ilk okulun ilk yılıdır. öğretmen sırasında sessiz sakin, biraz tembel, biraz asosyal, diğer öğrencilerdinden biraz uyumsuz ve tırnaklarının içi pislikle dolmuş aliyi bir gün dayanamaz ve matematik dersinde çarpım tablosundan basit bir soru namına sözlüye kaldırır:
- evetttt; iki kere iki, kaç eder ali?
ali durur, düşünür, şekilden şekile girer, kaş ayrı oynar, göz ayrı oynar, parmaklar vücuttan tamamen bağımsız devinim halindedir. çok gecikmeli ve şaşırtmalı cevap sonunda gelir:
- iki kere iki, beş eder öğretmenim. ama kimine göre üç de olabilir. ama illa ki dört değildir.
sınıf nefesini tutar, öğretmen allak bullak olur...
***
hayatın içinde var olan bizler hayata klişeler, ezberlerle baktığımız sürece çok detay kaçırır, çok yanılsamalı gerçeklere değmeden geçer, kişilerin doğrusunu doğru sayar, özgünlüğümüzü ve dahi özgürlüğümüzü yitirir, birer kopyadan ibaret oluruz. her sorulan sorunun yanıtı, bilinenlerden ya da görünenlerden ibaret değildir.
iki kere iki kac eder ali
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?