at gözlüğü ile yaşayan bir radikalin açtığı başlık.
(bkz: tanrı seni kutsasın mübarek)
bir ateistin yaşam amacı
cennetteki huriler değildir.
yaşamın amacı sadece yaşamaktır...
Öncelikle ateist kelimesini tanımlayalım.
Ateist, hiç bir dine inanmayan ve bilinen anlamdaki tanrı kavramına inanmayan kişidir. Evren kendi kendine oldu diye kesin bir iddiası yoktur ancak şuna emindir, 'insanoğlunu muhatap alan bir tanrı kesinlikle yoktur'. Dünyada milyarlarca yıldır olan biten ne varsa dış bir müdahale olmaksızın gelişmektedir. İnsanoğlunun homo sapiens adını aldığı gün yani akıllı insanlara evrileli 150 bin yıl öncedir. Homo sapiens ırkı kendi kendini yok etse bile evrenin umurunda olmayacak, dünya ve evren milyarlarca yıldır olduğu gibi normal seyrinde devam edecektir.
Burada fiziğin ve evrenin sırlarını biraz daha anlayabilmemizin en büyük yolu ölümsüzlüğü bulmaktır. Eğer o sırada kendi kendimizi yok etmezsek kansere çare, ardından hücre yenileme derken ölümsüzlüğü bulmamız yakındır ancak maalesef ki biz o çağa yetişemedik. Yani yapacak bir şeyimiz yok. Bu yazıyı okuyan herkes ölüp gidecek ve her bir atomu sonsuz ve umursamaz evrende dağılacak.. ki zaten hesaplanabilir 2 trilyon galaksi olan bir evrende minnacık Samanyolu galaksisinin içerisindeki en küçük güneş sistemi olan güneşe bağlı küçük bir gezegende yaşayan ilkel bir medeniyetiz. Komple dünyayı patlatsak bile, hatta komple Samanyolu galaksisini havaya uçuracak bir formül bulsak bile evrenin ilgisini çekmeyeceğiz.
Bu noktada insanın ölüp gideceği ve kimsenin umurunda olmayacağını kabullenme eşiği çok zordur. Bu nedenle ilk homo sapiens ile beraber hayali kültürler oluşmuştur. Sırasıyla ruh kavramı, daha sonra din kavramları hayali olarak uydurulmuş sonra töreler,kültürler,ideojiler gibi hayali kavramlarla sürekli ilkel ve önemsiz bir ırk olduğumuz red edilmeye çalışılmıştır. Ancak bilişsel devrimin geldiği şu noktada evrendeki yerimizi anlayan insan sayısı git gide artmaktadır.
Bir hiç olduğumuzu tamamen benimsedikten sonraki yaşam amacı neye dönüşür?
Öncelikle insan sosyal bir varlık olarak evrimleşmiştir. İçgüdülerimize engel olamayız. Başarılı olma, aşık olma, iyi bir seçme güdüsü, cinsellik, iyi yemek yeme isteği, iyi evde barınma isteği, rakiplerimizin önüne geçme isteği vs bize milyonlarca yıldan gelen karmaşık genlerin beyine kodlanmasından kaynaklıdır. Aslında bu temel içgüdülerin bir çoğu hayvan akrabalarımızda mevcuttur. Bu içgüdüleri istesek de red edemeyiz. Evrende bir hiç olduğumuzu kabullensek ve ölüm sonrası bizim için yaşam olmadığını bilsek de hayatımız boyunca bu içgüdüler peşimizi bırakmayacak.
Peki ölüp gideceğine emin olan bir insanın yaşam amacımız nedir?
Büyük resmi gerçekten kanıksadıktan sonra yaşam amacımız şu şekilde gelişir,
Dini veya kültürel, ideolojik hayali ritüellerle bağını kesmek. Şehitlik, milliyetçilik gibi hayali kavramlardan arınmak. Bu işleri ilkel insanlara ihale etmek ve mümkün olduğunda barışçıl bir şekilde kimseye bulaşmamaya çalışarak hayatını idame ettirmek.
Günlük hırsları, günlük stresleri minimize etmeye çalışma.
Yeme içme, cinsellik, barınma gibi ihtiyaçların karşılanmasına yetecek kadar uğraşmak.
Bol bol araştırarak, okuyarak, izleyerek daha fazla bilgiye erişmeye çalışmak.
Medeniyetimizin gelişmesi için kendi uzmanlık alanında üretmek. (biz bulamadık ama bizden sonraki nesiller evrenin sırlarını biraz olsun çözsün diye mesleğin ne olursa olsun onu geliştirmeye çalışmak)
Özetlersek, ölümden sonra her bir nöronumuz evrenin farklı köşelerine dağılacak ve artık benliğimiz sonlanmış olacak. Bunun bilincine varan kişiler olabildiğince soyut ve hayali kavramlardan kendini sıyırıp dünyaya geldiği kısa süre içerisinde barışçıl ve stressiz yöntemlerle iyi ve üretken vakit geçirmeye çalışmalıdır.
Ateist, hiç bir dine inanmayan ve bilinen anlamdaki tanrı kavramına inanmayan kişidir. Evren kendi kendine oldu diye kesin bir iddiası yoktur ancak şuna emindir, 'insanoğlunu muhatap alan bir tanrı kesinlikle yoktur'. Dünyada milyarlarca yıldır olan biten ne varsa dış bir müdahale olmaksızın gelişmektedir. İnsanoğlunun homo sapiens adını aldığı gün yani akıllı insanlara evrileli 150 bin yıl öncedir. Homo sapiens ırkı kendi kendini yok etse bile evrenin umurunda olmayacak, dünya ve evren milyarlarca yıldır olduğu gibi normal seyrinde devam edecektir.
Burada fiziğin ve evrenin sırlarını biraz daha anlayabilmemizin en büyük yolu ölümsüzlüğü bulmaktır. Eğer o sırada kendi kendimizi yok etmezsek kansere çare, ardından hücre yenileme derken ölümsüzlüğü bulmamız yakındır ancak maalesef ki biz o çağa yetişemedik. Yani yapacak bir şeyimiz yok. Bu yazıyı okuyan herkes ölüp gidecek ve her bir atomu sonsuz ve umursamaz evrende dağılacak.. ki zaten hesaplanabilir 2 trilyon galaksi olan bir evrende minnacık Samanyolu galaksisinin içerisindeki en küçük güneş sistemi olan güneşe bağlı küçük bir gezegende yaşayan ilkel bir medeniyetiz. Komple dünyayı patlatsak bile, hatta komple Samanyolu galaksisini havaya uçuracak bir formül bulsak bile evrenin ilgisini çekmeyeceğiz.
Bu noktada insanın ölüp gideceği ve kimsenin umurunda olmayacağını kabullenme eşiği çok zordur. Bu nedenle ilk homo sapiens ile beraber hayali kültürler oluşmuştur. Sırasıyla ruh kavramı, daha sonra din kavramları hayali olarak uydurulmuş sonra töreler,kültürler,ideojiler gibi hayali kavramlarla sürekli ilkel ve önemsiz bir ırk olduğumuz red edilmeye çalışılmıştır. Ancak bilişsel devrimin geldiği şu noktada evrendeki yerimizi anlayan insan sayısı git gide artmaktadır.
Bir hiç olduğumuzu tamamen benimsedikten sonraki yaşam amacı neye dönüşür?
Öncelikle insan sosyal bir varlık olarak evrimleşmiştir. İçgüdülerimize engel olamayız. Başarılı olma, aşık olma, iyi bir seçme güdüsü, cinsellik, iyi yemek yeme isteği, iyi evde barınma isteği, rakiplerimizin önüne geçme isteği vs bize milyonlarca yıldan gelen karmaşık genlerin beyine kodlanmasından kaynaklıdır. Aslında bu temel içgüdülerin bir çoğu hayvan akrabalarımızda mevcuttur. Bu içgüdüleri istesek de red edemeyiz. Evrende bir hiç olduğumuzu kabullensek ve ölüm sonrası bizim için yaşam olmadığını bilsek de hayatımız boyunca bu içgüdüler peşimizi bırakmayacak.
Peki ölüp gideceğine emin olan bir insanın yaşam amacımız nedir?
Büyük resmi gerçekten kanıksadıktan sonra yaşam amacımız şu şekilde gelişir,
Dini veya kültürel, ideolojik hayali ritüellerle bağını kesmek. Şehitlik, milliyetçilik gibi hayali kavramlardan arınmak. Bu işleri ilkel insanlara ihale etmek ve mümkün olduğunda barışçıl bir şekilde kimseye bulaşmamaya çalışarak hayatını idame ettirmek.
Günlük hırsları, günlük stresleri minimize etmeye çalışma.
Yeme içme, cinsellik, barınma gibi ihtiyaçların karşılanmasına yetecek kadar uğraşmak.
Bol bol araştırarak, okuyarak, izleyerek daha fazla bilgiye erişmeye çalışmak.
Medeniyetimizin gelişmesi için kendi uzmanlık alanında üretmek. (biz bulamadık ama bizden sonraki nesiller evrenin sırlarını biraz olsun çözsün diye mesleğin ne olursa olsun onu geliştirmeye çalışmak)
Özetlersek, ölümden sonra her bir nöronumuz evrenin farklı köşelerine dağılacak ve artık benliğimiz sonlanmış olacak. Bunun bilincine varan kişiler olabildiğince soyut ve hayali kavramlardan kendini sıyırıp dünyaya geldiği kısa süre içerisinde barışçıl ve stressiz yöntemlerle iyi ve üretken vakit geçirmeye çalışmalıdır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?