ruzgarlar ile ilgili ilginc yorumlar yapan insandir.
hoyraz estiginde hava ayaz olur.ortalik don tutar.
garıyel estiginde karlar erir.iscak olur her yerler.
lodos diye biz ruzgar esmez babaannemin dunyasinda.eyeee yagmır yaceese havecik datli datli eser.
yıldız, gundogu, gunbatı gibi ruzgarlarin tanimini da yapmaz babaannem.eger ki havecigin nettigi belli deliiise bu ruzgarlardan biri esiyordur muhtemelen.
(bkz: denizli agzi)
babaanne
anneleri sevmediği için çocuklar tarafından da anneanneden az sevilen aile büyüğü. bazıları torunlarını da annelerini sevmediği için sevmeyebilir. bazıları ise oğullarını çok sevdiği için torunlarını çok sevebilir.
klişe bi ibaredir ama insan kaybedince çok daha iyi anlar sevdiklerinin kıymetini,doğrudur.. onu kaybettiğiniz zaman iki çocuk kalır ortada, mahzun gözü yaşlı.. biri sizsinizdir babaannesini kaybetmiş çocuk, biri de babanızdır annesini kaybetmiş çocuk.. acınız katmerlenir,canınız yanar, içiniz kanar..
hele bir de bayramların onsuz geçecek olmasını bilmek, çocukluğunuzun bütün bayram heyecanlarını babaanne evinde tatmış biriyseniz, çok daha kederli bir durumdur.
artık sadece dua edebilirsiniz, ruhuna tertemiz bir çocuk öpücüğü kondurarak..
hele bir de bayramların onsuz geçecek olmasını bilmek, çocukluğunuzun bütün bayram heyecanlarını babaanne evinde tatmış biriyseniz, çok daha kederli bir durumdur.
artık sadece dua edebilirsiniz, ruhuna tertemiz bir çocuk öpücüğü kondurarak..
torunlar için bankamatik.
insanı her gün yeniden şaşırtan aile bireyi.4 tane yerli malı haftası şiirini ezbere okudu.ilkokuldan 60 yıl önce mezun olan bir insan nasıl olur da hala bu şiirleri aklında tutar.
nasıl ki fasulye ıslak pamuğun içine konduğunda filizleniyorsa.. çiğnenmiş sakız başörtüsüne yapıştırılıp nemli ortamda bırakılırsa 1 hafta içinde babaanne filizlenir..
anneanne kadar sevilmeyen, mesafeli durulan nenedir. zira babanızın annesidir ve doğal olarak annenizin kaynanasıdır.
erkek çocuk sahibi anneler nedense günün birinde kendilerinin de kaynana ve babaanne olacağı gerçeğini hiç düşünmez bu yaşlı insanlara yaklaşımlarında.
erkek çocuk sahibi anneler nedense günün birinde kendilerinin de kaynana ve babaanne olacağı gerçeğini hiç düşünmez bu yaşlı insanlara yaklaşımlarında.
babalarimizin anneleri konumundaki zat.
kendimden ornek verecek olursam gayet eglencelidir babaannem, surekli kufreder, dedeme dedigi bir laftirki dorde yarar, (aglamakli bir ses tonuyla) : o simdi aglasin aglasiinn ! sikine caput baglasiin !! bu daha nedir ki neler neler soyler ama cok severim dunyada bitanedir.
anneleri babalara bir türlü yakıştırmayan ve bunu istediği yer ve anda dile getirmeye hak sahibi konumdaki zat.
annelerin her işine karışmaya çalışan sırf karışmak adına saçma sapan işler yapan nine.
misal:kendi kendine uyuyan cocuğu uyurken yerinden alıp sallamak.
misal:kendi kendine uyuyan cocuğu uyurken yerinden alıp sallamak.
çoğu kişi tarafından değeri bilinmez babaannenin. evin içinde dolanan, bayramlarda eli öpülen, sırf babanın annesi diye saygı duyulmak zorunda olduğu sanılan insandır. ama bilinmez ki o dünya üzerindeki en büyük annelerdendir.
evden çıkarken yalnız başına bırakırsınız, geri dönüp onu da almak istersiniz ama alamazsınız. dışarısı soğuktur, hassastır bünyesi; üşütür. geri döndüğünüzde camdan yolunuzu gözlediğini, gördüğünde gözlerinin parladığını görürsünüz, içiniz burkulur. bir daha evde yalnız bırakmıycam diye düşünürsünüz. ama kanınız kaynıyordur gençsiniz ne de olsa. yine bırakıp gidersiniz, içiniz el vermese bile.
bazen yaşlılığın getirdiği bilindik semptomlar sonucundaki davranışlarına sabırlı olamayıp kızarsınız, bağırırsınız hatta. ama sonra pişman olup "ulan kaç yaşında insan, doğaldır böyle yapması" diye düşünür, yanağına bir öpücük kondurursunuz.
aslında farkında değilsinizdir onun sizin o küçük öpücüğünüzle bile yaptığınızı unutup ne kadar mutlu olduğunu..
zaman geçtikçe yaşlılık belirtileri de artar, dengesini kaybedip düşmeye başlar. bir gün bir daha kalkamayacak duruma geldiğinde özlersiniz sizin ne dediğinizi doğru anladığı ve düzgün tepki verebildiği eski günleri..
her gün bir umutla gidersiniz düştükten sonra döndüğü evine; acaba yürüyebilecek mi, en azından kalkıp tuvaletini kendisi yapabilecek mi diye.. her umutlu gidişiniz, en gözlerinize bakıp gülümsemesiyle avunarak geri dönüşle sonuçlanır. bir akşam yine yanına gidersiniz, artık tek yapabildiği gözlerinize bakabilmektir. vedalaşıp odadan çıkarken, "hadi bir daha öpeyim" dersiniz ve kocaman bir öpücük kondurursunuz artık yemek yememekten elmacık kemikleri iyice belli olan yanağına..
ertesi sabah bir telefon gelir, put gibi kalırsınız. aklınızdan binbir türlü düşünce geçer.. evden çıkana kadar ne olduğunu anlamaya ve inanmaya çalışırsınız.. bunu başardığınızda gözyaşları sel gibi akmaya başlar gözlerinizden.. evine gidip, evvelsi gün öptüğünüz sevimli, sıcak ve aslında anneniz kadar sevdiğinizi o an anladığınız kadının, soğukluğunu kapatan içindeki güzelliğin yüzüne yansımış cansız bedenini görürsünüz.. orda öylece kıpırdamadan yatıyordur. o bakınca cansız bedenin bile ısıttığı eski sıcaklığı, elini tutup öptüğünüzde hissettiğiniz soğukluk bile söküp atamamıştır. o an düşünürsünüz: "keşke onu evde yalnız bırakmayıp yanında kalsaydım.. keşke ona bağırdığımda öpmek yerine sımsıkı sarılsaydım.. keşke bana eski günlerinden bahsederken sıkıldığımı oflayıp poflayarak ona belli etmeseydim.. keşke onunla beraber ölebilseydim dersiniz.. ve işte o an, etrafınızdaki her şey önemini kaybeder. sadece siz ve elini tuttuğunuz, sizi terkedip giden canınızın parçası vardır.
babaannenizdir o. ölse de sizin için hep var olacak parçanız..
evden çıkarken yalnız başına bırakırsınız, geri dönüp onu da almak istersiniz ama alamazsınız. dışarısı soğuktur, hassastır bünyesi; üşütür. geri döndüğünüzde camdan yolunuzu gözlediğini, gördüğünde gözlerinin parladığını görürsünüz, içiniz burkulur. bir daha evde yalnız bırakmıycam diye düşünürsünüz. ama kanınız kaynıyordur gençsiniz ne de olsa. yine bırakıp gidersiniz, içiniz el vermese bile.
bazen yaşlılığın getirdiği bilindik semptomlar sonucundaki davranışlarına sabırlı olamayıp kızarsınız, bağırırsınız hatta. ama sonra pişman olup "ulan kaç yaşında insan, doğaldır böyle yapması" diye düşünür, yanağına bir öpücük kondurursunuz.
aslında farkında değilsinizdir onun sizin o küçük öpücüğünüzle bile yaptığınızı unutup ne kadar mutlu olduğunu..
zaman geçtikçe yaşlılık belirtileri de artar, dengesini kaybedip düşmeye başlar. bir gün bir daha kalkamayacak duruma geldiğinde özlersiniz sizin ne dediğinizi doğru anladığı ve düzgün tepki verebildiği eski günleri..
her gün bir umutla gidersiniz düştükten sonra döndüğü evine; acaba yürüyebilecek mi, en azından kalkıp tuvaletini kendisi yapabilecek mi diye.. her umutlu gidişiniz, en gözlerinize bakıp gülümsemesiyle avunarak geri dönüşle sonuçlanır. bir akşam yine yanına gidersiniz, artık tek yapabildiği gözlerinize bakabilmektir. vedalaşıp odadan çıkarken, "hadi bir daha öpeyim" dersiniz ve kocaman bir öpücük kondurursunuz artık yemek yememekten elmacık kemikleri iyice belli olan yanağına..
ertesi sabah bir telefon gelir, put gibi kalırsınız. aklınızdan binbir türlü düşünce geçer.. evden çıkana kadar ne olduğunu anlamaya ve inanmaya çalışırsınız.. bunu başardığınızda gözyaşları sel gibi akmaya başlar gözlerinizden.. evine gidip, evvelsi gün öptüğünüz sevimli, sıcak ve aslında anneniz kadar sevdiğinizi o an anladığınız kadının, soğukluğunu kapatan içindeki güzelliğin yüzüne yansımış cansız bedenini görürsünüz.. orda öylece kıpırdamadan yatıyordur. o bakınca cansız bedenin bile ısıttığı eski sıcaklığı, elini tutup öptüğünüzde hissettiğiniz soğukluk bile söküp atamamıştır. o an düşünürsünüz: "keşke onu evde yalnız bırakmayıp yanında kalsaydım.. keşke ona bağırdığımda öpmek yerine sımsıkı sarılsaydım.. keşke bana eski günlerinden bahsederken sıkıldığımı oflayıp poflayarak ona belli etmeseydim.. keşke onunla beraber ölebilseydim dersiniz.. ve işte o an, etrafınızdaki her şey önemini kaybeder. sadece siz ve elini tuttuğunuz, sizi terkedip giden canınızın parçası vardır.
babaannenizdir o. ölse de sizin için hep var olacak parçanız..
(bkz: super babaanne)
annesi çalıştığı için ledzeppelin i büyüten,ledzeppelin in her türlü yaramazlığına katlanan, hatta çocukken annesi işe giderken ledzeppelin in"anne nolur beni bu cadaloz kadınla bırakma"demesine rağmen ledzeppelin i terketmeyen,şuanda 20 yaşında olan ledzeppelin in cebine her fırsatta para sokuşturan,evine gidildiğinde ledzeppelin in sevdiği yemeklerin hepsi dolabında mevcut olan,ledzeppelin ne yaparsa yapsın her zaman arkasında olduğunu bildiği kutsal kadın...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?