(bkz: ölümden geleni yaptım)
kendi $arabını kendi yapan bir adamı kaybetmektir benim için.. elbet bundan fazladır. bundan ötedir.
$öyledir :
babam ekonomik özgürlüğünü kazanana ve kendi tırnaklarıyla bir yere gelene; ba$larda, televizyon masası olarak bir küçük sehpayı kullandığımız bir ev alana kadar, dedemlerle ya$ıyorduk. huysuz ve kendi halinde bir ihtiyardı dedem. eli sıkıydı. sevgisini göstermeyi otorite kaybı olarak tanımladığından babama da hep soğuktu. altılı bültenlerinden olu$an ve kilerde duran bir ar$ivi vardı. bir kez karı$tırıyordum, bağırmı$tı.
genelde kadim dostlarıyla kıraathanede vakit öldüren o mavi gözlü dev adam, aslında içinde miniminnacık bir çocuk ta$ıyor gibi geliyordu bana. arttırdığı zamanlarından birinde benimle uçurtma bile uçurmu$tu. tahtaya sarılan bobindeki ip azaldıkça uçurtma daha da gökyüzüne yakla$ıyor, dedemin iri mavi gözleri gökyüzünün o sonsuz mavisiyle daha da karı$ıyordu. bana ayırdığı bu kısa zamanlar dahi mutlu olmama yetiyordu. eğlenceliydi i$te : kendinden 60 ya$ büyük bir adamla dam`a çıkıp uçurtma uçurmak, sana yaptığı sapanla vurduğun ku$ları yemek, o ku$ların zarif göğüslerinin güçlü elleriyle yırtan bir adamın gözlerindeki çocuğu görmek, "seninle gülhane parkı`na gidelim bir gün.." dediğinde yanaklarındaki ânlık kızartıyı asla unutamamak, bulgaristan`da avdayken bir va$ak tarafından saldırıya uğradığını öğrendiğinde $ok olmak ve bunları yazarken aslında o zamanlar bunları duyumsayamadığını/hissetmediğini farkedince büyüdüğünü anlamak.. zor(du).
geçen zamanla deği$en zamanın harmanında ben ortaokula geliyordum. dedemin evde istirahatte olduğunu, hasta olduğunu, hastalığa direnmesi için moralinin yüksek olması gerektiğini, çevreden gelen en küçük bir gürültüye ya da sese dahi büyük tepkiler verdiğini, i$in aslı; yolun sonuna geldiğini biliyordum. aslında siz bilmezsiniz de hissedersiniz ya, öyle. baba evde mutsuzdur, zaman zaman gözleri nemlenir, ruhu daralır; anne susar, bir çay daha koyar kendine, baba bir bira daha açar, kızkarde$ arka odada uyur, sen televizyona bakıyormu$ numarası içinde çevreyi süzer ve duygularını bu minvalde yörüngelendirirsin ya.. öyleydi. "herkesin bir derdi var durur içerisinde" dememi$ti henüz volkan konak. aylardan burukluktu, yıllardan üzüntü, günlerden repliği bozuk bir per$embe.
hastalığın tam te$hisinin konmasından sonraki zamanlar en zor geçenlerdi. baba, her gün ba$ka bir yerden ilaçlar, iğneler ta$ıyordu. sakinle$tiriciyi de kendine saklıyordu. ben, sus`uyordum. gözlerim susuyordu. gözlerime su veremiyordum. nihai son yakla$ıyordu ve çaresiz bekleyi$ herkesi yiyordu. elden gelen her $eyin yapılmı$ olması, "en azından denedik.." den daha acıydı. bana hep olmayacak, olamayacak gibi gelen olayların olabilirliğine inanmaya ba$ladığım yıllardı. büyümek, acıların yatay toplamı..
velhasıl; yine repliği bozuk bir per$embe sabahı annem tarafından kaldırıldığımda ve yüzüme çarpan "hadi kalk babaannenlere gidiyoruz!" u duyduğumda anlamı$tım. babam yoktu; çoktan gitmi$ti. çoktandır biliyordu. bekliyordu. ben üniformalarımı giyip okula gideceğim sanırken, acıyla giyindirilip babaannemlere götürülüyordum. o iki katlı müstâkil ev, o merdivenlerinde ne$`e ve sevinç ko$an konak, o tüm hısım akrabanın geli$iyle $enlenen cızbız ak$amlarında tek bir ağızdan söylenen $arkılarla bezenen güzelim ev, metruk bir istasyon peronunun ta$ soğukluğu ile kaplanmı$tı.. kuran okuyan bir kadının sesi, gözya$ı jakuzisi`ndeki ziyaretçilerin boğumlu hıçkırıklarına karı$ıyor; ruhum alabora oluyor, babaannem bir kö$ede teselli ediliyor, yarım asrı payla$tığı o kocaman adamın kemikleri belli vücudunun sarıldığı beyaz örtünün üzerine konmu$ ekmek bıçağının, sanki yüreğine saplandığını dı$ çevreye belli etmemeye çalı$ırmı$casına yemenisini suretine sürüyor ve belli belirsiz cümleler sayıklıyordu.
ben, amca oğlu, hala oğulları felan alt katta bir odaya kendimizi kitlemi$, hüzün senfonisinin requeim`ini yüreklerimizde hissediyor olmanın acısını birbirimizden saklamaya çalı$ıyor, sanki hiçbir $ey olmamı$, sanki dedemiz ölmemi$, sanki yine bize hikayeler anlatacakmı$ gibi hararetli gözlerle etrafa bakıyorduk. o ân, yarım saatten fazla bir süredir gözleri açık biçimde halıdaki desenleri bakan amcamın oğlunun gözlerinden bir damla ya$ süzüldüğünü farkettim. tüm cesaretim kırıldı, tüm bardaklar ve kemikle$mi$ güçlülüğüm kırıldı... sonrası mı? sonrasında sadece gömüldü dedem. herkes gözlerini kaparken, herkes gözlerini kaçırıp hayattan fidye isterken ben, bir $ey gördüm o gün.
.. o gün, babasının mezarına toprak atarken ölen bir adam gördüm;
babamdı.
dedenin kanserden ölmesi
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?