özge dirik güzelliği..
o odada ejder yumurtaları vardır. beyazı ve sarısı iyice karı$ıp pi$tikten sonra, tanrı ekmeğiyle onların canlarına okur. orada soba yanar, orası öğretmenler odasıdır.
sınıfın yarısı gösteremez ülkesini haritada, gururlu çocuklardır.
elvan en arkada oturur, anası babası yok olmu$ yıllar önce. ama iyi biliriz; piçe piç demek daha ayıptır.
ağlak necati öğretmi$tir sınıfa altına i$emeyi. don, kulak kırınca okul yolunda, altımıza i$eyip bacak ısıtırız.
ağlaktır necati, güpegündüz ağlar, ya$larıyla vangölünü ni$anlar kitapta, ejderi boğar, kabardıkça kabarır saman kâğıdı.
gazeteci abiler kesmi$ti yolumuzu geçenlerde. neyse ki, kar ısıtmı$tı ortalığı da altımıza i$ememi$tik daha. ağlak çok i$lerine yaradı, ağzına dayayıp makinayı gözya$larını aldılar. kamyonetleriyle bizi okula bırakırlar zannediyorduk, susunca bizim ağlak, toplayıp her $eylerini çekip gittiler hızlı hızlı.
isteselerdi ısınmak için i$ediğimizi de anlatırdık onlara. oysa gittiler hemen.
“tüm piçler bizi bulur” diye bağırdı ağlak.
elvan ağladı.
ikinci ruhla pisuar buluşmaları
on iki sandalyeli bir masayla, masanın gençliğinden konu$uyorduk.
on bir sandalye ve iki intihar büyütmü$ balkon pür dikkat beni dinliyorlardı.
zamanın mücadelesi armağan etmi$ti bizi, birbirimize.
pireli bir devletin kanatlarının arasındaki karıncalardık.
ne söylesek ayıptı biraz söylemesi.
dahası an, tıbben ölüydü.
atık kamyonlarında mühürlü bir yürek
$ehir çöplüğünde martı ziyafetinden önce
bir film setine emanet edilirdi belki,
korkuturdu yine bizi.
senin dünyanda vapur kalkınca
balıklar çama$ır yıkardı
içindeki hileli sayaçların aritmetiği
sıfırdan sıkılmıyordu bir türlü
tırabzanlardan a$ağıya
ayaklarını sallandırıp
annesine hınzır hınzır gülen o çocuk
uçurumlara gözlerini gıdıklatacak ya$a çoktan geldi.
ama ikimiz de biliyorduk
elleri harita kadar acılı her annenin son görevi
çocuğunu öleceği ya$a büyütmekti.
sağır ve dilsizler ülkesinde
kulaktan kulağa oynarken özgürlük dü$ün,
sigaranla aynıydı a$kının geleceği
duman hali.
$imdi biz,
yatırılmamı$ bir $ans kuponu
pi$manlık olur en iyi ihtimalimiz.
oysa
mendil satar yine de bakardım bu kente
olsaydın içinde.
özge dirik
on bir sandalye ve iki intihar büyütmü$ balkon pür dikkat beni dinliyorlardı.
zamanın mücadelesi armağan etmi$ti bizi, birbirimize.
pireli bir devletin kanatlarının arasındaki karıncalardık.
ne söylesek ayıptı biraz söylemesi.
dahası an, tıbben ölüydü.
atık kamyonlarında mühürlü bir yürek
$ehir çöplüğünde martı ziyafetinden önce
bir film setine emanet edilirdi belki,
korkuturdu yine bizi.
senin dünyanda vapur kalkınca
balıklar çama$ır yıkardı
içindeki hileli sayaçların aritmetiği
sıfırdan sıkılmıyordu bir türlü
tırabzanlardan a$ağıya
ayaklarını sallandırıp
annesine hınzır hınzır gülen o çocuk
uçurumlara gözlerini gıdıklatacak ya$a çoktan geldi.
ama ikimiz de biliyorduk
elleri harita kadar acılı her annenin son görevi
çocuğunu öleceği ya$a büyütmekti.
sağır ve dilsizler ülkesinde
kulaktan kulağa oynarken özgürlük dü$ün,
sigaranla aynıydı a$kının geleceği
duman hali.
$imdi biz,
yatırılmamı$ bir $ans kuponu
pi$manlık olur en iyi ihtimalimiz.
oysa
mendil satar yine de bakardım bu kente
olsaydın içinde.
özge dirik
bazen dur.
jüriye mastürbasyon yaparcasına savunduğun $eyleri savur.
beynini $ehvet kemirirken, bacak aranı örümcek ağlarının istila etmesi neyi doyurur?
öfkeyle ya$amayı öğren.
er ya da geç akrep yavrularının meskeni olacak göz çukurların;
“gözüm gözüm, güzel gözüm” diye mırıldanarak $akala$acaklar içinde, o saydam yargıçlar eriyince.
bazen dur.
acının huyunu bezen.
bir dü$ ezberle kendine.
her değerlendirdiğin fırsat bir içimlik satı$ıdır içinin.
hem dü$ün;
gördüğü ilk vapura a$kını yamayan yunus, ne yaman bir yunus olur ki, zaten herkesçe bilinir; sözlükte anadan sonra yar gelir, çokça sayfa geçilmi$tir ki, geriye dönü$ ne mümkündür…
söylemeli miyim bilmem, ama
bazen durma.
tren hangi hızla yakla$ırsa yaklaşsın, raylarda güle oynaya ağlayan çocuğu –ki o çocuk hayalin bile olsa– kurtarmaya çalı$. bunu göze alamamı$tı annem benim.
o an birden büyüdüm, kilometrelerce ıradım.
ardımdan dünyanın tüm raylarına adım boyu gözya$ı döktü.
hayali olan çocuğu değil, tren idi çünkü.
özge dirik
jüriye mastürbasyon yaparcasına savunduğun $eyleri savur.
beynini $ehvet kemirirken, bacak aranı örümcek ağlarının istila etmesi neyi doyurur?
öfkeyle ya$amayı öğren.
er ya da geç akrep yavrularının meskeni olacak göz çukurların;
“gözüm gözüm, güzel gözüm” diye mırıldanarak $akala$acaklar içinde, o saydam yargıçlar eriyince.
bazen dur.
acının huyunu bezen.
bir dü$ ezberle kendine.
her değerlendirdiğin fırsat bir içimlik satı$ıdır içinin.
hem dü$ün;
gördüğü ilk vapura a$kını yamayan yunus, ne yaman bir yunus olur ki, zaten herkesçe bilinir; sözlükte anadan sonra yar gelir, çokça sayfa geçilmi$tir ki, geriye dönü$ ne mümkündür…
söylemeli miyim bilmem, ama
bazen durma.
tren hangi hızla yakla$ırsa yaklaşsın, raylarda güle oynaya ağlayan çocuğu –ki o çocuk hayalin bile olsa– kurtarmaya çalı$. bunu göze alamamı$tı annem benim.
o an birden büyüdüm, kilometrelerce ıradım.
ardımdan dünyanın tüm raylarına adım boyu gözya$ı döktü.
hayali olan çocuğu değil, tren idi çünkü.
özge dirik
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?