ece temelkuran

0 /
emma the gold one
yine kısa, öz, net mavi marmara ve 6 şehitle ilgili döktürdüğü yazısını paylaşmak ve bu yolla burda saklamak isterim ki linki de şu:

http://tinyurl.com/3ydz5wg
independence
bugunku ko$esinde hem iskenderun’da $ehit du$en askerlerimizin anisina saygida bulunmu$ hem de neredeyse israil’i dize getiren ancak canlarini da bu yolda feda eden insanlari anlatmi$ bizlere.

en ho$uma giden kisimlari $unlar oldu;

"bahriyeli altı genç öldürüldü. adlarını anmaya pek vakit bulunamadığına göre onlar da dün israil’in kurbanı oldular. artık yaşamayan oğullarımıza, bir kızı sevmek, bir hayatı yaşamak, çocuklarının büyüdüğünü görmek ve normal insanlar olmak hakkını
vermeyen bu topraklar adına hiç değilse bu köşeye adlarını bir kez
yazarak selam veriyorum.

serhat aslan (mardin), kerem oğuz erbay (izmir), ismail kartal (erzincan), erol tavukçu (van), ümit akbulut (malatya), erhan terletme (giresun)...

toprakları da kendileri kadar genç olsun..."

-----------------------------------------------------------------------------

ablukayi kiran insan

kim ne derse desin. 360 kardeşimiz israil zindanlarında gözaltına alınmış olsalar bile ablukayı kırmışlardır. israil ne yapsa sessiz kalan almanya bile öfkesini gizleyemiyorsa, avrupa birliği nicedir unuttuğu gazze’yi hatırlıyorsa, yunanistan askeri tatbikatı iptal
ediyorsa, nato ve birleşmiş milletler toplantıya çağrılıyorsa... bu, yanlarına tırnak makası bile almadan yola çıkan, zalimin merhametli olma ihtimalinden başka bir silahları olmayan insan kardeşlerimiz sayesindedir. dünya yeniden ortadoğu’ya kulak kesilmiştir. bu acayip gezegenin, o gemiden gelen yaralıların iniltilerini duymaktan başka
çareleri kalmayacaktır.

kalbim ve kalemim onlarla...
benduruyorumsebagitti
haberturk’teki kö$esinde, her gün ba$kalarıyla empati kurmak için çabalayan; insanı ve insana ait her$eyi, bazen kaldırması zor bir humanizm çerçevesinde yorumlayan yazar.

tasarimharikasi
ayarı sağlam vermesi bir şeyleri değiştirir mi bilmem ama ben verdiği ayara bakarım;
http://www.haberturk.com/yazarlar/606244-hem-ayarlari-bozuk-hem-de-sismanlar-herkesten
sarhosatlarzamani
yeni kitabı "ikinci yarısı" kitap kulübümüzün bu ay ki kitabı olan köşe yazarı, edebiyatçı. bazen çok güzel noktalar yakalayabilmekle beraber, bazen de hakikaten anlayamadığım bir şekilde tatlı su solcuları gibi davranan kişi.

bir de başka bir kitabında; " insan yarası yarasına denk geleni seviyor demek ki" gibi bir cümle kurup, içimi ezmiştir.
yaslibirkisarehindussedegunler
arada güzel cümleler kuran yazar. ama arada. zamanında ise "sınıfsız domatesler" gibi "sınıfsız" bir yazıya imza atmış tatlı solcu.

http://www.haberturk.com/yazarlar/ece-temelkuran/666896-sinifsiz-domates

göz atmak isteyenler için cevaben turnusol ve haberfabrikası’nda yazılanlar:

http://www.haberfabrikasi.org/s/?p=13875
http://tinyurl.com/726dg93
orqn
kadın’ a karşı gittikçe kaybolan umutlarımızı yeşertenlerdendir kendisi. keşke ’ akşam naapıyoruz aşkım!? ’ modeli tarafından biraz örnek alınsa.
yirtik rahibe
milliyet gazetesinde ’kiyidan’yazan sahsiyet. aslinda edebiyatci da diyebiliriz. hayatin kiyisinda durur. dili iyidir. okunmasi gerekir.bazen bu kadina milliyet te iyi yazdiriyorlar valla dedirtir.
yirtik rahibe
olmasa mektubun, yazdiklarin olmasa:
sozunu tutmus sarkilar


yaziyla lanetli olanlarin yuzunde kocaman bir yara acilir, kurur.
dunyaya
yuzunu surerek sarilmaktan, sarildigin yerden yanmaktan olan. o yara
gorunmesin diye de gosterilebilir yuz, sonsuz kez cogaltir insan yuzunu
saklamak icin yarasini


en buyuk sirri saklayanlar, hic sirri yokmus, artik hic sirri kalmamis
gibi
gorunebilir bazen. oyle de davranilabilir, dunyaya karsi. buyuk ve
karmasik
bir numaradir bu; korunmak icin. aslinda sirri saklamak icin...
sonra insanlar kapali kutulari merak ederler mesela. kapaliysa kutu
acmak,
bakmak, gozleriyle didik didik etmek isterler ne var ne yoksa. bunu
biliyorsan mesela, baska bir numara bulursun kendini kilitlemek,
kutulari
didik didik ettirmemek icin. ortaya acik bir suru kutu birakirsin,
kolay
acilabilecek kutular veyahut. oyalansinlar onlarla. nasilsa omur biter
onlar
asil kutuya ulastiklarinda. cok cok, kolay acilabilen kutular
birakirsin
ortaya... eve giden yolu ekmek kirintilariyla isaretler gibi... yiye
yiye
yuruduklerinde ya doyarlar sandiklarindan da once ya da gece olur, sen
coktan gocmus olursun.
fotograflar, pozlar, yuz gorunmesin diye de verilebilir aslinda. o son
yuzune varamasinlar, bunlara baksinlar, seni o poz sansinlar diye...
seni
"zannedilen yuzler tarihine kaydetsinler", kaydettiklerini sansinlar
diye.
boyle zannedip rahatlasinlar, seni de rahat biraksinlar diye...

yazdiklarin olmasa...
"yazdiklarin olmasa, kim inanir?" aslinda. cd kapagina, icine,
ortasina,
yanina, obur yanina yuzunun parcalarini dagitmis bir adamin "kendini
gostermeye" calismadigina... yani yazdiklari olmasa. yaziyla
lanetlenmis bir
adam oldugu icin soz konusu olan, bu pozlar baska bir sey gibi geldi
bana.
ortaya acik kutular birakmak gibi geldi, "zannedilen yuzler tarihini"
oyalamaya calisan birinin sirrini saklama yontemi gibi. murathan
mungan’in
sarki sozlerini iyi muzisyenlerin yeniden yorumladigi "soz vermis
sarkilar"
albumunden soz ediyorum. ya da mungan’in yuz parcalarindan...
yaziyla lanetli olanlarin yuzunde kocaman bir yara acilir, kurur.
dunyaya
yuzunu surerek sarilmaktan, sarildigin yerden yanmaktan olan. o yara
gorunmesin, kaybolsun diye de gosterilebilir yuz, fazla fazla
gosterilebilir, cogaltabilir insan yuzunu sonsuz kez. meraklisina
binlerce
kapi serabi kurmak gibi...

olmasa mektubun
soz, yaralari bulusturmaya, birbirine dayamaya, kani kanla
iyilestirmeye,
serinletmeye yarar belki de. sarkilar ve sarkicilar listesine bakinca
da...
soz oyle bir kara merhem.
sarkilarla seslendirenler oyle eslestirilmis ki soz, sahibine verilmis
gibi.
soz, tutulmus gibi sanki. cunku elbette muslum gurses soylemeliydi
"olmasa
mektubun" sarkisini, terk edilmis, takatsiz sesiyle. cem karaca elbette
"goc
yollari", zerrin ozer elbette "daginik yatak", gulden karabocek "otel
odalari", sezen aksu elbette o dudakli dudakli sesiyle "sevgili" ama en
cok
aylin aslim "kimdi giden kimdi kalan", oyle acita acita... butun sik
fotograflar, sahane pazarlama teknikleri vesaire vesairenin arkasinda
olan
biten bu degil midir aslinda? yani bakilarak bulandirilmadan once,
baslangicta. yuzunu dunyaya dayamislarin, hic bahsetmeden "maruzattan"
ama
yaniklarindan bulmasi birbirini. goz goze gelmeden, sakin itiraf
etmeden...
son sarki bu yuzden mi o sarki?
"istersen hic baslamasin / bu hikaye eksik
kalsin / onca yaralarin ardindan..."
sonra:
"kac sevda gecse de yuregimden / bu yikintilari onaramazsin..."
on yil kadar once murathan mungan’i, cumhuriyet ankara burodan,
muhabirken,
muhtemelen bir "gorus" almak icin aradigimda, niye oyle aniden bir
acildiysak birbirimize, "istanbul’a gelmelisin" demisti. "cunku
ankara’da
herkes cok terbiyeli. istanbul’da bicaklar masanin uzerinde!" sonra
geldim.
evet murathan, bicaklar masanin uzerindeymis... ama bana masanin
altinda da
bicaklar oldugunu soyleseydin keske!
ece temelkuran

0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol