postmodern şiddetin dışa vurumu...
insanların "tek kişilik yaşam" sonucu kafayı nasıl yediğine iyi bir örnek.
fight club
filmi 7 kere izledikten sonra şunlar ezerliyorsunuz..
1. kuralı dövüş klubü hakkında konuşmayacaksınız
2. kuralı dövüş klubü hakkında konuşmayacaksınız
3.kuralı biri dur derse yada yaralanırsa kavga biter
4.kuralı sadece 2 kişi dövüşür
5.kuralı her sefer sadece bir dövüş olur
6.kuralı tişört yok ayakkabı yok
7.kuralı dövüş sürebildiğince uzun sürer
8.kuralı eğer bu dövüş klubünde ilk gecenizse dövüşeceksiniz...
1. kuralı dövüş klubü hakkında konuşmayacaksınız
2. kuralı dövüş klubü hakkında konuşmayacaksınız
3.kuralı biri dur derse yada yaralanırsa kavga biter
4.kuralı sadece 2 kişi dövüşür
5.kuralı her sefer sadece bir dövüş olur
6.kuralı tişört yok ayakkabı yok
7.kuralı dövüş sürebildiğince uzun sürer
8.kuralı eğer bu dövüş klubünde ilk gecenizse dövüşeceksiniz...
if this is your first night at fight club, you have to fight
sinema tarihinin bana gore en iyi filmi, gunde 6 kere izleyerek bokunu cıkarttıgım, toplamda ise en az 400 kere izleyere daha da bi bokunu cıkarttıgım film.
filmindeki en vurucu soz:
self-improvement is masturbation...self-destruction might be the answer.
kitabının ise benim icin en etkileyici paragrafı;
“bütün hayatını bir baba ve bir tanrı aramakla geçirirsin.”
“unutmaman gereken şu ki,” diyor, “tanrı seni sevmiyor olabilir. bu da bir olasılıktır. belki de tanrı bizden nefret ediyordur. hayatta olabilecek en kötü şey değil bu.”
kötü şeyler yaparak tanrının ilgisini çekmek, hiç ilgi görmemekten daha iyiydi. belki de tanrının nefreti tanrının kayıtsızlığından daha iyidir.
ya tanrının can düşmanı, ya da hiçbir şey olacak olsan, hangisini seçerdin?
biz tanrının ortanca çocuklarıyız. tarihte özel bir yeri olmayan, özel ilgi görmeyen kimseleriz.
tanrının ilgisini çekemediğimiz sürece ne lanetlenme umudumuz olabilir, ne de kurtuluş umudumuz.
hangisi daha kötü, cehennem mi, hiçlik mi?
ancak yakalanır ve cezalandırılırsak kurtulabiliriz.
“louvreu yakacaksın,” ve mona lisayla kıçını sileceksin. böylece en azından tanrı isimlerimizi bilecektir.”
ne kadar derine yuvarlanırsan, o kadar yükseğe uçarsın. ne kadar uzağa kaçarsan, tanrı seni o kadar yanında ister. kaybedecek hiç bişeyin kalmadan,dibe vurmadan ozgur olamazsın...
filmindeki en vurucu soz:
self-improvement is masturbation...self-destruction might be the answer.
kitabının ise benim icin en etkileyici paragrafı;
“bütün hayatını bir baba ve bir tanrı aramakla geçirirsin.”
“unutmaman gereken şu ki,” diyor, “tanrı seni sevmiyor olabilir. bu da bir olasılıktır. belki de tanrı bizden nefret ediyordur. hayatta olabilecek en kötü şey değil bu.”
kötü şeyler yaparak tanrının ilgisini çekmek, hiç ilgi görmemekten daha iyiydi. belki de tanrının nefreti tanrının kayıtsızlığından daha iyidir.
ya tanrının can düşmanı, ya da hiçbir şey olacak olsan, hangisini seçerdin?
biz tanrının ortanca çocuklarıyız. tarihte özel bir yeri olmayan, özel ilgi görmeyen kimseleriz.
tanrının ilgisini çekemediğimiz sürece ne lanetlenme umudumuz olabilir, ne de kurtuluş umudumuz.
hangisi daha kötü, cehennem mi, hiçlik mi?
ancak yakalanır ve cezalandırılırsak kurtulabiliriz.
“louvreu yakacaksın,” ve mona lisayla kıçını sileceksin. böylece en azından tanrı isimlerimizi bilecektir.”
ne kadar derine yuvarlanırsan, o kadar yükseğe uçarsın. ne kadar uzağa kaçarsan, tanrı seni o kadar yanında ister. kaybedecek hiç bişeyin kalmadan,dibe vurmadan ozgur olamazsın...
(bkz: i like myself)
fazla ağır olduğunu düşündüğün bu bedeli ödemek istemiyorsun artık. bu yumuşak dehşetin baskısına daha fazla karşı koyamıyorsun. kendinden usulca vazgeçiyorsun. kendinden, bilincinden, epey bir zaman dünyanın merkezi olduğunu varsaydığın konumundan el çekiyorsun. dünyanın selameti için vazgeçilmez bir unsur değilsin. ‘yaratılmışların en şereflisi’ olmadığını biliyorsun artık. bu çılgın hızdan, bu çılgın hızın senden bağımsız olarak almış olduğu gidişattan korkuyorsun. korku tüm hücrelerini ele geçiriyor. içinde, kanına kardeş dolaşan bir şey oluyor korku. yapacak tek bir şey kalıyor senin için: yenilgiyi kabul etmek. kabul ediyorsun. dünya üzerindeki yerini, konumunu, koordinatlarını tekrar belirliyorsun. mağlupların sinikliği var üzerinde. kaybetmişlerin çaresizliği. her yanına sinmiş çıkışsızlığın ağır kokusu. dünya senin etrafında dönmüyor artık.
oscar tarafından hakkı yenmiş filmdir.99 senesinde american beauty devi 5 tane oscar alırken bu film babayı almıştır. oscar ın zaten adaletli bir anlayışı olduğu söylenemez.adeletli olsalardı martin scorsese e oscar vermek için 2007 ye kadar beklemezlerdi sanırım...
(bkz: konudan sapmak)
(bkz: konudan sapmak)
toplumun degeryargilarinin ne derece boyutlara geldigini insanin yuzune tokat gibi vuran david fincher filmi.dejenere olmus gecmisini unutmus tuketim toplumu halini almis insanogluna en guzel mesaji veren siddet filmi.
"eğer bir tümörüm olsaydı adını marla koyardım" demiştir bir sahnede edward norton.
muhteşem bir filmdir.günümüz dünyasında post-modernizmin kurbanı olmuş insanoğlunun şizofren yapısını gözler önüne serer.
hayatin kli$elerinden bunalmi$ bir insan yavrusunun ortalikta dr jekyll and mr hyde tadinda dola$masini anlatan efsane film.
osmanlıcası için; teşekkül ün sille tokat.
tuyler mı durden mı sorularını uzun bir süre duyduğum ve yapılan kötü espirilerin başında da:
-ikisi de aynı ya olum.hehehe. ye sebep olan filmsi güzellik.
-ikisi de aynı ya olum.hehehe. ye sebep olan filmsi güzellik.
"çünkü ancak kendimi mahvederek ruhumun gerçek gücünü keşfedebilirim."
izlerken, izledikten sonra bünyede kavga etme isteği uyandıran güzel film. kavga isteği uyandıran bir diğer film,
(bkz: greeen street hooligans)
(bkz: greeen street hooligans)
bir klasiğidir. izledikten sonra evde arkadaşımla birbirimize girdiğimiz baya baya ağız burun dağıttığımız filmdir. salaklık ya başka birşey değil. ama o dövüş sonrası içilen sigaranın verdiği tadı daha hiçbir sigara vermedi. manyaklık lan işte.
haftada bir izleyesim gelir o kadar iyi bir film.brad pitt edward norton ve mükemmel eleştiri.. ha bir de filmin sonundaki müzik
bneim gözümde dünya sinema tarihinin en iyi filmidir. 50den fazla izlemişliğim vardır (abartmıyorum, 60da olabilir) her bir karesini, sahnesini, diyaloğunu ezbere bilirim.
hakkında yazı yazmışlığımda vardır.
http://blog.milliyet.com.tr/yeni-nesil-sinemanin-en-onemli-basyapiti-uzerine---/blog/?blogno=25602
hakkında yazı yazmışlığımda vardır.
http://blog.milliyet.com.tr/yeni-nesil-sinemanin-en-onemli-basyapiti-uzerine---/blog/?blogno=25602
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?