musunuz, millet birbirini yerken o ye$il devrim isteyenler var ya, ha i$te onlar cirit atıyorlar, istedikleri oluyor cunku millet birbirine dü$üyor ve onlar güçleniyorlar. aynı tarafı kendi içinde birbirlerine kırdırıyorlar.
siz hangi taraftan olursanız olun, ben siyaset okuyan biri olarak bu rezil tabloyu görüyorum kar$ımda ve benim gördügüm $ey tam olarak anlatamadıysam da budur!
yapmayın $eker karde$im bari biz alet olmayalım bunlara. aynı tarafta olanlar birbirlerini anlasınlar artık, lütfen!
dip not: i$ bu, turkiyenin tablosunu çizmek için girilmi$ bir entry’dir.
turban ulkem gundemine nukleer baslik gibi dusmus olmakla beraber basortusunun boyle bir etkisine henuz rastlanmamistir...
ps: nukleer baslikli kiz gibi gondermeli atifta bulunan komplike bir espri yapiorum. chp beni mkyk ya alsin yada star gazetesi yayin yonetmeni basliklari hazirlamakla alakali takima dahil etsin beni...
ps: nukleer baslikli kiz gibi gondermeli atifta bulunan komplike bir espri yapiorum. chp beni mkyk ya alsin yada star gazetesi yayin yonetmeni basliklari hazirlamakla alakali takima dahil etsin beni...
benim bildigim ikisi de kica baglanir, sonra gobek atilir. ne oynak bir milletiz yahu, iki darbuka bir zil (ya da tam tersi)!!!
edit: farki belirtmeyi unutmusum; biri yandan baglanir digeri onden ("hangisi" hangisi artik siz bilin canim!)
edit: farki belirtmeyi unutmusum; biri yandan baglanir digeri onden ("hangisi" hangisi artik siz bilin canim!)
lüzümsuz bir soru özellikle de türbanlı genç kız açısından.onlara göre çok fark var.türban ve beraberindeki boyundan aşağıya giyilen kıyafetin erkeklerin iştahlarını kırdığını düşünüyor.küçük yerlerde hayli önemli olan kuran kurslarına, ayrı bir özen gösterilerek genç kızın,şimdi örttüğüm başörtünün hakkını vermeye çalışıyorum önceden babam annem vs. istediği içindi ama şimdi öyle değil diyor.
şimdiii bu kız bunu derken eylemlerinde gerçekten de kapalılığının hakkını verebiliyor mu! bunun ardından sorulması gereken en önemli soru; kız neden kendini saklamak zorunda ki bu söylene söylene kaale bile alınmayan bir yakınma.mecbur bırakılmasın genç kız.birey olmaktan korkmasın. ailelerinin baskıları nedeniyle kendisine;eğer onları dinlemeseydim başıma çok şey gelebilirdi mutlaka bir haklı yanlarını buluyorum, savunmasını yapmak zorunda bırakılmasın.
genç kızlar arasında bir fark yok.kadın ve erkek arasında bir fark var.
şimdiii bu kız bunu derken eylemlerinde gerçekten de kapalılığının hakkını verebiliyor mu! bunun ardından sorulması gereken en önemli soru; kız neden kendini saklamak zorunda ki bu söylene söylene kaale bile alınmayan bir yakınma.mecbur bırakılmasın genç kız.birey olmaktan korkmasın. ailelerinin baskıları nedeniyle kendisine;eğer onları dinlemeseydim başıma çok şey gelebilirdi mutlaka bir haklı yanlarını buluyorum, savunmasını yapmak zorunda bırakılmasın.
genç kızlar arasında bir fark yok.kadın ve erkek arasında bir fark var.
ankete icazet kacinilmaz oldu artik.
turban ile ba$ortu arasindaki fark ozunde $u anlatimdan ibarettir.
turban:siyasetcileri gerer.olmayan sorunlari varmi$ gibi gosterip ulke sorunlarini oldu bittiye getirerek suni gundem yaratmaya yarar.yurt di$i gezilerinde bile ulkede gundem yaratabilmek icin kullanilan enfes bir metoddur.modasi hic gecmez.gunun arzu edilen her saatinde ve senenin arzu edilen her gununde, onunde bir basin mensubu ve mikrofon varsa hemen oracikta kullanilabilen muhte$em bir aractir.tum i$lerine alet etmeye cali$tigin dini, aracisiz ve sorgusuz sualsiz kullanabilmeni saglar.mevsimin her $artina uygundur.laiklik ve demokrasi gecirmez, cumhuriyetli havalardan korunmani saglar.
ba$ortusu: annelerimiz, ninelerimiz takar.siyasetciler takmaz, takani da sevmez.
turban ile ba$ortu arasindaki fark ozunde $u anlatimdan ibarettir.
turban:siyasetcileri gerer.olmayan sorunlari varmi$ gibi gosterip ulke sorunlarini oldu bittiye getirerek suni gundem yaratmaya yarar.yurt di$i gezilerinde bile ulkede gundem yaratabilmek icin kullanilan enfes bir metoddur.modasi hic gecmez.gunun arzu edilen her saatinde ve senenin arzu edilen her gununde, onunde bir basin mensubu ve mikrofon varsa hemen oracikta kullanilabilen muhte$em bir aractir.tum i$lerine alet etmeye cali$tigin dini, aracisiz ve sorgusuz sualsiz kullanabilmeni saglar.mevsimin her $artina uygundur.laiklik ve demokrasi gecirmez, cumhuriyetli havalardan korunmani saglar.
ba$ortusu: annelerimiz, ninelerimiz takar.siyasetciler takmaz, takani da sevmez.
biri pamuklu kumaş,ötekisi ipek saten..
birinin süsü üstünde,deseninde,ötekinin kenarlarına,oyasında..
teknik olarak bunlar..varsın millet yapsın kavgasını..yiğidi gam öldürür..
birinin süsü üstünde,deseninde,ötekinin kenarlarına,oyasında..
teknik olarak bunlar..varsın millet yapsın kavgasını..yiğidi gam öldürür..
biri başı örter diğeri kafayı.
ankete hayır.
başörtüsü annemindir, doğaldır. türban üvey annelerindir, götünüde yırtsa doğal olmayı başaramaz.
dinci ile dindar arasındaki farka eşdeğerdir
şu an hakkında yapılacak muhtemel tespitlerin, bizi içine düştüğümüz ve giderek battığımız boktan çıkarmayacak olan farklardır...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?