siya siyabend

0 /
nick nicki nickince
bizon’u köprünün tam orta yerinde taksi beklerken gördüm bir gün. motorla gidiyordum, durdum, ikiyüz üçyüz metre ayaklarımla geri geri gittim. geldi, levent’e gittik. hikaye burda bitiyor, ama bu hikaye aslında siya siyabend’in ne kadar samimi bir grup olduklarının da kanıtı.

istiklal’de şarkı söyleyerek albümlerini satmaya, müzik yapmaya devam etmeye çalışıyorlar. şurdan burdan bi destekleri yok. onun bunun festivaline/konserine çıkıp milyarları bir gecede götürme meraklısı da değiller. sadece 20 liraya, 10 liraya elden, kendi elindeki kamerayla çektiği videolarının da bulunduğu albümü satma çabası içindeler.

bana nedense sürekli bir yaşar kurt şarkısını hatırlatırlar:
eski yunanda lir çalan şairler vardı
eski yunanda şairler lir çalardı
eski yunanda
şimdi
müzik endüstri
şimdiiiiiiii
şiir endüstri
şimdi
şair endüstri...

siya siyabend, yeni konstantinapolis’te, eski yunan mantığıyla yaşayan ve eski yunan mantığını yaşatan, sözcüklerin yetersiz kaldığı bir gruptur.
mademoiselle carole
verecekleri konserler;
bar sahiplerinin kasaba kurnazligiyla ( neymis efendim; siz cok kuru iciyosunuz, polis baskin yapar da sizi yakalarsa ne olur bizim halimizmis gibi) ucuza kapatilmak istenildiginden dolayi, gurubun bizzat kendisi tarafından iptal edilir cogu zaman.

bizon da su siralar gene beyoglu’ da sokakta calmaya devam etmektedir.
en azindan kendisi oyle demektedir.

gecen sene polis tarafindan agzina biber gazi tüpü sokulmak suretiyle intihar susu verilmek istendiyse de, -adi ustunde- bizon bir silkinip polisleri kovalamayi basarmistir.
andydufresne
ne kadar eleştirilseler de bu işten karin doyurmaya calıstıklarından dolayı yaptıkları muzigi satmaları gerek diye düşündügüm gruptur.
angelus
bir odakule de, bir babylon da sanatlarını icra ederek anlam karmaşası yaratsalar da leziz insanlar topluluğudur her halükarda.
wigwam
aslında maddi yetersizlikten dolayı albüm çıkaramama gibi bir durum söz konusu değildir. olay, müziğin ya da herşeyin böylesine ticarileştiği bir dünyada, bundan olabildiğince uzak durmaya çalışmak.bir karşı duruş...onlarda sokakta kendi kaydettikleri demolarını satıyorlar..tabii ki para kazanmak lazım. ama her önüne gelenin albüm yaptığı şu dönemde,abi bende elime bir gitar aldım hadi albüm yapayım denilen bir ortamda doğru bir seçim gibi....
tiryaki
bana kalırsa türkiye’de kendi stilini koruyabilmiş ender müzik gruplarından bir tanesi..

tanıtım ve reklama ihtiyaç duymadan,gayet mütevazi bir şekilde her bir gün beyoğlu ve taksim sokaklarında şarkılar söyleyen,müziği her bir kişiye sevdirmek için çabalayan ,kendi deyimleriyle ’’müzikle dünya’yı değiştirmek ’’için uğraş gösteren bir müzik grubu.
ne ilginçtir ki maddi yetersizlikten bugüne kadar basit bir albüm dahi çıkaramamışlardır.bunda elbette ki parayı müzik için şart gören bu ülkenin müzik yapımcıların da büyük payı var.
fatih akın’ın köprüyü geçmek belgeselinde bu çelişkiye nispet yapılırcasına , şarkılarına, sorunlarına uzun uzadıya yer verilmiş.

’’meraklıları için siyasiyabend’in ’’gölgenin gölgesi ’’anlamına geldiğini de ek olarak belirtelim.’’
ozee
istanbul’da sokaklarda müzik yapan ama bunu imkanları olmamasından ziyade insanlarla daha iyi ilişki kurabildiklerine inandıklarına ve sokaktaki o havayı yakaladıklarına inançlarından dolayı yapan,güzel şarkıları olan güzel,derviş,şaraplı,özgün bir grup.istanbul hatırasında boğazın karşı tarafına bakarak hayyam’ı söylerken görürüz onları ve güzeldir yeterince.
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol