"bir fırtına kuşunu sevmeliydim seveceğime seni;
hiç değilse baharda göğü şenlendirir gelirdi."
(bkz: mad girl s love song)
sylvia plath
"nefret ettiğim bir şey varsa, o da insanların kendinizi berbat hissettiğinizi bildikleri halde neşeyle hatırınızı sorup "iyiyim" demenizi beklemeleridir" diyen kadın.
sırça fanusun içinde ölü bir bebek gibi tıkanıp kalmış biri için, dünyanın kendisi kötü bir düştür
if neurotic is wanting two mutually exclusive things at one and the same time, then im neurotic as hell. ill be flying back and forth between one mutually exclusive thing and another for the rest of my days...
çatıştıkça karışan sonuna kadar nevrotik insan...
çatıştıkça karışan sonuna kadar nevrotik insan...
dying
is an art, like everything else.
i do it exceptionally well.
i do it so it feels like hell.
i do it so it feels real.
i guess you could say ive a call.
dizelerinin sahibi olan ölüme aşık kadın.
is an art, like everything else.
i do it exceptionally well.
i do it so it feels like hell.
i do it so it feels real.
i guess you could say ive a call.
dizelerinin sahibi olan ölüme aşık kadın.
(bkz: gece dansları)
(bkz: deli kızın aşk şarkısı)
(bkz: sylvia saint)
(bkz: the bell jar)
(bkz: nilgün marmara)
yazarak iyileşmenin mümkün olduğunu düşünen ve bunu uygulamak isteyen şairdir.
psikoz gecirmeye hazir olduguna kanit, melankolik siirleri ile ingiliz edebiyatina bir sekilde katkida bulunmus, zeki yazar. kesinlikle siirleri ingilizce okunmalidir zira turkce cevirileri gereken duyguyu vermez.
"yine de, en kışsı ruh halimde, sahibim renklerin ve tüm çiçeklerin varoluşunu boykot etmenin mutlak gücüne.."
bayan lazarus
işte yine yaptım
her on yılda bir
böyle bir tane beceririm
bir tür ayaklı mucize, tenim
bir nazi lamba siperliği kadar parlak,
sağ ayağım
tüy kadar hafif
yüzüm ifadesiz, incecik
yahudi kumaşından.
çözün kundağı
ah, sevgili düşmanım.
korkutuyor muyum? –
burnu, göz bebekleri, 32 dişi yerli yerinde mi?
acı nefesi
ertesi gün yok olacak.
yakında, çok yakında
vahim bir öldür gücü
evimde, etimde olacak
ve ben işte gülümseyen bir kadın.
daha sadece otuzunda.
ve kedi gibi dokuz canlıyım.
bu üçüncü sefer.
ne lüzumsuzluk
on yılda bir imha.
bu ne çok iplik.
çekirdek yiyen kalabalık
itişir içeri görmek için
ellerimi ayaklarımı çözmelerini –
muhteşem soyunmalar.
baylar, bayanlar
bunlar ellerim benim,
bunlar dizlerim.
bir deri bir kemik olabilirim, farketmez,
ben de onlardandım, tek tip kadın işte
ilk seferinde on yaşındaydım.
kazaydı.
ikinci seferinde istedim
bitirip gitmeyi ve hiç daha dönmemeyi.
üstüstüme kapaklandım.
tıpkı bir midye gibi.
tekrar tekrar bağırmaları gerekti çağırmaları
ve üstümden ayıklamaları inci gibi parlak yapışkan solucanları
ölmek
bir sanattır, herşey gibi.
özellikle iyi yaparım.
bir ölürüm ki, cehennemden gelir gibi olurum.
bir ölürüm ki, adeta hakikaten olurum.
sanki gider gibi bir davete.
bunu yapmak çok kolay bir hücrede
ölmek ve kımıldamamak
ölüyü oynadığım tiyatroda sıranın gelmesi gibi
güneşli bir günde geri gel
aynı yere, aynı yüze, zalim
eğlenen çığrışlara:
mucize!
işte bu yere yıkar beni.
ama bir bedeli var.
yara izlerime bakmanın, bir bedeli var.
kalbimi dinlemenin ----
hakikaten çalışıyor.
bir bedeli var, çok büyük bir bedeli var.
bir sözün veya bir dokunuşun.
ya da biraz kanımı akıtmanın.
bir tutam saçımın veya elbisemden bir parçanın.
eee, herr doktor.
eee, herr düşman.
sizin eserinizim ben,
paha biçilmez,
altın topu bebeğinizim
bir çığlığa eriyen
dönüyorum ve yanıyorum.
gösterdiğiniz alakaya aldırmadığımı sanmayın.
kül, kül –
külü eşele bak.
etten kemikten eser yok----
bir kalıp sabun
bir nişan yüzüğü
altın bir diş.
herr tanrı, herr şeytan
savulun
savulun.
küllerin arasından
doğrulurum kızıl saçlarımla
ve çıtır çıtır adam yerim.
işte yine yaptım
her on yılda bir
böyle bir tane beceririm
bir tür ayaklı mucize, tenim
bir nazi lamba siperliği kadar parlak,
sağ ayağım
tüy kadar hafif
yüzüm ifadesiz, incecik
yahudi kumaşından.
çözün kundağı
ah, sevgili düşmanım.
korkutuyor muyum? –
burnu, göz bebekleri, 32 dişi yerli yerinde mi?
acı nefesi
ertesi gün yok olacak.
yakında, çok yakında
vahim bir öldür gücü
evimde, etimde olacak
ve ben işte gülümseyen bir kadın.
daha sadece otuzunda.
ve kedi gibi dokuz canlıyım.
bu üçüncü sefer.
ne lüzumsuzluk
on yılda bir imha.
bu ne çok iplik.
çekirdek yiyen kalabalık
itişir içeri görmek için
ellerimi ayaklarımı çözmelerini –
muhteşem soyunmalar.
baylar, bayanlar
bunlar ellerim benim,
bunlar dizlerim.
bir deri bir kemik olabilirim, farketmez,
ben de onlardandım, tek tip kadın işte
ilk seferinde on yaşındaydım.
kazaydı.
ikinci seferinde istedim
bitirip gitmeyi ve hiç daha dönmemeyi.
üstüstüme kapaklandım.
tıpkı bir midye gibi.
tekrar tekrar bağırmaları gerekti çağırmaları
ve üstümden ayıklamaları inci gibi parlak yapışkan solucanları
ölmek
bir sanattır, herşey gibi.
özellikle iyi yaparım.
bir ölürüm ki, cehennemden gelir gibi olurum.
bir ölürüm ki, adeta hakikaten olurum.
sanki gider gibi bir davete.
bunu yapmak çok kolay bir hücrede
ölmek ve kımıldamamak
ölüyü oynadığım tiyatroda sıranın gelmesi gibi
güneşli bir günde geri gel
aynı yere, aynı yüze, zalim
eğlenen çığrışlara:
mucize!
işte bu yere yıkar beni.
ama bir bedeli var.
yara izlerime bakmanın, bir bedeli var.
kalbimi dinlemenin ----
hakikaten çalışıyor.
bir bedeli var, çok büyük bir bedeli var.
bir sözün veya bir dokunuşun.
ya da biraz kanımı akıtmanın.
bir tutam saçımın veya elbisemden bir parçanın.
eee, herr doktor.
eee, herr düşman.
sizin eserinizim ben,
paha biçilmez,
altın topu bebeğinizim
bir çığlığa eriyen
dönüyorum ve yanıyorum.
gösterdiğiniz alakaya aldırmadığımı sanmayın.
kül, kül –
külü eşele bak.
etten kemikten eser yok----
bir kalıp sabun
bir nişan yüzüğü
altın bir diş.
herr tanrı, herr şeytan
savulun
savulun.
küllerin arasından
doğrulurum kızıl saçlarımla
ve çıtır çıtır adam yerim.
ahir zaman peygamberim.
obur dunyadaki zevcem.
bir satiriyla, bin nasihat veren hatun.
yavrusuz anne.
dunyaya surgune gonderilmis insan.
pek yakında, evet pek yakında
mezar inimin yediği etim
gene üstümde olacak eve gittiğimde.
bir kadın olacağım yine, yüzümde gülümseme
otuzumdayım daha.
kedi gibi dokuz canım var hem de.
dibi biliyorum,diyor,en kalın ses
kökümle onu yokluyorum
ondan korkulur
ben korkmuyorum.daha önce
dibe vurdum.
obur dunyadaki zevcem.
bir satiriyla, bin nasihat veren hatun.
yavrusuz anne.
dunyaya surgune gonderilmis insan.
pek yakında, evet pek yakında
mezar inimin yediği etim
gene üstümde olacak eve gittiğimde.
bir kadın olacağım yine, yüzümde gülümseme
otuzumdayım daha.
kedi gibi dokuz canım var hem de.
dibi biliyorum,diyor,en kalın ses
kökümle onu yokluyorum
ondan korkulur
ben korkmuyorum.daha önce
dibe vurdum.
aday
önce, istediğimiz gibi biri misiniz bakalım?
takma gözün,
takma dişlerin, koltuk değneğin,
askın, çengelin,
takma göğüslerin
ya da bir eksiğin olduğunu gösteren dikişlerin
var mı?
yok mu?
öyleyse ne verebiliriz sana?
ağlama.
aç elini.
boş mu?-boş. al sana onu dolduracak,
çay getirecek,
baş ağrılarını geçirecek ve ne dersen yapacak
bir el.
evlenir misin?
garantisi var,
kapar açık kalmışsa gözlerin
ve eriyip gider kederinden.
yeni bir parti çıkarmak üzereyiz tuzdan.
bakıyorum çırılçıplaksın.
bu elbiseye ne dersin
siyah ve sert biraz, ama iyi oturdu üzerine.
evlenir misin?
su geçirmez, dayanıklı her şeye, ateşe,
damı delip geçen bombaya.
inan bana, bunun içinde gömerler seni mezara.
kafana gelince, kusura bakma ama, kafan boş.
tam sana göre biri var elimde.
gel şekerim, çık dolaptan.
evet, ne dersin buna?
kâğıt gibi bembayaz başlangıçta,
ama yirmi beş yılda gümüş,
altın olur elli yılda.
canlı bir bebek neresinden baksan.
dikiş diker, yemek yapar,
konuşur, konuşur, konuşur.
çalışır durumda, hiçbir eksiği yok.
açılmış yaran varsa, yara lapası.
gözün varsa, bir görüntü gözüne.
evlât, bu senin için son kurtuluş fırsatı.
evlenir misin, evlenir misin, evlenir misin?
önce, istediğimiz gibi biri misiniz bakalım?
takma gözün,
takma dişlerin, koltuk değneğin,
askın, çengelin,
takma göğüslerin
ya da bir eksiğin olduğunu gösteren dikişlerin
var mı?
yok mu?
öyleyse ne verebiliriz sana?
ağlama.
aç elini.
boş mu?-boş. al sana onu dolduracak,
çay getirecek,
baş ağrılarını geçirecek ve ne dersen yapacak
bir el.
evlenir misin?
garantisi var,
kapar açık kalmışsa gözlerin
ve eriyip gider kederinden.
yeni bir parti çıkarmak üzereyiz tuzdan.
bakıyorum çırılçıplaksın.
bu elbiseye ne dersin
siyah ve sert biraz, ama iyi oturdu üzerine.
evlenir misin?
su geçirmez, dayanıklı her şeye, ateşe,
damı delip geçen bombaya.
inan bana, bunun içinde gömerler seni mezara.
kafana gelince, kusura bakma ama, kafan boş.
tam sana göre biri var elimde.
gel şekerim, çık dolaptan.
evet, ne dersin buna?
kâğıt gibi bembayaz başlangıçta,
ama yirmi beş yılda gümüş,
altın olur elli yılda.
canlı bir bebek neresinden baksan.
dikiş diker, yemek yapar,
konuşur, konuşur, konuşur.
çalışır durumda, hiçbir eksiği yok.
açılmış yaran varsa, yara lapası.
gözün varsa, bir görüntü gözüne.
evlât, bu senin için son kurtuluş fırsatı.
evlenir misin, evlenir misin, evlenir misin?
kenar
kadın mükemmeliğe erişti
ölü
bedeni bir zafer gülümsemesi takınmış
bir yunan gerekliliği yanılsaması
tuğunun kakmalarında akmakta,
çıplak
ayağı konuşuyor adeta:
yol buraya kadardı, artık bitti.
her ölü çocuğa beyaz bir yılan dolanmıs.
artık boşalmiş,
küçük süt fışkırtıcılarina da birer tane.
katlayıp kaldırmıs onları geri vücuduna
bozulmaya yüz tutan bir bahçede
gece çiçeklerinin tatlı,
derin boğazından gelen kokular kanarken
kapanan bir gülün yaprakları gibi.
ayın üzülmesine gerek yok,
kemikten kapşonunun içinden bakıyor.
böyle şeylere alışkındır o.
karalıklarını takırdatıyor ve peşinden sürüklüyor
kadın mükemmeliğe erişti
ölü
bedeni bir zafer gülümsemesi takınmış
bir yunan gerekliliği yanılsaması
tuğunun kakmalarında akmakta,
çıplak
ayağı konuşuyor adeta:
yol buraya kadardı, artık bitti.
her ölü çocuğa beyaz bir yılan dolanmıs.
artık boşalmiş,
küçük süt fışkırtıcılarina da birer tane.
katlayıp kaldırmıs onları geri vücuduna
bozulmaya yüz tutan bir bahçede
gece çiçeklerinin tatlı,
derin boğazından gelen kokular kanarken
kapanan bir gülün yaprakları gibi.
ayın üzülmesine gerek yok,
kemikten kapşonunun içinden bakıyor.
böyle şeylere alışkındır o.
karalıklarını takırdatıyor ve peşinden sürüklüyor
hastaneden dışarı çıkan bir yarayım.
taburcu edilen bir yara.
geride bıraktım sağlığımı. bana bağlı kalacak
birini terkediyorum:
bandajları çözer gibi çözüyorum parmaklarını: gidiyorum.
taburcu edilen bir yara.
geride bıraktım sağlığımı. bana bağlı kalacak
birini terkediyorum:
bandajları çözer gibi çözüyorum parmaklarını: gidiyorum.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?