7 aralik 1941 tarihinde japonlarin sava$ ucaklari ile birlikte ziyarete gittikleri liman.
pearl harbor
az sonra kanal d`de yayinlanacak olan film ayni zamanda.
duygu yuklu bir savas fiminin ismi.
ingilizcede "inci liman" anlamina gelir.
konusu ve oyunculariyla begeni toplayan filmin sonu ne yazik ki acikli bitiyor.
"sevgilim oldu ben de en yakin arkadasiyla yatabilirim o zaman" mantigi ile beni dehsete dusuren, boyle arkadasa da, sevgiliye de, limana da seklinde soylenmekle yetinmeyip az once tvde gorunce isik hizi ile kanal degistirmeme sebep olmus filmdir. aslinda bu bir savas filmi degil icine savas sahneleri konmus bir ask filmidir. her haliyle kotudur.
en azindan soundtrack`i super olan film.
savas sahnelerini seyrederken vurun kapitalist amerikalilara holeyy diye nidalar attigim, fakat sonra iki cengaver amerikan askerinin iki ucakla seksen ucagi indirisini gorunce aman canim abarti bu film dedigim ve kactigim film.
bir kadina a$ik bir asker.
askere a$ik bir kadin.
kadinin a$ik oldugu askerin olmesi ve kadinin olen askerin cocukluktan bu yana dostu olan erkekle yatmasi.sava$ falan hikaye.kurgu tamami ile bu pis ili$kinin uzerine kurulmu$.araya da acrtion olsun diye bir iki bombalama olayi serpi$tirilmi$.i$te boyledir bu film.
askere a$ik bir kadin.
kadinin a$ik oldugu askerin olmesi ve kadinin olen askerin cocukluktan bu yana dostu olan erkekle yatmasi.sava$ falan hikaye.kurgu tamami ile bu pis ili$kinin uzerine kurulmu$.araya da acrtion olsun diye bir iki bombalama olayi serpi$tirilmi$.i$te boyledir bu film.
pezevenk amerikalilar yine bu filmde kendilerini tum dunyaya acindirdi.. ancak film biraz daha uzatilsa idi, bu orospu cocuklarinin japonyaya atom bombasi atacaklari an da gelecekti.. yarida kestiler amcik aazlilar.
u.sin nooluyor lan dedigi bir baskini anlatan film. hava harp okuluna yeni girenlere ilk top gun izletilir. bi de bu.
(bkz: pearl harbor baskini)
basrollerinde ben affleck josh harnett kate beckinsale oynadigi film
1941’de japonya’nın üzün süren gerginliklerden sonra abd’ye yaptığı saldırıdır. bu gerginliğin arkasına gitmek gerekirse japonya güçlü bir devlet olmaya başladıkça çin pazarında büyümeye başlamıştı ve bu sıralarda çin pazarına hakim olmak isteyen diğer devlet ise abd idi. japonya önce tayvan’ı sonra kore’yi ele geçirmesi kendisini baya güçlendirdi daha sonra çin’in kuzeyindeki mançurya bölgesini ele geçirdi bu durum abd ve japonya arasında büyük gerilimler yarattı ve çin o sıralar içsavaş yaşadığından bu duruma karşı koyamadı ve daha sonra japonlar pearl harbor’ı bombaladılar. bu olayda bir çok belge veya teori amerika’nın bu saldırıdan haberi olduğunu ve bu yüzden limanda çok az gemi bıraktığı ve de uluslararası kamuoyuna ikinci dünya savaşı’na girmeyi meşrulaştırmak için karşı koymadığı söylenir.
japon uçakları amerikan donanmasını bir sabah ansızın bastılar ve tam 96 zırhlıyı batırdılar.. oysa hawaiideki bu limanda, 97 donanma gemisi vardı.. birine dokunmadılar.. niye?..
çünkü o geminin tepeden bakılınca bembeyaz görünen güvertesinde bir kızıl haç vardı.. o hastane gemisi idi.. bombalar ve kamikazelerle dalan japon uçakları hastane gemisine dokunmadılar. çünkü o gemi orada, öldürmek değil, yaşatmak için demirliydi..
adı solace.. türkçesi teselli.. üzüntü azaltan..
solace savaş boyu amerikalı annelerin üzüntüsünü azalttı. tam 25 bin genci ölümden kurtardı, amerikaya taşıdı.. ülke limanlarına her gelişinde, umutla umutsuzluk karmaşasındaki kafaları ile anneler iskeleye koştular.. "benim oğlum da geldi mi?.."
savaş sonrası hayatlarını solace sayesinde kurtaran gençler bir dernek kurar ve bir madalya yaparlar.. üzerinde solacenin kabartması olan bir madalya.. ve bunu gururla takarlar..
devlet rahatsız olur.. ikinci dünya savaşından böyle savaş karşıtı bir sonuç çıkar mı?..
solace gemisini yok etmeye karar verirler.. gemi sapasağlam.. pırıl pırıl.. jilet olur mu?.. savaş sonrası yere serilmiş ekonomi her dolara muhtaç.. uzak bir ülkeye satarlar.. makyajını değiştirip bambaşka bir amaçla kullanması için..
o uzak ülke türkiye.. yok yahu!.. o gemi, ünlü ankara!.. hastane gemisinden transfer gezi gemisi ankara..
vay canına!..
türkiye, bugün amerikalılar için belki de hac yeri olacak, gelibolunun anzakları çektiği gibi bir turizm anıtına dönüşecek solacenin kıymetini bilmez.. şefik kaptanla yaptığı avrupa seferleri dillere destan olan ankara sonunda ihtiyarlar ve jilet yapılmak üzere hurdacılara teslim edilir..
1980li yılların başında ankara, izmirde sökülürken, yılların söktüğü bir eski anıt da istanbulda dikilmektedir. haliç tersanesindeki çorlulu ali paşa camisinin şadırvanı.. restorasyon gelir çatıda takılır.. çatı kurşun.. kıtlık yılları.. kurşun yok.. etibank dahi geri çevirir.. "kurşun yok.." şadırvan çatısız kalacak.. dört bir yana duyururlar..
"kimde kurşun varsa.."
aliağada ankarayı söken hurdacılardan haber gelir.. "gelin bizde var, alın.."
bre aman.. gemide kurşun olmaz.. ankarada niye olsun.. çaresizler ya... gider bakarlar.. gerçekten ankaranın sayısız kamaralarından biri, tamamen kurşunla kaplı..
niye?.. çünkü burası solacenin röntgen odası.. radyasyonun dışarı sızmaması lazım..
şimdi yolunuz haliçe düşerse, çorlulu ali paşa şadırvanından bir tas su içerseniz, ya da yüzünüze iki avuç su atarsanız serinlemek için, unutmayın.. çatısına da bakın..
orada, ikinci dünya harbinde, pearl harborda japonların batırmadığı tek gemiden bugüne kalan son izleri göreceksiniz..
çünkü o geminin tepeden bakılınca bembeyaz görünen güvertesinde bir kızıl haç vardı.. o hastane gemisi idi.. bombalar ve kamikazelerle dalan japon uçakları hastane gemisine dokunmadılar. çünkü o gemi orada, öldürmek değil, yaşatmak için demirliydi..
adı solace.. türkçesi teselli.. üzüntü azaltan..
solace savaş boyu amerikalı annelerin üzüntüsünü azalttı. tam 25 bin genci ölümden kurtardı, amerikaya taşıdı.. ülke limanlarına her gelişinde, umutla umutsuzluk karmaşasındaki kafaları ile anneler iskeleye koştular.. "benim oğlum da geldi mi?.."
savaş sonrası hayatlarını solace sayesinde kurtaran gençler bir dernek kurar ve bir madalya yaparlar.. üzerinde solacenin kabartması olan bir madalya.. ve bunu gururla takarlar..
devlet rahatsız olur.. ikinci dünya savaşından böyle savaş karşıtı bir sonuç çıkar mı?..
solace gemisini yok etmeye karar verirler.. gemi sapasağlam.. pırıl pırıl.. jilet olur mu?.. savaş sonrası yere serilmiş ekonomi her dolara muhtaç.. uzak bir ülkeye satarlar.. makyajını değiştirip bambaşka bir amaçla kullanması için..
o uzak ülke türkiye.. yok yahu!.. o gemi, ünlü ankara!.. hastane gemisinden transfer gezi gemisi ankara..
vay canına!..
türkiye, bugün amerikalılar için belki de hac yeri olacak, gelibolunun anzakları çektiği gibi bir turizm anıtına dönüşecek solacenin kıymetini bilmez.. şefik kaptanla yaptığı avrupa seferleri dillere destan olan ankara sonunda ihtiyarlar ve jilet yapılmak üzere hurdacılara teslim edilir..
1980li yılların başında ankara, izmirde sökülürken, yılların söktüğü bir eski anıt da istanbulda dikilmektedir. haliç tersanesindeki çorlulu ali paşa camisinin şadırvanı.. restorasyon gelir çatıda takılır.. çatı kurşun.. kıtlık yılları.. kurşun yok.. etibank dahi geri çevirir.. "kurşun yok.." şadırvan çatısız kalacak.. dört bir yana duyururlar..
"kimde kurşun varsa.."
aliağada ankarayı söken hurdacılardan haber gelir.. "gelin bizde var, alın.."
bre aman.. gemide kurşun olmaz.. ankarada niye olsun.. çaresizler ya... gider bakarlar.. gerçekten ankaranın sayısız kamaralarından biri, tamamen kurşunla kaplı..
niye?.. çünkü burası solacenin röntgen odası.. radyasyonun dışarı sızmaması lazım..
şimdi yolunuz haliçe düşerse, çorlulu ali paşa şadırvanından bir tas su içerseniz, ya da yüzünüze iki avuç su atarsanız serinlemek için, unutmayın.. çatısına da bakın..
orada, ikinci dünya harbinde, pearl harborda japonların batırmadığı tek gemiden bugüne kalan son izleri göreceksiniz..
gerçekten insanı duygulandıran bir film...ve basroldeki kızada oldukça fazla küfür edebilirsiniz...soundtrack ı da gerçekten dinlenesidir...izlemesseniz bişey kaybetmezsiniz ama izlersenizde izleyin işte:)
anafikir olarak amerikalılar melektir,suçsuzdur,mağdurdur.. gibi şeylerin verilmek istediğini düşündüren film.bunları bir kenara bırakırsak fena değildir..
filmdeki tek ve gerçek aşk; japon savaşçılarının, amerikalı dallamaların kıçına bastıkları tekmedir.işte bushido ruhudur bu aşk.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?