babanın aldığı oyuncağı kıran komşu çocuğu

blackrons
93 ya da 94 yılı, babam deli bir robot almış, ne zamandır istiyordum, çıldırmış gibi sevinmiştim, robot ingilizce bir şeyler söylüyor, sağa sola dönebiliyor, ateşli silah sesleri çıkartabiliyordu, boyu da hayvan gibiydi, o yıllarda alınabilecek en güzel şeydi belki de...

o sabah kalkıp onu gördüğümde benden mutlusu yoktu, bütün gün onunla oynuyor, hatta dediklerini falan tekrarlıyordum, pilini dahi bitirip ikinci pilleri takmıştım, bir saniye kapatmıyordum, canlı yerine koymuştum onu, japonlara göre boktan bir şey, bana göre asimo gibiydi şerefsizim.

sonra telefon çaldı, kuşumu öldüren orospu çocuğu vardı, deli gökhan.
yine bize geleceklerdi, kuşumun gözümün önünde kafasını koparmış elime vermişti, böyle bir piçti ve ne yazık ki benden 2 yaş büyüktü.

bunun geleceğini duyunca robotomu saklamam gerektiğini düşündüm, canlı bir şey de olmadığından bu sefer ses çıkartıp ele vermez kendini dedim, üstünü güzelce örttüm, dolabımın en ücra köşesine yerleştirdim, aslında ayrılamıyordum ondan ama deli gökhan vakası işte, zorla da olsa öperek koydum dolaba, ve içeri geçtim.

akşam olunca geldi bu ibneler, oturmuş güzel bir dizi izliyorduk ailecek, bu şerefsiz gelir gelmez -red kiiiiiiiiiit istiyoooom! diye bağırmaya başladı, izlediğim diziden de olmuştum, gece vakti çizgi film veren kanalın amına koymak istedim, sonra vazgeçtim, çünkü bu piç oturup çizgi film izliyordu, yerinden kalkmıyordu en azından.

onu izlerken bile rahat durmuyor, her güldüğünde bir tane de bana çakıyordu, suratım perşembe pazarına dönmüştü şerefsizim, babamlar içki masasında kafayı bulmuş, birbirlerine atıp tutuyorlardı, bende onları dinleyip vay amına koyim diyordum.

red kit bitince bu piç direk beni odama soktu, benim odama o beni sokuyordu buna hiç anlam veremedim, yat yere dedi, neden? deyince sen düldülsün dedi, ben sen de bülbül müsün? demeye kalmadan yatırdı beni yere, üzerime bir oturdu ki, acı içinde bağırdım, ağlarsan seni gebertirim dedi, sonra sustum, annemler ne oldu? deyince de kazayla kafamı vurdum dedim, çok çaresizdim.

sonra beni bağladı sandalyeye, vurdukça vuruyordu, en azından robotumu görememişti, ama ben bi daha robotumu görebilecek miydim? o şüpheliydi. çünkü harbiden ömrüm azalmıştı, feci şekilde usanmıştım dövülmekten...

sonunda dayak atmaktan yoruldu, ben ise dayak yemekten yorulmuş halsiz bir şekilde oturuyordum, bana birden oyuncaklarını çıkar oynayalım dedi, ben ise hayır ulan diyecektim ki yemedi, al orda oyna dedim, bir süre sonra o oyucaklardan da sıkıldı, yarısını da kırdı zaten, olan onlara olsun diyordum, robotum benimleydi nasıl olsa.

ama sonra içerden öyle bir ses geldi ki ve ben bu çocuğun yanından kurtulacağım diye öyle sevindim ki...
lakin içeriye gittiğimde sesin çok şey anlam ifade etmediğini anlamıştım, annem bizi çağırmıştı yemek yemeye, tabi yemek yerken de robot aldıkalarını söylüyorlardı, o kadar yıkılmıştım, söylememelerini tembih etmediğim için kafamı yerlere vuracaktım, ah anne sen ne yaptın?

akabinde deli gökhan robotu görmek istedi çığlık çığlığa bağırdı, annemler zorla hadi gidip oynayın dedi, ne mi oldu? önce kolu koptu, sonra sesi bozuldu, ve içi söküldü, robotum paramparça olmuştu, aynı benim yüreğim gibi, yaşadıklarımı anlatamazdım, bu deli yüzünden gözlerimin önünde önce kuşum, şimdi de biricik robotum parçalanmıştı, daha alalı bir gün bile olmamıştı...

o gün annemi hiç affetmedim, evden kimse ile konuşmadım. ertesi yıl doğumgünüm de babaannem bana bir tane daha almıştı bana bundan, ama babamın ilk aldığı kadar sevinmemiştim nedense, onun tadı başkaydı, belki kaybettiğim için öyleydi, bilemem.

neyse ki artık çocukluğumun amına koymuş bu şerefsiz gökhanlarla görüşmüyoruz, nereden baksanız tam 10 senedir adını bile duymadım, görsem kesinlikle ağzına sıçarım, artık küçük çocuk yok ulan karşısında! bağlayıp döveceği, zaman zaman üstüne bineceği...

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol