http://www.trplatform.org/cop-forum/51450-astegmen-olabilme-ihtimali.html
http://www.frmtr.com/komik-seyler/763010-astegmen-olabilme-ihtimali-genc-yetenekler-timi.html
http://www.indirici.net/astegmen-olabilme-ihtimali-t6423.html?s=52e0e133c9d10b429c187e7c8437d2ac&s=ed4cad1e28a58f47d1f34c2c3f49e581&
http://tinyurl.com/36njfy
guzel siir vesselam.
asteğmen olabilme ihtimali
yazan: kimliği meçhul bir asteğmen.
bir aralık günü girdiğim sınavda vazgeçtim sivil hayattan ve bilgisayar ekranında yedek subay yazmasıydı beni buraya getiren...
ben seninle birgün kıbrıs caddesinde çay içebilme ihtimalini sevdim..
eğitim alanının soğuk ayaz esen yeşil lekeli günlerinde
özlemeye başladım herkesi..
ve bu hasret öyle uzun sürdü ki adam gibi dışarıyı
özlemeye başladım sonra...
bizim komutanlarımız vardı, bir de atmayı
beceremediğimiz tören adımları
haki rengin içinde hepsi birbirine benzeyen arkadaşlarla paylaşılan
kahverengi sıralarda lidercilik oynamaya başladık.
ben manga komutanı oluyordum,sen tim komutanı, geri kalanlar da avcı eri...
ama aslında hepimiz bir zamanlar doktorduk.
anlamsız cümleler kuruluyordu komutanlarımızın yüzlerine karşı
ve askeri literatüre inat bir türkçeyle...
takım komutanlarımızdan öğrendik piyade tüfeğiyle
jimnastik yapmayı...
samsuna usul usul kar yağıyordu
ve kapalı mekanlarda sigara içmemeyi öneriyordu
disiplin yönetmelikleri
oysa tuvalette hiç sigara içmedim ben
disiplin kurulunda tartışılan vukuatım olmadı benim...
(taburca yapılan intikallerde kamyonun kasasından
tüten dumanları saymazsak...)
binayı usul usul korku sarıyordu ve belli bir saatten sonra
koridora çıkmamayı öneriyordu nöbetçi subay
oysa hiç savunmam alınmadı benim
ve hiçbir disiplin tutanağında geçmedi adım...
vukuatların ortasında sevimli bir asker yüzüydüm sadece...
sana şiirler biriktiriyordum harita bilgisi
defterimde,ama sen yoktun
ben senin beni arayabilme ihtimalini seviyordum öğlen istirahatlerinde...
iştima kargaşası seni hep zamansız,amansızca uzak bir diyara götürüyordu
ben senin benimle kıbrıs caddesine gelebilme ihtimalini seviyordum..
ben haftasonu nizamiye den çıkabilme ihtimalimizi seviyordum...
eğitim yorgunluğu koğuşa çekiyordu bitkin bedenimi
ne yana baksam kızılayın merkezi sanıyordum iştima
alanının yalancı griliğini...
kamyon oluyordum bir süre
yanımızdan geçen siyah/beyaz flamayla yarışıyordum
yanağım kamyon brandasının garantisinde..
kamyon oluyordum sahra sıhhiyeden gökberk kışlasına...
sevdiğim bir yemeği bir de sigarayı başına koyuyordum isteklerimin listesinin..
coşuyordum.
sonra iniyordum kamyondan
içtima alanından kantine giden ömrümün en uzun, ömrümün en kısa,
ömrümün en çocuk,ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum..
çünkü sonunda sigara oluyordu,çay kokuyordu sonunda...
bir aralık günü girdiğim sınavda vazgeçtim sivil hayattan ve
bilgisayar ekranında yedek subay yazmasıydı
beni buraya getiren..
ben bizim asteğmen olabilme ihtimalimizi sevdim..
bir aralık günü girdiğim sınavda vazgeçtim sivil hayattan ve bilgisayar ekranında yedek subay yazmasıydı beni buraya getiren...
ben seninle birgün kıbrıs caddesinde çay içebilme ihtimalini sevdim..
eğitim alanının soğuk ayaz esen yeşil lekeli günlerinde
özlemeye başladım herkesi..
ve bu hasret öyle uzun sürdü ki adam gibi dışarıyı
özlemeye başladım sonra...
bizim komutanlarımız vardı, bir de atmayı
beceremediğimiz tören adımları
haki rengin içinde hepsi birbirine benzeyen arkadaşlarla paylaşılan
kahverengi sıralarda lidercilik oynamaya başladık.
ben manga komutanı oluyordum,sen tim komutanı, geri kalanlar da avcı eri...
ama aslında hepimiz bir zamanlar doktorduk.
anlamsız cümleler kuruluyordu komutanlarımızın yüzlerine karşı
ve askeri literatüre inat bir türkçeyle...
takım komutanlarımızdan öğrendik piyade tüfeğiyle
jimnastik yapmayı...
samsuna usul usul kar yağıyordu
ve kapalı mekanlarda sigara içmemeyi öneriyordu
disiplin yönetmelikleri
oysa tuvalette hiç sigara içmedim ben
disiplin kurulunda tartışılan vukuatım olmadı benim...
(taburca yapılan intikallerde kamyonun kasasından
tüten dumanları saymazsak...)
binayı usul usul korku sarıyordu ve belli bir saatten sonra
koridora çıkmamayı öneriyordu nöbetçi subay
oysa hiç savunmam alınmadı benim
ve hiçbir disiplin tutanağında geçmedi adım...
vukuatların ortasında sevimli bir asker yüzüydüm sadece...
sana şiirler biriktiriyordum harita bilgisi
defterimde,ama sen yoktun
ben senin beni arayabilme ihtimalini seviyordum öğlen istirahatlerinde...
iştima kargaşası seni hep zamansız,amansızca uzak bir diyara götürüyordu
ben senin benimle kıbrıs caddesine gelebilme ihtimalini seviyordum..
ben haftasonu nizamiye den çıkabilme ihtimalimizi seviyordum...
eğitim yorgunluğu koğuşa çekiyordu bitkin bedenimi
ne yana baksam kızılayın merkezi sanıyordum iştima
alanının yalancı griliğini...
kamyon oluyordum bir süre
yanımızdan geçen siyah/beyaz flamayla yarışıyordum
yanağım kamyon brandasının garantisinde..
kamyon oluyordum sahra sıhhiyeden gökberk kışlasına...
sevdiğim bir yemeği bir de sigarayı başına koyuyordum isteklerimin listesinin..
coşuyordum.
sonra iniyordum kamyondan
içtima alanından kantine giden ömrümün en uzun, ömrümün en kısa,
ömrümün en çocuk,ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum..
çünkü sonunda sigara oluyordu,çay kokuyordu sonunda...
bir aralık günü girdiğim sınavda vazgeçtim sivil hayattan ve
bilgisayar ekranında yedek subay yazmasıydı
beni buraya getiren..
ben bizim asteğmen olabilme ihtimalimizi sevdim..
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?