pucca günlük

elma sekeriiii
ulan 3 seneyi a$kın bir blog fırtınası almı$ ba$ını gidiyor da sözlükçe ya bizim bundan haberimiz yok; ya da çok ü$engeçiz hakkında hiç bir $ey yazmamı$ız!

her neyse; nedir bu pucca günlük?

bir kız var, "onunla evlenmek benim kaderim" dediği bir sevgilisi. dövüyor adam kızı, kıskançlık krizleriyle beraber. kız "yeter!" diyip ayrılıyor ondan; terkediyor. ama sadece onu değil; tüm benliğinden de ayrılıyor adamla beraber; depresyonun dibinde ya$ıyor her sancısını her gözya$ını.
"kahvaltıda peynir yer yanında passiflora içer"di. bir gün sevgilisinin ba$ka bir kız bulduğunu öğreniyor; çıldırıyor.

intiham ulan intikam! nidalarıyla adamı rezil etmeye çalı$ıyor herkesi arayıp iğrenç detaylar veriyor adamla ilgili. evinin adresini verip porno dergisine üye yapıyor herifi. adam geri dönüp sen mi yapıyorsun dediğinde dü$emem ben o kadar; barı$maya mı çalı$ıyorsun ne diyip dönüyor arkasını "tertemiz" $ekilde. ama tabi adam bunun yapmadığını dü$ündükçe ironik olarak kendini bi bok yapamamı$ sayıyor en doğalından.
gidip bir blog açıyor; adı passiflora-rapunzel. ilk icraatı sevgilisinin resimlerini e$cinsel erkeklerin üzerine yapı$tırıp bloga koymak oluyor ismini koca koca puntolarla yazıp. rezillik değil mi amaç; yapıyor.

"depresyonun en dibindeydim buraya yazarken, işsiz, parasız, terkedilmiş bildiğim eziktim lan. baktım olmuyor bu şekilde en sıradan şeylerden, komik anlar çıkarmaya başladım. en azından dedim ilerde okuduğumda acıyı değil gülünecek detayları görürüm diye. iyi ki böyle yapmışım diyorum şimdi ve iyi ki yazmışım bloga."


an itibariyle 25 ya$ındaki bu kadının 3 seneden bu yana toplamda 3bini ækın izleyeni var günlük sayfasında. ilk a$kını rezil ettikten sonra türlü ili$kileri yazdı durdu. sevgilisiyle sevi$ti yazdı, kavga etti yazdı; güldü yazdı ağladı yazdı. yazarak hayatına kavu$tu tekrar; suyun üzerine çıkabildi; nefes aldı. her bir klavye tu$u onun yemeği suyu oldu.
yeni i$ini de bloğu sayesinde buldu; bir reklam $irketi sahbii onu reklam yazarlığı teklifi için aradı...

ve $imdi bir kitap çıkardı:
küçük aptalın büyük dünyası/pucca günlük.

içerisinde her $ey var; üvey babasıyla ilgili iğrenç detaylar da dahil olmak üzere... küçükken taciz ediliyor oradan oraya sürükleniyor en sonunda anneannesi onu yanına alıyor; onu çok güçlü kılacak olan sözleri ondan duyuyor; marilyn monroe’yu idol yapması da bu döneme denk geliyor; 7 ya$ına.



3 yıllık bir hadiseden geri kalmayalım dedim.

(bkz: öpt t$k bye)
independence
bugun ilk defa sozlukten ogrendigim blog. hatunun adini sanini bilmem ama $imdi bir iki yazisini okudum da, yazi tarzi cok icten cok samimi. takintiliyimdir ben, paso takip ederim artik.
elma sekeriiii
ufak bir pasaj;

01/05/2010:

" tek taşım var ve ben bu sorumluluk altında ezim ezim eziliyorum.. ezildiğimle kalsam iyi mutasyona uğramışım sanki... mesela cillop gibi çocuklar görüyorum böyle hafif kesecem güneş gözlüğünün altından, o anda bi parlama, bi nur gözümü alıyor, hooopp bakıyorum parmağımda bir yüzük.. o yüzük böyle erik’in suratına dönüşüyor, o çocuğu keseyim kesmeyeyim telaşına düşerken, o oradan konuşmaya başlıyor.
"ayıp değil mi yaptığın! yüzük takmış kadınsın artık biraz ağır ol! yoksa haketmiyor musun o yüzüğü haa??" diye.. töbeler olsun, 1 sene azmettim sabrettim öss sınavına girermiş gibi ter döktüm, kazandım o yüzüğü iki bebe kescez diye vicdanımla oynayıp kendimi kasmayayım diyorum ve başım öne eğik gidiyorum.."

allah’ım kendimi görüyorum... kahretsin!
elma sekeriiii
uzun bi pasaj ama yarıldım yani, öyle böyle değil...


01/05/2010:

ev arkadaşım artık eve geliyor diye böle temizlik yapalım dedik, karıya ayıp olmasın.. kalktık markete gittik, bi güzel aldık cifleri, yer silleri falan mutlu mesut elele kolkola, kanser yapıcı maddeler hakkında konuşarak eve dönüyorduk..
tam evin oraya gelince apartmanın önünde iki adet sarı, böyle ışıl ışıl parlayan, orospumsu mu desem, sürtük mü, allah belalarını versin mi, kalleş köpek falan mı diye devam edemeyeceğim cisim bekliyor... dış kapıyı açmak için uğraşıyorlar.
zaten bu dış kapıları yapan firmaların tek özelliği o anahtarı takarken biraz dışarı çıkartıp kendine çekmek zorunluluğunda olman sanırım. ulan bütün dış kapılarda aynı sorun mu olur. bu mudur bu işin kuralı anlamadım ki?
bunlar böyle garip gurup konuşarak açmaya çalışıyordu ki, bi baktım koşarak erik yanlarına gitmiş karıların, kapıyı açıyor...
ben de arkasından pıtır pıtır koşturuyorum, o elimdeki cifleri tek tek götüne sokmak için!
hoop erik açtı kapıyı, çocuk beni unuttu bi an "buyrun bayanlar" dedi.. benim zaten orada beynim pıt pıt pıt atmaya başladı.. kızlarda rusça konuşunca allaaaahhhhhhhhhhhhhhhhhhh!!!!
yemin ederim taramalı tüfekle hepsini taramak istedim...
derin derin nefes aldım, elimdeki poşetleri erik’e fırlattım.. gözünün içine öyle bir baktım ki.. anlamadı, bu kez asansöre doğru koşturmaya başladı, kapıyı açtı bizi içeri aldı...
canım ya çok naziktir.. evde ölsem pes’in başından kalkıp bana su getirmeyen herif, sifonu çekmeye erindiği için "puccaaa yaa sifonu çekiversene" diyen hayvan! beni bi defa otobüste unutmuş camış, orada centilmenlik yapmaya başladı..
beraber bindik asansöre.. kızların memelerinin oralarda bi yerde kayboldum ben.. ezik sünepe gibi hissediyorum kendimi. zaten terlemişim kokuyomuyum napıyorum, bi de saçımda ki yağın da biri bin para. öyle aralarında acınası halde duruyorum.
erik’in de gözleri ışıl ışıl.. babası bisiklet hediye etmiş ilkokul bebesi gibi.. nasıl gülüyor, nasıl sevinçli..
orada aklına girsem neler düşündüğünü, nasıl fanteziler içerisinde gidip geldiğini tahmin etmem zor değil. iki sarı rus kızı ve bir hobitle, küçücük asansörde allaahhhhhh. yer misin yemez misin.. gerçi hoş beni fantezi dışı tutuyordur, sevgili kontenjanından sadece o da izlesin bari yazık diye düşünmüştür...
döndüm ona karnına bir tane vurdum "o aklından geçen hayalleri sakın ama sakın kurma kes hemen!! yoksa ben kesecem" diyince "yaaeee ne diyosunn yeaaaaa" falan gibi ergen çocuk taklidi yaptı, pislik torbası!
bizim üst katlarda bi yerde oturuyolar, çünkü ilk biz indik.. geçiyoruz yanlarından kızların ayaklarına bastım, elimdeki poşeti de bi tanesine vurdum, yanlışlıkla olmuş gibi..
erik’e de döndüm "sakın şirinlik yapma şunlara gel" dedim kuzu kuzu geldi..
eve girdik, bunun surat asıldı, bi mutsuz oldu.. çocuğumu sokakta oyun oynarken zorla eve alıp, ders çalıştıracakmışım gibi hissettim.. o surat nasıl ama böyle... aaa pezevenge bak karılardan ayrıldı diye depresyona girecek..
- ne oldu ayrıldın diye karılardan ağlıcan mı?
- ya ama komşuların onlar biraz nazik olalım hadi yemeğe çağralım
- erik ağzına sıçarım senin
- aa çok kabasın çok bak o kızlar hiç öyle konuşuyorlar mıydı
- erik valla geliyor kafana haa
- rus kızları en iyi eşmiş valla ben diyim de ehehehe şaka yapıyorum yeaaaa canımsın benim sen okyanus gözlüm, yerli rusum.. onlara bin basarsın sen gel hadi yanıma...
bu erkeklerin en nefret ettiğim huylarından biri, böyle sinir olduğun bi şey üzerinden sürekli olarak seninle dalga geçmesi.. ona sinir olmuşum işte daha ne ehehe ohahaha hihihi diye mal mal laflar söylüyorsun... kafandan geçenleri de biliyorum lanet olsun ki "ayy pompikim beni seviyooo benden başkasına bakmaz mihi^_^" karılarından değilim.. ya da erkeğin kafasından geçeni bilmeyecek tiplerden... ama bu yaptığına bir ceza bulmalıyım, öyle kolay o dış kapı muhabbetini affetmeyeceğim!!!!!
bundan sonra erik bizim eve asla ve asla gelmeyecek. bu mahalle sınırları içerisine girmeyecek. o yaptığı espirilerin hepsi tek tek götüne girecek. ayrıca babamla beraber aynı zamanda halamlarla da tanıştıracağım..
hayatının en kötü günleri seni bekliyor erik!!! gelecek haftasonu halamlar ve babamla geçireceğimiz zamanlarda andım olsun asla senden yana çıkmayacağım.. seni kurtların arasına koyun gibi salacağım!!! sana bugün yaptığının cezasını acı acı ödeteceğim..
ve o rus kıları için de hemen imza falan toplayacağım, tamam mahallede ki, zencilere, japonlara hatta travestilere ses çıkarmadım ama bu çok fazla!!! kusura bakmasınlar ben her gün bu işkenceyi çekemem, kalksınlar gitsinler başka yerde otursunlar! sevmediğim ot burnumda bitiyor resmen...
elma sekeriiii
sevgilisiyle ayrılması üzerine karaladığı yazının son cümlesi:

"böylece bu hikaye de bitti.. geriye bana bir yüzük kaldı sadece onu da saklamayı düşünmüyorum. satıp parasıyla kendime bir sene yetecek kadar orkid alacam..."


bu kadın çatlak...
elma sekeriiii
yırtıldım, katıldım gülmekten. annem az daha itfaiyeyi çağırıyordu beni ordan burdan toplamaları için; evin içinde ate$ topu oldum katılarak gülerken atıyorum oraya buraya bedenimi.

allah’ım dedim nefes alamıyorum yardım et!

bu saatte ne i$im olur sözlükte di’mi? pucca’yı yazmak istedim; nisan ayında karaladığı yazısını buraya ta$ımak.
dedim bu yazı burada olmalı arkada$; millet neden kıçımdan soluyacak kadar güldüğümü bilmeli!

*****

müge anlı siktirgit hayatımdan sana yalvarıyorum

uyku düzenimi yerine getirip, sabah erkenden uyanma kısmına geçtiğimden beri, müge anlı’yı izliyorum. aslında çok garip bişi, hipnoz mu ediyo napıyo kaltak. ya izlemicem diyorum ama bildiğin baştan sona kadar o tiz sesiyle, cinayetlerin perde arkasını araştırmasına takılı kalıyorum. haftasonu geldi mi bir üzülüyorum, sevgilimden ayrılmışcasına pazartesi olsa da müge mi izlesem diye sabırsızlanıyorum.. bi de öyle kadın programı falan da değil ha.. bildiğin cinayetleri araştırıyor, katillerden biri falan programa gelmiş olabilir diye heycan yapıyosun..
bu durum zaten paranoyak olan benim üzerimde çok pis etkisi oldu yalnız. "herkes beni sikmek istiyooo" kızlarına benzedim. bu kızlar böyle alt komşusu, arkadaşının sevgilisi, eniştesi, öğretmeni, kaldırımda karşılaştığı adamın, herkesin ona deli divane vurgun olduğunu düşünür ya. bi de bu durumdan dertlenir. kafasına takar falan. hah işte o kızların bir level üstü oldum..
bizim evin doğalgaz tesisatını yeniden yapıyolar.. evin içinde ben yusuf yusuf atıyorum. "ya şeyederlerse, ya parça pinçik keserlerse, ya suratımı jiletleyip kolumu bacağımı, ayrı ayrı yerlere gömerlerse.." içerdeki odadayım ama nasıl kalbim ağzımda.. bi de apartmanın dış cephesini de boyuyolar penceremin önünde dolanan işçiler var sürekli. "allaam 4 koldan sikcekler beni, sen benim götü koru ben kalanını hallederim" diye serçe gibi titriyorum. bi de öyle bişeyki, programda biri ölmüş oluyo ya, katili mutlaka akrabalardan, en yakınlarından biri çıkıyo. sonra kendi kendime kızdım, sınıf ayrımı yapıyorum diyerek. neden hemen beni kesecek olan adamları işçilerden seçtim ki.. bu şey gibi işyerinde hırsızlık olunca direk temizlikçiden şüphelenen gerizekalılar gibi bişi. belki yönetici tecavüz edecek bana.. zırt pırt eve geliyo, naaptılar neettiler diye. gözüne kestirdi beni, tam matkap sesinde, kırrttt kescek boğazımı.. zaten pezevenkte öyle dayı kızına sarkacak tipte var. bi de uzunca zaman kimse ondan da şüphelenmez. herkes işçilerden şeyeder. sonra zaten msn konuşmalarım abooooooo.. varya acayip tırsıyorum loglarımın internete düşmesinden. çarşı pazar karışır yemin ederim..
müge anlı katilimi bulmaya çalışırken, gerçi hoş 1 senede bir katil buluyo ama. sürekli böyle fotoğrafım ekrana zoom in, zoom out şeklinde gelir gider. bi de gidip vesikalık fotom koyarlar adım gibi eminim. vergi dairesinde çalışan memur gibi çıkmışım onda da. "ayy iyi ki ölmüş salak karı" diyen üç-beş ev hanımı da ortaya çıkar..
sonra sokakta yürürken, gündüz gözüyle "na beni alacaklar arabaya atacaklar kesecekler, ayy jeepli bir oğlan duracak böyle çok yakışıklı, ’seni gideceğin yere götüreyim mi’ diyecek. ben zaten salak olduğum için, para ve yakışıklı erkek birleşimini görünce hemen atlarım arabaya.. sonra alıp beni tarlabaşına götürecek "üniversite mezunu" diyerek sermayesi yapacak.
ne kimsenin evine gidebiliyorum, ne birinin yemeğini yiyebiliyorum, ne yolda yürüyebiliyorum, evde bile uyuyamıyorum lan.
ama hepsinden önemlisi erik’den bile şüpheleniyorum..
....
yılbaşı için küçük bir sahil kasabasında başbaşa kalma şeyini uyguladık. geçirdiğim en güzel gündü sanırım o ayrı mevzu.. böyle salıncakta sallandık saatlerce götümüz dona dona, bütün sahili dolaştık, balık lokantasına falan gittik. son dakikaya gelince "hadi gel hemen otele gidelim" diye tuttum konundan. koştur koştur gittik. her çiftin yılbaşında yapmak istediği şeyi gerçekleştirmeye. ama nasıl bir lanetse, yan odadakiler de benle aynı düşüncedelermiş.. bi yandan ibo şovu izleyip, diğer yandan sevişiyolardı. ismail yk bas gaza dedikçe herif dellenmiş olmalı ki, karıdan bir ses geliyo, tır giriyo sanki içine.. ulan alt tarafı bir et parçası ne büyütüyosun bu meseleyi.. bi sinir oldum, evde üst kattakiler, orda yan odadakiler. bütün sene milletin sevişmesini duyarak geçircem lanet olsun diyerek.. sonra şarap marap, duygusal anlar falan derken baya güzel geçti..
ben böyle müge anlı sendromumu atlatmışım, kuş gibi bir kız olmuştum ki, elektirikler kesildi..
işte orda gözümün önüne mügeciğimin, kedi gözlü, sinsi sıfatlı, despot hatunum geldi.
...
erik yatakta yatıyor, ben ordaki koltukta oturuyorum. zifiri karanlık oda.. lan orda bir tırstım, hayır bi de öyle bir yerdeyiz ki, kasaba nerdeyse bomboş.. belki yandakilerle plan yaptılar beni kesip denize atacaklar.. elektriklerde planlarına uygun olsun diye kesildi.. bi de rüzgar esiyo vuuuuhuuuuuu diye en kral korku filmlerine taş çıkarır biçimde. kitlendim kaldım oturduğum yere.. ’yanıma gelsene’ diyor ama ben göt bildiğin horon tepiyor, o kadar atıyor düşün işte.. dedim yapacak bişi yok, gittim yattım yanına. hani belki olur olur acır diye bana "seni seviyorum, sana aşığım" falan diyorum böle. bi taraftan da gözümü karanlığa alıştırıp, kapıdan biri girerse, balkondan nasıl kaçacağımın planlarını yapıyorum..
yalnız erik benden salak, o da korkuyo.. o korktukça ben daha çok korkuyorum.. kesin kesecek beni, son dakka telaşında bu diyerek. içimden dualar ediyorum ama bir gör. ağzına sıçıp bıraktığım bütün insanlardan özür diledim o dakika.
öldükten sonra hakkımda ne söyleyeceklerini de tahmin ettim. "aa bak kıza kalkmış gitmiş yiyişmeye ohh olsun sürtüğe haketmiş kaşar.. eee neden gitmiş oraya, insan kocasına, babasına güvenmiyo aman iyi ki ölmüş" diyecekler.. bizde böyle bir mantık var çünkü "sevişiyorsa ölsün orospu" sanki kendileri hiç sevişmiyomuşcasına, böyle cinayetli tecavüzlü durumlarda, "haa yalnız mı kalmışlar, aman iyi ki ölmüş haketmiş pislik" durumları oluyor.
anam arkamdan biri bile güzel laf demicek diye düşündüm.
bi de erik çakı hastası. çakısını da almışsa ya, beni kesecek, tavuk gibin olcam.. bütün kasabalıyla anlaşmış meğersem, gelip beni doğrayacaklar. ya şeyse otelci bilerek kestiyse elektiriği. eriğin bi suçu günahı yoksa.. kapıya dayanırsa adam 3-5 dostuyla. barda filmindeki gibi yaparlarsa. ayy allamm öyleyse ibne olsunlar, lütfen sadece eriği yapsınlar. yazık lan erik’i de yapmasınlar ama, aman ya bişi olmaz 3 gün depresyona girer sonra piskologda halleder olayını o.
kafamda bi milyon film çektim ettim, şak diye geldi elektrik.. sonra kendimden utandım.. müge anlı dan da nefret ettim. onun yüzünden herkese katil, pis sapık gözüyle bakıyorum lan..
sipsi
sanıyorum 2009 senesi başlarından beri zaman zaman okuduğum bir günlük. kafa dağıtmaya birebir. seviyorum bu kadını. erik’le ayrılmaları hakkında yazdığı biraz hüzünlü, biraz sevimli yazının son cümlesi gerçekten muhteşem.

#960903

(bkz: şerefsizim benim aklıma gelmişti)

sipsi
blogger profilinin meraklar kısmı şu şekilde:

kanepelerin altlarını, başkalarının buzdolaplarını, eski sevgililerimin yeni kaltak sevgililerini, en uzun ayak tırnağına sahip kişiyi, çirkin kızların nasıl zengin erkekleri tavladıklarını, tayyiple emine erdoğanın yataktaki görüntülerini, deniz baykalın masturbasyon anını, filmlerde öpüşenlerin gerçekten de öpüşüp öpüşmediğini, evleneceğim insanı, buzdolabının arkasındaki tellere dokunursak ölüp ölmeyeceğimizi çok merak ediyorum.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol