mustafa

0 /
independence
yeni izledim bu belgeseli, kafamda bugune kadar yapilan tum ele$tiriler vardi. izlerken cok objektif olamadim, mustafa kemal ataturk’un kotu olmasa bile caresiz gosterildigi bolumler kanima dokundu. genel anlamda son derece guzel ve son derece etkileyici bir belgesel ama objektif gozlerle izlenmedikten sonra insani rahatsiz eden bir kac yonu de yok degil;

mustafa kemal ataturk yalnizliga mahkum olmu$, bir yandan hastaliklarla sava$irken bir yandan da fani zevklerin pencesine du$mu$ bir insan $eklinde tasvir edilmi$ ki, bu durum beni gercekten rahatsiz etti.

bir diger yandan "en yakin silah arkada$larini ve en yakin dostlarini bile, kendisine duzenlenen suikast sebebi ile sorgulatti, kimisi hapis edildi, kimisi idam edildi, silah arkada$larindan bir kac pa$ayi ise mustafa kemal son anda affetti" bolumu yok mu, o bolum en ice dokunan bolumdu bence. turk tarihini biraz olsun bilen her insan bilir ki mustafa kemal ataturk, o donemin gereklilikleri sebebi ile bir dikta rejimi kurmu$ ve bir dure bu dikta rejiminin ba$indaki adam olarak diktatorluk yapmi$ti. ancak suikast sebebi ile olanlari bir de beyaz perde de izlemek dokunuyor insana, unutmak istediklerimizin ba$inda geldigindendir belki de. en sarsici bolum bu bolumdu.

cumhuriyeti kurduktan sonraki yalniz hayati ve en yakin arkada$larinin bile onu yalniz birakmasi, bu belgeseli izleyen onbinlerce belki de milyonlarca insanin icerisinde ayni aciyi meydana getirmi$tir eminim. oyle bir insanin yalniz birakilmasi her devirde koyar onu sevenlere.

bir de kimi kopukluklar vardi belgeselde, muhtemelen o kadarcik bir zamana sigdiramadiklari icindir. mesela cumhuriyetin kurulu$u olsun, mustafa kemal’in ataturk soyismini almasi olsun hep sonuk ve alelacele geci$tirilmi$ti. oysa cocuklugundan ve genclik zamanlarindan biraz kisilip bu tarihi yeniden yazan olaylara daha cok agirlik verilebilirdi.

en etkileyici taraflarindan biri de, halen pek cok insanin bilmedigi bir konunun son derece ciplak bir $ekilde izleyici ile payla$ilmasiydi ki, o da komunistlerle muslumanlarin ayni cati altinda toplanabilme ugra$ilariydi. gunumuzde halen daha pek cok insana gidip "ataturk o zamanlar moskovadan yardim almi$ ve komunistlere de bir hayli yakin olmu$tu" demeye kalksaniz "koskoca ataturk moskovaya’mi muhtac olacak, deli misin sen be? bir de komunistlerle i$ birligi yapacak, yok daha neler?" $eklinde tepkilerle kar$ila$irsiniz. oysa o zamanin gereklilikleri bunlari ve bu hareket son derece gerekli ve zekiceydi. nitekim moskovadan gelen altinlar ve silahlar, yapilan sava$larin kazanilmasinda son derece buyuk bir etki yaratmi$ti. ayni zamanda ulkedeki komunistlerin de tespit edilebilmesi anlaminda inanilmaz faydali olmu$tu bu hareket o zamanlar.

nihayetinde kimi bolumleri icten ice beni rahatsiz etse bile, biraz objektif olmaya cali$inca cok ba$arili bir cali$ma oldugunu kabul etmek durumunda kaliyorum. mustafa kemal ataturk’un senden benden farksiz bir insan oldugunu, onun da zaaflarinin bulundugunu, onun da kimi zaman yanli$ kararlar verebildigini, bilene bilmeyene gosteren bir belgesel olmu$. mustafa kemal ataturk’un ustun askeri dehasi haricinde bizden birisi oldugunu yeniden hatirlamamiza ve kendisini tanri$alla$tirmamizin ne derece ahmakca oldugunu bir kez daha bizlere gosteren bir cali$ma.
ilseyim
“mustafa” filmi atatürk’e onun iç dünyası açısından yaklaşan bir film. filmde görüntü efektlerini oldukça başarılı buldum. onun dışında çok yeni şeyler söylediğini düşünmüyorum. fakar hepimizin bildiği şeyler daha öncekilerden farklı bir bakış açısıyla yansıtılmış. genel eğilim olan atatürk’e övgüler yağdırıp kutsamanın aksine, onun da bir insan olduğu hatırlanmış ve hislerine yer verilmiş.
film hakkında yapılan kimi olumsuz eleştirileri haksız buldum. içkiye ve kadınlara olan düşkünlüğünden filmin başında, istanbul’a ilk geldiği sene anlatılırken bahsediliyor. o zaman kendisi 18 yaşında bir delikanlı. genç yaşında tek başına istanbul’a gelmiş bir delikanlının bir dönem kendini eğlence hayatına kaptırmış olmasını oldukça doğal buluyor ve bunun onu küçültmeyeceğini düşünüyorum. aksine, o hayattan kendini sadece bir senede kurtarıp yoğun şekilde çalışmaya başlamasının kuvvetli bir iradenin daha o zamanlarda kendini göstermesi olarak yorumluyorum. kadınlara olan düşkünlüğü üzerine eleştiriler oldu ama filmde sadece yabancı bir kadınla olan mektuplarından ve istanbul’dan ayrılırken arka-sında yarım gönül hikayeleri bırakıldığından söz ediliyor. genç bir askerin kimi gönül mace-raları yaşamasını kendi adıma rahatsız edici bulmuyorum. önemli olan gerekli yerde bunlar-dan vazgeçebilecek iradeyi göstermiş olmasıdır. filmin sonunda yaptığı en büyük hatanın ev-lenmek olduğunu söylüyor. bir de ölümüne yakın yabancı bir gazete içkiye ve kadınlığa olan düşkünlüğünün onun büyük zaferler kazanmasına engel olmadığından bahsedilmiş. ömrünün son yıllarında yalnızlık çektiğinden, bu dönemde içme ihtiyacı duyduğu anlatılıyor. ama o bu durumdan rahatsız ve hatay sorunu ortaya çıktığında hasta haliyle bu sorunla uğraşmayı göze alıyor.
filmin amacı atatürk’ün insani yönünü anlatmak. o da her insan gibi bazen kendini mutsuz, yorgun ve yalnız hissedebilir. önemli olan, başka insanlarda yenilgiye, pes etmeye yol açacak durumların onun inancını yok etmemiş, başarısını engellememiş olmasıdır. filmde eleştirilen şeylerin, sözünün bile geçmesine tahammül edemeyenlerin atatürk’ü kutsallaştır-dıklarını, onunla ilgili kimi şeyleri de tabulaştırdıkları görüşündeyim. ben bunu tehlikeli bulu-yorum. çünkü o zaman atatürk gerçekliğinden sıyrılacaktır ve en ufak hatası bile, insanların kafasındaki sağlam zemine oturmamış atatürk hayalini yıkacaktır. kaldı ki hata yapmışsa da bunu görmezden gelmek bizi bir adım öteye götürmeyecektir. böyle davranmanın ona saygı-sızlık olacağını, değerini düşüreceğini sanmıyorum.
çocukların atatürk’ü böyle tanımasının sakıncalı olacağı söyleniyor. ilköğretim düze-yinde bir çocuğun bu filmi izlediğinde sadece içki ve kadınlarla ilgili kısımlarla ilgilenmeleri doğaldır. çünkü filmin hedef kitlesi o düzeydeki çocuklar değil. atatürk’le ilgili diye her bil-giyi çocuğa aktarmak onun kafasını karıştıracaktır. burada hata filmde değil, onu düzeyine uygun olmadığı halde çocuklara izletenlerdedir. bu ilkokul iki çocuğuna kendi algı düzeyinin hayli üstündeki atatürk ilkelerini ezberletmek gibidir. yani "-mış gibi" yapmacılık.
evet, medreselerin kapatılması konusunda kendisini döven hocasından intikam almış olması yanlış bir ifade. ama filmin genelinde atatürk’ün bunu intikam için yapmadığı gayet iyi anlaşılıyor. orada sözcükler yanlış seçilmiş ama o kadar da büyütülecek, can dündar’ı atatürk düşmanı gösterecek kadar büyük bir şey de değil bence.
bu filmin bu kadar çok eleştiri alması, bence ülkemiz insanının hala dogmalarla düşündüğünü, onların dışına çıkmaya cesaret edemediklerini gösteriyor. zayıf anlarında insan toplulukları üstün bir güce tapmaya ihtiyaç duyarlar. hani bazen duyarsınız ya, "bir atatürk gelse de bizi kurtarsa" diye bir cümle... bizde de bir şeyler kötüye gittikçe atatürk dinleştirilmiş adeta. üstelik nasıl birçok inanan kuran’ı anlayarak okumuyorsa, eleştirileri yapanların çoğunun da atatürk’le ilgili ciddi araştırmalar yaptığını sanmıyorum. pek çok insan biliyorum ki kendi hayatlarını kotarmaktan ötesi için çalışmıyorlar. madem o kadar bağlılar atatürk’e, onlar da atatürk’ün onca zorluklar kurduğu bu ülke için vargüçleriyla çalışsalar ya.
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol