turgut uyar

0 /
yirtik rahibe
ikinci yeni akimindandir. 1985’te vefat etti.
naif bir dili vardir. ilac gibidir. ’denge’adli siiri cok bilinir. gizli bir bildigi vardir. anlamistir, cozmeye yetmemistir ancak.
firambogaz
4 ağustos 1927’de ankara’da doğdu. 22 ağustos 1985’te istanbul’da yaşamını yitirdi. babası subaydı. ilk öğrenimini çeşitli kentlerde tamamladı. 1946’da bursa işıklar lisesi’ni, 1947’de askeri memurlar okulu’nu bitirdi. bir süre orduda subay olarak görev yaptı. 1958’de ordudan ayrıldı. türkiye selüloz ve kağıt fabrikaları ankara bürosu ile sanayi bakanlığı’nda çalıştı. 1968’de emekliye ayrıldı. istanbul’a yerleşti. yaşamını serbest yazar olarak sürdürdü. 1969’da öykü yazarı tomris uyar ile evlendi. ilk şiiri "yad" haziran 1947’de yedigün dergisinde çıktı. çeşitli dergilerde yer alan şiirleriyle adını duyurdu. ölçülü, uyaklı ilk dönem şiirlerinde daha çok kişisel yaşantısı üzerinde durdu. aşk, ayrılık, ölüm temalarını işlediği bu dönem şiirlerinde garip akımının izleri görülür. daha sonra yoğun imgelerin ve simgeci bir söyleyişin etkili olduğu şiirleriyle ikinci yeni’nin başlıca şairlerinden biri oldu. sanatını halk şiirinin deyişleri ve divan şiirinin biçimlerinden yararlanarak geliştirdi. büyük kent yaşamını bütün karmaşıklığı, parçalılığı ve sarsıntılarıyla içeren bir şiir oluşturdu. lirik şiirin geleneksel sınırlarını zorladı. şiirle düzyazı arasındaki ayrımı ortadan kaldırdı. son dönem şiirlerinde başlangıçtaki zengin doku giderek yalınşlaştı, daha karamsar olmaya başladığı görüldü. türk şiiri üzerine yazıları ve edebiyat eleştirileriyle de ilgi topladı. şiirleri ingilizce, fransızca ve sırpça’ya çevrildi.
eserleri

şiir:
arz-ı hal (1949)
türkiyem (1952-1963)
dünyanın en güzel arabistanı (1959)
tütünler islak (1962)
her pazartesi (1968)
divan (1970)
toplandılar (1974)
toplu şiirler (1981, ilk dört kitaptaki şiirleri)
kayayı delen incir (1982)
dün yok mu (1984)
büyük saat (son yazdıklarıyla birlikte bütün şiirleri 1984)

inceleme:
bir şiirden (1984)

ödülleri

1963 yeditepe şiir armağanı tütünler islak ile
1975 türk dil kurumu çeviri ödülü lucretius’tan evrenin yapısı çevirisi ile (tomris uyar’la birlikte)
1981 behçet necatigil şiir ödülü kayayı delen incir ile
1984 sedat simavi vakfı edebiyat ödülü büyük saat ile
bok bocegi
cemal süreyanın

"ak odada oturur
kapısı penceresinden çok
gözlerinde yıldızlar
serin yerde durur
bir elinde kadeh
öbürünü yarasına bastırır
inşaattan ses gelir
bir şeyi okşar gibidir
uzanıp durmuş mahçup
işığagöçerin şarkısı
dönülmez dizeler içinde
onunkiler gül açılır
öldüğü gün
hepimizi işten attılar"

dizeleriyle anlattığı şair..
varsildakiyokluk
arz-i hal


ben de günahkar kullarındanım allahım...
bir "kulhuvallahi" bilirim dualardan,
bir de "yarabbi şükür" demeyi doyunca,
bir kere oruç tutmam ramazan boyunca,
ama çekmediğim kalmadı sevdalardan.
ben de günahkar kullarındanım allahım!...

benim gibi kulun çok dünyada, allahım!...
eğer bilmiyorsan işte, haberin olsun.
ekmek derdi, aşk derdi unutturdu seni.
insan hatırlamıyor dün ne yediğini.
zaten yediğimiz ne ki hatırda dursun.
benim gibi kulun çok dünyada, allahım!...

yazdıklarıma sakın darılma allahım!...
meleklerin sana bunları söylemezler.
artık, pek yarattığın gibi değil dünya
insanlar hem sabuna karıştı, hem suya:
ne olursun hoşuna gitmediyse eğer,
yazdıklarıma sakın darılma allahım!...

sana bir şey soracağım, affet, allahım!...
beş vakit kızlar doluyor camilerine,
beyaz yaşmaklı, beyaz tenli masum kızlar...
benim bir defa görüşte yüreğim sızlar;
sen tutulmadın mı, içlerinden birine?
sana bir şey soracağım, affet, allahım!...

işte insanlar bu minval üzre, allahım!...
kıt kanaat sere serpe yollar boyunca
sen, bizim için hala o ezeli sırsın.
sen de, bizi bilmiş olsan, başkalaşırsın...
herkesin kederi, gailesi boyunca.
işte insanlar bu minval üzre, allahım!...


bu adam hakkatten iyi yazıyor.

wereyda
turgut uyar,

içimdeki charles milles manson..

küçükparmakkapı sokak`ın önünde bir arkada$ımı bekliyordum.
parmakları kesilmi$ eldivenlerin sigara içenlere kolaylık sağladığını öğrendiğim ya$taydım. meftun olmaya alı$maya ba$ladığım zamanlardan biri olduğunu dü$ündüğümdendir ki, önümden geçen ve rüzgarın darbesiyle ka$kolu boğazının soluna doğru dü$mü$ olan kumral kızın gözbebeklerine doğru deruni bir glans yolladım ancak o, reaksiyon vermemeyi tercih etti. takmadım elbet. hani bazen insan a$ık olmak ister ya, kalbini pır pır ettirecek minik heyecanların pençesine dü$mek için kasar; susar ya en konu$acağı yerde, tam o ya$taydım. saate baktım. 45 dakika gecikmi$ti. poetika cafe`nin aurası beni çağırdı o ân. girdim. uzun beyaz saçlarını yele olarak nitelendirebileceğim heybetli bir adam yakınıma geldi ve bana, "çay içer misin dostum?" dedi. tırstım ama kabul ettim. sonrası malum edebiyat payla$ımları : yazarlar, $airler, ele$tirmenler, muharrirler derken konu her zamanki gibi benim ve kar$ımdaki efsunlu adamın favorilerine geldi.
ben;
nazım hikmet ran, edip cansever, sunay akın, küçük iskender, paul eluard, rabindranath tagore, cemal süreya, can yücel, nevzat çelik, yılmaz odaba$ı, murathan mungan, akgün akova falan derken adamın söylediği isimle irkilmem ve daha sonra ona, "evet ben bu ismi bir yerden hatırlıyorum!" demem ve ardından o isim hakkında uzun uzun konu$an adamın göğe bakma durağı demesi ile dudaklarımdan çıkan harbi bir "hassiktir!" ile doğrulmam, yani bu bahsettiğim olay örgüsü ile aklıma kazınan ismin turgut uyar olu$u ile kendime küfretmem, sığlığıma rücu etmem, komplekslerimden arındırdı beni..

göğe bakma durağı demi$ bir adamın, kaçak ya$ama yergisi gibi bir $iiri yazabilmi$ bir adamın, hızla geli$ecek kalbimiz diyebilmi$ birinin varlığını geç farkettiğim için kendimi asla affetmedim.
munis bir kedi gibi hayalbaz, gözya$larından ta$an akvaryumunun zemininde yoga yapan japon balığı kadar mazo$ist, kulağını kesen van gogh`un siklameni kadar da betimlenmeye müsait bir canlı formu halinde, yağmur yemi$ ortancalarına baktım bahçemizdeki.. yeat s grave çalıyordu, odamda hüzün değil de hınç ve öfke vardı. evet kendimi affetmeyecektim, evet salak olacak ya$taydım, evet akd-i mebhusunanh`a sadıktım ama yine de geç kalmı$ sayılmam diyerek turgut babanın $iirlerinin içine attım kendimi. tuzlu bir yutkunma, buruk bir tad hissediyordum ama;

bahçeye çıktım. bulduğum tüm çiçekleri kopardım.
sivilhayvan
hazırlandın diyelim bir yolculuğa
"bu,yalnızlığıda olabilir"diyor birisi
dayanıklımısın bakalım
silahın nedir
ilkin asfalt ve beton
bir bakarsın önün ardın su kesilir
yüzme de bilmezsin ayrıca

"çocuklukdan kalma şeyler bunlar"
diyor matrağa düşkün biri
"nasıl olsa yenilir"
oysa kavradığım herşeyin adını bilmek
biraz bunaltıyor beni
örneğin bir atom santrali projesi
hollanda da ki bir caz konseri
ölececeğimi biliyorum nasıl olsa
ama gölgemi önüme düşürüyor
güneş önümden gelirken
şaşırıyorum gövdemi

matrağa alışkınım aslında ama
ille kayayı delen incir,
suları aşan gemi!

hazırlandın diyelim/turgut uyar

0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol