çarşı

4 /
tandt
çarşı kapalının ortasında sıralanan bir grup değildir.
çarşı bir ruhtur.

çarşı ;
-kore’de dünya kupası finallerinde kale arkasına asılan pankarttır.
-new york’da metro trenine yazılmış siyah beyaz bir grafitidir.
-prag’da duvara yazılmış bir yazıdır.
-erzincan’da bir dağın yamacına yazılmış sevgidir.
-adana’da bir rengi bozuk derneğin duvarlarına boyanmış siyah ve beyazdır.
-galatasaray lisesi duvarına yazılmış çarşi ulan işaretidir.

bir tiyatro sahnesinde hiç bir dekora uymadan sırtında taşınan kutsal beşiktaş formasındadır çarşi.

zonguldak’ta maden göçüğünden çıkarıldığında ilk nefesle sorulan "maç kaç kaç?" sorusundadır çarşi.

atatürk’e dil uzatan dönemin milletvekili hasan mezarcıya hasan mezarcı ya kafam girsin diyen tezahüratıyla cumhuriyetin kemalist çizgisindeki duruşunun ödünsüz sesidir.

beşiktaş aşkını pankartlarda, başka boyutların tanrısı diye ifade eden kalpdir.

kaşınanı tesislerinde ziyaret eden yada ellerine verdikleri cobarde gallina ortega pankartıyla maymun edenlerdir.

işıklar söndüğü zaman tüm fenerliler güzeldir pankartıyla herkesi güldürenlerdir.

çarşinın "a" sını, anarşinin "a"sıyla yazan güce tapmayan isyankarlıktır.

2 km bayrak yapıp dünya rekoru kıran sevgidir; o bayrağın en arkasında hiç bırakmadan duran 72 yaşındaki teyzedir.

mitinglerde beşiktaşliyiz savaşa karşiyiz tezahüratlarında, tribünde savaşa hayir , amerikan sahinlerine karşı karakartallar pankartlarıyla tepkisini koyandır.

"siyah-beyaz, ölüm-yaşam" diyen felsefedir.

sevinmek için sevmeyendir, inadına inançla bağlı olandır.

nazım hikmetin aslolan hayattır ına, tribünlerin hacı babasıyla hayatta beşiktaş diye ölümsüzleştirenlerdir.

tribüne boydan boya "ölüm ne zaman ve nereden gelirse gelsin; mezarıma siyah beyaz güller atılacaksa, mezar taşıma beşiktaş yazılacaksa, böyle ölüm hoşgelsin sefa gelsin..." yazan ölümsüz sevgidir.

sevgisini çok sevdik be abi diyerek anlatan halktır, kendini halktan bilendir başka bir cumhuriyet oluşturan değil.

beşiktaşk
spongebob
çarşı kapalının ortasında sıralanan bir grup değildir
çarşı bir ruhtur
çarşı, new york’da metro trenine yazılmış siyah beyaz bir grafitidir
prag’da duvara yazılmış bir yazıdır
erzincan’da bir dağın yamacına yazılmış sevgidir
galatasaray lisesi duvarına yazılmış “çarşı ulan” işaretidir
zonguldak’ta maden göçüğünden çıkarıldığında ilk nefesle sorulan “maç kaç kaç?” sorusundadır
ezik civcivler’in yalakalıklarına “tek adam, atam” diyen zekadır
ceza’sı gereği boş kalmış tribünlere “ruhumuz yeter” yazan yüreklerdir
kaşınanı tesislerinde ziyaret eden yada ellerine verdikleri “cobarde gallina ortega (korkak tavuk ortega)” pankartıyla maymun edenlerdir
“erkek adam renkli takım tutmaz” deyip alemi dut yemiş bülbüle çevirenlerdir
“işıklar söndüğü zaman tüm fenerliler güzeldir” pankartıyla herkesi güldürenlerdir
omuz omuza zıplayıp “beşiktaşım benim biricik sevgilim” diye gözünde yaş gırtlağını yırtan solcusudur sağcısıdır hacısıdır müslümanıdır ermenisidir
“siyah beyaz ölüm yaşam” diyen felsefedir çarşi
besiktas
’’çar$ı ki$ilerle değil; hayallerle sınırlıdır’’ ifadesini herkesin bilmesini isteyen büyük arkadaş topluluğu.
sepulturk
her ne kadar pek hoşlaşmasam da geçenlerde vapurda yaptıkları çığırışla ufak çapta yarılmama vesile olmuşlardır;

görüntün çok iğrenç
pisliğin cabası
ananı sikim deniz anası
bunickimiunutmamayakararverdim
çeşitli badirelerin, sayısız hüzünlerin ve nice sevinçlerin dışa vurumudur bu film.

aslında bu film, bir hayatın yollara nasıl aktığının bir belgeselidir de...

gönül isterdi ki şampiyonlukla kucaklaşılmış bir senede bacak bacak üstüne ataraktan "inanın çocuklar başardık" şarkılarını söyleyerekten ve de şöyle 32 dişimizle gülerekten bir fotoğraf karesinde olalım.

lakin, çok sakin bir şekilde söyleyelim ki; beşiktaş camiası’nı o fotoğraf karesinde buluşturmak istemeyen güçler var.

amatör ruh, profesyonel düşünce içinde hazırlanmış bu filmde belki birşeyler hissedeceksiniz.

kıpır kıpır olan yanınıza kulak verin. çünkü o yanınız size mutlu bir fotoğraf karesinin adresini söyleyecektir.

beşiktaş’ı yaşamak, çarşı’yı hissetmek, tutkunlarına bir peri masalı gibidir.

dinleyenlerine bir zamk gibi yapışan bu aşk yaşayanlarına neler eylemektedir?

hiç düşündünüz mü?

devamlı sırtında kamburla dolaşan, ama negatif ama pozitif mutlaka eleştirilen, her daim içine çomak sokulan, dudak dudağa bile hayalken, göz göze sevişmelerine bile ferman çıkartılan bu coğrafyayı...

hiç düşündünüz mü?

bağırıyorken de, bağırmıyorken de her şekilde her dönemde para alıyorlar düye suçlanan, seviyesiz muhabbetlerin odak noktası bu haritanın ızdıraplarını hiç düşündünüz mü?

ve siz "karşı" olmak ne demektir bilir misiniz?

düşünün bakalım.

tam 1,5 saatiniz var.


mahallenin hep kötü çocuğuyduk.

hep içimizden, gönlümüzden birşeyler katmaya çalıştık.

ama yalnızca çalıştık.

zaman denilen amansız girdapla hep dalga geçtik.

zamanın tümünü beşiktaş’la geçiren bu kitlenin ne yaptığını "zaman" bile anlayamazdı eminiz.

iyi, kötü, güzel, çirkin, farklı, ayrıcalıklı, hit ve hep bir numara birçok imzamız oldu.

her şeyi beşiktaş için yaptığımıza kalıbımızı basardık.

hala da basarız.

lakin bunları yaparken,
galiba
sanırım
zannediyorum
ve hissediyorum ki zarar veriyormuşuz.

şanlı, şerefli camiamızı rahatsız etmeye başladığımızı hissettik sanki. biz fazlaysak, biz birilerinin adamıysak, biz beşiktaş’sız bir hayat yaşamaya başlamışsak ve biz zarar veriyorsak hemen gidebilirdik.

herşey beşiktaş için değil miydi?

aslında herşey geçen sene "satılmış çarşı" diye bağırıldığında başladı.

yazık kere yazıktı. tam bırakıyorduk ki...

24 saat beşiktaş’ı yaşarken beşiktaşsızlık nasıl bir duyguydu ki?

ve biz nereye gidiyorduk?

dedik ki zamansız ayrılıkları sevmiyoruz, uygun zamanını bulalım öyle terkedelim diyarı.

ama baktık ki; hakaret almış başını gidiyor ve dayanılmaz bir ızdırap var içimizde ve biz kimin hakaret ettiğini bile göremiyoruz, masket takmış bir sürü insan atıp tutuyor...

sessizce ve kimsesizce ayrılmak geçti içimizden, hem bu limandan, hem bu can evimizden.


bu kararı verirken kaburgamızın tam ortasına saplanan bir hain hançeri sizle paylaşmak istiyorum:

"çarşı beşiktaş’ın üstüne geçti"

işte bu halüsülasyon ve sınırı belli olmayan dedikodulardan dolayı...

beşiktaş neresiydi, çarşı kimdi? bu ne yaman çelişkiydi ki...

şanlı beşiktaş olmasa çarşı olurmuydu ki?

neyse...
inşallah geriye bayrağı göklerde, şerefi yedi düvelde bir tribün bırakıyoruz. dinlenmek ve yapılacakları görmek bizim de hakkımız sanırım.

hakkımız geçtiyse size hakkınızı helal edin.

biz bizimkileri sizlere helal ediyoruz.


çarşi

adına alen markaryan

bildirisiyle dağılmış tribün harikaysı...
4 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol