lettre a d.
histoire d un amour
kitabin adini neden aslina sadik kalarak cevirmediklerine anlam verebilmis degilim.
d. ye mektup
bir askin hikayesi
d. icin (bkz: dorine)
61 sayfalik bir kitapmis. 3,25 ideefixe satis fiyati.
lettre a d histoire d un amour
andre gorz eseri.
"yakında seksen iki yaşında olacaksın. boyun altı santim kısaldı, olsa olsa kırk beş kilosun ve hâlâ güzel, çekici, arzu uyandırıcısın. elli sekiz yıldır birlikte yaşıyoruz ve ben seni her zamankinden çok seviyorum."
"andre gorz sevgilisi, hayat arkadaşı, hayatının anlamı dorinee yazdığı mektuba bu sözlerle başlar. anlamını tümüyle kavramak için aşklarının hikâyesini yeniden kurması gerektiğini söylerken, bunun bir "vaat", "ömür boyu sürecek bir sözleşme" olduğunun altını çizmeye özen gösterir. heyecanları, mutlulukları ve sıkıntılarıyla elli sekiz yıl süren bir beraberliğin, birlikte varoluş mücadelesinin hikâyesini duygusal olduğu kadar da düşünsel bir platforma oturtmaktadır. evliliği bir burjuva kurumu, aşkı da "iki kişinin en az toplumsal olan alanda bir araya gelmesi" olarak değerlendirirken, aşkında bir dinamiği olduğu, değişken koşullara göre yönlendirip uyarlanabileceği gerçeğini keşfeder dorinele birlikte....
gorz, marksizmi varoluşçu bir yaklaşımla benimsemiş, kuramsal çalışmalarında özellikle yabancılaşma ve özgürlük konularına eğilmiştir. kapitalizme özgü işbölümünü, dünya kaynaklarının akıldışı kullanımını eleştirerek siyasi ekolojinin ve özgürlükçü sosyalizmin en önemli düşünürlerinden biri haline gelmiştir.
hayatları boyunca yer yüzündeki haksızlıklar karşısında sessiz kalmayıp, mücadele etmeyi seçen gorz ve dorine, dorinein uzun yıllar süren acı verici, onulmaz hastalığının ardından radikal bir karar almak zorunda kalırlar: kendi hayatlarına son verme haklarını kullanmak... böylece, yaşamda olduğu gibi ölümde de ayrılmayacak, "diğerinin ölümünden sonra yaşamak" zorunda kalmayacaklardır...
her şey gibi aşk, sevgi kavramlarının da içinin boşaltıldığı, çabucak tüketildiği günümüzde bir umut, hatta bir isyan çığlığı gibi karşımıza çıkıyor gorzun bu mektubu. sarsıcı ve hatta yüreğimize işleyen bir çığlık...
"yakında seksen iki yaşında olacaksın. boyun altı santim kısaldı, olsa olsa kırk beş kilosun ve hâlâ güzel, çekici, arzu uyandırıcısın. elli sekiz yıldır birlikte yaşıyoruz ve ben seni her zamankinden çok seviyorum. sadece benimkine değen bedeninin sıcaklığıyla dolan, kahredici bir boşluk taşıyorum göğsümün tam ortasında yeniden.
bir süredir içimi kemiren sorunlara geçmeden önce bu basit şeyleri sana bir kez daha dile getirme ihtiyacındayım. birlikteliğimiz benim hayatımdaki en önemli şey olduğu halde, yazdıklarımda neden bu kadar az yer alıyorsun? neden le traîtrede (hain) seninle ilgili yanlış ve gerçeklikten uzan bir imge yarattım? bu kitap sana olan bağlılığımın, yaşam arzusuyla dolmama fırsat veren belirgin bir dönüm noktası olduğunu göstermeliydi. yedi yıl önce yaşamaya başladığımız güzelim aşk hikayesi neden orda yer almıyor peki? neden senle beni büyüleyen şeyin ne olduğunu söylemiyorum? senin kendi arkadaş çevren varken, sen lozandaki bir tiyatro topluluğuna dahilken ve seninle evlenmeye kararlı bir erkek seni ingilterede beklerken, ben seni neden "kimseyi tanımayan, tek kelime fransızca bilmeyen, ben olmadan ayakta kalamayacak" zavallı bir yaratık gibi sundum?
le traîtrei yazarken hedef edindiğim derinlemesine incelemeyi gerçek anlamda yapmadım. anlamam, açıklığa kavuşturmam gereken çok soru var. anlamını tümüyle kavramam için aşkımızın hikâyesini yeniden kurmaya ihtiyaç duyuyorum. birbirimizin aracılığıyla ve birbirimiz için olduğumuz kişiler haline gelmemizi mümkün kılan bu hikâye oldu. ne yaşamış olduğumu, birlikte ne yaşamış olduğumuzu anlamak için yazıyorum sana.
hikâyemiz neredeyse bir yıldırım aşkı gibi çok güzel başladı. tanıştığımız gün, seni poker oynamaya razı etmek isteyen üç erkekle sarılıydı etrafın. kızıl kestane gür saçların, sedef gibi bir tenin ve ingilizlere özgü ince bir sesin vardı. ingiltereden yeni gelmiştin ve erkeklerin üçü de kötü bir ingilizce konuşarak senin dikkatini çekmeye çalışıyordu. (...)"
"yakında seksen iki yaşında olacaksın. boyun altı santim kısaldı, olsa olsa kırk beş kilosun ve hâlâ güzel, çekici, arzu uyandırıcısın. elli sekiz yıldır birlikte yaşıyoruz ve ben seni her zamankinden çok seviyorum."
"andre gorz sevgilisi, hayat arkadaşı, hayatının anlamı dorinee yazdığı mektuba bu sözlerle başlar. anlamını tümüyle kavramak için aşklarının hikâyesini yeniden kurması gerektiğini söylerken, bunun bir "vaat", "ömür boyu sürecek bir sözleşme" olduğunun altını çizmeye özen gösterir. heyecanları, mutlulukları ve sıkıntılarıyla elli sekiz yıl süren bir beraberliğin, birlikte varoluş mücadelesinin hikâyesini duygusal olduğu kadar da düşünsel bir platforma oturtmaktadır. evliliği bir burjuva kurumu, aşkı da "iki kişinin en az toplumsal olan alanda bir araya gelmesi" olarak değerlendirirken, aşkında bir dinamiği olduğu, değişken koşullara göre yönlendirip uyarlanabileceği gerçeğini keşfeder dorinele birlikte....
gorz, marksizmi varoluşçu bir yaklaşımla benimsemiş, kuramsal çalışmalarında özellikle yabancılaşma ve özgürlük konularına eğilmiştir. kapitalizme özgü işbölümünü, dünya kaynaklarının akıldışı kullanımını eleştirerek siyasi ekolojinin ve özgürlükçü sosyalizmin en önemli düşünürlerinden biri haline gelmiştir.
hayatları boyunca yer yüzündeki haksızlıklar karşısında sessiz kalmayıp, mücadele etmeyi seçen gorz ve dorine, dorinein uzun yıllar süren acı verici, onulmaz hastalığının ardından radikal bir karar almak zorunda kalırlar: kendi hayatlarına son verme haklarını kullanmak... böylece, yaşamda olduğu gibi ölümde de ayrılmayacak, "diğerinin ölümünden sonra yaşamak" zorunda kalmayacaklardır...
her şey gibi aşk, sevgi kavramlarının da içinin boşaltıldığı, çabucak tüketildiği günümüzde bir umut, hatta bir isyan çığlığı gibi karşımıza çıkıyor gorzun bu mektubu. sarsıcı ve hatta yüreğimize işleyen bir çığlık...
"yakında seksen iki yaşında olacaksın. boyun altı santim kısaldı, olsa olsa kırk beş kilosun ve hâlâ güzel, çekici, arzu uyandırıcısın. elli sekiz yıldır birlikte yaşıyoruz ve ben seni her zamankinden çok seviyorum. sadece benimkine değen bedeninin sıcaklığıyla dolan, kahredici bir boşluk taşıyorum göğsümün tam ortasında yeniden.
bir süredir içimi kemiren sorunlara geçmeden önce bu basit şeyleri sana bir kez daha dile getirme ihtiyacındayım. birlikteliğimiz benim hayatımdaki en önemli şey olduğu halde, yazdıklarımda neden bu kadar az yer alıyorsun? neden le traîtrede (hain) seninle ilgili yanlış ve gerçeklikten uzan bir imge yarattım? bu kitap sana olan bağlılığımın, yaşam arzusuyla dolmama fırsat veren belirgin bir dönüm noktası olduğunu göstermeliydi. yedi yıl önce yaşamaya başladığımız güzelim aşk hikayesi neden orda yer almıyor peki? neden senle beni büyüleyen şeyin ne olduğunu söylemiyorum? senin kendi arkadaş çevren varken, sen lozandaki bir tiyatro topluluğuna dahilken ve seninle evlenmeye kararlı bir erkek seni ingilterede beklerken, ben seni neden "kimseyi tanımayan, tek kelime fransızca bilmeyen, ben olmadan ayakta kalamayacak" zavallı bir yaratık gibi sundum?
le traîtrei yazarken hedef edindiğim derinlemesine incelemeyi gerçek anlamda yapmadım. anlamam, açıklığa kavuşturmam gereken çok soru var. anlamını tümüyle kavramam için aşkımızın hikâyesini yeniden kurmaya ihtiyaç duyuyorum. birbirimizin aracılığıyla ve birbirimiz için olduğumuz kişiler haline gelmemizi mümkün kılan bu hikâye oldu. ne yaşamış olduğumu, birlikte ne yaşamış olduğumuzu anlamak için yazıyorum sana.
hikâyemiz neredeyse bir yıldırım aşkı gibi çok güzel başladı. tanıştığımız gün, seni poker oynamaya razı etmek isteyen üç erkekle sarılıydı etrafın. kızıl kestane gür saçların, sedef gibi bir tenin ve ingilizlere özgü ince bir sesin vardı. ingiltereden yeni gelmiştin ve erkeklerin üçü de kötü bir ingilizce konuşarak senin dikkatini çekmeye çalışıyordu. (...)"
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?