wish you were beer

bir tek değer ve teoriye inanma. monizm siyasi bakımdan bir tekil güce zorla itaati sağlama şeklinde yansır ve bu yüzden totaliterdir. (bkz: monism)

kendisini hukukla bağlı saymayan, toplumu keyfi biçimde ve sık sık şiddete başvurarak yönetmeyi temel politika olarak benimseyen yönetim biçimi. (bkz: police state)

tecrübeye, pratiğe dayanan. pratikte ortaya çıkan. tecrübi, deneysel.

aynılık ve benzerlik kurma yoluyla bir şey hakkındaki bilgi ve tespitlerden başka bir şey hakkında, bazen araştırma ve inceleme yapmaya gerek görmeden, bilgi çıkarmak. birnde olanların ona benzeyen diğer bir şeyde de olduğu veya olması gerektiği sonucuna ulaşma. (bkz: analogy) (bkz: kıyas)

bir psikoloji okulu. bu yaklaşıma göre, insan aklının bilimsel olarak incelenmesi, davranışların incelenmesiyle sınırlanmalıdır.

eski yunancadaki ’klept’ kelimesinden gelir. ’çalmak’, ’hırsızlık’ anlamına gelen bu kelimeyle ’maniac’ kelimesinin birleşmesinden oluşan kavram, içten gelen, karşı konulmaz bir güdüyle çalmaya yönelme halini ifade eder.

hakkında sayfalarca kitaplarca yazılası ama bi türlü tanımlayamayası, ağızdan bir çırpıda çıkıveren en kısa kelimelerden biri. sölemesi kolay, anlatması zor. gerekli mi? şu an için hayır ya da evet yok yok hayır...gereksiz çok gereksiz .

ne onla ne onsuz dedirten, rakını, biranı, şarabını, çayını, isteğe bağlı olarak her nevi içeceğini alıp da şöle bi boğaza karşı oturdun mu tüm yorgunluğunu, tüm derdini, tasanı alıp götürüveren yegane şehir... ama yine de ankarada okuyup istanbulda yaşamaktan yanayım, bi de evin işyerine yakın oldu mu e allahtan belanı mı istion daha .

müthiş zaman geçirilesi mükemmel ötesi mekanlardır.severm çok severim.erkek mekanı olduğu düşüncesine de şiddetle karşı çıkarım. zira giderim giden hatunları da severim. muhabbeti ayrıdır, keyfi ayrıdır, herşeyiyle bambaşkadır.of gidesim geldi valla da billa da ayrıca emeklilik planlarımda yer alan ozamanlarımın ekmek kapısıdır, yok yok daha çok eğlence kapısıdır.

modernin ötesinde olana ve modernist inançlarda, kimliklerde ve kesinliklerde bir parçalanma olduğuna işaret eden bir kavram.

temel ilkeler veya meseleler hakkında, artık teferruatla uğraşmaya geçmeye yetecek veya teferruatla meşgul olmayı gerektirecek derecede uzlaşma.

yahudi halkının, bireysel ve kollektif olarak, uluslararası uygulama kapasitesine sahip bir tek hukuka bağlı olduğu inancı.

bütünlerin veya bazı bütünlerin onları oluşturan parçaların toplamından daha fazla olduğu, yani bütünlerin parçaların özellikleri ile ve parçalar arasındaki ilişkilerle izah edilemeyecek özelliklere sahip olduğu tezi.

sosyal kurum ve statülerin derecelendirilerek sıralanması. hiyerarşi yapısal veya sabit eşitsizlik yansıtır ve bu eşitsizlik bazı durumlarda bireysel yetenekten bağımsızdır. kişi doğuştan gelen özelliklerinden veya içinde kendi iradesinin payı olmaksızın yer aldığı topluluğun durumundan dolayı belirli bir hiyerarşik konuma yerleşebilir.

hakimiyetin zorlayıcı olmayan yönünü ifade etmek için kullanılan bir terimdir. egemen grubun bilgi ve değer sisteminin bütün topluma yayılması, nüfuz etmesi.

2006dan bişey bulamamış ve akabinde 2007den bişey beklemeyen insan kişisi tepkisi.

şu an içinde bulunduğum durumdur. tatilden bir şey beklememe halidir,havaların güzel olması beklenmez, hatta kötü olmalıdır ki insanın aklı dışarda olmasın, dışarı çıkası gelmesin.kötü bir durumdur, çok kötü bir durumdur. ama elbet bigün bu kötü günler de geçicek, saat kurmadan,ders çalışmak zorunda olmadan,rahatça uyunabilecektir. biraz sabredilmelidir.

schiller in de ’dünya tarihi, dünya mahkemesidir’ diye bi sözü vardır ama sanırım bu önerme için söylenmiş olmasa gerek .

gereksiz bir çabadır.zira anlamadığım konu şu ki, madem türbanın dini bir simge olmadığını iddia ediyorsunuz, ozaman neden meclise türbanla girme gereği duyuyorsunuz? sonuçta meclis siyasetin odak noktası değil midir .

siyasi olmayan bir anlam taşıdığına malesef ki inanamadığım hede.ayrıca kendimi acaba türban takan insanların yüzde kaçı gerçekten dinlerini yaşamak için takıyorlar diye sormaktan da alıkoyamadığım hede.