sabahattın ali

seha
kurk mantolu madonna,icimizdeki seytan,kuyucakli yusuf gibi eserlere imza atmis,turkiye cumhuriyeti’nin ilk faili mechul cinayetine kurban gitmis aydin kisi.ayni zamanda leylim ley ve aldirma gonul siirlerinin yazaridir.
yirtik rahibe

daglar

basim dag, saclarim kardir,
deli ruzgarlarim vardir,
ovalar bana cok dardir,
benim meskenim daglardir.

sehirler bana bir tuzak;
insan sohbetleri yasak;
uzak olun benden, uzak,
benim meskenim daglardir.

kalbime benzer taslari,
heybetli oter kuslari,
goge yakindir baslari;
benim meskenim daglardir.

yarimi ellere verin;
sevdami yellere verin;
yelleri bana gonderin;
benim meskenim daglardir.

bir gun kadrim bilinirse,
ismim agza alinirsa,
yerim soran bulunursa:
benim meskenim daglardir

satirlarinin yazaridir.


yirtik rahibe
.....bazen kendi kendimin elinden kurtulurdum,
kalbimi bir camurda cirpinirken bulurdum.
...
bir sonbahar yagmuru gibi icim aglardi
bir seyler fakat beni yasamaga baglardi.
...
(oyle gunler gordum ki siirinden) dizeleriyle koparan sair.


firambogaz
25 şubat 1907’de gümülcine’de doğdu, 2 nisan 1948’de kırklareli’nde öldü. istanbul ilköğretmen okulu’nu bitiren sabahattin ali, yozgat’ta bir yıl öğretmenlikten sonra, 1928 yılında milli eğitim bakanlığı’nca almanya’ya gönderildi. 1930’da döndükten sonra aydın, konya ve ankara ortaokullarında almanca öğretmenliği, milli eğitim bakanlığı yayın müdürlüğü’nde memurluk ve devlet konservatuvarı’nda dramaturgluk yaptı. 1945’te bakanlık emrine alındı, istanbul’da markopaşa adlı mizah gazetesini çıkardı. 1948’de bir yazısı yüzünden tutuklandı, üç ay kadar hapis yattı. sürekli izlendiği için yurtdışına kaçmak istedi, ancak kırklareli dolaylarında bir kaçakçı tarafından öldürüldüğü iddia edildi. şiirler, hikâyeler, romanlar yazdı, çeviriler yaptı. ilk yazıları balıkesir’de irmak dergisinde çıkmıştı (1925/26). sabahattin ali 1930’lu yıllarda öyküye gerçekçi ve yeni bir soluk getirmişti. öykülerinde; tanımlamakta güçlük çektiğimiz kimi duyguları ustalıkla anlatan ali, insanın zavallılığını ve gücünü aynı sarsılmaz üslupla, zaman zaman masalsı ve destansı bir biçimde yansıtmayı başarmıştı. öykü kitapları: değirmen (1935), kağnı (1936), ses (1937), yeni dünya (1943), sırça köşk (1947). halk şiirinden esinlenerek yazdığı şiirlerini dağlar ve rüzgâr’da toplamıştı (1934). sabahattin ali, romanlarında da insanın ruhuna ayna tuttu ve gerçeğe bu aynadan baktı. kuyucaklı yusuf (1937), içimizdeki şeytan (1940), kürk mantolu madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden algılamasını sağladı. sağlığında yayımlanmış dokuz kitabına, varlık dergisinde tefrika edilen esirler (1936) oyunu da eklenince on kitabı, yedi ciltlik bir külliyat halinde varlık yayınları arasında tekrar basılmıştı (1965/66).
ilseyim
"kürk mantolu madonna" romanında çizdiği kadın karakteri idollerimden biri olan yazar. feminist olacağım diye erkekleşmeye çalışmayan, bu yüzden de dişiliğini koruyan bir karakterdir.
hitchcock
resmi kayıtlara göre 1948 nisan’ında, onu yurtdışına kaçıracak olan, ordudan atılmış bir astsubay tarafından sopayla dövülerek öldürülmüş komünist şair, yazar. fakat ailesi ve yakın çevresi buna hiç ihtimal vermemiş, milli emniyet tarafından işkenceyle öldürüldüğüne inanmıştır. normalde cinayetin cezası idam, 24 yıl ya da 18 yıl iken ali ertekin 2 yıl tutuklu kaldıktan sonra 1950 yılında 4 yıl hüküm giymiştir. cezasının indirim nedeni tutanaklarda ’milli hisleri tahrik’ olarak belirtilmiştir...
angelus
genç yaşında ortaya çıkardığı eserleri düşününce, insan merak ediyor yaşlanabilseydi eğer daha neler üretebilirdi diye. güzel adammış.
eflatun
kürk mantolu madonna kitabıyla tabiri caizse içimi cız ettiren yazar.yalnızlığın porttesini kim bukadar güzel çizebilir ki....

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol