müthiş bir heyecan vardı üstümde, ilk defa kuş alacaktık, kuşum olacak diye olağanüstü şekilde seviniyordum, sonunda alma vakti gelmişti, eminönüne doğru yola çıktık.
hayvan pazarına vardığımız da rengarenk birbirinden güzel kuşlar görmüştüm, hepsi harikaydı, cennette gibiydim, en küçük olanını beğendim, saka kuşunu, bir tane daha istedim ama babam onlar aynı yerde yaşamaz diye kandırdı beni, sonra eve gittik.
adını duygu koymuştum, nerden çıktıysa, ağlar gibi bakıyordu o yüzden sanırım, elimle besliyordum onu, ilk defa sorumluluk almıştım üstüme, anne gibiydim şerefsizim, ya da baba gibi ikisi de yeri gelince aynı.
telefon çaldı, akşama misafirliğe geleceğini söylüyordu birileri, adını duyunca deli gökhanların geleceğini öğrenmiştim, iki sokak aşağımızda oturan manyak ötesi bir çocuktu, öldürmediği canlı yok gibiydi.
bunu bildiğimden hemen kuşumu saklamaya koyuldum, üzerine örtü örttüm kafesin, sonra üzüldüm, korkar diye örtüyü kaldırdım, gökhanla savaşabilirdim!
akşam oldu deli gökhanlar eve geldi, çocuk içeriye girer girmez masanın üzerine çıkıp bağırmaya başladı, olacakları seziyordum, afedersiniz altıma da sıçıyordum...
babamlar rakı masasını kurmuş, bir yandan da gökhanın açtığı pipisine bakıyorlar ve gökhan ile birlikte kahkahalar ile gülüyorlardı.
babam tam benimkini de açtıracaktı ki birden o ses geldi.
- ciiiiiiik!
sesi duyan gökhan donunu dahi toplamadan direk duyguyu aramaya başladı, kuşumu bulursa başına gelecek bir şey kalmayacaktı, çünkü başını koparacaktı...
o odaya giremezsin gökhan! dedim, neden? dedi, orada annemlerin eşyaları var lütfen dedim, orası senin odan lan gerizekalı diyerek daldı odaya, o an anneme baktım, annem hadi usluca oynayın demekle yetindi, artık bir kuşum olmayacaktı..
hemen kafese yöneldi, ağzından salyalar akıyordu, o kadar çok salya akıtmıştı ki yeri silmek zorunda kalacaktık, avına odaklanmış kedi edası ile açtı kafesi, dur dedim kafasına patlattım bir tane, ama öküz gibi bir çocuk olduğundan beni döverek oturtmuştu koltuğa, gözümün önünde kuşumun kafasını tutuyordu ve..
- pat!
bu kuşumun kopan kafasının çıkardığı sesti, gözümün önünde sürünen duygularımın sesiydi. kuşumun, biricik duygumun son nefesiydi, bir piyanistin unuttuğu son nota idi, tabakta kalmış tek bir pirinç tanesi gibiydi.
- aaaaaaaaaaaaaa!
bu da benim çığlığımdı, deli gibi bağırmıştım, inönü stadı rekorunu tek başıma kırıyordum, kuşumdan arda kalan kafa önüme düştü, bu gerçekten iğrenç ötesi bir şeydi, geleceğimin nasıl olacağının göstergesiydi, psikolojik sorunlarımın habercisiydi...
olan ne biliyor musunuz? bana koyan? gökhana hiç kızılmaması, bir kuş için benim bu kadar bağırıp ağlamam ayıp şey gibi görülmesi..
babam yarın bi tane daha alırız diye teselli etmeye çalışıyor, gökhan piçi ise onu da kesecem hehehe diye gülmeye devam ediyordu...
o günden sonra piç gökhanı hiç affetmedim, onunla oyun dahi oynamadım, bize geldiğinde kendimi odama kilitledim, bir daha hiç saka kuşu besleyemedim, duygularımın katili bu komşu çocuklarını hiç unutmadım, hep komşu çocuksuz bir hayat diledim, dilemekteyim.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?