kadinların dilinin yarısının kesilmesi işlemine denir.
kadın sünneti
afrikanın bazi ülkelerinde hâlâ yapilmakta olan korkunç uygulama.ilkelce yöntemlerle kadinlarin klitorisi alinarak yapilir.böylece hayatları boyunca zevk almaları imkansızlaştırılıyor.uygunsuz koşullarda gerçekleştirildiği için de çoğu küçük kız mikrop kaparak yaşamını yitirebiliyor.bu vahşeti yaşayanwaris dirie adlı somali li eski mankenin yazdigi çöl çiçeği adlı kitabında bu olaylara da yer vermiş.
belki çoğumuzun adını bile ilk kez duyduğu, hatta varlığından bile haberdar olmadığımız bu olay, dünyada bir çok yerde türkiyede de mevcutmuş gibi yansıtılıyormuş. yurtdışına çıkar da, sizin oralarda kadınlar sünnet ediliyormuş gibi bir tabirle karşılaşırsanız şaşırmayın. hayır bu oryantalizm olmasa gerek.
sunnet edilen kadinlar, acidan dolayi bir daha cinsel ili$kiye giremezler.
kadın sünneti esas olarak, afrika kıtasının orta şeridinde yer alan 30 afrika ülkesinde uygulanıyor. bu bölgedeki kadınların %72-99’u, diğer afrika ülkelerindeki bazı etnik grupların veya kabilelerin kadınlarının %18-72’si sünnetli. umman, yemen, birleşik arap emirliği’nde, endonezya ve malezya’nın bazı bölgelerinde, kuzey irak’ta bazı kürt bölgelerinde yaşayan kadınlar arasında da daha az oranlarda olmakla beraber sünnet geleneği yaşatılmakta. ayrıca, bu ülkelerden gelen göçmenlerin geleneklerini taşımaları ve sürdürmek istemeleri nedeniyle kadın sünneti, avrupa, kanada, amerika, yeni zelanda ve avustralya‘da da görülüyor ve kadınlara yönelik şiddetin en uç uygulamalarından biri olarak tüm dünyayı ilgilendiren bir kadın sorunu olmaya devam ediyor.
mısır’da yapılan arkeolojik kazılarda bulunan bazı kadın mumyalarının sünnetli olduğu belirlenmiş, kadın sünnetinin nasıl yapıldığı m.ö 1600’lü yıllardan kalan duvar resimlerinde detaylı bir şekilde tasvir edilmiştir. bu, kadın sünneti geleneğinin kökeninin çok eski çağlara dayandığının göstergesidir de. kadın sünnetinin halen uygulandığı pek çok afrika ülkesinde, hristiyan, müslüman, musevi ve tek tanrılı olmayan dinlere inanan gruplarda da sünnetin yoğun olarak uygulanması, sünnet geleneğinin tarihinin tek tanrılı dinlerden daha eski olduğunu ve tek tanrılı din seçiminin bu geleneğin sürdürülmesini etkilemediğini gösterir.
kadın sünneti esas olarak 3 ayrı şekilde uygulanır.
1) klitorisin tümüyle kesilmesi (clitoridectomy);
2) klitoris ile birlikte yakın çevresindeki küçük ve bir kısım büyük dudakların kesilmesi (excision);
3) klitoris ile birlikte küçük ve büyük dudakların neredeyse tümüyle kesilmesi, açık yaranın dış çeperlerinin biraraya getirilerek yaranın tümüyle dikilmesi, sadece idrar ve aybaşı kanamasının akabileceği ve ancak küçük parmak genişliğinde olan bir açıklık bırakılması (infibulation).
bu uygulamalar dışında dünya sağlık örgütü; delme, dağlama, kazıma, vajinanın içine kanama sebebi olan çeşitli bitkiler yerleştirme veya bazı müslüman topluluklarda “sünnet/sunna” denilerek klitorisin bir şekilde işaretlenmesi gibi kadının cinsel organına yapılan müdahaleleri de dördüncü uygulama şekli olarak mücadele edilmesi gereken sünnet kapsamına almıştır.
sünnetli kadınların % 80-85’inde 1. ve 2. tür sünnet uygulanmaktadır. cibuti, somali, sudan’da kadınların % 98’i firavun tarzı da denilen ve sünnetin en ağır şekli olan “infibulation” yöntemi ile sünnet edilmektedir. ayrıca mısır’ın güneyinde, eritre ve etiyopya’da, gambia, çad, kenya ve mali’nin bazı bölgelerinde de bu tür sünnetler uygulanmaktadır. ayrıca, bu yöntemle sünnet edilen kÿadınların her doğum sonrasında yeniden sünnet edilmesi gerekmektedir. doğumu kolaylaştırmak için doğum esnasında sünnet bölgesi yarılan kadınlar doğumdan hemen sonra yeniden dikilmektedir. böylece kadınlar, çocuk sayıları kadar sünnet olmakta, aynı acıları defalarca aynı yoğunlukta yaşamak zorunda kalmaktadırlar.
sünnet yaşı bölgelere göre değişmekle beraber genelde etiyopya ve nijerya’da kız bebek 8 günlük iken, mısırrÿ7;da 3-8, sudan’da 5-8, somali’de 4-10 ve diğer pek çok ülkede 13-15 yaşları arasında kız çocukları sünnet edilmektedir. sünnet, genelde genital bölge uyuşturulmadan ve bıçak, traş bıçağı, keskin cam parçaları, keskin teneke kenarı kullanılarak yapılır. yaranın tutturulmasında akasya ağacı dikenleri, kemik çiviler, iğne, hayvan kıllarından elde edilen iplikler, deri iplikler kullanılır. daha sonra kız çocuğu ayağa kaldırılarak bacakları dizden kalçaya kadar bitişik olarak sıkıca sarılır ve sünnetlinin birkaç hafta hareket etmeden yatması, idrarını ve dışkısını yattığı yerde yapması sağlanır. sünnetçi dışında, kız çocuğunun etrafına toplanan kadınlardan bazıları kız çocuğunun kollarını, bacaklarını sıkıca tutar, bazıları kıpırdamaması için omuzlarından bastırır. dilini yutmasını veya ısırmasını engellemek için kızın ağzına bir bez veya sopa yerleştirilir; diğer kadınlar tarafından da çığlıkları bastırmak için def çalınıp yüksek sesle şarkılar söylenir ve bipÿyandan da iyi dilekler iletilir.
kadınların her türlü geleneği kuşaklara aktarmada en iyi ‘taşıyıcı’ oldukları bilinen bir gerçek. yaşadıkları acıları kendi çocuklarına da “gelenek” adına yaşatmak isteyen kadınlar, sünneti özellikle 7 yaş üzeri ve ergenlik çağındaki kız çocuklarına, bir şölen gibi sunarlar. kadın sünneti, büyümenin ve kadınlığa atılan adımın gereği olarak tanıtılır. hediyeler, elbiseler, eğlenceler vaad edilir. “az” çığlık atan kızlar herkesin beğenisini ve takdirini alırken, çok çığlık atan kızlar hem acıları hem de utançlarıyla başbaşa bırakılır ama sonuçta sünnetli kızların genel olarak çevrelerinde statüleri yükselir, evlenmeleri garanti altına alınır ve maalesef hayatları boyunca sürecek sağlık sorunlarıda böylece başlar.
kadın sünnetinin sağlık açısından, bilinen pek çok sakıncası vardır. kız çocukları ve kadınlar uyuşturulmadan ve birçok işte kullanılan, steril olmayan araçlar ile yapılan müdahalenin hemen ardından kan kaybına bağlı şok, kansızlık, kan zehirlenmesi, enfeksiyonlar, idrar yaparken yaranın yanması sebebiyle idrar tutma ve bunun yarattığı sorunlar, tetanos, hiv/aids bulaşması gibi sorunlar yaşamaktadır. ayrıca sünnet, kadınlarda idrar yapma zorluğu, idrar kaçırma, sık tekrarlayan idrar yolları iltihabı, kronik vaginal enfeksiyonlar, kistler, fistüller, cinsiyet organı çevresinde aşırı duyarlılık veya tümüyle his kaybı, mens sorunlarına yol açmaktadır. hamilelik ve doğum sırasında kadının ve bebeğin hayatını tehlikeye atan zorluklar, bağırsaklarda ve idrar torbasında yaralanmalar; doğumlar nedeniyle defalarca sünnet olma durumda kalan kadınlarda kansızlık, depresyon, endişe, kabus gibi ömür boyu süren fiziksel ve ruhsal sorunlara sebep olmaktadır.
kadın sünneti konusunda bilgi ve bilinçlenmenin artışı, esas olarak afrikalı kadınların 1950’li yıllardan itibaren her platformda verdikleri zorlu mücadelenin sonucunda olmuştur. batılı kolonicilerin sadece afrika’nın yeraltı ve yer üstü zenginliklerine ilgi duyması, oradaki insanların sadece fiziksel güçleriyle ilgilenmesi, onları köleleştirmesi ve diğer sorunlarına kulak tıkaması ÿnunun gün ışığına çıkışını geciktirmiştir. bazı misyoner grupların bu sorunu antropolojik boyutlarıyla incelemesi, batının sünnete folklorik bir olgu olarak yaklaşmasına ve sorunu gözardı etmesine yol açmıştır.
1950 yılında, afrikalı delegelerin birleşmiş milletler’in (bm) hemen her toplantısında konuyu kararlılıkla gündeme taşıma çabaları sonucunda bm, dünya sağlık örgütü’nün (who) konuya eğilmesini istemiştir. ancak, 1959 yılında who, konunun organizasyonunun yeteneği (!) dışında olduğunu söyleyerek bu konuda çalışma yapmayı reddetmiştir. 1960 yılında, bm adis ababa konferansında konu yeniden afrikalı katılımcılar tarafından dile getirilmiş ve bu geleneğin yol açtığı acılar ve sakıncalar anlatılmıştır. toplantıda, dünya sağlık örgütü’nün konuya eğilmesi ve bu geleneğin yol açtığı sağlık sorunlarını araştırması istenmiş ama bu talep cevapsız kalmıştır. kadın sünneti sorunu ne birleşmiş milletler’in ilan ettiği “1975 - uluslararası kadın yılı”nda ne de meksiko city’deki kadın konferansı’nda ele alınmamıştır. sadece konferansın sonuç bildirgesinde, kadınların dışlanması maddesinde sünnetten söz edilmiştir. dünya sağlık örgütü, 1975 yılından sonra kadın sünnetini incelemeye almış; 1980’den sonra göçler nedeniyle avrupanın bu sorunla yüzyüze kalması nedeniyle çalışmalar hızlanmış ve gerek sünnet uygulamalarının olduğu ülkelerde gerekse sünnetin göç nedeniyle taşındığı ülkelerde sünnete karşı mücadelede bazı ilerlemeler kaydedilmiştir.
2000’li yılların başında fransa’da, malili bir genç kızın kendini zorla sünnet ettiren ailesini ve sünnetçi kadını polise ihbar etmesi ve kendini bu şiddete karşı korumayan fransa devletini mahkemeye vermesi üzerine açılan dava tüm avrupa ülkelerine örnek bir dava olmuştur. genç kızın kendi toplumundan dışlanmasına rağmen davayı sonuna kadar sürdürmesiyle, en az 48 kızı daha sünnet ettiği saptanan sünnetçiye 8 yıl, anneye 2 yıl hapis cezası verilmiştir. fransa devleti sosyal hizmetler yasalarını gözden geçirerek “sünnet” tehditi altında bulunan göçmen gruplarına yönelik çalışmalarını hızlandırmıştır. bu arada eski fransız kolonisi olan mali’de de kadın sünnetini yok etmek için, fransa hükümetinin doğrudan mali yardım, malzeme ve eleman yardımı yapmasıyla bir çalışma başlatılmıştır. 1997-2008 yılları kapsayan 2 aşamalı bu çalışmaların ilk bölümünde sünnete karşı köy köy gezilen bir kampanya sürdürülmüş, bu kampanya tv ve radyolar ile desteklenmiş, her türlü kültür faaliyetinde kadın sünneti konusuna yer verilmiştir. % 98’lerde olan kadın sünneti oranının bu kampanya sayesinde şimdiden çok daha aşağı seviyelere indirilebildiği tahmin edilmektedir. afrika ülkelerinin bir çoğunda henüz çok etkili olmasa da yeni yasal düzenlemeler yapılmıştır.
binlerce yıllık geleneklerin sadece yasal düzenlenmelerle ortadan kaldırılmasının mümkün olmadığı; aksine, yalnızca yasal zorlamalarla verilen mücadelenin bu geleneklerin yeraltına inmesini ve bazı güçlerce bir şekilde yaşatılacağını tahmin etmek hiç de güç değil. yine de, gelişmiş ülkelerin yeni yasalar ile kendi ülkelerinde kadın sünnetini yasa dışı ilan etmesi, sünneti bizzat yapan kişinin ve yaptıran ailenin cezalandırılacağının duyurulması ve hemen her uluslararası toplantıda kadın sünneti konusunun gündeme getirilmesinin mücadele için olumlu olduğunu söylemek mümkün. ancak, afrika’da yaşanan savaşlar, zorunlu göçler, açlık, susuzluk ve iç çatışmalar bu sorunun gündemde önemli şekilde yer almasını engellemektedir. öte yandanzengin batılı ülkelerin para musluklarını kısmaları, koca bir kıtanın hastalıkların ve açlığın pençesinde kıvranmasını seyretmeleri, sadece doğal zenginliklerini çalabilecekleri afrika ülkelerine ilgi göstermeleri kadın sünnetine karşı verilen mücadelenin etkisini maalesef olumsuz yönde etkilemektedir.
erkeğin kendi neslinin devamını sağlamak amacıyla, hayatının en önemli yatırımını yaparak “sahip olduğu” kadınların ve doğacak kız çocuklarının cinselliklerini kontrol altına alma hakkını kendinde görmesi temelinde yükselen binlerce yıllık kadın sünneti geleneği, özünde kadının erkeğin hakimiyeti altında ve ikincil görülmesinden doğan ve yaşatılan ataerkil düzene dayalı bir gelenek.
“kadın sünneti” ni sürdürmek isteyen güçlerin kullandığı gerekçeler arasında; kadın cinsel organlarının sünnetten sonra temiz ve görünüşünün düzgün olması, daha kolay temiz tutulabilmesi, kadınlığa adımın sembolü sayılması ve kadının kadınlığını öne çıkarması, kadının kadınlar arasında kabul görmesini ve değer kazanmasını sağlaması, kadının evlilik şansının artırması, dine bağlılığının göstergesi olması, bekaretin korunması, erkeklere daha fazla zevk vermesi, kadınları çıldırmaktan koruduğuna inanılması gibi gerekçeler sayılabilir. bazı toplumlarda sünnetsiz kadınların orgazmının erkek spermlerini öldürdüğüne ve erkeğin kısırlığına sebep olduğuna, sünnetli kadınların doğurganlığının arttığına, bazı toplumlarda ise klitorisin erkek organından kalma bir parça olduğuna, kesilmezse büyümeye devam ederek sarkacağına ve gerçek kadın olabilmek işin bu parçanın kesilmesi gerektiğine inanılır. sünnetsiz kadınların yaşadıkları gruplardan dışlandıkları, evlenemedikleri, pis ve “fahişe” gibi görüldükleri de yaşanan gerçekler. üstelik sünnet geleneği olmayan kabilelere mensup kadınların sünnet geleneği olan kabilelere gelin gitmeleri durumunda yetişkin yaşlarda dahi olsalar sünnet olmak zorunda kalmaları da, örneğin kenya’da yaşanan bir gerçek. somali’nin de aralarında olduğu bazı ülkelerde ise evlilik sözleşmesi yapılmadan önce damadın ailesi kadının sünnetli organını inceleme ve “başlık” bedelini sünnetten kalan açıklığa göre belirleme hakkına sahip olması da kadınların yaşamak zorunda kaldığı gerçeklerden biri.
sosyal antropologların tesbitlerine göre açıklığın küçük olması kadınların bedelini arttırıyor. kadına karşı bu acımasız saldırıyı sürdüren ve esas olarak kızların cinselliğini baskı altına almak, bekaretini korumak ve cinsel arzularını öldürmek amacıyla bu uygulamayı yapan bazı çağdışı güçlerin, şimdilerde afrika ülkelerinde hüküm süren ve kültür emperyalizminin yol açtığı yozlaşmaya sözde karşı çıkmaları, kadınlar üzerindeki kontrollerini vahşice artırmaları, kızların yozlaşmasını engellemek için sünnet geleneğini kendilerine kalkan olarak kullanmaları, ve binlerce yıllık işkenceyi sahte bir anti-emperyalist kisve altında sürdürmek istemeleri de sorunun bir başka acı yanı.
böyle iğrenç, ilkel bir şey işte...
mısır’da yapılan arkeolojik kazılarda bulunan bazı kadın mumyalarının sünnetli olduğu belirlenmiş, kadın sünnetinin nasıl yapıldığı m.ö 1600’lü yıllardan kalan duvar resimlerinde detaylı bir şekilde tasvir edilmiştir. bu, kadın sünneti geleneğinin kökeninin çok eski çağlara dayandığının göstergesidir de. kadın sünnetinin halen uygulandığı pek çok afrika ülkesinde, hristiyan, müslüman, musevi ve tek tanrılı olmayan dinlere inanan gruplarda da sünnetin yoğun olarak uygulanması, sünnet geleneğinin tarihinin tek tanrılı dinlerden daha eski olduğunu ve tek tanrılı din seçiminin bu geleneğin sürdürülmesini etkilemediğini gösterir.
kadın sünneti esas olarak 3 ayrı şekilde uygulanır.
1) klitorisin tümüyle kesilmesi (clitoridectomy);
2) klitoris ile birlikte yakın çevresindeki küçük ve bir kısım büyük dudakların kesilmesi (excision);
3) klitoris ile birlikte küçük ve büyük dudakların neredeyse tümüyle kesilmesi, açık yaranın dış çeperlerinin biraraya getirilerek yaranın tümüyle dikilmesi, sadece idrar ve aybaşı kanamasının akabileceği ve ancak küçük parmak genişliğinde olan bir açıklık bırakılması (infibulation).
bu uygulamalar dışında dünya sağlık örgütü; delme, dağlama, kazıma, vajinanın içine kanama sebebi olan çeşitli bitkiler yerleştirme veya bazı müslüman topluluklarda “sünnet/sunna” denilerek klitorisin bir şekilde işaretlenmesi gibi kadının cinsel organına yapılan müdahaleleri de dördüncü uygulama şekli olarak mücadele edilmesi gereken sünnet kapsamına almıştır.
sünnetli kadınların % 80-85’inde 1. ve 2. tür sünnet uygulanmaktadır. cibuti, somali, sudan’da kadınların % 98’i firavun tarzı da denilen ve sünnetin en ağır şekli olan “infibulation” yöntemi ile sünnet edilmektedir. ayrıca mısır’ın güneyinde, eritre ve etiyopya’da, gambia, çad, kenya ve mali’nin bazı bölgelerinde de bu tür sünnetler uygulanmaktadır. ayrıca, bu yöntemle sünnet edilen kÿadınların her doğum sonrasında yeniden sünnet edilmesi gerekmektedir. doğumu kolaylaştırmak için doğum esnasında sünnet bölgesi yarılan kadınlar doğumdan hemen sonra yeniden dikilmektedir. böylece kadınlar, çocuk sayıları kadar sünnet olmakta, aynı acıları defalarca aynı yoğunlukta yaşamak zorunda kalmaktadırlar.
sünnet yaşı bölgelere göre değişmekle beraber genelde etiyopya ve nijerya’da kız bebek 8 günlük iken, mısırrÿ7;da 3-8, sudan’da 5-8, somali’de 4-10 ve diğer pek çok ülkede 13-15 yaşları arasında kız çocukları sünnet edilmektedir. sünnet, genelde genital bölge uyuşturulmadan ve bıçak, traş bıçağı, keskin cam parçaları, keskin teneke kenarı kullanılarak yapılır. yaranın tutturulmasında akasya ağacı dikenleri, kemik çiviler, iğne, hayvan kıllarından elde edilen iplikler, deri iplikler kullanılır. daha sonra kız çocuğu ayağa kaldırılarak bacakları dizden kalçaya kadar bitişik olarak sıkıca sarılır ve sünnetlinin birkaç hafta hareket etmeden yatması, idrarını ve dışkısını yattığı yerde yapması sağlanır. sünnetçi dışında, kız çocuğunun etrafına toplanan kadınlardan bazıları kız çocuğunun kollarını, bacaklarını sıkıca tutar, bazıları kıpırdamaması için omuzlarından bastırır. dilini yutmasını veya ısırmasını engellemek için kızın ağzına bir bez veya sopa yerleştirilir; diğer kadınlar tarafından da çığlıkları bastırmak için def çalınıp yüksek sesle şarkılar söylenir ve bipÿyandan da iyi dilekler iletilir.
kadınların her türlü geleneği kuşaklara aktarmada en iyi ‘taşıyıcı’ oldukları bilinen bir gerçek. yaşadıkları acıları kendi çocuklarına da “gelenek” adına yaşatmak isteyen kadınlar, sünneti özellikle 7 yaş üzeri ve ergenlik çağındaki kız çocuklarına, bir şölen gibi sunarlar. kadın sünneti, büyümenin ve kadınlığa atılan adımın gereği olarak tanıtılır. hediyeler, elbiseler, eğlenceler vaad edilir. “az” çığlık atan kızlar herkesin beğenisini ve takdirini alırken, çok çığlık atan kızlar hem acıları hem de utançlarıyla başbaşa bırakılır ama sonuçta sünnetli kızların genel olarak çevrelerinde statüleri yükselir, evlenmeleri garanti altına alınır ve maalesef hayatları boyunca sürecek sağlık sorunlarıda böylece başlar.
kadın sünnetinin sağlık açısından, bilinen pek çok sakıncası vardır. kız çocukları ve kadınlar uyuşturulmadan ve birçok işte kullanılan, steril olmayan araçlar ile yapılan müdahalenin hemen ardından kan kaybına bağlı şok, kansızlık, kan zehirlenmesi, enfeksiyonlar, idrar yaparken yaranın yanması sebebiyle idrar tutma ve bunun yarattığı sorunlar, tetanos, hiv/aids bulaşması gibi sorunlar yaşamaktadır. ayrıca sünnet, kadınlarda idrar yapma zorluğu, idrar kaçırma, sık tekrarlayan idrar yolları iltihabı, kronik vaginal enfeksiyonlar, kistler, fistüller, cinsiyet organı çevresinde aşırı duyarlılık veya tümüyle his kaybı, mens sorunlarına yol açmaktadır. hamilelik ve doğum sırasında kadının ve bebeğin hayatını tehlikeye atan zorluklar, bağırsaklarda ve idrar torbasında yaralanmalar; doğumlar nedeniyle defalarca sünnet olma durumda kalan kadınlarda kansızlık, depresyon, endişe, kabus gibi ömür boyu süren fiziksel ve ruhsal sorunlara sebep olmaktadır.
kadın sünneti konusunda bilgi ve bilinçlenmenin artışı, esas olarak afrikalı kadınların 1950’li yıllardan itibaren her platformda verdikleri zorlu mücadelenin sonucunda olmuştur. batılı kolonicilerin sadece afrika’nın yeraltı ve yer üstü zenginliklerine ilgi duyması, oradaki insanların sadece fiziksel güçleriyle ilgilenmesi, onları köleleştirmesi ve diğer sorunlarına kulak tıkaması ÿnunun gün ışığına çıkışını geciktirmiştir. bazı misyoner grupların bu sorunu antropolojik boyutlarıyla incelemesi, batının sünnete folklorik bir olgu olarak yaklaşmasına ve sorunu gözardı etmesine yol açmıştır.
1950 yılında, afrikalı delegelerin birleşmiş milletler’in (bm) hemen her toplantısında konuyu kararlılıkla gündeme taşıma çabaları sonucunda bm, dünya sağlık örgütü’nün (who) konuya eğilmesini istemiştir. ancak, 1959 yılında who, konunun organizasyonunun yeteneği (!) dışında olduğunu söyleyerek bu konuda çalışma yapmayı reddetmiştir. 1960 yılında, bm adis ababa konferansında konu yeniden afrikalı katılımcılar tarafından dile getirilmiş ve bu geleneğin yol açtığı acılar ve sakıncalar anlatılmıştır. toplantıda, dünya sağlık örgütü’nün konuya eğilmesi ve bu geleneğin yol açtığı sağlık sorunlarını araştırması istenmiş ama bu talep cevapsız kalmıştır. kadın sünneti sorunu ne birleşmiş milletler’in ilan ettiği “1975 - uluslararası kadın yılı”nda ne de meksiko city’deki kadın konferansı’nda ele alınmamıştır. sadece konferansın sonuç bildirgesinde, kadınların dışlanması maddesinde sünnetten söz edilmiştir. dünya sağlık örgütü, 1975 yılından sonra kadın sünnetini incelemeye almış; 1980’den sonra göçler nedeniyle avrupanın bu sorunla yüzyüze kalması nedeniyle çalışmalar hızlanmış ve gerek sünnet uygulamalarının olduğu ülkelerde gerekse sünnetin göç nedeniyle taşındığı ülkelerde sünnete karşı mücadelede bazı ilerlemeler kaydedilmiştir.
2000’li yılların başında fransa’da, malili bir genç kızın kendini zorla sünnet ettiren ailesini ve sünnetçi kadını polise ihbar etmesi ve kendini bu şiddete karşı korumayan fransa devletini mahkemeye vermesi üzerine açılan dava tüm avrupa ülkelerine örnek bir dava olmuştur. genç kızın kendi toplumundan dışlanmasına rağmen davayı sonuna kadar sürdürmesiyle, en az 48 kızı daha sünnet ettiği saptanan sünnetçiye 8 yıl, anneye 2 yıl hapis cezası verilmiştir. fransa devleti sosyal hizmetler yasalarını gözden geçirerek “sünnet” tehditi altında bulunan göçmen gruplarına yönelik çalışmalarını hızlandırmıştır. bu arada eski fransız kolonisi olan mali’de de kadın sünnetini yok etmek için, fransa hükümetinin doğrudan mali yardım, malzeme ve eleman yardımı yapmasıyla bir çalışma başlatılmıştır. 1997-2008 yılları kapsayan 2 aşamalı bu çalışmaların ilk bölümünde sünnete karşı köy köy gezilen bir kampanya sürdürülmüş, bu kampanya tv ve radyolar ile desteklenmiş, her türlü kültür faaliyetinde kadın sünneti konusuna yer verilmiştir. % 98’lerde olan kadın sünneti oranının bu kampanya sayesinde şimdiden çok daha aşağı seviyelere indirilebildiği tahmin edilmektedir. afrika ülkelerinin bir çoğunda henüz çok etkili olmasa da yeni yasal düzenlemeler yapılmıştır.
binlerce yıllık geleneklerin sadece yasal düzenlenmelerle ortadan kaldırılmasının mümkün olmadığı; aksine, yalnızca yasal zorlamalarla verilen mücadelenin bu geleneklerin yeraltına inmesini ve bazı güçlerce bir şekilde yaşatılacağını tahmin etmek hiç de güç değil. yine de, gelişmiş ülkelerin yeni yasalar ile kendi ülkelerinde kadın sünnetini yasa dışı ilan etmesi, sünneti bizzat yapan kişinin ve yaptıran ailenin cezalandırılacağının duyurulması ve hemen her uluslararası toplantıda kadın sünneti konusunun gündeme getirilmesinin mücadele için olumlu olduğunu söylemek mümkün. ancak, afrika’da yaşanan savaşlar, zorunlu göçler, açlık, susuzluk ve iç çatışmalar bu sorunun gündemde önemli şekilde yer almasını engellemektedir. öte yandanzengin batılı ülkelerin para musluklarını kısmaları, koca bir kıtanın hastalıkların ve açlığın pençesinde kıvranmasını seyretmeleri, sadece doğal zenginliklerini çalabilecekleri afrika ülkelerine ilgi göstermeleri kadın sünnetine karşı verilen mücadelenin etkisini maalesef olumsuz yönde etkilemektedir.
erkeğin kendi neslinin devamını sağlamak amacıyla, hayatının en önemli yatırımını yaparak “sahip olduğu” kadınların ve doğacak kız çocuklarının cinselliklerini kontrol altına alma hakkını kendinde görmesi temelinde yükselen binlerce yıllık kadın sünneti geleneği, özünde kadının erkeğin hakimiyeti altında ve ikincil görülmesinden doğan ve yaşatılan ataerkil düzene dayalı bir gelenek.
“kadın sünneti” ni sürdürmek isteyen güçlerin kullandığı gerekçeler arasında; kadın cinsel organlarının sünnetten sonra temiz ve görünüşünün düzgün olması, daha kolay temiz tutulabilmesi, kadınlığa adımın sembolü sayılması ve kadının kadınlığını öne çıkarması, kadının kadınlar arasında kabul görmesini ve değer kazanmasını sağlaması, kadının evlilik şansının artırması, dine bağlılığının göstergesi olması, bekaretin korunması, erkeklere daha fazla zevk vermesi, kadınları çıldırmaktan koruduğuna inanılması gibi gerekçeler sayılabilir. bazı toplumlarda sünnetsiz kadınların orgazmının erkek spermlerini öldürdüğüne ve erkeğin kısırlığına sebep olduğuna, sünnetli kadınların doğurganlığının arttığına, bazı toplumlarda ise klitorisin erkek organından kalma bir parça olduğuna, kesilmezse büyümeye devam ederek sarkacağına ve gerçek kadın olabilmek işin bu parçanın kesilmesi gerektiğine inanılır. sünnetsiz kadınların yaşadıkları gruplardan dışlandıkları, evlenemedikleri, pis ve “fahişe” gibi görüldükleri de yaşanan gerçekler. üstelik sünnet geleneği olmayan kabilelere mensup kadınların sünnet geleneği olan kabilelere gelin gitmeleri durumunda yetişkin yaşlarda dahi olsalar sünnet olmak zorunda kalmaları da, örneğin kenya’da yaşanan bir gerçek. somali’nin de aralarında olduğu bazı ülkelerde ise evlilik sözleşmesi yapılmadan önce damadın ailesi kadının sünnetli organını inceleme ve “başlık” bedelini sünnetten kalan açıklığa göre belirleme hakkına sahip olması da kadınların yaşamak zorunda kaldığı gerçeklerden biri.
sosyal antropologların tesbitlerine göre açıklığın küçük olması kadınların bedelini arttırıyor. kadına karşı bu acımasız saldırıyı sürdüren ve esas olarak kızların cinselliğini baskı altına almak, bekaretini korumak ve cinsel arzularını öldürmek amacıyla bu uygulamayı yapan bazı çağdışı güçlerin, şimdilerde afrika ülkelerinde hüküm süren ve kültür emperyalizminin yol açtığı yozlaşmaya sözde karşı çıkmaları, kadınlar üzerindeki kontrollerini vahşice artırmaları, kızların yozlaşmasını engellemek için sünnet geleneğini kendilerine kalkan olarak kullanmaları, ve binlerce yıllık işkenceyi sahte bir anti-emperyalist kisve altında sürdürmek istemeleri de sorunun bir başka acı yanı.
böyle iğrenç, ilkel bir şey işte...
(bkz: firavun sünneti)
kadının bir eşyadan farksız sayıldığı ülkelerde bunların yapılması yapan ve yapılan içinde çok doğal olsa gerek ama gelişen bizim gibi toplumlarda hala yaşanabiliyorsa insanlık ayıbı.
klitoral orgazmı tarihe gömmek için başvurulan ilkel yöntem...sex üreme içindir felsefesine hizmet eder..erkekler için sakıncası yok kanımca
afrika yamyamlığının kanıtı, yok babam...yamyam her yerde yamyam...bırakın osmanlı yı, cümle 1.dünya adam edememiş bunları.
21.yy ortasında hangi milletten olursa olsun kadınlara yapılan bu yamyamlığı kınıyorum...
(bkz: hayvanoğluhayvanlar)
21.yy ortasında hangi milletten olursa olsun kadınlara yapılan bu yamyamlığı kınıyorum...
(bkz: hayvanoğluhayvanlar)
sadece afrikada yapıldığını sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz. bizim doğuda da yapılıyor.
ben çocukken anneme çocuk doktorum! yani bizim okumuş dediğimiz cahil olmaması gereken adam her iki kızına da kendi elleriyle yaptığını söylemişti. onların adetiymiş.
(bkz: böyle baba olmaz olsun)
(bkz: okumak cehaleti alır eşeklik baki kalır)
ben çocukken anneme çocuk doktorum! yani bizim okumuş dediğimiz cahil olmaması gereken adam her iki kızına da kendi elleriyle yaptığını söylemişti. onların adetiymiş.
(bkz: böyle baba olmaz olsun)
(bkz: okumak cehaleti alır eşeklik baki kalır)
sunnet edilesi beyinlerin meta anlayisinin, kadin uzerindeki zuhuru..
kadınlar için olduğu kadar erkekler içinde zulüm olan bir durumdur.
+ zayide dön bana bi gızzzz
- bu gün heç canım istemiyorrrr
+ ne zaman istediki zaten amuğaa goyyuuuumm..
+ zayide dön bana bi gızzzz
- bu gün heç canım istemiyorrrr
+ ne zaman istediki zaten amuğaa goyyuuuumm..
amerikalı bir gazetecinin bir arastırması dusmustu mail kutuma birkac sene once, dunyada yılda ortalama 40 milyon kadının sunnet edildigi yazıyordu.
onlarca kadın bu sünnet denilen hadiseden dolayı ölmektedir. yeryüzündeki bir cok geli$memi$ ülkede uygulanmakta olan hadisedir.
kadınların ne kadar a$agı bir varlık olarak görüldügünün ayrı bir kanıtı...
kadınların ne kadar a$agı bir varlık olarak görüldügünün ayrı bir kanıtı...
uzak doğu ülkelerinde inançları gereği ve kadının bekaretini koruması için yapılan uyğulamadır, pek çok sakıncaları vardır.
bbc programcısı jessica williamsın "dünyada değişmesi gereken 50 gerçek" adındaki kitabındaki tespiti olayın vehametini gosteriyor. cunku williams’ın tespitine gore her yıl 2 milyon genç kız ve kadın sünnet ediliyor.
ırak’ın kuzey bölgesinin kimi yerleşimlerinde uygulanan adet. kızlar daha küçük yaşlarda babalarının da bilgisi dahilinde annesi tarafından sünnetçi kadına götürülüp artık uzmanlaşmış ve baka baka kör olmuş kadın tarafından sünnet edilir, akabinde küçük çaplı analı kızlı eğlenilir. sünnetsiz kızın yaptığının yenmeyeceği gibi de bir inanç vardır.
genelinde, kızlar enfeksiyon kaparak ölürler. ya da o bölüm tamamen enfeksiyon ve hatalı dikimden dolayı kaynayabilir, kızın her cinsel ili$kiye girme durumunda büyük bir kanama ve acıyla ona cevap verebilir.
bir nevi i$kence.
bir nevi i$kence.
kadının daha az cinsel istek duymasi ve evlenene kadar bekaretini kocasina saklayabilmesi adina yapilan eziyet.
vajinası daha sıkı dikilen kizlarin baslik paralari da yuksek olur.
vajinası daha sıkı dikilen kizlarin baslik paralari da yuksek olur.
robot süpürge
bebek maması
aptamil bebek maması
en ucuz klima fiyatları
klima fiyatları
dubai vize
sözlük scripti sütyenli atlet
şişli escort görükle escort türkçe seks hikayeleri izmir escort hatay escort izmir escort ankara escort
çankaya escort maltepe escort buca escort denizli escort denizli escort çiğli escort şirinevler escort çekmeköy escort
Anadolu Yakası Escort istanbul escort
şişli escort
esenyurt escort
beylikdüzü escort
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?