mevlana’ nin hem hocasi hemde ogrencisi olan, birbirlerine buyuk bir askla bagli olan, lakin bu durumu kiskananlar tarafindan kuyuya atilmak suretiyle katledilen alim.
şems i tebrizi
mevlananin semsi tebrize olan bagliligi su hikaye ile anlatilir.
sems birgun kaybolmus ortadan.
mevlana "sems" deyu deyu aglar olmus.
birgun uzun yoldan bir adam gelmis.
"semsi gordum, semsten haberlerim var" demis.
adam mevlananin huzuruna cikmis
ve anlatmaya baslamis
ipe sapa gelmez tutarsiz seylermis ama anlattiklari.
mevlana cikartip hirkasini vermis adama
"anlamadin mi adam yalan konusuyordu" demis yanindakiler
niye hirkasini verdigini merak ederek.
"ben" demis
"yalan haberine hirkami verdim"
"dogru olsaydi anlattiklari canimi verirdim"
sems birgun kaybolmus ortadan.
mevlana "sems" deyu deyu aglar olmus.
birgun uzun yoldan bir adam gelmis.
"semsi gordum, semsten haberlerim var" demis.
adam mevlananin huzuruna cikmis
ve anlatmaya baslamis
ipe sapa gelmez tutarsiz seylermis ama anlattiklari.
mevlana cikartip hirkasini vermis adama
"anlamadin mi adam yalan konusuyordu" demis yanindakiler
niye hirkasini verdigini merak ederek.
"ben" demis
"yalan haberine hirkami verdim"
"dogru olsaydi anlattiklari canimi verirdim"
hangi kaynakta tasvir edilirse edilsin, direkt olarak zihinde canlanan karakter şudur efendiler:http://www.angelfire.com/ks/odedfehr/
1185 yılında tebriz’de dünyaya gelen şems-i tebrizinin asıl ismi mevlana muhammed’dir. melik dad oğlu ali adında bir zatın oğludur ve azeri türklerindendir. şemseddin yani dinin güneşi lakabıyla anılmıştır.
daha küçük yaşlarda manevi ilimleri tahsilde gösterdiği kabiliyetle dikkat çeken şems, din ilimleri tahsilden sonra, genç yaşlarında tebrizli ebubekir sellaf’a mürid olmuş, ününü duyduğu bütün meşhur şeyhlerden feyz almaya çalışmış ve bu sebeple diyar diyar dolaşmıştır. bu gezginliğinden dolayı kendisine “şemseddin perende” uçan şemsed din denilmiş, ayrıca tebriz’de tarikat pirleri ve hakikat arifleri ona “kamil-i tebrizi” adını vermişlerdir.
daha sonraları secaslı şeyh rukneddin, tebrizli selahaddin mahmut ile büyük alim ve ünlü mutasavvıf necmüddin kübra’nın halifelerinden centli baba kemal’e intisap ederek onlardan feyz almıştır. hz. muhammed (s.a.v.)in ahlâkını örnek alan şemseddin-i tebrizi, devamlı bir arayış içerisinde olmuş, manevi bir işaret üzerine de hz. mevlana’yı arayıp bulmuştur. dünyaya, kılık ve kıyafete önem vermeyen şems, mevlana ile üç- üçbuçuk yıl süren beraberliği neticesinde onun hayatında yeni ufukların açılmasına vesile olmuş, onun ilahi aşkın potasında eriterek, kamil bir hak aşığı yapmaya muvaffak olmuştur.
teferruatıyla daha önce anlattığımız şekilde, mevlana’da meydana gelen büyük değişikliği hazmedemeyenler, onun mevlana’dan ebediyeyen ayrılmasına sebep oldular. şems hicri 645 miladi 1247 tarihinde şehit mi edildi, yoksa geldiği gibi, kimseye haber vermeden konya’yı mı terk etti kimse bilmez.
bu gün konya’da şems makamı olarak bilinen, halk ve bilhassa mevlevilerce mevlana türbesinden önce ziyaret edilen bu mescit-türbe de mevcut sanduka, boş bir sanduka mı, yoksa mehmet önder bey”in bir hatırasında anlatıldığı gibi, şems gerçekten burada mı medfundur, bu da bilinmez. bilinen gerçek odur ki, allah velilerinin kalblerde yaşadığıdır.
niğde’deki kesikbaş türbesi de şem’e izafe edilir. bunlardan ayrı olarak tebriz’de geçil denilen mezarlıkta, hoy’da, pakistan’ın multon şehrinde şems türbeleri veya makamları vardır. bunlar çeşitli rivayetlerle süslenmiştir. pakistan’lıların söylediklerine göre de şems, konya’dan bir gece yarısı gizlice ayrılmış, önce tebriz’e oradan da hindistan’a gelmiş, meczup ve perişan yıllarca ormanlarda dolaştıktan sonra multon şehrinde ölmüştür.
daha küçük yaşlarda manevi ilimleri tahsilde gösterdiği kabiliyetle dikkat çeken şems, din ilimleri tahsilden sonra, genç yaşlarında tebrizli ebubekir sellaf’a mürid olmuş, ününü duyduğu bütün meşhur şeyhlerden feyz almaya çalışmış ve bu sebeple diyar diyar dolaşmıştır. bu gezginliğinden dolayı kendisine “şemseddin perende” uçan şemsed din denilmiş, ayrıca tebriz’de tarikat pirleri ve hakikat arifleri ona “kamil-i tebrizi” adını vermişlerdir.
daha sonraları secaslı şeyh rukneddin, tebrizli selahaddin mahmut ile büyük alim ve ünlü mutasavvıf necmüddin kübra’nın halifelerinden centli baba kemal’e intisap ederek onlardan feyz almıştır. hz. muhammed (s.a.v.)in ahlâkını örnek alan şemseddin-i tebrizi, devamlı bir arayış içerisinde olmuş, manevi bir işaret üzerine de hz. mevlana’yı arayıp bulmuştur. dünyaya, kılık ve kıyafete önem vermeyen şems, mevlana ile üç- üçbuçuk yıl süren beraberliği neticesinde onun hayatında yeni ufukların açılmasına vesile olmuş, onun ilahi aşkın potasında eriterek, kamil bir hak aşığı yapmaya muvaffak olmuştur.
teferruatıyla daha önce anlattığımız şekilde, mevlana’da meydana gelen büyük değişikliği hazmedemeyenler, onun mevlana’dan ebediyeyen ayrılmasına sebep oldular. şems hicri 645 miladi 1247 tarihinde şehit mi edildi, yoksa geldiği gibi, kimseye haber vermeden konya’yı mı terk etti kimse bilmez.
bu gün konya’da şems makamı olarak bilinen, halk ve bilhassa mevlevilerce mevlana türbesinden önce ziyaret edilen bu mescit-türbe de mevcut sanduka, boş bir sanduka mı, yoksa mehmet önder bey”in bir hatırasında anlatıldığı gibi, şems gerçekten burada mı medfundur, bu da bilinmez. bilinen gerçek odur ki, allah velilerinin kalblerde yaşadığıdır.
niğde’deki kesikbaş türbesi de şem’e izafe edilir. bunlardan ayrı olarak tebriz’de geçil denilen mezarlıkta, hoy’da, pakistan’ın multon şehrinde şems türbeleri veya makamları vardır. bunlar çeşitli rivayetlerle süslenmiştir. pakistan’lıların söylediklerine göre de şems, konya’dan bir gece yarısı gizlice ayrılmış, önce tebriz’e oradan da hindistan’a gelmiş, meczup ve perişan yıllarca ormanlarda dolaştıktan sonra multon şehrinde ölmüştür.
"üç şey seçildi cennetten: kelimeler, aşk, annelik duygusu. kelimeleri adem aldı. annelik duygusu havvaya kaldı; ama aşk çok ağırdı..."
"dünyada herkes sevgilisine can verir. fakat birinin sevgilisi kan tulumundan ibarettir, öbürününki ışıktır, güneştir."
"unutmak her zaman iyi gelir insana."
"bir gül kadar güzel ol; ama dikeni kadar zalim olma. birine öyle bir söz söyleki ya yaşat yada öldür; ama asla yaralı bırakma."
bir şey yap, güzel olsun. çok mu zor? o vakit güzel bir şey söyle. dilin mi dönmüyor? öyleyse güzel bir şey gör veya güzel bir şey yaz. beceremez misin? o zaman güzel bir şeye başla ama hep güzel şeyler olsun. çünkü, her insan ölecek yaşta.
insanlar maşuk aramıyor, bencil duygularına köle arıyor. köle buluyor ama aşkı bulamıyor.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?