günlerden pazartesiydi, haftanın ilk günü, haftasonunun verdiği rahatlığı bitiren okulun ilk günü, kısacası boktan bir gündü..
okula arkadaşım ömer ile beraber gidiyorduk, o gün ikimizinde canı feci halde sıkılmış, biri dürtse de bir şeyler yapsak der gibiydik.
kimsenin dürtmesine gerek kalmadan benim aklıma gelen şeyi söyledim, lan leblebi tozu alalım hadi! o kadar heyecanla söylemiştim ki ömerden gelen tek yanıt -tamam! oldu.
okulun karşısındaki bakalla girdik ve elimizdeki tüm para ile leblebi tozu aldık, o kadar çok almıştık ki, bakkal bile kuruyemiş işine mi girsem artık diye düşünmeye başlamıştı..
sınıfa girdik, elimizdeki malzemeleri herkese gösteriyorduk, özenenler oldu, isteyenler boldu zaten, hepsine verdik, mesut, ben dün yedim çok güzel üfleyince iğrenç oluyor hep, dedi.
mesutun verdiği fikir mükemmeldi, o günün getirdiği sıkıcılığa alternatif harika ötesi bir çözümdü, herkes ağzına bir tutam alıyordu, tüm sınıf leblebi kokuyordu...
üstümüz başımız sapsarıydı, ağzımızda tükürük ile karışmış sarı lekeler, her yer toz içinde, öğretmen sandalyesi, tahta, çantalar her yer...
o sırada yusuf ağzına aldığı toz ile konuşmaya başladı, siz de yapabilir misiniz? diyordu.. yaparız tabi dedik, yusuf, yusuffçukkk falan diyordu..
mesut, amına koyim demeye başladı, ordan biri salak dedi öbürü manyak, herkes neşe içinde saydırıyordu sınıfta, sanki ilk kez bu kadar eğleniyorlardı, kavga da edilmeyecek lafları hepimiz aldırmaz şekilde birbirimize ediyor, delicesine gülüyorduk..
herkes bir süre sonra aynı küfürleri etmeye başladı, ben ise bu güne kadar duyduğum ve çok ayıp olduğunu bildiğim orospu çocuğu adlı nacizane küfürü etmeye hazırlanıyordum, sınıftan çıkan sesler koridoru aşmış, öğretmenler odasını inletiyordu, tabi sesi duyan öğretmen sınıfa doğru yol almaya başladı, sınıfın durumu gerçekten rezaletti ve bendeniz sınıf başkanı idim..
öğretmen sınıfa adımını atar atmaz, - orrrrrospu çocuğuu! diye bir ses sınıfın her yerini inletti, 3 kere de yankılandı, oğroospu, orspu diye..
öğretmen yıllardır çiftleşmemiş boğa edasıyla bana bakıyor, bakışları al pacino gibi, yüreğimi sızlatıyordu..
bu sınıfın hali neee! sen nasıl başkansın! o küfürler neee! diyerek bana öyle bir geçirmişti ki, sokakta yeni yaptığı kardan adamı gözü önünde bozulan çocuk edasıyla kendimden geçmiştim...
öğretmen vuruyor da vuruyordu, bir yerden sonra seriye bağlamış hem sınıfa laf anlatıyor hem bana vurmaya devam ediyordu, dayaktan uyuşan yanaklarımı göz yaşları ile süslüyor, ağzımda kalan son leblebi tozu ile, özür dilerim demeye çalışıyordum..
o günden sonra bir daha ne başkan olmuştum ne de leblebi tozuna dil sürmüştüm. leblebi tozunun bünyemde açtığı yarayı hala iyileştiremedim, ne zaman leblebi görsem o gün aklıma gelir ve irkilirim, geçmişimden kaçar, orospu çocuğu diye küfrederim...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?