cok yakin bir zamanda ciddi bir rahatsizlik gecirmis turk gazetecilik anlayisina buyuk katkilari olduguna inandigim, ciddi olmayan seyler yaziyor diye elestirilince butun ekonomi yazarlarinin eline verir sekilde yazmis ve isteyince neler yapabildigini gostermis, eski hurriyet gazetesi yazari, gazeteci.
serdar turgut
ayni zamanda turk gazetecileri arasinda en cok penis kelimesi kullanan yazar olmak gibi bir unvani da varmis.
istediginde ciddi seyler yazabilmesi,yazdigi seviyesiz (ciddiyetsiz demiyorum dikkat lutfen) seyleri mazur gostermeyecek kose yazari.
akşam gazetesi genel yayın yönetmeni, kendine has üslup sahibi yazar.
baslik ’serdar turgutu’ anlamak degildir. bunun bilincinde olunmakla birlikte bu yazar zaten cok kolay anlasilacak birisi de degildir...o kendi dalga boyutunun misyoneridir, o bir mecaz ustasidir o herkesin sandigindan da daha zeki bir adamdir...
hassasiyetlerini ortaya koyarken cesurdur, "araplardan nefret ederim" derken bir suru bu kesimden insani karsina aldigini bilir...ama hemen kendini bagislatir, mesela; "onlar da benden nefret eder" gibi bir ibare kullanilir ...
bazilarinin, aaa ne kadar ayip seyler yaziyor "yazar olmak buysa, ben yazar degilim"e... kadar varan sahte hezeyanlarini hic duymamazliga gelecek kadar kendi umarinda bir yazardir...o gercek bir yazardir(ekmek parasini cikarmak icin zorunlu olanlardan degil, onlarin icinde de saygi duyduklarimiz vardir) yazmasa da gecimini saglayacak serveti vardir ama o yazardir,tabiati geregi yazacaktir...
onun yazmak gibi bir misyonu vardir, bunu ozgurce kullanmaktadir...tabiii bu rahatlikta! genel yayin yonetmeni olmasinin da buyuk payi vardir...ama olmadan once de yazardi o, boyle seyler hic dert degildi onun icin simdi hele kesinlikle degil...
mukemmel bir bilgi donanimi vardir...arastirir inceler kendi suzgecinden gecirir ve kendi uslubuyla ruhunu da katarak yazar...
insanlarin olaylara cok degisik daha once hic akillarina gelmeyecek acilardan bakmalarini saglar....neyse basarili bir yazardir, ozellikle ’kasmadan yazmasi ’da bence onu super yapiyor...
hassasiyetlerini ortaya koyarken cesurdur, "araplardan nefret ederim" derken bir suru bu kesimden insani karsina aldigini bilir...ama hemen kendini bagislatir, mesela; "onlar da benden nefret eder" gibi bir ibare kullanilir ...
bazilarinin, aaa ne kadar ayip seyler yaziyor "yazar olmak buysa, ben yazar degilim"e... kadar varan sahte hezeyanlarini hic duymamazliga gelecek kadar kendi umarinda bir yazardir...o gercek bir yazardir(ekmek parasini cikarmak icin zorunlu olanlardan degil, onlarin icinde de saygi duyduklarimiz vardir) yazmasa da gecimini saglayacak serveti vardir ama o yazardir,tabiati geregi yazacaktir...
onun yazmak gibi bir misyonu vardir, bunu ozgurce kullanmaktadir...tabiii bu rahatlikta! genel yayin yonetmeni olmasinin da buyuk payi vardir...ama olmadan once de yazardi o, boyle seyler hic dert degildi onun icin simdi hele kesinlikle degil...
mukemmel bir bilgi donanimi vardir...arastirir inceler kendi suzgecinden gecirir ve kendi uslubuyla ruhunu da katarak yazar...
insanlarin olaylara cok degisik daha once hic akillarina gelmeyecek acilardan bakmalarini saglar....neyse basarili bir yazardir, ozellikle ’kasmadan yazmasi ’da bence onu super yapiyor...
aşagıdaki yazıyı okuldaki kompozisyon sınavlarındaki gibi yazdığını (sıçtığını) düşündüğüm at gözlüklü, özürlü insan. iki üç yazisini daha okuduğum ve orta halli sayılabilecek bir gazetede nasıl genel yayin yönetmeni olduğuna şaşırdığım zat, nitekim kendisi cikletlere mani yazmaya daha yakın görünüyor.
ilkokul çocuğu mantığıyla yaptığı açıklamalarına hayran olduğum, beni 5nci boyut programından sonra en fazla güldüren ikinci lafların insanı.
http://www.aksam.com.tr/yazar.asp?a=50980,10,104
f-1 pilotları yarışlara başlamadan önce geri zekalı değillerse bile, bir süre sonra mutlaka oluyorlardır. daire içinde dönüp durmak insanın beynini sulandırır
hayatı boyunca hamburger ve kola ile beslenmiş, hiç kitap okumamış idiot savant suratlara sahip insanlar istanbula gelmeye başladılar ve yerli benzerleriyle buluştular. bu da demektir ki formula 1 yarışlarının zamanı geldi. aynı insanlar rockn coke festivali için de gelmiş olabilirdi ve kalabalık arasında katiyen sırıtmazlardı.
şimdi bir masa başı gazetecilik şaheseri yaratıp formula 1 hakkında bir araba laf söyleyeceğim, gazetedeki odamdan bile çıkmıyorum bu aralar.
formula yarışlarını bir kere seyrettiğiniz zaman hepsini seyretmiş gibi olursunuz. hepsinde daire etrafında dön babam dön, hızlı giden birtakım arabalar vardır. hepsinde aynı yarışçılar dönüp dururlar, hepsinde de yine aynı adamlar yarışı kazanır. bir zamanlar bir defa bu yarışı seyretmiş olduğum için artık yenisine gitmeye gerek görmüyorum, o nedenle görmeden de hakkında yazı yazabiliyorum.
biz ve almanlar
f-1 pilotları yarışlara başlamadan önce geri zekalı değillerse bile, bir süre yarıştıktan sonra mutlaka oluyorlardır. çünkü bir daire içinde dönüp durmak bir insanın beynini sulandırır. seyircilerin de mutlaka bir hastalıkları vardır. daire etrafında dönüp duran arabaları seyretmekten keyif almak mutlaka önemli bir hastalığın göstergesi olmalı ama bunun ne olduğunu henüz tam teşhis edemedim.
bizim yarış parkuru sekizinci dönemeci nedeniyle daha şimdiden efsane olmuş. haberler öyle diyor. f-1 seyircisi nezdinde efsane olabilmek için bu hayatta mutlaka absürd bir şey yapmanız gerekiyor. örneğin; bilinçli bir şekilde kendinizi yaralar veya bir organınızı filan koparırsanız bu, hızla efsane olmanıza yetebilir. istanbul parkurunun şimdiden efsane olması da sekizinci kavşağının çok tehlikeli ve kazalara açık olmasından kaynaklanıyormuş. eğer durum böyleyse daha büyük bir efsane olmak fırsatını neden kaçırdık anlamıyorum... örneğin; sekizinci kavşağın sonuçlandığı bölüme bir taş duvar örebilirdik veya sekizinci kavşağın bir uçurum ile bitmesini sağlayabilirdik, böylece efsane büyürdü. meselenin içinde türkler olduğu için de dünyada kimse neden parkurda bir duvar var veya neden uçuruma giden yol yapıldı diye de sormazdı.
bu yarışların bizim memlekette hızla popüler olabilmesi hiç şaşırtıcı değil. çünkü bizim insanlarımız bu yarışları kaza olacak diye bekleyerek, onun heyecanıyla izler. yolda giderken bile kaza görünce durup inceleyen insanlar kaza anının heyecanıyla f-1 müdavimi de olmuşlardır. bu sporu türkler kadar seven diğer kavmin de almanlar olması bu iddiamı doğrular. (almanlar da insanların acılarından keyif alırlar ve bu hissiyatı anlatmak için lügatlarında bir kelime bile vardır; schadenfreude)
rockn coke seyircisinin kafa sallamak yüzünden daha fazla sulanmış beyinli olacağını düşünmekle birlikte bunu yerinde izleme kararı vermiştim. masa başı gazeteciliğimi formula 1 ile sınırlı tutacaktım. fakat rockn coke ile ilgili olarak izlediğim iki reklam beni fikrimden hızla caydırdı, onu da masa başı gazetecilik ile değerlendireceğim. izlediğim reklamlardan birinde yine kafa sallayan kızlar ve oğlanlar vardı. bazı arabaların arka bölümüne cahil ve orta-alt sınıf insanlar tarafından konulan sallabaş oyuncak hayvanlara benzeyen bu kız ve oğlanlar ile aynı mekanda durmam imkansızdı. diğer reklamda ise festivale katılacak gruplar tanıtılıyordu. bunların çaldığı müzikler bana otomatik portakal kitabında işkence filmi seyrettirilerek şiddetten vazgeçirilen oğlanı hatırlattı. (bu yazının konuları nedeniyle kitaplardan bahsetmenin ve yazar adını vermenin abes olduğunu biliyorum. yine de kendimi tutamadım işte. genç ve özgür arkadaşların sinirlerini okumaktan bahsederek bozduğum için çok özür dilerim) bu gruplardan herhangi birisini en fazla 10 dakika dinlemek müzik sevgimi tamamen öldürebilir. bu yüzden dünyayı odamdan çıkmadan eleştirmeye devam edeceğim.
engin (ardıç) ile ben artık bazı olayları eleştirmek ve aşağılamak için onları tekrar görmek zorunda değiliz. çünkü bu yaşa kadar göreceğimizi zaten görmüşüz. yeni bir şey de fazla yok etrafta...
ilkokul çocuğu mantığıyla yaptığı açıklamalarına hayran olduğum, beni 5nci boyut programından sonra en fazla güldüren ikinci lafların insanı.
http://www.aksam.com.tr/yazar.asp?a=50980,10,104
f-1 pilotları yarışlara başlamadan önce geri zekalı değillerse bile, bir süre sonra mutlaka oluyorlardır. daire içinde dönüp durmak insanın beynini sulandırır
hayatı boyunca hamburger ve kola ile beslenmiş, hiç kitap okumamış idiot savant suratlara sahip insanlar istanbula gelmeye başladılar ve yerli benzerleriyle buluştular. bu da demektir ki formula 1 yarışlarının zamanı geldi. aynı insanlar rockn coke festivali için de gelmiş olabilirdi ve kalabalık arasında katiyen sırıtmazlardı.
şimdi bir masa başı gazetecilik şaheseri yaratıp formula 1 hakkında bir araba laf söyleyeceğim, gazetedeki odamdan bile çıkmıyorum bu aralar.
formula yarışlarını bir kere seyrettiğiniz zaman hepsini seyretmiş gibi olursunuz. hepsinde daire etrafında dön babam dön, hızlı giden birtakım arabalar vardır. hepsinde aynı yarışçılar dönüp dururlar, hepsinde de yine aynı adamlar yarışı kazanır. bir zamanlar bir defa bu yarışı seyretmiş olduğum için artık yenisine gitmeye gerek görmüyorum, o nedenle görmeden de hakkında yazı yazabiliyorum.
biz ve almanlar
f-1 pilotları yarışlara başlamadan önce geri zekalı değillerse bile, bir süre yarıştıktan sonra mutlaka oluyorlardır. çünkü bir daire içinde dönüp durmak bir insanın beynini sulandırır. seyircilerin de mutlaka bir hastalıkları vardır. daire etrafında dönüp duran arabaları seyretmekten keyif almak mutlaka önemli bir hastalığın göstergesi olmalı ama bunun ne olduğunu henüz tam teşhis edemedim.
bizim yarış parkuru sekizinci dönemeci nedeniyle daha şimdiden efsane olmuş. haberler öyle diyor. f-1 seyircisi nezdinde efsane olabilmek için bu hayatta mutlaka absürd bir şey yapmanız gerekiyor. örneğin; bilinçli bir şekilde kendinizi yaralar veya bir organınızı filan koparırsanız bu, hızla efsane olmanıza yetebilir. istanbul parkurunun şimdiden efsane olması da sekizinci kavşağının çok tehlikeli ve kazalara açık olmasından kaynaklanıyormuş. eğer durum böyleyse daha büyük bir efsane olmak fırsatını neden kaçırdık anlamıyorum... örneğin; sekizinci kavşağın sonuçlandığı bölüme bir taş duvar örebilirdik veya sekizinci kavşağın bir uçurum ile bitmesini sağlayabilirdik, böylece efsane büyürdü. meselenin içinde türkler olduğu için de dünyada kimse neden parkurda bir duvar var veya neden uçuruma giden yol yapıldı diye de sormazdı.
bu yarışların bizim memlekette hızla popüler olabilmesi hiç şaşırtıcı değil. çünkü bizim insanlarımız bu yarışları kaza olacak diye bekleyerek, onun heyecanıyla izler. yolda giderken bile kaza görünce durup inceleyen insanlar kaza anının heyecanıyla f-1 müdavimi de olmuşlardır. bu sporu türkler kadar seven diğer kavmin de almanlar olması bu iddiamı doğrular. (almanlar da insanların acılarından keyif alırlar ve bu hissiyatı anlatmak için lügatlarında bir kelime bile vardır; schadenfreude)
rockn coke seyircisinin kafa sallamak yüzünden daha fazla sulanmış beyinli olacağını düşünmekle birlikte bunu yerinde izleme kararı vermiştim. masa başı gazeteciliğimi formula 1 ile sınırlı tutacaktım. fakat rockn coke ile ilgili olarak izlediğim iki reklam beni fikrimden hızla caydırdı, onu da masa başı gazetecilik ile değerlendireceğim. izlediğim reklamlardan birinde yine kafa sallayan kızlar ve oğlanlar vardı. bazı arabaların arka bölümüne cahil ve orta-alt sınıf insanlar tarafından konulan sallabaş oyuncak hayvanlara benzeyen bu kız ve oğlanlar ile aynı mekanda durmam imkansızdı. diğer reklamda ise festivale katılacak gruplar tanıtılıyordu. bunların çaldığı müzikler bana otomatik portakal kitabında işkence filmi seyrettirilerek şiddetten vazgeçirilen oğlanı hatırlattı. (bu yazının konuları nedeniyle kitaplardan bahsetmenin ve yazar adını vermenin abes olduğunu biliyorum. yine de kendimi tutamadım işte. genç ve özgür arkadaşların sinirlerini okumaktan bahsederek bozduğum için çok özür dilerim) bu gruplardan herhangi birisini en fazla 10 dakika dinlemek müzik sevgimi tamamen öldürebilir. bu yüzden dünyayı odamdan çıkmadan eleştirmeye devam edeceğim.
engin (ardıç) ile ben artık bazı olayları eleştirmek ve aşağılamak için onları tekrar görmek zorunda değiliz. çünkü bu yaşa kadar göreceğimizi zaten görmüşüz. yeni bir şey de fazla yok etrafta...
seviyesiz, ciddiyetsiz ne bokum soyu olduğu anlaşılmayan yazılar yazan kişi.
son döktürdüğü yazılarından birinde " ... keşke can dündar’ı götürselerdi baş ağlayıcı olarak. o zaman ya yüzde 100 empati olurdu ya da can dündar temiz bir dayak yerdi. ikinci opsiyon da fena değil. yani böyle bir ayara ihtiyacı olduğu kesin. arkadaşımın ‘bazı insanlar kendilerini dövdürürler’ lafını da hatırlayın. bu söz adeta can dündar düşünülerek söylenmiş bir cümle gibidir." diyerek toplumun büyük kesiminin sevgisini kazanmış değerli bir yazarı bazı faşistlere hedef olarak göstermekten çekinmeyecek kadar da ... biri aynı zamanda.
(bkz: biri bu adamı sustursun)
son döktürdüğü yazılarından birinde " ... keşke can dündar’ı götürselerdi baş ağlayıcı olarak. o zaman ya yüzde 100 empati olurdu ya da can dündar temiz bir dayak yerdi. ikinci opsiyon da fena değil. yani böyle bir ayara ihtiyacı olduğu kesin. arkadaşımın ‘bazı insanlar kendilerini dövdürürler’ lafını da hatırlayın. bu söz adeta can dündar düşünülerek söylenmiş bir cümle gibidir." diyerek toplumun büyük kesiminin sevgisini kazanmış değerli bir yazarı bazı faşistlere hedef olarak göstermekten çekinmeyecek kadar da ... biri aynı zamanda.
(bkz: biri bu adamı sustursun)
soyut mizah düşkünü bir köşecidir.yazılarında da çoğunlukla türkiye de somut olmayan hiçbir mizahi sahnenin/anlayışın komik bulunmadığı/bulunamadığı konusunda şikayetlerini bildirir.kendi adıma bakış açısı vizyonu için okunması gereken bir yazardır ek olarak ,yeri geldiğinde herkesin g.tünü yaladığı kimseleri deşifre etmesini bilebilecek potansiyale sahiptir.
patronu mehmet emin karamehmete yazdığı mektupla güldürmüştür:
"sevgili patron,
daha fazla paranın insanı mutlu etmeye yetmeyeceğini teorik olarak biliyorum. bana bu gerçeği pratikte de görmem için bir fırsat tanımanızı, bunu yaşayarak görmemi sağlamanızı rica ediyorum."
http://www.medyatava.com/haber.asp?id=47394
"sevgili patron,
daha fazla paranın insanı mutlu etmeye yetmeyeceğini teorik olarak biliyorum. bana bu gerçeği pratikte de görmem için bir fırsat tanımanızı, bunu yaşayarak görmemi sağlamanızı rica ediyorum."
http://www.medyatava.com/haber.asp?id=47394
nihat genc in ara sira ayar verdigi yazar bozuntusu.
gün itibariyle akşam gazetesi genel yayın yönetmenliğinden alınmış şahsiyettir.
sebep olarak ışık tutabilerekten:
(bkz: http://www.medyaradar.com/index.asp?sayfa=ayrinti&makid=23129)
sebep olarak ışık tutabilerekten:
(bkz: http://www.medyaradar.com/index.asp?sayfa=ayrinti&makid=23129)
yeni gazetesi haberturkte birkaç yazıda, "ordu gülen cemaati ile görüşsün", "güneydoğuda gülen cemaati desteklensin" tatlı yazılarına, gülen gazete zaman bigane kalamadı. dünkü pazar ekinde, yeni gazetesinde çok sevimli bir fotoğrafıyla kabuslarımıza bile girebilecek bu "kültürel solcu" ve fakat liberal ama aslında... herneyse, $unları söylüyor efendim satır ba$larıyla:
"gülen cemaatiyle tanı$mam hayatımı etkiledi"
"baykalın pensilvanyanın iyi niyetine inanıyorum açıklaması türkiye için bir dönüm noktasıdır.bunun kimse farkında değil daha"
neden sorusuna $öyle cevap veriyor:
"türkiyede dinle barı$ık bir idare kurulacaksa bunu chp yapabilir. ve hoca en rahat chp iktidarında döner. chpdeki liderlik deği$iminin bu partiyi inanca açacağına inanıyorum."
ben de $una inanıyorum: ilk seçim değil belki ama ikincisi $öyle birşey olacak. efendi hoca ona destek buna destek, yeter be deyip kendi partisini kuracak. akp bir ara ya$am formuydu. kullanıldı, deliğe süpürülmedi ama delik de orada duruyor adamın elinde süpürge. manzara böyle, bence!
gelelim serdar turguta yine "hocanın elini öpmek istiyormu$" da falan filan....
"gülen cemaatiyle tanı$mam hayatımı etkiledi"
"baykalın pensilvanyanın iyi niyetine inanıyorum açıklaması türkiye için bir dönüm noktasıdır.bunun kimse farkında değil daha"
neden sorusuna $öyle cevap veriyor:
"türkiyede dinle barı$ık bir idare kurulacaksa bunu chp yapabilir. ve hoca en rahat chp iktidarında döner. chpdeki liderlik deği$iminin bu partiyi inanca açacağına inanıyorum."
ben de $una inanıyorum: ilk seçim değil belki ama ikincisi $öyle birşey olacak. efendi hoca ona destek buna destek, yeter be deyip kendi partisini kuracak. akp bir ara ya$am formuydu. kullanıldı, deliğe süpürülmedi ama delik de orada duruyor adamın elinde süpürge. manzara böyle, bence!
gelelim serdar turguta yine "hocanın elini öpmek istiyormu$" da falan filan....
merkez medya seslerinin içinde, mizahi yazdığı iddiasıyla yüzsüzlüğü tavana vurduran şahıs.
kendisini porno uzmanı olarak tanımlıyor.
http://tinyurl.com/6y4gwlk
http://tinyurl.com/6y4gwlk
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?