bilgiçlerin şiirleri

32 /
rumuz pilis tiray egen
başım göğsünde derman bulsa
içmesem şu mereti artık "içme şu mereti artık" desen bana
şarkılar çalsam
şu sabahın kör vakitleri çığıran martılar sussa
kulağına fısıldasam en güzel nakaratları
sarsam seni sıkı sıkı
dolu küllüğümü boşaltsam
artık seni çeksem içime
kokun o güzel kokun tüter burnumda
ah olsan şimdi yanımda

ne ayaklarım üşür
ne de kollarım uyuşur
yalnızlıktan değil de
senssizlikten ölürüm


ayrılık, ne acaip değil mi?
sokağını bildiğim halde
evini, yatak odana kadar bildiğim halde
gidememek
ne garip değil mi
ayrılık
unutmayı didakte etmek
ne pis kokan bir ağız bu
ne kadar kirli bir elbise
oysa bilirim ben senin en mahremini
dokunmuşluğum var tenine
şimdi bu ayrılık
bu mu mahrum bırakıyor bizi?

olsan ya şimdi yanımda
şu yalnızlık göt olsa...
rumuz pilis tiray egen
hangi sabah uyandırır
çelimsiz vücudumu?
meçhullerde halsiz beden
dumanaltı odalarda
yitiririm geçliğimi
bir sevdaya kurban giden
bir akciğer 32 diş
kimse bilmez hallerimi
boğulurum tek başıma
geceden ölmek istemem
sabahlar almalı canımı.

rumuz pilis tiray egen
akar gider gemiler sarayburnu’na doğru
çocukluğum gider, haşarılığım gider
sahilinde içtiğim akşamlar gider
istanbul bir gemi de yol alır
gemi sana gider
yedi derya aşar
aşk sende biter.
rumuz pilis tiray egen
farketmez sensizliğin yaz hali
güneş ensemi yakar, boynum bükük giderim çarşıya
kalabalık iyi gelir, oturur bir bira söylerim
garson gelir biramı verir
farketmez hangi saatte olduğu
sensizliğin saati olmaz
bi sigara yakarım anıları kovarım
bir sigara daha yakarım yine anıları kovarım
derken paket biter anılar biter
kalkarım sahile yürürüm
martılar senden bahseder kaçarım
farketmez neresi olduğu
sensizliğin mekanı olmaz
bir paket daha sigara alırım
bir de bira, gazeteye sarıp içilir ya...
sonra gelirim odama
farketmez uykum var mı yok mu
sensizliğin bi uykusu vardır ki bilmezsin
uyurum.


rumuz pilis tiray egen
ulan ben bu şiiri çok saçma bi başlığa yazmışım. sanırım kafam güzeldi.

neyse yerine taşıyorum.

alkol dibine vurur
kafam şişer
basım agrır
kusarım
bunlar hep asktan
özden gelen şeyler
rumuz pilis tiray egen
bir bardak suya benzerdik biz
kimi zaman kana kana içerdi bıyıkları sigara sarıları
kimi zaman bir hamilenin içini söndürürdük

hamiline yazılan çekler gibiydik
kimlik ibraz etmeden çekilirdik

gıcırdayan bir sandalye gibiydik
koca kıçlarıyla otururdu insanlar
bize sadece gıcırdamak düşerdi

bir elma şekeriydik bazen
tatlı talı yerdi çocuklar
elma da vitamin deposu
aşkımız çil yavrusu hiperaktivitesiydi

bir bardak suya benzerdik biz
kimi zaman içimize ilaç atılırdı
kimi zaman aziz olurduk...
rumuz pilis tiray egen
koş bana bu sabah
anahtarını çevir aç kapıyı
içeri gir
masa da çiçeklerin hazır
dolapta en sevdiğin çikolatalar
odama gir
ölmüş olabilirim
korkma
sen geldin ya
gözüm açıksa kapa
bu bedenime yeter
bi dua et
o da yeter ruhuma...
rumuz pilis tiray egen
üç din
yedi derya
iki insan

dünya ne kadar büyük
kocaman
kıta kıta
perdesini açtığım yalnızlık
ciğerlerimde hülasa
usulca ilerlemekte
hastalık gibi
aşk
bir bilinmezlik
şimdi güneş de geldi yanıma
manzara tam oldu
avantür ve absürd
işte sana sahne
işte son oyun
işte final
yalnızlık
vizyondaki son sinema...
burasi istanbul haci
yine yazıyorum
neye, kime, niçin olduğunu bilmeden
sadece yazıyorum
içimden geçiyor yazıyorum
ne yazdığımı bilmeden
neye ait olduğunu çözmeden
sadece yazıyorum
ama içimde buruk bir sevinç
güzel günler göreceğime dair
geleceğe karşı güven
geçmişe karşı sevecen
ben sadece yazıyorum
yazıyorum
durmadan yazıyorum

...

birçok yazdığım yazılarımdan birisi..
burasi istanbul haci
bekledim olmadı
baktım olmadı
gözlerimle anlatayım dedim oda olmadı
belki bir gün hissedersin dedim oda olmadı
anlayacağın gülüm
her beklememde
her bakmamda
her davranışımda
seni seni seni hissetmemdi
seni beklemem
sana bakmam
seni sana bırakmamdı
sana sana sana



seni sana bırakmamdı..
operada son cinayet
devran istirhan etti odlara sürükledi meni
aşksız nice alemlerde gezdirdi devran meni

giran-ser yoluma saba rüzgarı olmuş
mey sarhoş etmiş zevk-ü sefaya tutsak etmiş meni

yarim hüsrana uğramış anlatmakta dil-rübasını
ellerini göğe açmış şikayet ediyor meni

benim her anım şeb-i hicran
belaya müptela etmişler rüsvaya daim kılmışlar meni

ey efvahi sakın derdini söyleme bu cefa verenlere
nar-ı ney yarana tuz basarken deme sakın etmeyin şikayet meni
rumuz pilis tiray egen
kimse yoktu sensizliğin ilk günü
evimde perdeler çekik, ışık sönük
dumanaltı karşıladım ayrılığı
yalnızlık kapı mı henüz çaldı
elinde bir şişe rakıyla geldi
açtık içtik
tek kadehte içtik
tek buz, meze yok
iki paket sigaramız var
para da yok üçüncüyü almağa
sen gittin, fakirleştik
sefil olduk
viran olduk
rezil olduk
bak duydun mu
yine çoğul olduk...

zotac
oyladıkça /

konularda puansız yazım
altında hep sıfır duruyor
vakitsiz hırstan mı
yazardan mı yoksa başka mı
oyladıkça, yazılarımız renklenecek
görecekceksin
oyladıkça geceyi unutacağız
göreceksin

ilk yazıda bitti telaşım
altında hep sıfır duruyor
vakitsiz konudan mı
üşengeçlikten mi yoksa başka mı
oyladıkça, yazarlar coşacak
göreceksin
yazdıkça, klavyeyi tutacağız
göreceksin
rumuz pilis tiray egen
yürek elin ayarı yok
teraziye kantarı yok
kimse bilmez dermanı yok
benim diyen sevdiği yok

düşmez halim bir köşeye
sızlar durur mecalince
bize kalan tek kelime
ayrılık, ayrılık, ayrılık...
32 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol