okudugu reklamlara bir de tiklarsa tadindan yenmez bir bireydir benim icin. evet kapitalizmin kolesiyim kuluyum kuluyum, ac koynunu ben geldim cevriyem ben de kapitalizmin kuluyum trilaylaylom.
sözlüğe google reklamlarını okumaya giren insan
ölse yeridir insanı. şaka tabi de, ayıp yani, hiç girme daha iyi...
var böyleleri...biliyorum. reklamları okuyup "kırarım bu sözlüğü" butonuna bile basmadan, sanki kovalanıyormuşçasına kapatıp çıkarlar sözlüğü. hiç entry girmezler.
hatta bir tanesiyle tanıştım. o çıkmamıştı, cesurdu, gözü pekti. bana mesaj bile atmıştı...
hala saklıyorum o mesajı. houstonın yeşillenmesinden belliydi bir tuhaflık olacağı. bu kez bir acaip yeşildi... mesajsa aynen şöyle:
__
"slm..
bu google reklamlarına günde kaç defa tıklıyorsun? veya tıklıyor musun?
başlıkla alakasız yahut kendinden başkasını ilgilendirmeyen subjektif bir reklama rastladın mı hiç?
soru başlığında sanki bir cevapmış gibi duran bir reklam gözüne çarptı mı?
ya da kendisinden önce verilmiş bir reklamı refere eden biri?
başka bir siteden birebir alıntı reklam var mıydı?
hiç bir reklam götüne girecek gibi oldu mu?
bana mutluluğun resmini çizebilir misin?
hadi bunları geçtik diyelim, sen hiç ateş böceği gördün mü?"
__
bu mesaja cevabım kısa ve netti. sadece msn adresimi yazdım..
ekledi.. bir süre iç dünyasını anlamaya yönelik edilen sohbetten sonra web kameram olup olmadığını sordu. "var" dedim. "ama sen açarsan açarım" .. hasbelkader onda da kamera varmış, "tamam" dedi.
görüntü geldiğinde duraksadım.. bıyık altından bir gülüş attım. hoşuna gitti, ama önemli olan bu değildi. çünkü adamın kafasında bir huni, gözlerinde de hiçbir anlam yükleyemediğim derin bir bakış vardı.
orada hayatın ne kadar acımasız ve adaletsiz olduğunu düşündüm. konuyla alakası yoktu belki ama bir anda aklıma o gelmişti. sonra hiçbir şey söylemeden msni meşgule aldım ve bir sigara yakıp kafamı dağıtmak için "sahil.mpg" isimli videoyu açtım.
hayat daha sakindi sanki... tıpkı tan vakti, denizin ütülenmiş çarşaf gibi dümdüz olduğu zaman bir sandalda oturmuş gün doğumunu seyrediyor gibi hissettim...
hatta bir tanesiyle tanıştım. o çıkmamıştı, cesurdu, gözü pekti. bana mesaj bile atmıştı...
hala saklıyorum o mesajı. houstonın yeşillenmesinden belliydi bir tuhaflık olacağı. bu kez bir acaip yeşildi... mesajsa aynen şöyle:
__
"slm..
bu google reklamlarına günde kaç defa tıklıyorsun? veya tıklıyor musun?
başlıkla alakasız yahut kendinden başkasını ilgilendirmeyen subjektif bir reklama rastladın mı hiç?
soru başlığında sanki bir cevapmış gibi duran bir reklam gözüne çarptı mı?
ya da kendisinden önce verilmiş bir reklamı refere eden biri?
başka bir siteden birebir alıntı reklam var mıydı?
hiç bir reklam götüne girecek gibi oldu mu?
bana mutluluğun resmini çizebilir misin?
hadi bunları geçtik diyelim, sen hiç ateş böceği gördün mü?"
__
bu mesaja cevabım kısa ve netti. sadece msn adresimi yazdım..
ekledi.. bir süre iç dünyasını anlamaya yönelik edilen sohbetten sonra web kameram olup olmadığını sordu. "var" dedim. "ama sen açarsan açarım" .. hasbelkader onda da kamera varmış, "tamam" dedi.
görüntü geldiğinde duraksadım.. bıyık altından bir gülüş attım. hoşuna gitti, ama önemli olan bu değildi. çünkü adamın kafasında bir huni, gözlerinde de hiçbir anlam yükleyemediğim derin bir bakış vardı.
orada hayatın ne kadar acımasız ve adaletsiz olduğunu düşündüm. konuyla alakası yoktu belki ama bir anda aklıma o gelmişti. sonra hiçbir şey söylemeden msni meşgule aldım ve bir sigara yakıp kafamı dağıtmak için "sahil.mpg" isimli videoyu açtım.
hayat daha sakindi sanki... tıpkı tan vakti, denizin ütülenmiş çarşaf gibi dümdüz olduğu zaman bir sandalda oturmuş gün doğumunu seyrediyor gibi hissettim...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?