evet, hele benim cocuklugum daha bi aptallik icerisinde gecmistir, pazarda bunu herkese kanitlamisligim da vardir ; kucukken allah’i (tobe hasa) sapkali pardesulu bi adam sanirdim, bi gun annemle pazara gittik ; tanimlarima uyan bir adam gordum, birden bagirmaya basladim allaaaaaaahhhhh allah burda anneeaaaaa allah buuu koru beni koruuu !! gozlerimden yaslar bosaliyor ama nasil yagmur gibi, cok korkmustum o gun bugundur pazara gitmem.
çocukluk aptalliktir
saniyorum bu herkese ozgu bir olay, zeka kupu cem yilmaz da cocuklugunu soyle anlatir :
ben cocukken cok salaktim.
edip akbayramin ismini edi zannederdim. yani o, benim icin "edi pakbayram"di.
ablama, "nasil olup da koca bir gunu canin sikilmadan evde oturarak geciriyorsun?" demistim. "buyuyunceinsanin cani sokakta oynamak istemez ki" cevabini vermisti. uzunca bir sure buyuyup buyumedigimi anlamak icin kendime, "canin sokakta oynamayi istiyor mu?" diye sormustum.
annem erkegin cinsel organini "pipi" kadininkini "kutu" olarak tanimlamisti. o zamanlar trtde cenk korayin sundugu "tele kutu" diye bir yarisma vardi. yarismacilar, "hayir cenk bey. ben kutumu acmak istiyorum" deyince kosarak odadan kacardim.
sabahlari kalktigimda aklimin hala yerinde olup olmadigini anlamak icin 2+2, 3+4 gibi toplama islemleri yapardim. sonuclar dogru olunca da cok sevinirdim.
dedemle parka gittigimiz bir gun trtciler cekim icin oradaydi. beni oynarken cektiler. yayin gunu bizim aile jeneriginde gozuktugum cocuk programini izlemek icin televizyon basina gecti.kendimi ekranda gorunce, "beni niye parkta unuttunuuuz?" diye gozyaslarina bogulmustum.
"geri vites" kavramim yoktu. sofor, kolunu koltuga atip arkaya dogru bakinca araba otomatikman geri geri gidiyor zannederdim.
benden buyuk kuzenlerim dondurmacilarin dondurma kulahlarinin sivri kismiyla kulaklarini karistirdigini soylemisti. inanmistim. hala da kulahlarin sivri kisimlarini yemem. cope atarim.
babaannem bir gun gelirse sevdigim dizilerin olmadigi bir gun gelsin istiyordum.
abimle karaoglancilik oynardik. o karaoglan olurdu, beni de bizans askeri yapardi. sonra evire ceviredoverdi. cok muhim bir sey yaptigimi sandigim icin canim yansa bile hic sesimi cikarmazdim.
yesil ve siyah zeytinin ayri agaclarda yetistigini sanirdim.
bulmacalardaki, "annenin erkek kardesi" kismina dayimin bes harfli ismini sigdirmaya calisirdim.
anaokulunda patates baskisi yapmayi ogrenmistik. o kadar hosuma gitmisti ki, evde duvarlara, masa ortulerine filan basmistim.ancak sanat merakim annemin yeni aldigi beyaz etege patatesi yapistirmamla son bulmustu.hem gonlunu almak hem de el koydugu patateslerime kavusmak icin dahiyane bir fikirle ogretmenimin yanina gittim. "annem" yazisini patatese oydurttum. sevincle eve gelerek soyundum. renkli boyalara batirdigim patatesi vucudumun her tarafina bastim. sonra da annemin karsisina gectim. beni o halde gorunce aglamaya baslamisti.
madonna ile maradonayi kardes zannederdim. kendi kendime, "bunlarin babasi ne sansli be. bir cocugu futbolun krali,biri muzigin kralicesi" derdim
birinden ozur diledigim zaman allahin bana bir ozur verecegini sanirdim. sakat olacagimi dusunup hemen "diledigim ozru " geri alirdim.
kurban bayraminda toplanan derilerden ucak yapildigini sanirdim. ucaklarin dis yuzeyinin bu derilerle kaplandigi icin turk hava kurumunun topladigini dusunuyordum. ucak kacirma filmlerinde silahla ates edildiginde ya da bomba patladiginda, "ayyy! deri delindi!" derdim.
"gil" diye konusanlari fakir zannederdim.
annem banyodan ciktiktan sonra babamin soyledigi, "sihhatler olsun" lafini "saatler olsun" diye anlardim. bunun da, "banyoda amma cok kaldin" gibi bir sey demek oldugunu sanip babamin anneme kizdigini dusunurdum. annemin buna karsin niye sadece, sagol" dedigini merakederdim. "ne kibar kadin, derdim.
ben cocukken cok salaktim.
edip akbayramin ismini edi zannederdim. yani o, benim icin "edi pakbayram"di.
ablama, "nasil olup da koca bir gunu canin sikilmadan evde oturarak geciriyorsun?" demistim. "buyuyunceinsanin cani sokakta oynamak istemez ki" cevabini vermisti. uzunca bir sure buyuyup buyumedigimi anlamak icin kendime, "canin sokakta oynamayi istiyor mu?" diye sormustum.
annem erkegin cinsel organini "pipi" kadininkini "kutu" olarak tanimlamisti. o zamanlar trtde cenk korayin sundugu "tele kutu" diye bir yarisma vardi. yarismacilar, "hayir cenk bey. ben kutumu acmak istiyorum" deyince kosarak odadan kacardim.
sabahlari kalktigimda aklimin hala yerinde olup olmadigini anlamak icin 2+2, 3+4 gibi toplama islemleri yapardim. sonuclar dogru olunca da cok sevinirdim.
dedemle parka gittigimiz bir gun trtciler cekim icin oradaydi. beni oynarken cektiler. yayin gunu bizim aile jeneriginde gozuktugum cocuk programini izlemek icin televizyon basina gecti.kendimi ekranda gorunce, "beni niye parkta unuttunuuuz?" diye gozyaslarina bogulmustum.
"geri vites" kavramim yoktu. sofor, kolunu koltuga atip arkaya dogru bakinca araba otomatikman geri geri gidiyor zannederdim.
benden buyuk kuzenlerim dondurmacilarin dondurma kulahlarinin sivri kismiyla kulaklarini karistirdigini soylemisti. inanmistim. hala da kulahlarin sivri kisimlarini yemem. cope atarim.
babaannem bir gun gelirse sevdigim dizilerin olmadigi bir gun gelsin istiyordum.
abimle karaoglancilik oynardik. o karaoglan olurdu, beni de bizans askeri yapardi. sonra evire ceviredoverdi. cok muhim bir sey yaptigimi sandigim icin canim yansa bile hic sesimi cikarmazdim.
yesil ve siyah zeytinin ayri agaclarda yetistigini sanirdim.
bulmacalardaki, "annenin erkek kardesi" kismina dayimin bes harfli ismini sigdirmaya calisirdim.
anaokulunda patates baskisi yapmayi ogrenmistik. o kadar hosuma gitmisti ki, evde duvarlara, masa ortulerine filan basmistim.ancak sanat merakim annemin yeni aldigi beyaz etege patatesi yapistirmamla son bulmustu.hem gonlunu almak hem de el koydugu patateslerime kavusmak icin dahiyane bir fikirle ogretmenimin yanina gittim. "annem" yazisini patatese oydurttum. sevincle eve gelerek soyundum. renkli boyalara batirdigim patatesi vucudumun her tarafina bastim. sonra da annemin karsisina gectim. beni o halde gorunce aglamaya baslamisti.
madonna ile maradonayi kardes zannederdim. kendi kendime, "bunlarin babasi ne sansli be. bir cocugu futbolun krali,biri muzigin kralicesi" derdim
birinden ozur diledigim zaman allahin bana bir ozur verecegini sanirdim. sakat olacagimi dusunup hemen "diledigim ozru " geri alirdim.
kurban bayraminda toplanan derilerden ucak yapildigini sanirdim. ucaklarin dis yuzeyinin bu derilerle kaplandigi icin turk hava kurumunun topladigini dusunuyordum. ucak kacirma filmlerinde silahla ates edildiginde ya da bomba patladiginda, "ayyy! deri delindi!" derdim.
"gil" diye konusanlari fakir zannederdim.
annem banyodan ciktiktan sonra babamin soyledigi, "sihhatler olsun" lafini "saatler olsun" diye anlardim. bunun da, "banyoda amma cok kaldin" gibi bir sey demek oldugunu sanip babamin anneme kizdigini dusunurdum. annemin buna karsin niye sadece, sagol" dedigini merakederdim. "ne kibar kadin, derdim.
olay yazlıkta geçmektedir, hoşlanılan kız balkonunuza kadar gelir ve tavlanızı ödünç almak ister, sizde hemen balkondan aşşagıya atlayıp tavlayı verirsiniz.
kız size sorar birlikte oynayalım istersen diye siz ilk soruşta alttan almak isteyip yok dersiniz o sırada balkonda bulunan anne konuşmayı duymuştur gitsene oğlum diye size telkinde bulunur, annede farkındadır kızın güzelliğinin ama olayın içine annede girince siz iyice inat edersiniz yok, yok deyip kızı yollarsınız. aradan yarım saat gectikten sonra aha vakittir deyip kızın yanına sahile koyulursunuz, kızı sahilde başka bir herifle tavla oynarken görünce delirirsiniz.
buraya kadar olan, çocukluk aptallıktıra dair örnekti. olayın devamında ise aptallığın babası gelmektedir.
kızı herifle görünce sinirlenir, yanlarına gider hiçbir şey demeden tavlayı kapatır, bu tavla sana fazla dersiniz.
kız size sorar birlikte oynayalım istersen diye siz ilk soruşta alttan almak isteyip yok dersiniz o sırada balkonda bulunan anne konuşmayı duymuştur gitsene oğlum diye size telkinde bulunur, annede farkındadır kızın güzelliğinin ama olayın içine annede girince siz iyice inat edersiniz yok, yok deyip kızı yollarsınız. aradan yarım saat gectikten sonra aha vakittir deyip kızın yanına sahile koyulursunuz, kızı sahilde başka bir herifle tavla oynarken görünce delirirsiniz.
buraya kadar olan, çocukluk aptallıktıra dair örnekti. olayın devamında ise aptallığın babası gelmektedir.
kızı herifle görünce sinirlenir, yanlarına gider hiçbir şey demeden tavlayı kapatır, bu tavla sana fazla dersiniz.
çocukluk aptallıktır çünkü safsınızdır masumsunuzdur daha.ne yalan söylemeyi becerirsiniz ne arkadaşınızın sevgilisine yan gözle bakmayı ne çıkarcılığı ne riyakarlığı ne de diğer kötülükleri.keske hep aptal hep çocuk kalsaydık diyor bazen insan istemeden de olsa.
(bkz: cocukluk saflıktır)
cocuklugunu dusundukce kendinden utanan, ne kadar aptal oldugunu anlayan insanoglunun feryadi.
(bkz: aptallık erdemdir)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?