nazim hikmet siiri olup bir kismi ruhi su tarafindan turkulestirilmistir.
yagmur ciseliyor,
serezin esnaf carsisinda
yagmur ciseliyor.
korkak
yavas sesle
bir ihanet konusmasi gibi.
yagmur ciseliyor,
beyaz ve ciplak murted ayaklarinin
islak ve karanlik topragin ustunde kosmasi gibi.
yagmur ciseliyor,
serezin esnaf carsisinda,
bir bakirci dukkaninin karsisinda
bedreddinim bir agaca asili.
yagmur ciseliyor,
gecenin gec ve yildizsiz bir saatidir.
ve yagmurda islanan
yapraksiz bir dalda sallanan seyhimin
cirilciplak etidir.
yagmur ciseliyor,
serez carsisi dilsiz,
serez carsisi kor.
havada konusmamanin, gormemenin kahrolasi huznu
ve serez carsisi kapatmis elleriyle yuzunu.
yagmur ciseliyor.
şeyh bedreddin destanı
nazim hikmetin 14 bolumluk eseri.iki bolumunun muzigi yapilmistir.birini ahmet kaya(ustte)digerini cem karaca soylemektedir.cem karacanin soyledigi bolum cok uzundur ama bunu cok basarili bir sekilde halletmistir.o bolum.
9. bolum
sicakti.
sicak.
sapi kanli, demiri kor bir bicakti
sicak.
sicakti.
bulutlar doluydular,
bulutlar bosanacak
bosanacakti.
o, kimildanmadan bakti,
kayalardan
iki gozu iki kartal gibi indi ovaya.
orda en yumusak, en sert
en tutumlu, en comert,
en
seven,
en buyuk, en guzel kadin:
toprak
nerdeyse doguracak
doguracakti.
sicakti.
bakti karaburun daglarindan o
bakti bu topragin sonundaki ufka
catarak kaslarini :
kirlarda cocuk baslarini
kanli gelincikler gibi koparip
cirilciplak cigliklari surukleyip pesinde
bes tuglu bir yangin geliyordu karsidan ufku sarip.
bu gelen
sehzade muratti.
hukmu humâyun sâdir olmustu ki sehzade muradin
ismine
aydin eline varip
bedreddin halifesi mulhid mustafanin basina ine.
sicakti.
bedreddin halifesi mulhid mustafa bakti,
bakti koylu mustafa.
bakti korkmadan
kizmadan
gulmeden.
bakti dimdik
dosdogru.
bakti o.
en yumusak, en sert
en tutumlu, en comert,
en
seven,
en buyuk, en guzel kadin :
toprak
nerdeyse doguracak
doguracakti.
bakti.
bedreddin yigitleri kayalardan ufka baktilar.
gitgide yaklasiyordu bu topragin sonu
fermanli bir olum kusunun kanatlariyla.
oysaki onlar bu topragi,
bu kayalardan bakanlar, onu,
uzumu, inciri, nari,
tuyleri baldan sari,
sutleri baldan koyu davarlari,
ince belli, aslan yeleli atlariyla
duvarsiz ve sinirsiz
bir kardes sofrasi gibi acmistilar.
sicakti.
bakti.
bedreddin yigitleri baktilar ufka...
•
en yumusak, en sert,
en tutumlu, en comert,
en
seven,
en buyuk, en guzel kadin :
toprak
nerdeyse doguracak
doguracakti.
sicakti.
bulutlar doluydular.
nerdeyse tatli bir soz gibi ilk damla dusecekti yere.
birden-
- bire
kayalardan dokulur
gokten yagar
yerden biter gibi,
bu topragin verdigi en son eser gibi
bedreddin yigitleri sehzade ordusunun karsisina
ciktilar.
dikissiz ak libasli
bas acik
yalnayak ve yalin kilictilar.
mubalâga cenk olundu.
aydinin turk koyluleri,
sakizli rum gemiciler,
yahudi esnaflari,
on bin mulhid yoldasi borkluce mustafanin
dusman ormanina on bin balta gibi daldi.
bayraklari al, yesil,
kalkanlari kakma, tolgasi tunc
saflar
pâre pâre edildi ama,
bosanan yagmur icinde gun inerken aksama
on binler iki bin kaldi.
hep bir agizdan turku soyleyip
hep beraber sulardan cekmek agi,
demiri oya gibi isleyip hep beraber,
hep beraber surebilmek topragi,
balli incirleri hep beraber yiyebilmek,
yârin yanagindan gayri her seyde
her yerde
hep beraber!
diyebilmek
icin
on binler verdi sekiz binini..
yenildiler.
yenenler, yenilenlerin
dikissiz, ak gomleginde sildiler
kiliclarinin kanini.
ve hep beraber soylenen bir turku gibi
hep beraber kardes elleriyle islenen toprak
edirne sarayinda damizlanmis atlarin
esildi nallariyla.
tarihsel, sosyal, ekonomik sartlarin
zarurî neticesi bu!
deme, bilirim!
o dedigin nesnenin onunde kafamla egilirim.
ama bu yurek
o, bu dilden anlamaz pek.
o, «hey gidi kambur felek,
hey gidi kahbe devran hey,»
der.
ve teker teker,
bir an icinde,
omuzlarinda dilim dilim kirbac izleri,
yuzleri kan icinde
gecer ciplak ayaklariyla yuregime basarak
gecer aydin ellerinden karaburun maglûplari..
9. bolum
sicakti.
sicak.
sapi kanli, demiri kor bir bicakti
sicak.
sicakti.
bulutlar doluydular,
bulutlar bosanacak
bosanacakti.
o, kimildanmadan bakti,
kayalardan
iki gozu iki kartal gibi indi ovaya.
orda en yumusak, en sert
en tutumlu, en comert,
en
seven,
en buyuk, en guzel kadin:
toprak
nerdeyse doguracak
doguracakti.
sicakti.
bakti karaburun daglarindan o
bakti bu topragin sonundaki ufka
catarak kaslarini :
kirlarda cocuk baslarini
kanli gelincikler gibi koparip
cirilciplak cigliklari surukleyip pesinde
bes tuglu bir yangin geliyordu karsidan ufku sarip.
bu gelen
sehzade muratti.
hukmu humâyun sâdir olmustu ki sehzade muradin
ismine
aydin eline varip
bedreddin halifesi mulhid mustafanin basina ine.
sicakti.
bedreddin halifesi mulhid mustafa bakti,
bakti koylu mustafa.
bakti korkmadan
kizmadan
gulmeden.
bakti dimdik
dosdogru.
bakti o.
en yumusak, en sert
en tutumlu, en comert,
en
seven,
en buyuk, en guzel kadin :
toprak
nerdeyse doguracak
doguracakti.
bakti.
bedreddin yigitleri kayalardan ufka baktilar.
gitgide yaklasiyordu bu topragin sonu
fermanli bir olum kusunun kanatlariyla.
oysaki onlar bu topragi,
bu kayalardan bakanlar, onu,
uzumu, inciri, nari,
tuyleri baldan sari,
sutleri baldan koyu davarlari,
ince belli, aslan yeleli atlariyla
duvarsiz ve sinirsiz
bir kardes sofrasi gibi acmistilar.
sicakti.
bakti.
bedreddin yigitleri baktilar ufka...
•
en yumusak, en sert,
en tutumlu, en comert,
en
seven,
en buyuk, en guzel kadin :
toprak
nerdeyse doguracak
doguracakti.
sicakti.
bulutlar doluydular.
nerdeyse tatli bir soz gibi ilk damla dusecekti yere.
birden-
- bire
kayalardan dokulur
gokten yagar
yerden biter gibi,
bu topragin verdigi en son eser gibi
bedreddin yigitleri sehzade ordusunun karsisina
ciktilar.
dikissiz ak libasli
bas acik
yalnayak ve yalin kilictilar.
mubalâga cenk olundu.
aydinin turk koyluleri,
sakizli rum gemiciler,
yahudi esnaflari,
on bin mulhid yoldasi borkluce mustafanin
dusman ormanina on bin balta gibi daldi.
bayraklari al, yesil,
kalkanlari kakma, tolgasi tunc
saflar
pâre pâre edildi ama,
bosanan yagmur icinde gun inerken aksama
on binler iki bin kaldi.
hep bir agizdan turku soyleyip
hep beraber sulardan cekmek agi,
demiri oya gibi isleyip hep beraber,
hep beraber surebilmek topragi,
balli incirleri hep beraber yiyebilmek,
yârin yanagindan gayri her seyde
her yerde
hep beraber!
diyebilmek
icin
on binler verdi sekiz binini..
yenildiler.
yenenler, yenilenlerin
dikissiz, ak gomleginde sildiler
kiliclarinin kanini.
ve hep beraber soylenen bir turku gibi
hep beraber kardes elleriyle islenen toprak
edirne sarayinda damizlanmis atlarin
esildi nallariyla.
tarihsel, sosyal, ekonomik sartlarin
zarurî neticesi bu!
deme, bilirim!
o dedigin nesnenin onunde kafamla egilirim.
ama bu yurek
o, bu dilden anlamaz pek.
o, «hey gidi kambur felek,
hey gidi kahbe devran hey,»
der.
ve teker teker,
bir an icinde,
omuzlarinda dilim dilim kirbac izleri,
yuzleri kan icinde
gecer ciplak ayaklariyla yuregime basarak
gecer aydin ellerinden karaburun maglûplari..
(bkz: seyh bedrettin isyani)
cem karaca sarkisi.
sicakti,
sicak.
sapi kanli, demiri kor bir bicakti
sicak
sicakti.
bulutlar doluydular,
bulutlar bosanacak
bosanacakti.
o kimildanmadan bakti,
kayalardan
iki gozu iki kartal gibi indi ovaya.
orda en yumusak, en sert
en tutumlu, en comert,
en seven,
en buyuk, en guzel kadin;
toprak nerdeyse doguracak doguracakti.
sicakti.
bakti karaburun daglarindan o
bakti bu topragin sonundaki ufka catarak kaslarini;
kirlarda cocuk baslarini kanli gelincikler gibi koparip,
cirilciplak cigliklari surukleyip pesinde,
bes tuglu bir yangin geliyordu karsidan ufku sarip.
bu gelen sehzade muratti
hukmu humayun sadir olmustu ki sehzade muratin ismine
aydin eline varip bedreddin halifesi muhid mustafanin basina ine.
sicakti.
bedreddin halifesi muhid mustafa bakti,
bakti koylu mustafa
bakti korkmadan, kizmadan, gulmeden.
bakti dimdik dosdogru.
bakti o.
en yumusak, en sert,
en tutumlu, en comert,
en seven,
en buyuk, en guzel kadin;
toprak nerdeyse doguracak doguracakti.
bakti bedreddin yigitleri kayalardan ufka baktilar.
gitgide yaklasiyordu bu topragin sonu fermanli bir olum kusunun kanatlariyla.
bu kayalardan bakanlar,onu
uzumu, inciri, nari;
tuyleri baldan sari,
sutleri baldan koyu davarlan,
ince belli aslan yeleli atlariyla,
duvarsiz ve sinirsiz bir kardes sofrasi gibi acmistilar.
sicakti.
bakti.
bedreddin yigitleri baktilar ufka...
en yumusak, en sert,
en tutumlu, en comert,
en seven,
en buyuk, en guzel kadin;
toprak nerdeyse doguracak, doguracakti.
sicakti.
bulutlar doluydular.
nerdeyse tatli bir soz gibi ilk damla dusecekti yere
birdenbire
kayalardan dokulur, gokten yagar, yerden biter gibi,
bu topragin verdigi en son eser gibi
bedreddin yigitleri sehzade ordusunun karsisina ciktilar.
dikissiz ak tibasli bas acik, yalnayak ve yalinkiliclilar.
mubalaga cenkolundu.
aydinin turk koyluleri,
sakizli rum gemiciler,
yahudi esnaflan,
onbin muhim yoldasi borkluce mustafanin
dusman ormanina onbin balta gibi daldi.
bayraklari al, yesil,
kalkanlari kakma, tolgasi tunc saflar pare pare edildi ama,
bosanan yagmur icinde gun inerken aksama
onbinler ikibin kaldi,
hep bir agizdan turku soyleyip,
hep beraber sulardan cekmek agi,
demiri oya gibi isleyip hep beraber,
hep beraber surebilmek topragi,
balli incirleri hep beraber yiyebilmek,
yarin yanagindan gayri her seyde,her yerde hep beraber diyebilmek icin
onbinler verdi sekizbinini...
yenildiler
yenenler, yenilenlerin dikissiz akgomleginde sildiler
ve hep beraber soylenen bir turku gibi, kiliclarinin kanini.
hep beraber kardes elleriyle islenen toprak
edirne sarayinda damizlanmis atlarin esildi nallariyla.
tarihsel, sosyal, ekonomik sartlarin zaruri neticesi bu.
deme...
bilirim
o dedigin nesnenin onunde kafamla egilirim.
ama bu yurek
o bu dilden anlamaz pek.
o "hey gidi kanbur felek, hey gidi kahpe devran hey", der.
ve teker teker,
bir an icinde,
omuzlarinda dilim dilim kirbac izleri, yuzleri kan icinde.
gecer ciplak ayaklariyla yuregime basarak,
gecer aydin ellerinden karaburun magluplari.
dostlar
biliyorum
dostlar
biliyorum nerde, ne haldedir o.
biliyorum gitti gelmez bir daha.
biliyorum bir deve horgucunde, kanayan bir carmiha, cirilciplak bedeni mihlidir kollarindan.
dostlar birakin beni, birakin beni
dostlar bir varayim goreyim bedreddin kullarindan borkluce mustafayi mustafayi.
boynu vurulacak ikibin adam, mustafa ve carmihi.
cellat kutuk ve satir hersey hazir hersey tamam.
kizil sirma islemeli bir basa, altin uzengiler, kir bir at.
atin ustunde kalin kasli bir cocuk, amasya padisahi sehzade sultan murat.
ve yaninda onun bilmem kacinci tuguna ettigim bayezid pasa
satiri caldi cellat
ciplak boyunlar yandi nar gibi,
yesil bir daldan dusen elmalar gibi birbiri ardina dustu baslar.
ve her bas duserken yere.
carmihindan mustafa
bakti son defa.
ve her yere dusen basin kili depremedi;
iris dede sultanim iris dedi bir,
baska bir soz demedi.
sicakti,
sicak.
sapi kanli, demiri kor bir bicakti
sicak
sicakti.
bulutlar doluydular,
bulutlar bosanacak
bosanacakti.
o kimildanmadan bakti,
kayalardan
iki gozu iki kartal gibi indi ovaya.
orda en yumusak, en sert
en tutumlu, en comert,
en seven,
en buyuk, en guzel kadin;
toprak nerdeyse doguracak doguracakti.
sicakti.
bakti karaburun daglarindan o
bakti bu topragin sonundaki ufka catarak kaslarini;
kirlarda cocuk baslarini kanli gelincikler gibi koparip,
cirilciplak cigliklari surukleyip pesinde,
bes tuglu bir yangin geliyordu karsidan ufku sarip.
bu gelen sehzade muratti
hukmu humayun sadir olmustu ki sehzade muratin ismine
aydin eline varip bedreddin halifesi muhid mustafanin basina ine.
sicakti.
bedreddin halifesi muhid mustafa bakti,
bakti koylu mustafa
bakti korkmadan, kizmadan, gulmeden.
bakti dimdik dosdogru.
bakti o.
en yumusak, en sert,
en tutumlu, en comert,
en seven,
en buyuk, en guzel kadin;
toprak nerdeyse doguracak doguracakti.
bakti bedreddin yigitleri kayalardan ufka baktilar.
gitgide yaklasiyordu bu topragin sonu fermanli bir olum kusunun kanatlariyla.
bu kayalardan bakanlar,onu
uzumu, inciri, nari;
tuyleri baldan sari,
sutleri baldan koyu davarlan,
ince belli aslan yeleli atlariyla,
duvarsiz ve sinirsiz bir kardes sofrasi gibi acmistilar.
sicakti.
bakti.
bedreddin yigitleri baktilar ufka...
en yumusak, en sert,
en tutumlu, en comert,
en seven,
en buyuk, en guzel kadin;
toprak nerdeyse doguracak, doguracakti.
sicakti.
bulutlar doluydular.
nerdeyse tatli bir soz gibi ilk damla dusecekti yere
birdenbire
kayalardan dokulur, gokten yagar, yerden biter gibi,
bu topragin verdigi en son eser gibi
bedreddin yigitleri sehzade ordusunun karsisina ciktilar.
dikissiz ak tibasli bas acik, yalnayak ve yalinkiliclilar.
mubalaga cenkolundu.
aydinin turk koyluleri,
sakizli rum gemiciler,
yahudi esnaflan,
onbin muhim yoldasi borkluce mustafanin
dusman ormanina onbin balta gibi daldi.
bayraklari al, yesil,
kalkanlari kakma, tolgasi tunc saflar pare pare edildi ama,
bosanan yagmur icinde gun inerken aksama
onbinler ikibin kaldi,
hep bir agizdan turku soyleyip,
hep beraber sulardan cekmek agi,
demiri oya gibi isleyip hep beraber,
hep beraber surebilmek topragi,
balli incirleri hep beraber yiyebilmek,
yarin yanagindan gayri her seyde,her yerde hep beraber diyebilmek icin
onbinler verdi sekizbinini...
yenildiler
yenenler, yenilenlerin dikissiz akgomleginde sildiler
ve hep beraber soylenen bir turku gibi, kiliclarinin kanini.
hep beraber kardes elleriyle islenen toprak
edirne sarayinda damizlanmis atlarin esildi nallariyla.
tarihsel, sosyal, ekonomik sartlarin zaruri neticesi bu.
deme...
bilirim
o dedigin nesnenin onunde kafamla egilirim.
ama bu yurek
o bu dilden anlamaz pek.
o "hey gidi kanbur felek, hey gidi kahpe devran hey", der.
ve teker teker,
bir an icinde,
omuzlarinda dilim dilim kirbac izleri, yuzleri kan icinde.
gecer ciplak ayaklariyla yuregime basarak,
gecer aydin ellerinden karaburun magluplari.
dostlar
biliyorum
dostlar
biliyorum nerde, ne haldedir o.
biliyorum gitti gelmez bir daha.
biliyorum bir deve horgucunde, kanayan bir carmiha, cirilciplak bedeni mihlidir kollarindan.
dostlar birakin beni, birakin beni
dostlar bir varayim goreyim bedreddin kullarindan borkluce mustafayi mustafayi.
boynu vurulacak ikibin adam, mustafa ve carmihi.
cellat kutuk ve satir hersey hazir hersey tamam.
kizil sirma islemeli bir basa, altin uzengiler, kir bir at.
atin ustunde kalin kasli bir cocuk, amasya padisahi sehzade sultan murat.
ve yaninda onun bilmem kacinci tuguna ettigim bayezid pasa
satiri caldi cellat
ciplak boyunlar yandi nar gibi,
yesil bir daldan dusen elmalar gibi birbiri ardina dustu baslar.
ve her bas duserken yere.
carmihindan mustafa
bakti son defa.
ve her yere dusen basin kili depremedi;
iris dede sultanim iris dedi bir,
baska bir soz demedi.
bir nazim hikmet şiiridir.
(bkz: seyh bedrettin isyani)
"en yumusak, en sert; en tutumlu, en comert; en seven, en buyuk, en guzel kadin: toprak"
"yarın yanağından gayrı, her yerde, her şeyde. ve hep beraber, hep beraber diyebilmek için..."
...
ve sular
parmaklarindan dökülüp
tekrar göle dönerken
dedi kendi kendine:
’’-o ateş ki kalbimin içindedir
tutuşmuştur
günden güne artiyor.
dövülmüş demir olsa dayanmaz buna
eriyecek yüreğim...
ben gayri zuhur ve huruç edeceğim
toprak adamlari topraği fethe gideceğiz.
ve kuvvetli ilmi, sirri gerçeklendirip
biz milletlerin ve mezheplerin kanunlarini
iptal edeceğiz....
ve sular
parmaklarindan dökülüp
tekrar göle dönerken
dedi kendi kendine:
’’-o ateş ki kalbimin içindedir
tutuşmuştur
günden güne artiyor.
dövülmüş demir olsa dayanmaz buna
eriyecek yüreğim...
ben gayri zuhur ve huruç edeceğim
toprak adamlari topraği fethe gideceğiz.
ve kuvvetli ilmi, sirri gerçeklendirip
biz milletlerin ve mezheplerin kanunlarini
iptal edeceğiz....
zulfu livaneli de soylemistir.
1990 ların ortasında tuncel kurtiz tarafından istanbul yerebatan sarnıcında oynanmış nazım hikmet şahaseri
tuncel kurtiz’den sonra oynanmaya cesaret edilemeyen nazım eseri.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?